Mahmut Dirican’dan Aforizmalar

Mahmut Dirican’dan Aforizmalar

SUNU: Her “normal” insan gibi bir zamanlar ben de aforizmaları sever, önemli bulurdum. Anormalliğim arttıkça onları sıkıcı ve düşük zekalı bulmaya başladım. Birçoğu aslında saçmaydı. Birçoğu sadece süslü ve yuvarlak laflardı. Her kilide uyan. Her karakterde, her görüşten kişinin kullanıp hava atabileceği. Birçoğu son derece bildik fikirlerdi. Birçoğu ünlü biri tarafından değil sıradan herhangi bir insanca söylense dikkate bile alınmayacak gevelemelerdi.

İnternetten rastgele bir aforizma sayfasına giriyoruz örneğin ve ilk karşımıza çıkanlar:

Charles Bukowski:

Hayat öyle lanet bir şey ki, sustuğunda konuşmadın diye pişman eder, konuştuğunda susmadığın için kahreder. (Eh, fena değil.)

Sokrates:

Her şeyin geçici ve fani olduğunu unutma ki, mutlu durumda fazla sevinme, acı çektiğinde de fazla üzülme. (Ne büyük buluş! Zamanında belki iyiymiş de…)

Arthur Schopenhauer:

Sıradan insanlar saatin parçaları gibidir, kurulur ve fonksiyonlarını bilmeden işler dururlar.

(Saygı duyduğum ustadan sıradan mı sıradan bir cümle.)

Daha ünlü özdeyişlere bakalım:

Gerçekçi ol imkansızı iste! (Che’nin sözü olduğu söylenir. İspanyolcası pek havalıdır. Saygı duyduğum devrimciden, devrimcilerin neden sürekli duvara tosladığını açıklayan bir söz. Ancak bu anlamı ile bakılırsa bir şey ifade eder.)

Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur… (Albert Einstein dediği için ünlü olmuş. Düşününce, ne alaka! Tuvalet temizlikçisi Murtaza efendi “Buraya girenlerin kibrini parçalamak kuburdaki boklarını parçalamaktan zor” dese, ne saçmalıyor bu herif dersiniz.)

İnsanım, insana ait olan hiçbir şey bana yabancı değildir! (Marx’ın çok tuttuğu söylenen bu popüler söz.. Aman ne kadar derin anlamlı!)

Ama özlü sözler hep olacak. İşe de yarayacak. Akılda çabuk kaldığı, şiir dizesinden bile kolay yayılıp, söylenebildiği için.

Ayrıca çok iyi aforizmalar da var, örneğin “Karakteri insanın kaderidir” Heraklit.

Sözü uzattık, kusura bakmayın.

Mahmut Dirican’ın birçok aforizması iyi, bazıları çok iyi. “Çok iyi”, “iyi” derken kastımız nedir?

Özlü söz çarpıcı olmalı, ama belli bir mantığı olmalı. İnsana bir şey katmalı. Düşün-dürtmeli. Düşündürmese bile dürtmeli. Daha iyisi: Bir şeyi biraz farklı düşündürtmeli. Farklı yönünü görmemizi sağlamalı. Daha da iyisi: Gülümsetmeli, güldürmeli. Sadece son madde olsa bile bence yeter.

Mahmut Dirican’da bunların hepsi var. Face sayfasından, son yıllardaki yayınlarından derledik.

Editör

 

M. DİRİCAN’DAN ÖZLÜ SÖZLER:

Belki en iyisi susmak ama o zaman da birileri senin yerine konuşuyor.

*

Hakikat her hâlükârda olumsuz bir şeydir. Tutunulacak, dayanılacak bir şey de değildir. Hakikatin üzerine bir ideoloji veya inanç sistemi bina edilemez. Hatta diyebilirim ki, birtakım hakikatler göz ardı edilmeden bir hüküm cümlesi dahi kurulamaz. Hakikat, söz söyleyen hemen herkesi ya yalana mecbur eder ya da yalancı çıkarır.

*

Irkçılık ve gericilik tüm dünyada yükselen değer. Sahne adıyla, öze dönüş.

*

“Nedense kimilerinin tarafsızlıkları da hep aynı tarafa denk geliyor."

*

İslamcı muktedirler açısından Kudüs'ün işgal altında oluşu, Mekke'nin işgalini gizlemek için bulunmaz bir nimettir.

*

Örfi Kanunlar-242

Bir kadın ile bir erkeğin bakışları kesiştiğinde, "Ne bakıyon salak!" deme hakkı kadına aittir.

