Kemal: Sanki kapıda bekliyordunuz da, çağrılmaya hazırdınız. Bu ne çabukluk üstadım!
Karl: Hiç de sandığınız kadar heveskar değilim paşam, benim derdim bana yeter.
1. Melek: Sorumuza cevap veriniz beyefendi!
Karl: Vereyim. Filhakika Türkiye’de Avrupa’daki gibi sosyal sınıflar olmadığını birkaç kez yazmıştım. Sonra birçok şey değişti gerçi, ama benim sorunum bu değil.
2. Melek: Nedir efendim?
Karl: Bir gizi çözemedim. İşçi sınıfına dair çok temel bir problemi. Şimdi bu işçiler işçilerken kendileri için sınıf olamıyorlar, kendi haklarını savunamıyorlar. Bunlardan bir bölümünü işçilerin hakkını savunmak için yönetici yaptığınızda da sadece kendi haklarını savunuyorlar. İster sendika yöneticisi olsun, ister devrimci parti yöneticisi, isterse sosyalist devlet yöneticisi. Kendileri için yönetici oluyorlar, işçiler yine durduğu yerde duruyor… Bu evrensel ve değişmez bir sorun olarak bütün teorimi mahvediyor!
T. Fikri