TÜM ISLIKLAR
Islık Çalma Adresi : bilgi@insanbu.com
Çınar Oskay hürriyette Ahmet Altan'la söyleşi yapmış. http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/28451581.asp Muhalif pozlarına bakmayın. "haziran gezi ve şehrin en güzel yazı" kitabında o.pamuk'a şu soruyu soran kişidir: "ak parti türkiye'yi ciddi bir demokratikleşme yoluna sokmuştu. son dönemdeki mantalite değişimini nasıl yorumluyorsunuz?" Çınar Oskay, babası Ünsal Oskay değildir. Çınar Oskay, "bu soruyu soran kişidir". Bu ne zaman anlaşılacak acaba? taylan kara
CHP milletvekili Aylin Nazlıaka, Mersin'deki vahşi cinayeti protesto etmek için dans etmiş. https://twitter.com/aylinnazliaka/status/566584248640233472 Balo da düzenleselerdi tam olacaktı. Bazen, bunların toplumu kendilerinden soğutmak için özel olarak çabaladıklarını düşünüyorum. T.Kara
AKP'nin 13 YILDIR NASIL İKTİDARDA OLDUĞUNU GÖRDÜNÜZ MÜ? Yunus Nadi ödülleri haberine bakın. Muhalefete gelin. Böyle çürümüş bir "aydın" topluluğuna AKP az bile. Bunları biliyorlar, bilmeyenlere işte anlatıyoruz. Bu etiksizlikle, bu ahlak suskunluğuyla daha ne kötü günler göreceğiz. Kaan Arslanoğlu
DOĞAN HIZLAN'LA İLGİLİ SON HABERE BİR YORUM: Aynı 15-20 kişi ödüllerin bu kadar b.. nu çıkarmasaydı, bu olay tek başına şirin bir olay olarak görülebilirdi, ama dediğim nedenden bir de tüy dikmiş.
Değerli Kaan Turhan, buradaki listenin iki yüzlü ve insaniyetsiz bir liste olduğunu belirttikten sonra, başka bir çirkinliğe işaret edeyim. Bence sağcısı solcusu siyasilerin büyük kısmı çocuk istismarı yapıyor. Sağcısı solcusu henüz siyasi bilinci oluşmamış, yaptığının farkında olmayacak 14 yaş altı çocukları eylemlerde kullanıyorlar. Bu çocukların eline silah, Molotof, taş tutuşturan kimler? Polisin, askerin, önüne bunları kim sürüyor? Birileri onlar ölsün ki, ölümlerini kullanalım istiyor, belli. Bunları öldüren devlet suçlu elbette, buna imkan hazırlayan hükümet suçlu, burada tereddüt yok. Ama şunda da tereddüt olmasın, henüz farik ve mümeyyiz olmayan 8-10-12 yaşındaki çocukları eylemlere kim gönderiyor. Bunu yaptıran örgütler, o çocukların anne babaları birinci derecede suçlu değil mi evrensel hukuk ve evrensel vicdan açısından. Hele sol kanattaki çocuk istismarı edebiyatı kabak tadı verdi. Suçlu bir edebiyattır bu! Kaan Arslanoğlu (Kaan Turhan'ın çocuk ölümleri yazısına yorumlardan)
**** YENİ **** İnsanın insanla iletişimi adıyla hitap ederek sağlıklı olur. Bu olmazsa ifade özgürlüğünden kim bahsedebilir? En temel insan hakkı karşınızdakinin kimliğini bilmek. İnternet çıktı, mertlik bozuldu. İnsanlar burada birbirlerine isimle hitap edebilseler bütün bu şikayetlerin yüzde doksanı kalmaz. Ama internette olasılıksız. Ad ver desen yanlış ad verir, mail adresi ver desen sahte mail verir. Sonra fikir ve ifade özgürlüğünden bahseder. Suçlar. İşiniz zor. Fakat haklısınız bir yerde, başka sitelerde bu şikayetlerinin onda birini yaptırmazlar. Herkes adını versin ben de vereyim.
Sevgili Mutluhan, kaba ama son derece işlevsel bir halk deyişi: "Tatlı tatlı yerken iyiydi de acı acı osururken mi kötü!" Af etsin tüm okurlar ama, buraya çok uygun. Freud-Lacan vb. pornografi hem de ataerkil basbayağı sert erkek pornografisi üstünden popülerlik kazanmışlar, öğretiyi yaymışlar. Sen diyorsun ki pornografi yapma. Fallus basbayağı erkek cinsel organıdır. Oidipus karmaşası denilen kuramın esasını oluşturan safsata hadım edilme korkusudur. Çevir kazı yanmasına gitmeyelim. Kızların hadım edilme korkusu bile yoktur, zaten eksikli doğmuşlardır kurama göre. Sana mı inanayım, okuduğum binlerce sayfaya mı? Kadınlar da bu eksik, bu ikinci sınıf kategoriyi demek ki hak ediyorlar. Bu kurama ses çıkarmamak bir yana onu savunmakla. O kadar çok Freudcu, Lacancı kadın var ki entelektüel alemde. Ha din algısı onları ikinci sınıf yapmış ha ataerkil kültürün Freudcu-Lacancı ataerkil söylemi, demek ki köle olmak isteyene fark etmiyor, efendiyi buluyorlar :)) Kaan Ars.
****** TOPLUMCU SAĞLIK Söyleşileri'nin üçüncüsü bugün saat 15 ila 17.30 arasında Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde (Kadıköy)yapıldı. Toplantıyı Dr. Selçuk Görmez yönetti. Görmez, sağlık hizmetlerindenden halk memnuniyetinin nedenlerini ve olgunun gerçeklerini anlatan doyurucu bir sunum yaptı. Toplantıya katılan yaklaşık 35 kişi sağlık ve tıp anlayışındaki çarpıklıklar ve bu konularda neler yapmamız gerektiği üstüne canlı bir havada tartıştılar. Gelecek toplantı 14 Şubat'ta yapılacak ve konu işçi sağlığı. Toplantıda bu kitaptan da söz edildi. Dr. Akif Akalın hastalığı nedeniyle oturuma katılamadı. Arkadaşımıza geçmiş olsun deriz. Gelecek toplantının konusu madem işçi sağlığı Ercan'ı bu kez mutlaka bekleriz :)) 17.1.2015 Kaan Arslanoğlu
JE SUİS CHARLİE Derya
ÖDP-TKP bir olsun bu romanı toplatsın. Aysever'de var bir şeyler, seziyorduk, anlatamıyorduk. Roman yazdı medya zıplağı, içini kursağını döktü. İş niye mi TKP'ye ÖDP'ye düşer. Paylaşamadıkları starları kendi karatlarını da açığa çıkarıyor ondan. Ağır abilik kolay değil canlarım, eşin dostun, çamaşırlarını seriverir ortaya. Conan abiye bir selam çakalım, onun tarzından gidelim dedik. Karat bir ağırlık ölçüsü birimi, değerli taşları tartarken kullanılır, bak heleyin bu kişi ve kankaları değerli taş mı demeyin, yakarım, zumzuğu çakarım. Karat lafı keçiboynuzundan gelir, onlara da keçiboynuzu özü yakışır. Oradan da Y.K ve K.A hocalara selam yollayalım, öz ile yunanca ousia arasında bağlantı var mıdır yok mudur? Öz bu yüzden mi Sabetayist adıdır vesaire. Kennanlı Kamel
Nilüfer Göle bir ara "burkanın karanlığı"nı pek seviyordu. http://www.islamigundem.com/gole-burka-karanligi-hatirlatiyor-ne-guzel-haber-10222.html son Paris saldırılarından sonra sevmekten vazgeçmiş olabilir. twitlerine bakılırsa artık sevmiyor.
YENİ YENİ YENİİİ!! Dostlar, dün ve bugün, TV'lerde çok aktiftik İnsan BU yazarları olarak. Bugün 16'da HALK TV'de Sol Şerit programında Cüneyt Akman ve Ümit Aslanbay ile günün siyasi olaylarını Freudculuk-Lacancılık eleştirisi ekseninde tartıştık. Onlar ve bizden bendeniz olarak. Dün akşam da HaberTürk'de Didem Arslan'ın programında Kanser sektörü tartışıldı. Konuklar arasında bizden Yağız Üresin, Gülümser Heper, Ahmet Özdoğan vardı, ayrıca destekçimiz Ahmet Rasim Küçükusta. Tv'ler bizim yazarlar arasına nifak sokarak, onları tartıştırarak hareketimizi bölmeye çalışıyorlar :)) Bu provokasyonlara alet olup tartışma dozunu kaçıranlar, birbirine fazla yüklenenler, babamızın oğlu, yani kardedimiz olsa kolu koporılacak :)) Yani TBD Yüksek Disiplin Kurulu'na verilecek ve orada soruşturmaya gerek görülmeyecek. 6.1.2015 Kaan Ars.
Anlayana; sivrisinek saz "içinizden ise daima şunu söylediniz: 'halkın içinden geliyorum ben... Tanrı'nın sesi de oradan geliyor bana'. Bir eşek gibi inatçı ve kurnazsınız öteden beri, halkın sözcüsü olarak. HALKLA İYİ GEÇİNMEK İSTEYEN BAZI KUDRETLİ KİŞİLER, ATLARININ ÖNÜNE KÜÇÜK BİR EŞEK, ÜNLÜ BİR BİLGE KOŞTULAR. öteden beri çöllerde, hakikat erbabları, özgür ruhlar, çöllerin efendisi olarak otururlar; halbuki şehirlerde oturur, iyi beslenmiş, ünlü bilgeler - yük hayvanları. öfke beslemem onlara bundan ötürü; altın koşumlar içinde parlasalar dahi nezdimde daima bir köle ve koşulu hayvan olarak kalırlar" Nietzsche den aktaran nedim yılmaz
SOSYALİST OYLARI ÇALIYOR diye CHP'yi suçlardım hep. Artık bir de tersten bakmalı olaya. Adam gibi sosyalist partiler olsa CHP insan, oy çalabilir mi? Sosyalist partiler bir yandan CHP'lileşmek sosyalizme ihanettir diyor, CHP'ye gerici diyor, hatta faşist diyorlar, aynı anda onun içinden sözde "sosyalist" kariyerist milletvekilleriyle flörte bayılıyorlar. Sadece flörtle kalsa iyi, onları yazar yapıyor, lider yapıyor, büyük payeler veriyorlar. ÇOK YÖNLÜ BİR ALDATMACA sürüyor gidiyor. Esas suçlu sosyalist partilerin liderleridir. Hem kendi seçmenlerini aldatıyorlar, hem CHP'yi ve seçmenini sömürüyorlar. Kim güvenir de bunlara destek olur ondan sonra? Kim oy verir? Bundan sonraki seçimde sosyalist partilere oy vermeyin diye açık çağrı yapacağım, verdiğimiz oylara hakaret ediyorlar. İçtenlikle soruyorum, bunu izah edebilecek biri var mı? Harbiden soruyorum: Biz AKP'lilerden daha mı az yalancıyız?