*

En büyük hayallerimden biri de kalabalık bir yerde otururken birden ayağa fırlayıp "Hepiniz salaksınız!" diye bağırmak. Bunu özellikle de "seçkin" bir kalabalığın içinde yapmayı planlıyorum. Yer ve zamanı sonradan bildiririm.

*

Nezaket, insanın kendisine kaba davranmasıdır.

*

Düşünen iki insanın hemfikir olmaları mümkün değildir. Mutlaka biri yalan söylüyordur. Hangisi mi? Tabii ki "Seninle hemfikirim" diyen.

*

Birçokları için altın değerinde yüzlerce kitabı ve bazı dergi koleksiyonlarını attım. Evet, attım. Şu ana kadar üç kitaplık dolusu kitaptan kitaplıklarıyla birlikte ayrılmış oldum. İçim sızlamadı mı? Evet biraz sızladı. Eskiden olsa atabilir miydim? Atamazdım. Şimdi niye atabiliyorum? İşte orası biraz karışık. Çünkü kitapları da insanların yazdığını öğrendim zamanla. Ah zaman, sen nelere kadirsin.

*

İlkeler, uğruna hedeflerin ve davaların çiğnenebildiği şeylerdir.

Hedefler, uğruna ilkelerin ve davaların çiğnenebildiği şeylerdir.

Davalar, uğruna her şeyin çiğnenebildiği şeylerdir.

Mes'elenin özü budur, birbirimize düa edelim.

Ne halimiz varsa görelim.

Âmin.

*

Asıl, sahtesine benzer.

*

Olağanüstü dönemlerde insanlar, normalde hiç yapmayacakları şeyler yaparlar. Kalıp düşünceler, inançlar, tepkiler, kısaca her şey tersyüz olur. Buna rağmen herhangi bir olağandışılık görmezler, sezmezler. Ölümün yaşam, yaşamın ölüm kılığında dolaşması bile kimseyi kuşkulandırmaya yetmez.

"Olağanüstü dönemlerde de her şey olağandır."

*

Bir işin nerelere varabileceğini kestirip uyarılarda bulunduğunuzda, en hafifinden karamsar veya kötümser olmakla itham ediliyorsunuz. Uyarılarınızda haklı çıktığınızda ise şom ağızlı oluyorsunuz. Tabii bu dediklerim normal şartlarda böyle oluyor. Çetin şartlarda ise, söyledikleriniz gerçekleştiğinde dahi gerçekleşenin sizin söyledikleriniz olduğuna kimseyi inandıramıyorsunuz. Çünkü çetin şartlarda neredeyse herkes, yaşanmakta olan her şeyin zorunlu olarak gerçekleştiğine inanmak istiyor. Ve insan, neye inanmak istiyorsa ona inanıyor. Yani böyle işte.

*

İnsan gücü o kadar sevdi ki, sonunda kendisine muhtaç olan bir tanrı yarattı. Ve şimdi her şeyi tanrısı için yaptığını söylüyor. Galiba sonunda da ondan bir minnettarlık bekleyecek. Ah insan ah, hiç haddini bilmiyorsun.

*

Emin adımlarla yerimde sayıyorum.

*

Nietzsche: Derisini değiştirmeyen yılanlar ölmeye mahkumdur. Bu durum fikirlerini değiştirmeyen zihinler için de geçerlidir.

Dirican: Sen hiç derisini değiştirmediği için ölen yılan gördün mü?

Nietzsche: ...

Dirican: Peki, fikirlerini değiştirmediği için ölen insan?..

Nietzsche: ...

Dirican: O zaman gonuşmayacañ aslanım.

*

Eller günahkâr.

*

Basit bir konu belirle.

Onu etraflıca düşün.

Göreceksin ki, basit bir konu yoktur.

Düşünülmemiş konu vardır.

*

Bütün entelektüel hilelerin en bayağılarından biri, bir başkasının kültüründeki bozukluklar hakkında ahkâm keserken, kendi kültüründeki tam tamına aynı uygulamalara mazeretler bulmaktır.

(Edward Said) (Kallavi bir söz diye bunu özel aldık Dirican’ın sayfasından –editör-)

*

Atalet mülkün temelidir.

*

Yeterli uzaklıkta durursan kaçmak zorunda kalmazsın.

*

Hiçbir şeyin söylendiği, anlatıldığı, hatta gösterildiği gibi olmadığını bilecek kadar acı tecrübe sahibiyim.

