Persian

Persian

Persian (İng.): Farsça. Batı dillerinde Farsçayla ortak ya da küçük bir bölümü Farsçadan geçmiş çok sayıda sözcük var. Batılı etimologlar, dilbilimciler genellikle bunu belirtme gereği duymuyorlar. Belirttiklerinde de problem sayılmıyor. Çünkü Farsça, Hint-Avrupa hayali ailesinin bir üyesi. Türkçe için çok daha büyük problem yaşanıyor. Çünkü bizim dilciler, sözlükçüler, ilk kez kadim İran kaynaklarında geçen neredeyse her sözcüğü Farsça kaynaklı kabul ediyor. Dolayısıyla Batı dillerine geçmiş Türkçe sözcüklerden Farsça ile ortak olanlar bizim tezimizin bir kanıtı sayılmıyor. Oysa bu sözcüklerin gerçek Türkçe olma ihtimali yüzde 50'nin üstündedir. Şöyle ki: Binlerce yıl önce Turani kavimlerle Pers olduğu söylenen kavimler aynı coğrafyalarda iç içe yaşıyorlardı ve hangisinin Türk, hangisinin Pers olduğunu saptamak çok zordur. Örneğin Partların Türkik kökenleri ciddi tartışma konusudur. Kaldı ki Perslerin yönetim kademelerinde yine binlerce yıl önce Türklerin çoğunluk teşkil ettiğine dair iddialar ve bilgiler ciddidir. Bunları söyleyenlerden biri olan Kisamov 10. Yüzyılda Farsça üstündeki Türkçe etkisinin, Türkçe üstündeki Farsça etkisinden yüksek olduğunu ileri sürüyor. Ayrıca Milat Sonrası dönemde İran'da 11 Türk hanedanının yüzlerce yıl hüküm sürdüğünü ve bunların Türkçe konuştuğunu da hesaba katmak gerek. Elbette Farsça diye bilinen her sözcüğe "bunu Türkçe kabul edin" demiyoruz. Ama Türkçe-Farsça arasında tartışmalı sözcüklerin çoğunun Türkçe olduğunu söylüyoruz. Bunlar Türkçede çok uzun zamanlar öncesinden beri yaşıyor ve Farsçada olduğundan daha yaygın kullanıyorlar. Bir sözcüğün yazılı haline ilk kez Farsça yazılmış metinlerde rastlamak bir şey ifade etmez. İlk kez hangi metinde rastlandığı üstünden dilbilimcilik yapmak bilim değil, arşiv memurluğudur. Çünkü bunların en azından bir bölümü Türklerce yazılıyordu ve Türk olmayanların yazılarına bile yoğun oranda Türkçe giriyordu. Ama bizim dilciler hastalığı öyle ilerletti ki, kadim metinlerde yazmayan örneklere de Farsça, Arapça diyorlar. Yeter ki o sözcüğün benzeri Farsça ve veya Arapçada bulunsun. "Orada varsa, muhakkak onlardan almışızdır" saplantılı, aşağılık duygulu mantığı. Bu sorunları aşmadan üretilen hikayeler, yerli ve yabancı etimologların, dilbilimcilerin Türkçeyi yok dil sayarak anlattığı masallar neye benziyor? 'Güldür Güldür'deki 'Enişte Mesut'un sonu gelmez daldan dala zırvalamalarına, çakma bilgin Hüseyin'in "sağlam" kanıtlarına, fasulyeden alim "özür dileyeceksin" Yeter'in medyatik atarlanmalarına... Bizler bu zırvaları tek tek her örnekte çürütüyoruz. Önceki çalışmalarımızda ve bu sözlükte... Türkçenin Farsçadan aldığını söyledikleri sözcüklerde Sümerce, Akadca, İbranica, Arapça, Hititçe, Etrüskçe, Latince ortaklıkları gösterdikçe bu alim geçinen yazıcı memurların bilim alanında diyecek lafı kalmaması gerek. Bir de buna Yerli Amerikan (Kızılderili) dillerindeki Türkçe ortaklığı belgesini eklediğimizde Türkçe köken damgalanmış demektir. Başka bir demir gibi sağlam kanıt da bu sözcüklerin Türkçe lehçeleri içindeki değişimlerini, çeşitliliğini, dallanarak üretkenliğini göstermektir. Onu da yapıyoruz. Başka bir çelik gibi kanıt Türkçe köklerin başka dillere geçiş ses yasalarıdır. Onları da önceki çalışmalarımızda ve burada sergiliyoruz.




Bu habere henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...