Sayın Arslanoğlu, TKP gibi partilerde herhangi bir politik, toplumsal, tarihi olay, sizin burada yaptığınız gibi kendi nesnelliği içinde değil de, öncelikle özneye yani partiye, dar örgüte nasıl yansıyacağı açısından değerlendirilir. AKP'ye diktatör deyip AKP karşıtı herkesle birleşme çağrısı yapılması, CHP vekilleriyle sol cephe toplantısı yapılması, sonra birden çark edip CHP'ye sövülmesi, sonra yine CHP vekillerinden medet umulması, o an dar örgütün işine öyle geldiği için, öylesi yaradığı için yapılmıştır. Siz nesnel açıdan olaylara yaklaşmaya özen gösteriyorsunuz. Ama parti yöneticilerinin 7/24 çekip çevirmesi gereken iki bin parti üyesi var. Asıl vazifeleri devrim yapmak değil de o iki bin kişiyi idare etmek olunca öznel değerlendirme yapmak zorunda kalıyorlar, elli defa çark ediyorlar, bir dedikleri bir dediklerini tutmuyor. İlginç olan şu ki, o iki bin üyeden biri bile sesini çıkar(a)mıyor liderlerine. Yahu bize dün böyle dediniz, şimdi niye böyle diyorsunuz diye sorgulamıyor.
Vicdanın Sesi isimli yorumcu öncelikle eleştirilerinizi doğru bulduğumla başlayayayım. BHH HDP,CHP siyasetinden farklı sosyalist özne olma ihtimali olduğu için desteklenmesi gerektiğinden bahsettim. Elimizdeki malzeme ne yazıkki bu. Çaresizlik halinden destekliyorum. Değişim umudu taşımadan yaşamak zor. Zaten hareketin toplumsallaşmasının bir nedeni de bu ilkesizlik. Tüm yorumlarımda bunu belirttim. Enver Aysever'in eleştirilerimin benzeri durumu tekrarlanıyor. İlhan Cihaner'de eskiden sol gazetesi hem birgün yazarı. Kendi kadrosundan birilerini seçmek yerine CHP milletvekillerini seçiyorlar. Kadrolarında teorik birikimi olan pratik deneyimi de olan kadrolar var ama bunun yerine Cihaner'i seçiyorlar.Haziran'ın tam tersi durum söz konusu burayı oluşturan ise tavan. Üstten önceden belirlenmiş yönetim kurulu. Çok belli oluyor. Her grubun yöneticileri. Partilerinde de durum aynı. Toplumsal konumu olan bir profesörü mk'ya alırken teorik birikimi ondan çok olan bir işçi mk'larına giremez. ç.
İLHAN CİHANER'in CHP'den seçildiği genel seçimde TKP 500.000 oy istememiş miydi, CHP'ye oy vermek, CHPCİLİK yapmak şöyledir böyledir diye atıp tutmamışlar mıydı? Ağır laflar etmemişler miydi? Sn. Arslanoğlu ve burada yorum yazan Ç'ye soruyorum: İlhan Cihaner'in o komünistleri yönettiğini söylerken bugün BHH yürütme kuruluna seçileceğini biliyor muydunuz? Buna rağmen kerhen de olsa nasıl bu yapıdan bir şey umarsınız? Onların yaptığı politikaya bir isim bulamıyorum, siz ne isim vermek istersiniz. Vicdanın Sesi
Bu yaklaşımınız benimkinden de sarih Değerli Caner :)) Evet, Türkiye'de Orhan Pamuk koç başı kullanılarak gerçek sol üstünde hakiki ve ciddi anlamda bir düşünce terörü uygulanıyor. Bunu böyle yazmıştık, çok örnek vermiştik, ama bu kısa formülleştirme sizin sayenizde tekrar aklıma geldi. Teşekkürler. Orhan Pamuk miğferi altında gerçek bir düşünce terörü var ve bizden ve iyi niyetli birçok insan da bu teröre alet oluyor. Kaan Ars.
İsterseniz bu TERÖRDEN kısa başlıklar vereyim, hemen aklıma gelenlerden. O.P'ye tamamen siyasi nedenlerden Nobel verilince bunun böyle olduğunu söyleyen herkes toptan ulusalcı, milliyetçi, faşist ve hatta NAZİ ilan edildi. O.P'nin romanlarını hiç değerli bulmayan ve onu günahı kadar sevmeyen Semih Gümüş Radikal'den ve yatırım yaptığı çevrelerden dışlanmamak için O.P'ci kesildi aniden. Aynı ay içinde Ömer Türkeş de O.P'ci oldu. Bu eleştirmenimiz O.P için "pop-yazar" diyordu. Yine o.P'den hiç hoşlanmayan Cumhuriyet Kitap şefi Turhan Günay O.P'ye yanına iki kişi daha alıp gidip röportaj yapma mecburiyetinde! kaldı. O.P'nin yayınevi verdiği astronomik reklamlarla birçok gazeteyi bağladı. Tüm bunların üstünde O.P. BOP projesinde Türkiye aydınını baskı altına almanın kod adıydı. O zamandan beri devam eden bu düşünsel terör Türkiye aydınlarını teslim almak, teslim olmayanlara "faşist" deyip etkisizleştirmek için uygulandı. Gördüğünüz gibi şimdi onun düşünce özgürlüğünü savunuyoruz :)) KA
Bilgisayarımı kurcalarken bulduğum bir yazıda gözüme çarptı, Bertolt Brecht 1939'da kaleme aldığı bir mektupta şöyle demiş: "Marksizm aslında hakkında yazılan bunca yazı sonucunda böyle bilinmez/tanınmaz oldu." içten selamlar. YÜ
BHH'yi bilmem de K.Arslanoğlu'nun yaşı epeyce düşmeye başladı. Sağ tarafa hayranlarının ve ergen diliyle laf koyanların mesajlarını koymalar. İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi'ndeki BHH toplantısına gidip yaş ortalamasını ölçün, çıkan sonuca bakın, daha iyi sonuç verir, bu bir. İkincisi, BHH eşittir Gezi zaten değil, BHH Haziran kitlesiyle politika yapabilmek için yine Türkiye solunun (bir bölümünün) tavır geliştirme, ortak organizasyon oluşturma girişimi. Ayranı kabardığı (ne zaman duruluyor ki?) Türkiye solunu bölünmüşlükle, ortak tavır alamamakla eleştiren çokbilmiş zihniyetin BHH'yle alay etmeye çalışması gülünç. Polon
Yaş ortalaması 60'a yakın mı dediniz? 60 plus bir yığın adam var, emin misiniz? Bu BHH deyi kısalttıkları Birleşik Huzurevi Hükümranlığı falan gibi bir şey mi yoksa?
BHH kurucularının yaş ortalaması kabaca bakarsak 60'a yakın. Gençliği kucaklayacak, Gezi'nin genç ruhunu temsil eden genç liderler :)))
EVET YA, BHH KURUCULARININ YAŞ ORTALAMASI KAÇ? İNSAN BİRAZ SIKILIR, GENÇLİK, GENÇ HAREKET, YENİ MENİ ... PÜSÜR DERKEN. BİRAZCIK AKIL!
TOPLUMCU SAĞLIK SÖYLEŞİLERİ'nin İKİNCİSİ bugün (20 ARALIK) Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde yapıldı. Yaklaşık 14 ay sonra ilk kez Nazım'a gitmiş oldum. Benim için buruk-hüzünlü-güzel bir gün oldu. Bazı eski dostları gördüm, bazı eski dostların orada olmadığını gördüm, artık gelmediklerini öğrendim. Akif Akalın arkadaşımızın konuyla ilgili kısa haberi şöyle: İlker Kayı yürütücülüğünde gerçekleşen söyleşide önce Sağlığın Sosyal Belirleyicileri Üzerinden AKTİVİZM başlıklı bir sunum yapıldı. Sunumdan sonra Türkiye’deki sağlık aktivizmi çabalarından örnekler tartışıldı. Urfa Suruç’ta mültecilerin yaşadığı çadır-kentlerde sürdürülen Toplumcu Sağlık çalışmaları, Düzce’de sürdürülen Gezici Diyabet Hizmeti çalışması ve İstanbul’un çeşitli semtlerinde süren Çevre Sağlığı duyarlılıklarından örnekler verildi. Devamı altta
Katılımın oldukça yüksek ve katılımcıların konuşacağı çok şey olması nedeniyle “Sağlık Hizmetlerinden Herkes Memnunsa, Neden Herkes Sağlığından Endişeli?” konusunun ve Çalışma Grupları oluşturulmasının bir sonraki toplantıya ertelenmesine karar verildi. 16.00’da başlayan toplantı normal süresini oldukça aşarak 18.45’de sona erdi. Bir sonraki toplantının 17 Ocak 2014 tarihinde Saat 15.00’de Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Selçuk Görmez Yürütücülüğü’nde yapılmasına ve “Sağlık Hizmetlerinden Herkes Memnunsa, Neden Herkes Sağlığından Endişeli?” konusunun tartışılmasına karar verildi. Olgunlaşan konularda Çalışma Grubu oluşturulması önerisi de tartışılacak. Kaan arslanoğlu
Teşekkürler Kaan Arslanoğlu, 38 yaşındayım TKP,TÖBDER ve İGD li bir ailenin çocuğuyum ben siyasete bu yıkımlardan sonra gelmiş biri olarak apolitik olarak 2006 yılına kadar yaşadım sonrasında sol portal ve sizlerle tanıştım. Bu kadar samimiyetsizliğin ve duyarsızlığın olduğu bir ülkede beni ve benim gibi bir çok dokuma işcisi arkadaşımı sokağa çıkartıp hayata kavuşturdunuz. Ama sizin sol portal dan ayrılmanız ve TKP nin ikiye bölünmesi gezi olaylarından sonra ki süreç eski halime dönmemize sebeb oldu sonrasında sizi google da aratırken bu siteyi buldum. Türkiye'de bu kadar oluyor kanıksamasına varma aşamasındayım artık. Teşekkürler.! Andaç Uçar
PERİHAN MAĞDEN 2010: Perihan Mağden (PM): Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'a hiç bir şekilde acımıyorum. İçerde olmaları gerektiğini düşünüyorum. Onlar için asla imza da vermem. Cüneyt Özdemir: Nasıl bu kadar eminsiniz? Dava sürüyor sonuçta. PM: O kadar bombalama, silah, delil dağı ortada duruyor. Bence Ergenekon'un sivil, yargı, medya ayağına karışılmadı henüz. Bazı gazete ve yazarlar bu davayı sulandırmak, perdelemek için özel bir çaba içine girdi. Ben bu davada tarafım. Hakiki demokratım. Bu ülkeyi ve halkı demokrasiye layık ve değer buluyorum. http://www.medyafaresi.com/haber/Perihan-Magden-demokrat-mi-vahim-derecede-fasist-mi_38727.html PERİHAN MAĞDEN 2014: http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/ gazeteciler-derhal-serbest-birakilsin-h67477.html
Önceki gün gelen D&R reklamı : "Orhan Pamuk'un Yeni Kitabı Ön Sipariş ile dr.com.tr'de!" Ev alırken temelden girmek gibi bir şey herhalde, bir kaç tane ucuza alıp sonra değerlenince satarız... İlknur Arslanoğlu
ISLIKLAŞMA bölümündeki yazıyı okuduktan sonra KAOS ÇOCUK PARKI sitesine bakayım dedim. Edebiyat, sanat alanında her türlü otoriteye ikircimsiz karşılar. Bu güzel bir şey. Ancak ana sayfada Semih Gümüş ile gerçekleştirdikleri bir söyleşiyi yayımlamışlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedim. Doğan Hızlan'la aynı jüride yer almayı kabul eden Ahmet Yıldız örneği geldi aklıma. Enver Aysever'e sesini çıkaramayan O. Çutsay geldi. Akın Art geldi.