İnsan söylenen, anlatılan ve gösterilen bir nesne olmayı kabullendiği sürece aldatılmaya açıktır.

Güvenilir bilgi kaynağı yoktur; güvenilir bilgi vardır.

"Söyleneni ve anlatılanı dinle, gösterilene bak.

Ama dinlerken gözlerini aç; bakarken kulaklarını tıka."

*

Ortalama bir Myanmar'lı Budist'i, bırakın Müslümanların katledildiğine, onlara karşı ayrımcılık yapıldığına dahi inandıramazsınız. Muhtemelen bizim seyrettiğimiz can yakan videoları, başımızı çevirmek zorunda kaldığımız fotoğrafları görmemiştir. Ayrıca Budizm en insancıl ve en barışçıl inançtır ona göre. (...) Dünyanın haberdar olduğu bu vahşetten bihaber olması ne kadar ilginç, ne kadar kabul edilemez bir durum, değil mi? Hayır, bunun hiç de ilginç bir tarafı yok. Dünyanın düzeni böyle. Herkes iyi, değil mi?

*

Türkiye'de maalesef hiç düşünce ve ifade özgürlüğü yok. Şimdi mesela ben, "Hiç kimse mükemmel değil, mükemmel olan sadece benim." desem herkes hoplar. Vay efendim öyle laf mı olur, vay efendim öyle de konuşulur mu. Valla kardeşim, yanlış yoldasınız. Ondan sonra hep ikiyüzlülük, hep kıvırma. Özgür olmayan bir insan da ülke de gelişemez. Düşüncelere zencir vurulamaz! Başaramayacaklar! Pardon bu değildi. Şimdi anladınız mı? Yok bu da değil. Neden rahatsız oluyorsunuzz! Hah işte bu.

*

"Ezan okunduğunda şarkılar susar."

*

Bazıları bildiğine inanır -ki bu inanmak değildir.

Bazıları da inandığını bilir -ki bu da bilmek değildir.

*

Çoğu şeyi hoşuma gittiği için değil, milletin hoşuna gitmediği için yapıyorum. Çünkü bu hoşuma gidiyor.

*

Hiçbir yalan, yanlış birinin doğru sözü kadar yalan olamaz. (Bu söze editör özel ödülü.)

*

"Bir insanın anavatanı çocukluğudur."

*

-Ama senin dediklerin olmayacak şeyler.

+Ama senin dediklerin olmayan şeyler.

-Ama sen de hiçbir şeye inanmıyorsun.

+Ama sen de her şeye inanıyorsun.

*

GÜNÜN VAAZI

Adı "banka faizi" olan ribâ hariç, bütün ribâlar helâldir. Zaten ribâ dediğin nedir ki? Kısaca faiz. Dikkat buyurunuz, diğerlerine ribâ demiyoruz. Ne demiyormuşuz? "Ribâââ!" Mes'elenin özü budur aziz kardeşlerim.

*

HER GÜNÜN FETVASI

Zaruret halinde her şey mübahtır.

(Alkışlar kesilene kadar bekle. Sonra da "Camide alkış olmaz! Kendinize gelin!" diye bas fırçayı.)

[Minberden Gönüllere, Cilt 5, Sahife 34]

*

Kimse şansına güvenerek kumarhane açmaz.

*

Allah beni bu milletin başından eksik etmesin.

[Dua Tapesi]

*

Aslında anayasayı tümden kaldırsak olma mı? Helâli haramı bilen kişileriz neticede.

*

Düşününce kim zalim, kim mazlum, neler oluyor karar vermek zor.

Düşünmeyince çok kolay.

*

İnsanların çoğu çeşitli bedellerle kamulaştırıldı.

Özel insanlara rastlamak günden güne zorlaşıyor.

*

Olan garibana olur. Zaten o da olan ona olsun diye vardır.