Akbank Sanat binasında düzenlenen Edebiyat Buluşması etkinliğine katılan; Küçük İskender, Yekta Kopan, Buket Uzuner, Kaos Çocuk Parkı üyeleri tarafından boykot edildi. Etkinliğe katılan Kaos Çocuk Parkı üyeleri Arif Çimen, Ali Selman Çelikbilek, ibrahim Sarp Baysu, etkinliğin başladığı dakikalarda ayağa kalkarak, kendilerine Anarşist-Sosyalist diyen edebiyatçıların, burada işinin olamayacağını, eğer burada bulunuyorlarsa, halkın platformlarında yer alamayacaklarını, halkın değerlerini kullanamayacaklarını söyleyerek, etkinliği terk ettiler. Boykot eyleminde bulunan Kaos Çocuk Parkı üyeleri, salon çıkışında Akbank Sanat binası önünde Kaos Çocuk Parkı adına bir basın açıklamasında bulundular.
Bunları yazan Nazlı Ilıcak değil Nuray Mert. Bu yazıyı yazan kişi yıllardır entelektüel diye bilinmekte. Birgün gazetesinde bile yazdı. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=235240 Bu "pozitivist" sözcüğü olmasa ne yaparlar bilmiyorum. Yerçekimi "teorisi",hücre teorisi, atom teorisi dayatmacılığına da son verilmeli. Mesela "bebekleri leyleklerin getirmesi hipotezi" , "dünyanın öküzün boynuzları arasında olduğu hipotezi" de işlenmeli. taylan kara
Merdan Yanardağ "Liberal İhanet" diye bir kitap çıkarmış. Oysa Türkiye'de sol liberalizmi kuranlardan biri de kendisi. Keşke 90'lı yıllarda çıkardıkları SÖZ dergilerinin tıpkı basımını yapıp gösterebilsek. Orada vıcık vıcık entellik diz boyu, PKK hayranlığı-kuyrukçuluğu boğazlarına kadar, sol popülist piyasa sanatçılığı, aydın şımarıklığı boğacak kadar. Orada kimler ne herzeler yemiş, say say bitmez. Yanardağ yazmış: Liberaller ihanet etmiş de AKP'yi başa getirmiş! 80 sonrası ilk ihaneti kim yaptı bu ülkeye? Bir oyun oynanıyor ki sitcom mu trajedi mi anlayamadım. Herkes birbirine numara yapıyor ve numaralar pek ala tıkır tıkır işliyor. Liberal ihanet öyle mi gardaş! Ey gençler, ben dahil bu kuşağı soldan silmezseniz adam değilsiniz! Kaan Arslanoğlu ANA TARTIŞMA İÇİN GİDİNİZ: "Böyle aydınlarla ancak böyle edebiyat böyle sol medya" yazısı
Akın Art'ın buradaki yoruma cevap vermesi güzel bir davranış. Güzel ama normal, normal olmasına karşın üç maymunu oynayan Türk aydınları yüzünden anormal gibi oluyor. Akın Art'a teşekkürler. Söylediklerine gelince: Yeni Yazılar'da edebiyat sistemine eleştiriler yöneltmesi, parti içinde de aşikar liberal sapmaya karşı uyarıda bulunması iyi bir şey. Ne var ki sorun çözülmüyor. HTKP'nin resmi organında bunları göremiyoruz. Asıl önemlisi bu. Kimse Yeni Yazılar'daki Akın Art'ın üstü kapalı eleştirilerinden HTKP'nin bu çizgide olduğu sonucu çıkarmaz. İleri'de Ahmet Cemal, Yavuz Alogan da, Bizim Sadık, Nihat ve Aliler de yazıyorsa(yazmaları iyi bir şey)ve bu kadar farklı duruşlar birbirine tek laf edemiyorsa,orada halka karşı da büyük bir sorumsuzluk var demektir.Orada Yekta Kopan, Enver Aysever eleştirilemiyorsa sansür ve liberallik var demektir.İşte buna isyan etmemek de parti memurluğudur. Her örgütlü memur demek değil, ama bizdeki pratik maalesef böyle. KaanArs
16 nolu arkadaşa cevap: Bahsettiğiniz arkadaşlarla uzun süredir görüşmüyorum. Sadece şunu biliyorum, birtakım memnuniyetsizlikler dışında dışa yansıyan bir tepki yok. Olayı kişiselleştirmeyeyim ama, TKP bölünmeden önce soL kitaptaki liberal kayma ile Ahmet Cemal ve Faruk Duman'ın kapak yazarları olması aynı tarihe denk geliyor. Kim buldu getirdi Ahmet Cemal'i, bunu birkaç kişiye sordum, ama net yanıt alamadım. Pek fazla kimseyle görüşmediğim için durumu bilmiyorum. Bunları kim getirdiyse, soL kitabı kim dizayn ettiyse baş liberal odur. Kuşkusuz en üst sorumlu Kemal Okuyan. Ayrıca Ahmet Cemal'e güzelleme yapan Asaf Güven Aksel kardeşim. Bunların hesabı sorulur elbet. A. Cemal ilginç biri. Özel konuşmalarında Atatürkçü, Zaman yazarı Selim İleri'nin kankası ve üst kimlik olarak komünist. Atatürkçülük ayıp değil, Atatürkçü komünist de olabilir bir ulusalcı partide. Ama TKP gibi bir "Leninist" partide? Çözüm şu: Asıl düşüncelerini yazmaz, maske düşüncelerini yazar, gül gibi geçinirler.KA
Şimdi bu konuda bir şey söyleyeyim sayın 13: Akın Art adlı değerli bir genç kardeşimiz vardı TKP'de. İyi şair ve aynı zamanda militan bir siyasetçi. Bakın bu sitede Gülten Akın Zaman gazetesine ropörtaj verdi diye onu çok ağır eleştirdi. Hatta editör olarak benle bu konuda tartışmaya girdi, o tartışmayı da yayımladık. Gülten A'nın yaptığı hele ropörtajın içeriğine bakıldığında çok doğru değil, ama bu kadar ağır eleştiri de gerekmezdi. Sonra Akın Art en son gördüğüm HTKP'nin üst yöneticilerinden oldu. Ahmet Cemal ile birlikte. Ahmet Cemal kim, Zaman yazarı Selim İleri'nin kankası. Ve sol Kitapta o Selim İleri o kanalla pespaye şekilde övülmüştü. http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1051 Bizde ne yazık ki bir partiye giren hele yöneticiyse parti memuru haline geliyor, hiçbir özgün fikri kalmıyor, olsa da bunu söylemeye cesaret edemiyor. Parti çıkarı diye tepesine biniyorlar yoksa. Buradan devrimcilik çıkar mı? Buradan devrimci fikir çıkar mı? Siz karar verin. Kaan Ars.
Arkadaşlar, artık yorumcular birbirini suçlayıcı veya kışkırtıcı ifade kullanmasınlar, bunları yayımlamayacağız veya 45 de olduğu gibi o kelimeleri yayımlamayacağız. Küfür veya hakaret şart değil, sıkıdenetimi iyice sıkılaştırdık. Sizler bu konuda bize yardımcı olana dek bu uygulamaya devam. Lütfen karşılıklı suçlamalara artık cevap vermeyiniz. İlla verecekseniz son derece dikkatli olun, en ufak kışkırtı doğurabilecek ifadeye geçit yok. Saygıyla. K.A.
Dostlar, şu saniyeden başlayarak yorumlarda "sıkıdenetim" ilan ettik. Bundan böyle yorumcuların birbirlerine veya yazarlara isimli, isimsiz, Türkçe, İngilizce, Urdu dili, Kuş Dili ve Neolojizm diliyle küfreden, ağır aşağılayan yorumları yayımlanmayacaktır. O boşluğa YAYIMLANMADI ibaresi konulacaktır. Herkesin dikkatine saygıyla. Editörler Kurulu SONRADAN EK: Söz konusu "tartışmanın" devamı da yayımlanmayacak. Önceki yorumları silmiyoruz. Meraklısı bakabilir.
BİRLEŞİK HAZAN HAREKETİ kendilerini bile ilgilendirmiyor sayın K.A. hocam. Değil ki eleştirisiyle ilgilensinler. Ortada bi şey varmış gibi reklamlarını yapmanız haybeye. Boş verin bunları. Vakit kaybı. esteban
Değerli Ahmet Tekin, Ben bir çerçeve, bir durum ortaya koyuyorum. Yazıda herhangi bir kişiyi yargılama, bir isim zikretme yok. Yazıdaki çerçeveden ben niçin azade olayım. Bu durumu kişiselleştirip "sen ne bedel ödedin" diye itham etmek bence yanlış bir kavrayışa götürür. Ben kendimi temize çıkarıp, bir başka insanı suçlamıyorum ki. Bu yazıya uyan tutumlarım olmuş ise buna elbette ben de dahilim. Niçin dahil olmayayım ? Bu saptamaları yapmak, beni bu eleştirilerden niçin muaf tutsun ki? Ne özelliğim var ki? Bir tanım, kişilere göre değişiyorsa zaten baştan çürüktür. Saygılarımla Taylan Kara
Yarışmaya katılanlara kızmayın artık. 5 şiire karşılık 2000 lira ödül ayartıcı. Keşke yarışmayı düzenleyenler şu ödülü 50 bin lira yapsalardı. Daha fazla sansasyon olurdu. Bu arada Nihat hoca dün ilerihaber'de bu konuyu yazdı. Fakat postmodernizmin devrimle alt edilebileceğini sanması beni düşündürüyor. Kritik eşik aşıldı artık. Bu saatten sonra hasta kurtarılamaz. Nitekim Taylan Kara Aydınlık'ta o kadar piyasa eleştirisi yapıyor, fakat o yazıyı yazdığı yayının kapağında Tuna Kiremitçi'nin yağuşuklu fotoğrafını görüyoruz. Tıpkı Nihat hocanın ilerihaber'deki yazısının bir tık yakınında Yekta Kopan, E. Aysever ballandırması görmemiz gibi. Hal böyleyken ne diye uğraşıyorsunuz ki? Piyasa bizzat içimize kadar sokulmuş. Sen o kadar D. Hızlan yazısı yaz, televizyona çık isyan et, sonra senin en yakınındaki adamlar D. Hızlan'ın olduğu jüride yer alsınlar. Dünyayı değiştirmek için uğraşmak boşuna diyen postmodernizm haklı galiba. Dünyayı değiştirmek isteyenler değişmeden dünya nasıl değişecek?
Utanç hiç kötü olmazdı Sevgili Kara ama olmuyor. Her gün işe TÜYAP metrobüs durağından gidiyorum. Kitap fuarının açıldığı gün de durağa geldim. İnsanlar; genç, yaşlı, öğrenci ellerinde kitap dolu torbalarla fuar alanı yönünden durağa doğru geliyordu. Sevindim. Durak fuardan çıkanlarla doluydu. İtiş kakış bindik. (Metrobüse nasıl binilir bilen bilir.) Bütün metrobüsü görebileceğim tek yer olan en arka yüksek köşeye kendimi attım. Herkes hemen -istinasız- çantasını açtı ve akıllı telefonlarını çıkardı. Yerde bacaklarının arasında ise kitap torbaları öylece duruyordu. Kimse bir kitap çıkarıp da "neymiş" diye karıştırmadı bile. O akıllı telefonlarda ne yapıyorlar bilmiyorum ama en çok yarım saat önce aldığı bir kitabın içinde bir kitap ayracı olup olmadığını bile merak etmez mi insan! Nihat Ateş
BİLMECE-6'nın CEVABI: Sevgili Emre Ertem'i kutlarız. Ama internet'e düşüp düşmediğini kontrol etmemiştik, bizde yayının kendisi vardı. Evet, 20 Ağustos 1989 tarihli 2000'e Doğru dergisi kapak ve ana haberi. Genel yayın yönetmeni Doğu Perinçek. Demeci veren Aydınlık'ın İP'ten önceki partisi olan Sosyalist Parti'nin genel başkanı Ferit İlsever. Kitapları değerli okurumuza nasıl ulaştıracağız, bize bir mail atarsa netleştiririz. İnsan BU
Sayın 32'li yorumcu. Bunlar benim gibiler için bir yaradır oldu olası. Edebiyata dair kişisel sohbetlerimizde dostlarımız bizi desteklediklerini, doğru düşündüğümüzü söylerler. Ama aynı dostların isimlerini çok geçmeden ödül jürilerinde görürüz, ödül alanlar arasında görürüz. Ödülle sınırlamayalım meseleyi, sizlerin saygı duyduğu birçok siyaseten "doğru" duruşlu sol-sosyalist yazar edebiyat piyasasından bir türlü kopamaz, bu piyasaya karşı çıkmayı "nezaketen" göze almak istemez. En iyiler, en doğrular böyle yaptığı sürece piyasaya karşı etkili bir tavır beklememeliyiz. Demek ki bizim gibilerde bu gücü, kitleyi, piyasayı göremiyor dostlarımız, başkalarına yöneliyor. Siyasi sosyalist örgütlerin, yayınların Birgün'ün, soL'un, İleri Haber'in tavrı da böyledir. Hala bize sansür, liberallere taltif peşindedirler, ama bire bir konuşmalarda bize hak verirler. Gerçek Edebiyat'tan Ahmet Yıldız dostumuz bile sadece D. Hızlan'ı eleştirip Akademi ödülüne arka çıkıyor. Sorun Hızlan değil ki. Kaan A.
Nihat bey, hadi cevap ver. Bak soru sorulmuş. Bu arada bazı dostlarımız yeni bir ödül haberini duyurdular. Akademi Kitabevi Ödülleri uzun bir aradan sonra tekrar verilecekmiş! Tam da ödüllere ihtiyaç duyduğumuz bir anda, bu kadar az ödül varken ne kadar sevindirici. Biz "Ödüller Gayrımeşrudur" diye yırtınalım, skandalları sergileyelim, kimsenin bir şeyinde değil. Fethi Naci'nin o çok bilinen sözünü değiştirip bir aforizma yumurtlayayım: Türkiye'de siyasette ne kadar düzey, ne kadar ilke varsa futbolda da o kadar var. Futbolda ne kadar düzey ne kadar ilke varsa edebiyatta da o kadar var. Şimdi ortaya soruyorum. Biz boşuna mı uğraşıyoruz? Kaan Ars.
MOZAİK (1983 - 1995) grubunun bu yıl Temmuz sonu itibarıyla piyasaya çıkmış olan KÜLLİYAT (Ada Müzik) albümü için düzenlenen MOZAİK - Sohbetli İMZA Günü 9 Kasım Pazar günü Beyoğlu-MEPHISTO'da gerçekleşecektir. Saat 16.00'dan itibaren Ayşe Tütüncü, Saruhan Erim, Bülent Somay, Timuçin Gürer, Mehmet Taygun, Serdar Ateşer, Ümit Kıvanç, Sumru Ağıryürüyen, Mehmet Tütüncü, Ezel Akay, Levon Balıkçıoğlu ve Yağız Üresin olarak orada olmayı hedefliyoruz. Sanchez'e ayrıca kendi kitabımı imzalayacağım. YÜ
Bilmece için artık birkaç ipucu vermenin zamanı geldi. 1. yazar aynı ödül jürisinin üyelerinden biri. Sonrasında yine pek çok ödül jürisinde yer aldı. Geçtiğimiz aylarda yeniden alevlenen tartışmada fikri sorulduğunda böyle tartışmalarla ilgilenmediğini söyledi. Alıntısını yaptığımız yazı onun gazete için bu konu çerçevesindeki demeci. 2. yazar gazetenin sürekli yazarı. İletişim yayınlarının gurusu ve Orhan Pamuk'u megastar yapma projesinin mimarı olarak biliniyor. İletişim yayınları Pamuk'u büyük bir ücretle transfer etmiş, sonraki ilk kitabına aynı anda 20 baskı yaptırtarak, kitabın reklamını basılmadan patlatarak Türkiye yayıncılık dünyasında pazarlama devrimi gerçekleştirmişti. Editör-3
TAHİR CANAN'ın 32.5 yıllık, Türkiye'deki en uzun cezaevi yaşantısını anlatan kitap "Büyük Tutsaklık"ın ilanını aşağıya koyduk. Oraya tıkladığınızda daha fazla bilgi alabilirsiniz. Bu kadar uzun süre işkence, dayak ve eziyete gerçekten az rastlanır. Buna karşın hâlâ neredeyse ilk günkü gibi bir inada ve mücadele azmine de az rastlanır. Kitabı tavsiye ediyorum. Ayrıca Tahir Canan'ın Gebze'de açtığı kitabevini de duyururum. Kaan Arslanoğlu
"FACEBOOK"da arkadaş kabulüne başlıyoruz. Siteyi yürüten ekip olarak face ve twit konusunda çok deneyimsizdik. Halen de deneyimli sayılmayız. Arkadaş kabulünde bu yüzden çekingen davrandık, istekleri de karşılayamadık. Ne sonuçlar verir, nasıl bir işlerlik sağlar; hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Sizleri face sayfamıza arkadaş olmaya davet ediyoruz. Saygılarımızla ve sevgiyle. İnsan BU
beslenmebulteni.com adlı dost site bir yazımızı aynen yayımlamış, bir yazımıza link vermiş. Bu da bizim okur sayımızı artırdı. O site bizimkinden çok daha fazla okunuyor tabii. Teşekkürler.