*

Aklıma ne geldi, biliyonuz mu? Lise bire kadar Kur'an-ı Kerim dersim on üzerinden dört buçuk beş idi. O yaz babam beni özel olarak her sabah ve yatsı namazından sonra çalıştırdı. Neyse, gel zaman git zaman benim okumam bayağı gelişti ve birinci dönem sonunda notum dokuz oldu. Dokuz, hafız olmayan öğrencilere verilen en yüksek nottu ve sınıfta notu dokuz olan iki kişiydik. Karne günü sınıfımıza müftü geldi; sınıf birincisi olana müftülük olarak Kur'an-ı Kerim hediye edeceklerini söyledi. Kura çekildi ve yanlarında tek Kitap getirdikleri için diğer arkadaşa hediyesini verip gittiler. Ha, sonradan da "Bu çocuk üzülmüştür" falan diyen olmadı. O günü hayatım boyunca unutmayacağım. Buradan o müftüye, okul müdürüne ve derse giren öğretmene seslenmek istiyorum: Hiçbiriniz insan değilsiniz! Yazıklar olsun hepinize! Duygusuz ve dahi akılsız mahluklarsınız! Yuuuuuh! Kırdığınız o kalbi yerine koyun lütfen. Gece gece sinirimi bozdular ya!

*

Bu kadar insan yanılmıyor olamaz.

*

Kendinden geçeceksen, yanında dostların bulunsun. Sarhoşluğun evrensel kuralı budur. Bu, her türlü kendinden geçme için de böyledir.

*

Her insan zorda kaldığında doğruyu söyleyebilir. Kınamamak lazım. Yarın bizim başımıza gelmeyeceği ne malum?..

*

[Hakikî] Teorimiz şudur: Kobra zehirsiz bir yılan türüdür.

Teori, zehirsiz bir kobra türü ya da zehirsiz tek bir kobra bulunduğunda ispatlanmış olacak.

"Bugüne kadar bütün kobraların zehirli çıkması, bütün kobraların zehirli olduğu/olacağı anlamına gelmez."

Sonuç: Kobra zehirsiz bir yılan türüdür.

*

"Senin yapacağın işin ta ..." sözü, kişileri değil eylemlerini eleştirmemizi salık veren, kültürümüzün derinliklerindeki bilgeliğin yansıması olan sözlerimizdendir.

*

Yakalanmanın utancı, pişmanlık değildir. Duvara toslamanın ya da dibe vurmanın verdiği çaresizlik de değildir pişmanlık. "İçinde bir aydınlanma barındırmayan şey, pişmanlık değildir." Pişmanlık, yaptığının yanlışlığını farketmektir; yönteminin yanlışlığını farketmek değil. "Ben nerede hata yaptım." demek değil, "Ben hata yaptım." demektir. Farklı bir şekilde, farklı bir yolla tekrar denememektir. Uzar gider.

*

İnsanlardan kaçmak istiyorum. Var mı gelen?

*

Garip ve acı olan şu ki, bu provokatif eylemlerin tamamı toplumun büyük kesiminin alkışını ve desteğini aldı. Resmen ve açıkça sahiplenildi. Gerçi provokasyon tam da bu değil mi? İnsanların içlerinden geçenlerin "gizli bir el" tarafından gerçekleştirilmesi.

Her zaman dediğim gibi, "Provokatör de bizdendir."

*

Kötüye iyi yanından bakmaya kalkarsanız gözünüzü çıkarabilir.

*

Bir insanın gerçek yüzünü görmek istiyorsanız suratını cırmıklayın.

*

Düşünmüyorsun, o halde ben yokum.

*

Sartre: Cehennem başkalarıdır.

Dirican: He! Başkaları hep cehennem, tek sen cennetsin.

Sartre: Öyle mi diyorum ya ben!

Dirican: Ben anlayacağımı anladım.

Sartre: ???

Dirican: !!!

(Mahmut Dirican, Filozofların Tutarsızlıkları, Cilt 45, Sayfa 1.987.456)

*

Geçenlerde yazıp sonra da sildiğim bir söz vardı ya, o sözümün arkasındayım.

*

Vurun Abacı'ya!

[Muazzez Ersoy]

*

Biraz olsun huzura kavuşmak isteyen, mesai dışında meslektaşlarından uzak dursun. Ben öyle yapmaya çalışıyorum. Hatta bugün sosyal medyadaki meslek gruplarından da ayrıldım. Peki huzur bulabildim mi? Hayır. Benim huzursuzluğumun tek nedeni bu değilmiş demek ki. Ama siz de bir deneyin. Bakalım haklı mıymışım.

*

Kendilerini bir dine nispet eden, liderli, isimli, örgütlü her cemaat, tarikat, vakıf ve siyasi hareket ayrı bir dindir.

*

İbn Sînâ, bir kıyastaki orta terimi bulmakta zorlandığında camiye gidip namaz kılar, yine bulamazsa eve gelip şarap eşliğinde çalışmaya devam edermiş. Buradan şunu anlıyoruz ki, orta terim çok mühim.