Bir okurumuzun uyarısı üzerine KÜRT DİRİLİŞİ adlı kitapta "sorunun çerçevelenmesi"ndeki "başarı" ne anlama geliyor, onu kısaca ve anladığım şekliyle özetleyeyim. PKK özellikle gelişme döneminde çalışma alanı olarak sadece ve sadece bölgedeki Kürtlere yönelir ve "Ya devleti tercih edeceksiniz ya bizi" dayatmasını en yoğun şiddet yöntemiyle uygular. Bu arada devletle de çatışır ama daha çok kendisine destek vermeyen KÜRT aşiretlerine saldırır. Kendisine destek vermeyen Kürt köylerine saldırır.(Daha sonra da Koruculara ve ailelerine). Aynı bağlamda bölgedeki öteki KÜRT gruplarına ve sol gruplara saldırır. Bu şekilde yüzlerce (tahminime göre binden fazla) insan öldürür. ÇERÇEVELEME bu kampanya sonunda "başarılmıştır" Bölgede ya "devletten ya da PKK'dan yanasınız, başka yol yok" koşulu hayata geçmiştir. Bu şekilde neredeyse tüm Türkiye sosyalist güçleri de "hür iradeyle" değil, dayakla, cinayetle hizaya sokulmuştur. Ya devlet ya PKK'dan yana olmak. ÇERÇEVE budur, devam etmektedir. KArs
Yeni yazı yayımlamaya kısa bir ara vermeden önce D vitamini tartışmasında en önde vitrinde "bizim taraftan" bir yazı (Onur Şahin'in) durmasın, son sözü biz söylemiş gibi olmayalım diye hazırda bekleyen bu eski yazıyı koyduk. Ay sonuna dek yeni yazı koymayacağız artık olağandışı bir şey olmazsa. Bu arada SOL SANSÜR ile ilgili yazımız hayli destek ve ilgi gördü, ama yazıyı yaygınlaştırma konusunda özellikle yazar arkadaşlarımızda büyük bir tedirginlik olduğunu da gördük. SOL SANSÜR öyle yabana atılacak bir şey değil dostlar, bu sitenin okur yazarları arasında bile o çevreler ciddi bir sansür-dışlanma-tecrit edilme korkusu yaratıyor. Biliyorduk zaten. Sonuna dek mücadele edeceğiz. Sansür zayıflamadan solun gelişmesi, fikir üretmesi olası değil. Sırf bundan ötürü. Yoksa sağ olsunlar her şart altında biz okur buluyoruz. Editör-3
DVit tartışması istediğimiz nezakette geçmedi. İçerik güçlü, ama üslup karşılıklı çok düştü. Sert üslubumdan ötürü kimi kırdıysam özür dilerim. Şöyle bir uzlaşma önereceğim. Biz D vitaminini halka önerdik. Karşı taraf öneremezsin, kanıtın yok dedi. Biz var dedik, gösterdik, onlar yeterli değil dedi. Bizim iddiamız onlara baskı yapıp bunu kullanmalarını sağlamak değildi. Bu mutlak doğrudur, güçlü kanıtlar vardır diye kimseye baskı yapmadık. Onlar da bunu öneremezsiniz diyen görüşlerini daha az suçlayıcı ve daha az baskıcı dile getirirlerse (yasaklanmak istenen bu maddeyi önermektir) sorun kalmayacak. Elimizde bir tane bile kanıt olsa bize yeterlidir. Ama bilimde her şey değişir. Yetersizdir diyorlarsa demeyi sürdürsünler, onların bakış açısından o doğrudur. Burada da desinler, ama suçlamasınlar, tabip odasına şikayet, mahkeme lafları uçuşmasın. Burası "Tıp Bu Değil"in tartışma ortamı. Hekimlik-bilim anlayışımız şu an çok farklı, çözümü zamana bırakalım. Saygıyla. Kaan Arslanoğlu
SOL SANSÜR genel olarak sansürde olduğu gibi sadece bizlerin, yazarların sorunu değildir değerli okur. Bizler onu aşmanın bir şekilde yolunu buluyoruz. 10 kişiye ulaşacakken 1 kişiye ulaşıyoruz, yine ulaşıyoruz. Asıl mağdur sensin. Sol sansür genel sansürden farklı değildir zaten, onun içindedir, mekanizması, sağcı yapısı aynıdır. Bundan en çok sen zarar görüyorsun. Bilgi alma hakkın gasp ediliyor, düşünce ufkun daraltılıyor, bilincin hapsediliyor. Takdir sizindir. Ama lütfen bu yazıyı değerli buluyorsanız yaygınlaştırın. En son noktadaki "mükemmel" okur, “hımmm, hiç fena yazmamış..." deyip başka konuya geçen okur olmayın. Devamı aşağıda...
Af edersiniz, ama bu böyle: Bizler sansürün yazar çocuklarıyız, sizler de sansürün okur çocuklarısınız. Sansür asıl senin eserin. Bu durumu değiştirmek için bir şeyler yapalım. Sorunun önemli olduğunu düşünüyorsanız destek verin. Son sözü sizler söyleyeceksiniz. Ey tekil okur, bizzat sen söyleyeceksin. Kaan Arslanoğlu
Cevdet Kudret Ödülü verilmiş. Aydınlık da bunu haberleştirmiş. Gözünüz aydın. http://www.aydinlikgazete.com/ sanat3/53143-cevdet-kudret-odulu-kemal-varola-verildi.html
Çoktandır bu konu tartışılıyor. Edebiyatta gerçekçilik esas. İster toplumcu, ister sosyalist gerçeklik. Önemli olan bu ödüllerin belli kişiler arasında paylaşılması. Burada kişilerden çok, bu kast sistemi sorgulanmalı. Asıl konu bırakılıp kişilere indirgemek, bu kast sistemini görmezden gelmek olur. Edebiyat yarışmalarında gönderilen eserler okunamazsa, zaten kime verileceği baştan belli ise, kişilerin uygunluğunu fikir bazına indirmeye gerek var mı? Yani sizlere verilse ve iyi solcu olsanız, edebiyat yarışmalarını masum kılar mı? Temelden yanlış olanın tartışmasın gerek var mı? Ülkemizin düştüğü durumu tartışmak ve çıkış yolları aramak yerine,kişilerin ne kadar ne olduğu çok mu önemli? Bence tek doğru söz burjuva sanatı içinde kayboldğmz M.B
Taylan Bey, sosyal bir konuda, bir gazeteci gibi çok iyi bir araştırma yaptı, sonuçlarını gösterdi ve bence takdire değer. Romanlar okunmuyor, ödüller eşe dosta veriliyor, jüriler aynı, kazanacak olan bazen önceden belli, içerden bilgiler var. Bize kralın çıplak olduğunu gösterdi, ben gördüm. “Farkında mısınız bilmiyorum size bir dehşet resmi gösteriyorum. Kesik bir kafa, parçalanmış bir bebek cesedi gibi…” dedi. Bunu anlayan anlar. Derya
Taylan bey mücadelenize saygı duyuyorum. Umarım tepkisizlik şevkinizi kırmaz, hemen sonuç alınması mümkün olmayan bir alan bu. Edebiyat ortamı kaşarlanmanın ve kastlaşmanın zirvesinde. Kolay kolay yıkılmaz, ama sizin gibi insanlara ihtiyaç var. Gerçekleri haykıracak, kalitesizliği deşifre edecek birileri hep olmalı. Umarım bu eyleminiz bir kadronun eylemi olmaya evrilir ve güçlü bir odak oluşur. İşte o zaman camdan sarayları hırpalamayı aşıp yıkmanın zamanıdır... (b.a)
Tunca Arslan, OdaTV'de hakkımda bir yazı yazarak solcuların siyasi zekasının düşük olduğu ve solcuların üstüne üstlük kalben kötü oldukları tezimi yeniden kanıtlamış. Ondan yardım istememiştim, ama sağ olsun işgüzarlık yapmış, bana ve sitemize katkıda bulunmuş. Merak eden girer bakar. Bu arada seçim boykotçuları bize dalar, sansürcübaşılar bize dalar, görev almışlar bize dalar, bizim yazarlarımız da bize dalar, okurlarımız da bize dalar, ne umman denizmişiz kardeşler :) Herkese sevgiler, saygılar. Kaan Arslanoğlu
Cevabı veriyoruz: Aydemir Güler. Söz Dergisi 9 Aralık 1995. Türkiye sosyalistlerinin kendi kendilerine yaptıkları ikinci bir 12 Eylül darbesini gerçekleştirdikleri yıllar. Sosyalist bilinci iki seçeneğe mahkum ederek, Kürtçülükle devletçilikten başka yol bırakmadıkları, yol arayanları ezdikleri, sansür ettikleri yıllar. Bu bilinç bozgunun etkileri ve sansür hala devam etmekte. Lütfen konuya "Puşt" başlıklı bilmecemiz, Alogan'ın ona cevabı ve altındaki tartışmalar ışığında yeniden bakınız. Kimin doğru söylediği kadar doğruyu söyleyenin ne kadar güvenilir olduğu da önemli artık. Kaan Arslanoğlu
Birgün gazetesinden astroloji! http://www.birgun.net/news/view/bir-karakter-olarak-basak-burcu/5891 Yakında medyum memiş ile burcunuz köşesi görürseniz şaşırmayın. Bu yazı, okuyucunun aklına hakarettir. Kimse safsatadan, hurafeden bağışık değildir. Bu yazıyı, kendisine hakaret olarak algılayan kaç okur vardır? taylan kara
Gün Zileli'nin sitesinde aynı bu yazının altında güzel bir roman olan "Eşik" i bıraktık, bence gayet yararlı olabilecek bir Marksizm tartışmasına daldık. Merak edenler oraya girebilir. Edebiyat ve roman zaten ilk gözden çıkarılan şeydir. Ama hiç değilse anlamlı bir tartışmaya vesile oluyor. Kaan Arslanoğlu
Allende'nin çizgisi Sovyetik bir çizgi olmadığı, Çin-Arnavutluk çizgiside olmadığı, Kübacı çizgi olmadığı, Che çizgisi olmadığı, Avrupa komünistlerine, Avrupa sosyalistlerine veya sosyal demokratlara da kapitalizme tavizsizliği nedeniyle benzemediği için ANISINI YAŞATMAKTA, ANIMSANMAKTA HEP HAKSIZLIK EDİLMİŞTİR ONA KARŞI. Ee, Che kadar yakışıklı değil, onun kadar kararlı ve cesaretli ama, böyle şeyler bile belirliyor bakın solcuların tavrını. Yayınlara bakın, pekçok sol yayın, kim andı Allende'yi, kim lanetledi Cuntayı? Asım
4. BİLMECEYİ BULAN OKURUMUZUN CEVABI: :) Ben bildim: O yazıyı Yavuz Alogan, Söz gazetesinde yazdı. Yavuz Alogan
Sevgili Nihat, İleri Haber'de yazmaya başladın, hayırlı olsun. Konuyla alakalı çok merak ettiğim bazı şeyleri belki öğrenirsin bu durumda, ben fiziken ve manen uzağım oralara. Vaktiyle soL kitap ekinde Hamdi Koç'u öven yazıyı kim yazmış, hangi mekanizmalarla yazmış, o arkadaş şimdi ne yapıyor? Bunun o ekte Ahmet Cemal ve Faruk Duman'ın başyazılar yazdığı dönem olması acaba olayın onlarla da bir ilgisi var mı diye düşündürtüyor. Belki Ahmet beye sorarsın, Hamdi Koç romanları ve onun Orhan Kemal ödülü almasıyla ilgili ne düşünüyor? Ahmet beyin Selim İleri'yi göklere çıkararak övdüğünü +
biliyoruz. Tüm zamanların ve her yarışmanın başkanı Doğan Hızlan'la da arası çok iyi. Metin Celal de (bu ikisi sağ-sol-hükümet-muhalefet arasındaki pasta paylaşımının iki yöneticisi) hiç fena değil sanırım. Solun içine hükümet yanlılığını, sağı sokmada acaba Yalçın hocamızın dediği gibi büyük bir şebeke mi var? İyice paranoyak olduk. Ödül jürilerinde niye hep aynı kişiler var, Sol Kitap bu şebekenin neresindeymiş, müsebbip kimmiş, Cemal ve Faruk beyler nerede duruyormuş? Bir sorup soruştursan çok sevaba girersin. Kolay gele ve sevgiler kardeşim. Kaan Ars.
O günleri yaşadık, çok iyi anımsıyoruz. Fakat BUGÜN durum farklı mı? "Yeni kuşak" dostumuz etrafına dikkatli bakarsa, eski "maocu", "goşist" terimlerinin yerine bugün yenilerinin geldiğini ve sol içi düşmanlığın, solun faşizme karşı düşmanlığından çok daha güçlü olduğunu kolayca görecektir. AA
BİLMECE 3'ÜN CEVABI: Bu yazı Yürüyüş dergisinin 1976 yılı 41. sayısından alınma. Resim de aynı derginin kapak fotosu. Başyazar Yalçın Küçük'ün yazısı. Maoculardan kastedilen Militan Gençlik (Halkın Yolu) ve Halkın Kurtuluşu grupları. Goşist diye bahsi geçenler Dev-Yol ve Dev-Sol'a ayrılmadan önceki Dev-Genç. Yürüyüş dergisi yazı kurulu şu isimlerden oluşuyor: Metin Çulhaoğlu, Umur Coşkun, Mehmet Aközer, Varlık Özmenek... İnsan BU
Bilmece 2'nin cevabı: Normalde 1 hafta sonra söyleyecektik ama, bazı okurlar sabırsızlandı :) Ertuğrul Günay. CHP Genel Sekreteri. Bu söyleşi Express dergisinde çıktı. 27 Mart 1994 Yerel Seçiminde İstanbul belediye başkan adayıydı kendisi ve söyleşi söz konusu adaylığı nedeniyle gerçekleştirilmişti. O seçimde Recep Tayyip Erdoğan İBB başkanı oldu. Yıllar yıllar sonra da Günay onun partisine katıldı.
Doktorlar ota b.ka açıklama yapmasın kardeşim! Şu ALS için kafaya su dökme olayı var, ünlüler filan yapıyor. Hop, doktorlar açıklıyor: "Kalp, tansiyon hastaları için tehlikeli olabilir", pes! 90'lık babam aydınlatıyor; "suyu yudum yudum içecekmişsin", "yok ya, kim dedi?", "uzmanlar söylüyor", yuh! Tabii orda suratına mikrofon tutan biri oluyor yayın arabasıyla gelip, biliyoruz. E, her hıyar çıkarana , tuzla koşmayacaksın! Tıp bu değil!YÜ
Irmak Zileli'nin "Gözlerini Kaçırma" romanını okudum. Birincisi bende üst beklenti yarattığından ve başka şeylerden bunu bir hayli yükseklik kaybetmiş buldum. Yine de iyi. İkinci romanda olağandır deyip sonrakini bekleriz, fakat sersem sepelek ve de sası edebiyat dünyamızdan etkilenmeyse, birşey yapamayız. "Eşik" ise çok önemli, çok güzel bir roman. Neden önemli ve güzel olduğunu anlatmak için uzun yazmak gerek, roman bile yazılabilir hatta. Şaka yapmıyorum, her solcu veya solculuğa özenen yutmalı, her iyi edebiyata hasret kişi okumalı. Yine de ödüller gayrimeşrudur! T. Fikri
Icisleyisleri bakimindan Türkiye'deki TÜM siyasal partiler ve örgütler anti demokrat, hatta fasisttirler. Kimse hic bir yere hakederek ve birikimiyle, emegiyle gelmiyor. Tümüyle partiici dalaverelerin sonucunda bir yerlere geliniyor. Kongreler ve nadiren yapilan partiici secimler ise tam bir kara mizah gösterisidir. Bu taslasmis yapinin ürettigi bu tür "parlak" insanlar, kendileri gibi "yeni" birileri cikana kadar varliklarini sürdürüyor, sonra yerini baskalarina birakiyor ve bu fasit daire böylece sürüp gidiyor. Dogan Demir
İşimiz CHP'ye başkan seçmek değil, geniş bir kesimce onaylanan çok olumsuz bir tavrı mahkum etmek. M.İ hem daha akıllı, hem ilkeli davrandı. Adayı beğenmediği halde karşı imza toplamaya kalkmadı, üstelik seçim için çalıştı. Kendisinde söylediğiniz özellikler var. Başkan seçilirse Kılıçdaroğlu'ndan iyi mi olur bilmem, ama Tarhan'dan iyidir. CHP sol görünüp sağcılaşır dediğiniz gibi belki. Ama sorun en solda görünen partilerin de görülmemiş ölçüde sağcılaşmasıdır. Sağ sol jargonuyla konuşursak. Marksist jargonla ise bu kemikleşmiş burjuva yapıdan kaynaklanıyor. Acı ama temel gerçek.
Dikkatli Bakın. Arkalarda bir yerlerde Şeref Bey gülümsüyor. Resim ve cümle tamamlandı: "Şeref'inle oyna, Hakkı'nla kazan, Seba gibi alçakgönüllü ol." İbrahim Altınsay.
beşiktaş halkın takımı mıydı...endüstriyel futbolda bu ne derece olası...bilemiyorum...ama...öyleyse ona yaklaşmışsa süleyman seba'nın büyük payı anılmadan geçilir mi..beşiktaşın en güzel forması seba'nın gülen yüzüydü...futbolcularıyla övünen çok taraftar vardır...başkanımla da övünme olanağı da sağladığı için ona minnettarım...umarım paralel evrenlerden birinde şampiyon yapacağı bir siyah beyaz formalı takım daha bulur...unutmayacağım...can ertan...
ŞİKE YAPIP MAÇI SATAN FUTBOLCULAR İSYANDA: SATTIYSAK HOCANIN YANLIŞ KADRO SEÇİMİ YÜZÜNDEN SATTIK! TEKNİK DİREKTÖR İSTİFA!!!
Seçim sonuçları aksi gibi boykotçuları çok zor durumda bırakacak şekilde. Katılım 74.12. Yani boykot başarısız, meşruiyet tartışması için çok yetersiz. Öte yandan buna tatilcilerin dahil olması boykot prestijini düşürüyor. Erdoğan'ın seçilmemesi için sadece 1 milyon 450 bin oy yeterliymiş. Öteki partileri bırakın, küskün CHPlilerin oyu bile açığı kapamaya yeterli. Sonuç: başarısız boykot göz göre göre Erdoğan'ı Çankayaya taşımış. Boykotçular bu hesaplardan zor sıyrılır. Fark açık olsa veya katılım yüzde 60'larda kalsa kurtarırlardı. Şanssızlık ülke ve onlar için :(
Madem Yalaz hocam kutuyu açtı ben de içimi dökeyim. Vazifemizi yaptık ama bize verilen sözler tutulmadı, ne profesör ne dekan olabildik, milyon dolarlara da kavuşamadık. Profesör Dr. ile başlayan binlerce kartvizitim çöpe mi gidecek? Kaan ile İlknur'a uyarı olsun, ben sinirimden Enver Hocacılığa sardım, Tiran miran nereye gitmek gerekiyorsa sonuna kadar gideceğim. Yavuz hocam da TV'a çıkamıyor, sandalyesinden parende attığı sahne gibi heyecanlı sahnelerden de mahrum kalıyoruz, hayat bu değil diyorum. Kutlucan.
Hakkaten hacı, bizim dekanlık işi nooldu? İlk kitabı fazla eleştirme, ikincide meşur ederiz televizyona filan çıkarsın dendi. İki porgramdan sona arkası gelmedi? Bilim bu diil eki çıkarıcaktık, o nooldu Muhterem İzmir? TÜBÜTAK başkanlığına yürürmüyüz? Kara efendi, son yazının telifide İsviçre hesaplarıma geçmemiş? Boş oy verip resmini gönderirsen bilgide kürsü veriyollarmış diye duydum? Ben yazıda Tiran'ların övülmesinden bir Enver Hocacılık sezdiydim ama ses etmediydim. Çok sıcak yaptı bu hafta. Yavuz Hüresin (demokrasi metafizik yazısına yorumdan)
müjde! D.Hızlan, devletin maaş vereceği yazarları seçen jüride de yer alıyormuş! devletten maaş alan bağımsız! onurlu! yazar!! bu türü de tanımış olduk... http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/2014/08/06/ kultur-bakanligindan-50-yazara-destek
Güdümlü okuyucu gözüyle yazarın karakter tahlilini yapmak yerine fikirlere odaklanan okuma alışkanlığı tavsiye olunur. Arkadaki anlamları, görünenin ötesiyle yorumlamak sınırsız bir akıl israfıdır. Görünenin ötesiyle ilgili atıp tutmak kolaydır. Oysa burada herşey ortada. Ö. İnce bu yazıyı yazdığında ve bir hafta öncesine kadar İP ve Aydınlık gazetesi seçim boykotunu savunuyorlardı. "Sanatçının ülkemizdeki durumu" genellemesini yapıp, kesin yargılar ortaya koymanın zavallılığını açıklamaya bilmiyorum gerek var mı...
Özdemir İnce kendi "değişim ve bozulma" koşullarını başkalarının kişiliğiyle çakıştırmaya çalışıyor. zaten kendisi de fikri ve vitrini çakışmayan bir insan. Şaşırmadım. Ama empreyalizmin ve siyasal islamın dayattığı bir aday hakkında olumsuz bir söz söylememe emrini gazete patronlarından mı yoksa "dönek bozuntularından" mı aldı onu bilmiyorum. Türkiye'de sanatçının durumu budur. A:ÖZBEK
İP boykot yanlışından döndü, ip'ten döndü. İki TKP tam gaz devam. TKP'nin boşa çıkmalarını eleştirmekten U-Sandık. Ömür biter TKP hatalı sollamaları bitmez :( F. T
Sayın Mutluhan bey, bunu yanlış kişiye soruyorsunuz. Ben şahsen kendim olarak "Tıp Bu Değil" kitaplarını çok satıp zengin olmak için yazmışım, yan ürün babında da eşimi dostumu bu sayede dekan ve mekan yapma amacındaymışım. Bu bir şaka değil, dün öğrendim, bir "komünist" vaktiyle facebook sayfasında yazmış bunu. Ben spagetti beyinleri henüz çözebilmiş değilim, iktidar karşıtı zannederken kendimi, aynen bunları yapıyormuşum, o "komünistler" de şimdi boykotçu ve Tayyip'in yanında. Yani sorun yanlış zaman yanlış kişiye. Hadi bakalım. Kaan Ars.