*

Şarkıyı sevmiyorsanız da makamına saygı göstereceksiniz!

[Zeki Müren]

*

Amirlerinin kanunsuz ve "uygunsuz" emirlerini yerine getiren memurlar, işler yolunda giderse hızla yükselirler.

*

Adalet bir gün herkese lazım olabilir. Ama bu aynı zamanda "olmayabilir" de demektir. Herkesin öleceği kesinken bile, çoğu insanın ölmeyecekmiş gibi yaşadığı bir yerde, "adaletsizliğe uğrama ihtimali" üzerinden insanları uyarmak gülünç kaçıyor. Sonuçta adalete muhtaç olmak bir ihtimal yahu. Olabilir de olmayabilir de. Olursa düşünürüz. Allah rahatlık versin.

*

ŞAŞIRTICI GERÇEKLER - 59

O da senin benim gibidir.

*

Açık konuşmak gerekirse, açık konuşmak sadece bunaklara özgüdür.

Ve hiç kimse bir bunağın açık konuşmasını istemez.

*

İkinci köprüye karşı çıkanların (?) her dedikleri maalesef gerçekleşti. "Her yeniliğe karşı çıkmayı ilericilik ve devrimcilik sananlaaar” diye söze başlayanların verdikleri bütün güvenceler yalan çıktı. Asla yerleşime açılmayacağı söylenen her yer yerleşime açıldı. Bu durum başta çarpık kentleşme ve trafik olmak üzere birçok çözümsüz soruna yol açtı. Daha on yıl bile geçmeden İstanbul'a üçüncü köprünün yapılması kaçınılmaz (?) hale geldi. Şimdi üçüncü köprüyü yapanlar tamamen aynı şeyleri söylüyorlar, tabii ki karşı çıkanlar da. Tarih tekerrürden ibarettir.

*

Bütün kavramların birbirine karıştırıldığını söyleyebilmeyi çok isterdim. Oysa durum çok daha vahim. Bugün tartışmaya zorlandığımız hiçbir kavram onu tanımlayan/anlatan şeyleri içermiyor. Ne diyebilirim ki... Kavramlarınıza sahip çıkın. Ve şunu bilin: Cahil, bir şeyden söz ettiğinde, asla o şeyden söz etmiyordur. Buna bağlı olarak onda her şey tam tersine işler. O bir şeyi ihya edeceğini söylüyorsa o şeyi bozacaktır; bir şeyi yok edeceğini söylüyorsa o şeyi çoğaltacaktır. Şunu da hiçbir zaman unutmayın: Cehalet her zaman ilk "akla" gelendir.

*

Yasaklama gücüm olsaydı, anlamadan anlatmayı yasaklardım.

Düşünmeden konuşmayı, bilmeden inanmayı, tanımadan reddetmeyi yasaklardım.

(...)

Özür dilerken kırmamayı, gülerken ağlatmamayı, inanırken inkâr etmemeyi öğrenirdik belki de.

Söylerken şüphe etmeyi, bağırırken rahatsız olmayı, vururken acı çekmeyi öğrenirdik.

Sözümüzü tartarak söylerdik, yazımızı ölçerek yazardık; az konuşur az yazardık, güzel söyler doğru yazardık.

*

İyi ve kötü, doğru ve yanlış, güzel ve çirkin... İnsanlığın, düşünce tarihi boyunca üzerine en çok kafa yorduğu kavramlardan bunlar. Peki iyinin-doğrunun-güzelin ne olduğu ya da neyin iyi-doğru-güzel olduğu konusunda bir uzlaşma sağlanabilmiş midir? Tabii ki hayır. Mesele de bu değil zaten. Mesele bu tartışmaya katılmaktır. Cehalet işte bunun tam tersidir. İrili-ufaklı cehalet düzenekleri açısından dünyada tartışmalı bir konu yoktur.

NOT: Tırnak içinde yazılanlar başkalarına mı ait? Ayrıca Dirican’dan başka aforizma bilen varsa ki biz ancak son altı ayı taradık, bildirsin lütfen…


  • mehmet karasu

    mehmet karasu 4.05.2023

    Size ait olan Aforizmalarinizin Tamamını bitirmedim . keyifle okumak için sonra ya bıraktım. Yine de tek taraflı hoş bir sohbetti. Bir grupta negatif değerlendirmelerle paylaşılmış dikkatimi çekti. İyiki bakmisim. Teşekkür ederim

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.