Çok insan yazıyor, konuşuyor, fakat düzeni yıkmayı hedefleyen, seçimlere endeksli olmayan bir örgüt göremiyoruz. Yasadışı örgütler dahil. Neredeyse hepsi günü kurtarma ve küçük siyasi rant derdinde. O zaman da sayın Mİ, tek tek kişilerin yazıp çizmesinin fazla önemi kalmıyor, onlar o kargaşada görülmüyorlar bile. İnsanlar alternatif göremeyince başı kesik tavuklar gibi sağa sola koşuşup duruyorlar. En vahimi de bu başı kesik tavukların kahir ekseriyetinin kendini çok akıllı, doğru görmesi. İş çok zor :)) :((
Uyarmak için yıllardır onlarca insan yazıyor, konuşuyor. Demokrasinin nasıl bir kandırmaca olduğu ile ilgili çok yazı yazıldı ama bunlar sadece seçim öncesi dönemlerde insanların dikkatini çekebiliyor. Yani geç kalan yazarlar değil okuyucular. Önerimi soranlara Turabi Yerli'nin radikal demokrasi mi radikal cumhuriyet mi yazısını okumalarını öneririm. Mi
Bayık'ın söylemi de demokrasiyi etnik ve dinsel özgürlük olarak tanımlıyor: -Şimdi Türkiye’de HDP şahsında demokratik ve özgürlükçü bir muhalefet seçeneği ortaya çıkmıştır. Selahattin Demirtaş’ın ortaya koyduğu program ve ilkeler bunu göstermektedir. Aydınlar, yazarlar, sanatçılar, emekçiler, Aleviler, farklı etnik ve inanç topluluklarının HDP adayını desteklemesi bunu göstermektedir".
Uyarmak için biraz geç kalmadınız mı arkadaşım :) Sandık dışında ne öneriyorsunuz? Her bir buçuk iki yılda bir önümüze gelen bir şey bu. Önümüze gelince de sandık hakkında fikir yürütüyoruz. Bu berbat iktidarlardan kurtulmak, iyi bir düzen kurmak için tek yolun veya en sağlam yolun bu olduğunu birçok kişi düşünmüyor. Ama başka seçenekler neler, ne yapmamız gerek? Neyi doğru yapsak ona gerek kalmayacak? Veya neyi doğru yapıyoruz? Veya boykot birçok solcunun aklına niye şimdi geldi?
Nedense, çoğu kişi bu önümüze zorla konulan sandığa endeksli yorum üretiyor. Şimdi sormak gerekir, demokrasi günümüze kadar tıkır tıkır işliyordu da yeni mi bozuldu? Ülkenin durumu herkesin malumu... Her 13 yıldaki ihtilal benzeri şeyler de cabası. Şimdi demokrasiyi tarihsel süreci içinde incelerken bu günün değerleri ile kazanç sayıyoruz. Ancak değişen ne? Yine belli bir oligarkların elinde değil mi? Demokrasi tarihte bir aşamaydı ama, günümüzde de bu kazanımları kazanım mı sayacağız? Halk demokrasinin neresinde var? Bence bir obje gibi neresinden bakarsak o yönünü görüyoruz.
PKK ve çizgisindeki örgütler hakkında konuşmak her zaman risk taşır çünkü ortada tek bir ideoloji ve politika yerine belki tarihte görülmedik genişlikte bir koalisyon var. Örneğin Altan Tan'ın bir konuşmasından PKK'nın şeriatçi bir parti olduğunu iddia edebileceğiniz gibi, Ertuğrul Kürkçü'ye bakıp Marksist de diyebilirsiniz. Bu anlamda Demirtaş'ın binlerce demeci, partinin programı vs. bu partiyi ne kadar yansıtır çok tartışmalı. En doğrusu PKK çizgisindeki PYD'nin Suriye'de veya PKK'nın egemen olduğu Irak bölgesindeki UYGULAMALARA bakmak herhalde. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. AA
Demirtaş'ın başkanlığını yapmış olduğu partinin programını dikkatle okursanız uydurmadığımı göreceksiniz. Ayrıca etnik temelli özerklik talebini dile getiren binlerce demecini yüce Google size sunabilir.
"Demirtaş ise, etnisite özüne dönüş önerisi ile sahnedeki yerini almıştır", "Etnik ve dinsel kimlikleri geride bırakarak eşitlikçi bir toplumun sözleşmesini ortaya koyan Cumhuriyeti diktatörlük olarak niteleme yanlışı, her üç adayın da dilinden düşmemektedir." Bu çıkarımlara nasıl ulşatığınızı anlamak mümkün değil. Temellendirilemeyen önermeler boşlukta kalırlar ve sizinkiler de öyle olmuş...
Turabi'nin yazısının altına yorum yapan isimsiz arkadaş, bilinen, ama es geçilen bir gerçeği iyi özetlemiş. Bizde sosyalist siyasettten, siyasi akıldan anlaşılan şey hazır solcuları devşirmek. Son 15 yıldır bunun dışında birşey yok. İP, CHP'yi ele geçirmeyi, bu zor olduğu için de onu parçalamayı hedefliyor. Bu arada general, MİTçi, polis, bürokrat da eksik olmayacak. Herşey mübah. TKP de bugüne dek siyasi aklı AKP karşıtlığına sıkıştırdı ve CHP'den adam aparmak için basit taktikleri siyaset sandı. İkisinin de gerçek halk çalışması anlayışı hak getire. ÖDP zaten çoktandır bekle görü oynuyor. K.A.
Perinçek'in amacı belli, CHP'yi parçalayıp ulusalcı bölümün başına geçmek. Sizin lafınızla TKP and TKP'nin amacı aynı. Ama onlar kendi hallerine bakmaz İP'le yarışırlar, başarmaları allaha kalmış. Hiçbiri CHP'yi bırakıp kendi örgütlenmez sınıf içinde. Halkı kazanmak yerine hep en kolayı CHP'den adam almak. Şu ana kadar başaran çıkmadı, denemenin sonu yok. Kolay gele.
Vallahi Nebil hocam, bu yaptığımız da didişme mi bilmiyorum:) Halkın güvenini nasıl kazanacağız? Ne örgüt kursak, hangisine katılsak başımıza aynı adamlar geliyor. Bunlar koca koca örgütler, biz birkaç kişi. Dalgamızı da geçmeyecek miyiz? Mesela bir espri daha geldi: "Yazlıkçılar, ulusalcılar, TKP&TKP kolkola, haydi boykota" Tırstım sizden burada bahsediyorum ama koymayacağım. Espri de yapmayalım mı? "Valla kusura bakmayın biz oy vermeyeceğiz" demekle kalmıyor adamlar, her gün on binlerce mail, bildiri gidiyor hoşnutsuz CHP seçmenine. Bunun anlamı açık. Şaka da yapmayacak mıyız?
Halkın desteğini aramak yerine birbirinizle uğraşmak..... Sonuç: isteyen boykot etsin, istyen oy versin, hatta Tayyibe oy versin. Yeterki halkın güvenini kazansın. Güven asla ve asla didişilerek kazanılmaz. Didişenlere halkımız sadece gülüp geçer. Dünde böyleydi, bugünde böyle, yarını bilemem.. Nebil
Siyasetini düzen karşıtlığına odaklamış bir parti seçimi boykot etse, cumhurreisi kim olacak ilgilenmese normal karşılanır, onun tarzı tutarlıdır. Ama 12 yıldır siyasetini AKP karşıtlığına indirgeyen, bu konudaki eleştirileri AKP yalakalığı deyip bastıran, Erdoğan'a diktatör diyen ve ona karşı her seçime giren TKP ve İP bundan birden vazgeçmişse, ne bu iş, ne bu tutarsızlık diye sormak hakkımız. Bunlar zaten çizgi değiştirmekle ünlenmiş yapılar, halk da bundan güven duymuyor.
Sol; halkımızın neden kendilerini desteklemediğini aramak, bulmak ve desteğini kazanmak yerine tartıştığı şeye bak; “Boykot mu değil mi?” Sanki halkımız, her gün kapılarına geliyor ve soruyor “bu seçimde kime oy verelim, yoksa boykot mu edelim seçimleri?” diye. Kimse neden bize sormuyor, halkımız üzerinde etkimiz neden bu kadar az, demek yerine birbirleri ile amansız bir tartışmaya giriyorlar. Bence sorun tam da burada. Nebil
CB seçimleri konusunda pragmatik yaklaşımları anlıyorum. İnsanlar ne olursa olsun Teyyo'dan kurtulmak için bir fırsat varsa bunu değerlendirmek gerektiğini düşünüyor. Fakat madalyonun bir de diğer yüzü var. Birincisi CB adayı olmak için 20 MV imzası gerekmesi. Bu tek başına CB'nı iddia edildiği gibi halkın seçmediğini gösteriyor. Önceden seçilmişler arasında bir seçim yapılacak. İkincisi sandık güvenliğinin olmadığı hep unutuluyor, sanki oylar doğru sayılacak gibi davranılıyor. Üçüncüsü diğer adaylar bir h... ve k... ile aynı yarışa girerek onun adaylığını meşrulaştırıyor (devamı var)AA
TKP ve Ulusalcılar tarihteki ilk seçim zaferlerine koşuyor :) Boykot tutarsa Erdoğan seçilir. F.T.
sevgili kaan'ın ciddiyetsiz sosyalistler cenneti yargısına katılıyorum...yakın bir örnek...tkp nin bölünmesinin ciddiye alınacak ne gibi bir gerekçesi vardı... tartışmaları izlememe karşın kavrayamadım...ideolojik birikim eksikliğime verdim...kaan'ın turabi yerli ile ilgili söylediği mantık silsilesi farkına da katılıyorum...ortada ortak bir dil yok...ben kaan'ın düşüncelerine katılıyorum...kp'nin cumhurbaşkanlığı seçimini boykot çağrısını da mantığım almıyor, diktatör söyleminden sonra böyle bir tutum ne demek bilemiyorum...bu konuda da ideolojik birikim eksikliğim olduğunu düşünüyorum...can
Haziran İsyanı ve 17 Aralık operasyonundan sonra 30 Mart Seçimlerinin boykot edilmesini savundum. Herkes küçük -ya da kendilerine göre çok büyük- hesaplar peşinde olduğu için boykot gündeme gelmedi. O seçim RTE'nin başında olduğu bir iktidarın yaptığı ve onun varlığını kabul ederek meşrulaştırdığı için meşru değildi. Seçimlerde yer alan ve oy kullanan herkes RTE'nin meşruiyetine onay vermiş, ve meşrulaştırıcı rolleriyle aslında siyaseten intihar etmiştir. Şimdiki adımların açmazı o günkü adımdan kaynaklanmaktadır. Bu arada CHP de RTE'yi meşrulaştırmaktan YeniTC'yi meşrulaştırmaya terfi ediyor.
Sevgili Turabi, kırılmakla ne alakası var, dil kodlarımız, itikadımız, mantık silsilemiz farklı; böyle tartışmak benim için korkunç sıkıcı, hepinize pes ediyorum. Buna cevabı bahsi geçen yazının altında verdim zaten. Bağlantılı konu: Türkiye ciddiyetsiz sosyalistler cenneti. Diktatöre inanmadan "diktatör" demişler, inanmadan ucuz siyaset yapmışlar ki, şimdi de lüks içinde davranabiliyorlar. Bu seçimde onun tarafındalar. Bu ayıbı nasıl temizlerler bilemiyorum. O konuda da pes ediyorum. Bu samimiyetsiz siyaset onlara kalsın. Kaan Arslanoğlu
Bir suç topluca işlendiğinde katılan hiçkimse fazla suçluluk duymazmış. Şimdi biri, "pek çok sosyalist grup ve aydın iktidarın yanında artık" dediğinde, üstüne alınan görmüyoruz. Yetmez ama evetçilerin ne günahı vardı diye sormadan edemiyor insan. Suçları ayrıksı kalmak mıydı?
Kendi noktamı koyuyorum: Seçim boykotu sosyalistlerin ciddiyetsizliğinin tacıdır. Üç ay öncesine kadar başka her şeyi unuttular, tüm siyaseti Erdoğan ve AKP'ye odakladılar. Bunu eleştireni işbirlikçilikle suçladılar. Şimdi de tutmuş "ötekinin de bundan farkı yok", "aynı saldalar" "diktatörü orada yanlız bırakalım" gibi inançsız mantıksız savlarla iktidara destek veriyorlar. Yaptıklarının özü budur. Bundan böyle de toplumsal harekette güçlenmelerinin ihtimali kalmamıştır. Buraya gelecektiyseniz niye oyaladınız o kadar bizi. Sizin için her şey birse onca lafı niye ettiniz. Kaan Ars.
Turabi de solcu ben de solcuyum güya. Sorun burada tam. Çoklarıyla olduğu gibi dillerimiz farklı, dinlerimiz farklı. Bunu da kendi dilinden anlayacaktır. Ben insan aklına EVRİMCİ açıdan yaklaşıyorum. Tipik solcu olarak Turabi bunu ya hiç duymamış ya da bilmeden reddediyor. Büyük çoğunluk onlarda. Dillerimiz ve dinlerimiz farklı olunca tartışmak da cidden gereksiz. Dükkan senin Turabi. Bu sitede istediğini yazabilirsin. Artık cevap da vermem çünkü sağırlar diyaloğundayız. Evrimci akıl konusunda dünyanın şeyini yazdım ama sen benim için geçersiz dille konuşuyorsun, benim dilim de sana uymaz. KA
Sevgili Kaan, “Turabi'den böyle düşük düzeyli bir yanıt beklemezdim” sözü beni ziyadesiyle mesut etti. Beni koyduğun olumlu yer için teşekkürümü, ama hayal kırıklığına uğrattığım için üzüntümü sunuyorum. “tipik solcu Turabi”“Benim bu yazıyı aklımla değil, güdülerimle yazdığımı söylüyor”. Senin tezine göre, önermelerin siyasi akılcılık taşıyorsa güdülerden çıkmalı, değil mi? “Hitler mi akılcıdır sosyal siyaset açısından?” Ee, Almanya'da %2,5 ların kat be kat üzerine çıkmadı mı? “Sen de tüm gençliğinde Mao'ya ajan demiyor muydun Turabi?” Hayır, demiyordum. +
+ “Bunlar depresyon zamanlarında yazılırmış.” Evet, sözünü ettiğim seninle ilgili değil, sosyal depresyon. İkisini ayırt ettiğim yazılarımı unutmuş olmalısın. Toplumlar, çevreler, kurumlar pek ala depresyona da girer, intihar da ederler. “Göklere çıkardığımız şimdi de tüm kazanımlarını sosyalizm adına çöpe attığınız Gezi” Neyi ne zaman göklere çıkarttım ve sosyalizm adına çöpe attım? Yazdığım o yazının neresinden ya da hangi yazımdan? “Üfür gitsin. Türkiye sosyalistlerinin hiçbir dönem %2.5'u aşamadığını gizlemek için.” Neyi, niçin ve nasıl gizleyeyim ki sevgili Kaan? Üfürünce oluyor mu? TY
Ali İsmail Korkmaz Cumhurbaşkanı olsun! sağa destek vermekle de sola katkısı olabilecek sosyolojik bir tartışmayı eleştirmekle de bence bir yere varılmaz. Bizim ortak hastalığımız ve güzel yaptığımız iş tartışırız. Ama bir noktaya varamadan sağ iktidarlar bizi sağar. burada lider kavramını önemli bulsam da bence lider olayı şimdi ince bir çizgide durur. Ya delidir ya da dahi! Ve maalesef solun hiç bir tarafı lidere değil ideolojiye bağlıdır. Hayata duruşları buna göredir veya buna göre olmasına özen gösterirler. bence bir arada nasıl olabileceği tartışılmasıdır. Birbirini solcu olarak+
+ görmeyenlerin bile bir arada olacağı bir yapıdan birlikten bahsediyorum. zamanında çok kırılgandı ama gezi sonrası birşeyler değişebilir bunu da değerlendirmek lazım. Ali Han
Tipik solcu demişsiniz ya Arslanoğlu, tam lafı bu. Eleştirmek istedikleri yazıyı dikkatli okumazlar. Onun geçmişini, önceki tartışmaları bilmmezler. Ansiklopedi yazsanız fark etmez. Bir cümle bulduklarını sanıp oradan sizi tokatlarlar. Biraz bunları anımsattığınızda lafları hazırdır: Sen de kendini amma önemli sanıyorsun ha, bu kadar okuduğumuz yeter de artar, her yazdığını okuyacak mıyız? Evet, Arslanoğlu siz de üfürün sevilirsiniz. Devir üfürenler devri.
Sevgili Turabi bu yazıya başka bir blokta yazı yazarak cevap vermiş, buraya niye yazmamış anlamadım. Benim bu yazıyı aklımla değil, güdülerimle yazdığımı söylüyor. Bir de toplumsal depresyon dönemlerinde böyle karamsar görüşler çıkabilir diyerek anlayışlı abi dersi veriyor. Turabi'den böyle düşük düzeyli bir yanıt beklemezdim, o yazıyla acaba tezimi kanıtlamaya çalışarak bana destek mi oluyor bu dostum diye sordum kendime. Yazısı tipik solcudan beklendiği üzere benim yazımı dikkatle okumadan yazılmış. Daha önceki makale ve kitaplarımdan da hiç haberi yok gibi. Yani tipik solcu Turabi. K.A
Ben Turabi'yi biraz atipik solcu sanırdım. Yazısından birkaç örnek vereyim, fazla uzatmak istemiyorum. O zaman diyor, Hitler mi akılcıdır sosyal siyaset açısından. Sağda da aşırı uca gidildikçe siyasi zekanın azaldığını açıkça söylemişim yazımda, bu demagojiye ihtiyacın mı var Sevgili Turabi, niye böyle yaparsınız hep sıkıştığınızda. Mao diyor, Lenin, Atatürk başarısız mıydı, bunlar aptal mıydı diye soruyor. Yine basit bir demagoji. Soldan hiç zeki adam veya akım çıkmamıştır diye bir tez ortaya atmış olsam tamam Turabi, niye böyle tartışırsınız ki? Ve bir de Lenin'in, Mao'nun, Atatürk'ün KA
solcu olduğunu önce solculara kabul ettir Turabi. Sol kanatta yüzbinlerce insan var onlara küfreden. Sen de tüm gençliğinde mAo'ya ajan demiyor muydun Turabi. "Solun" (hepsini sol kabul edeceksek) en başarılı birkaç örneğini gösterip bunlar aptal mı diye sormak. Yakışıyor mu, ben böyle mi tartışıyorum. Bunlar depresyon zamanlarında yazılırmış. Göklere çıkardığımız şimdi de tüm kazanımlarını sosyalizm adına çöpe attığınız Gezi'den önce de bunları yazıyordum, bu siteyi de mi okumazsın Sevgili Turabi.Üfür gitsin. Türkiye sosyalistlerinin hiçbir dönem %2.5'u aşamadığını gizlemek için. K.A
Tamam işte, baştan yazmaya başlamanın zamanı, aklımız, zamanımız yeterse. Niye bu işin kitabını yazacaklar bizden çıkmasın demiştin.Yorumum kinaye değil, ciddi bir dilekti. Okumam gereken mevzuat ve müktesebatı bitirip projeleri yazayım, ben de geliyorum :) Hem yeni dilin nasıl olmaması gerektiğini deneyliyorum boyuna. Ekmel beyin kandil mesajını da tevekkülle okudum en azından. Bu Gazze günlerinde ezan da kulağıma bir başka geliyor. Fıtratımdan olsa gerek. İstediğim her şeyime girmeyen, bayram günleri hatırladığım bir cumhurbaşkanı. Fakat Nihat Genç'i ne yapacağız? YÜ yakıştı bana.
Turabi'nin yanıtlayacağı yok, o zaman ben yine bir iki şey söyleyeyim. Türkiye'de önümüzdeki en az beş altı yıl için düzen karşıtı bir hareket beklenemez şu halimize baktığımızda. AKP karşıtı bir hareketin de solcuların bir öyle bir böyle tavrından nerdeyse anlamı kalmadı. Ama olacaksa böyle bir hareket, bu boykot ve Erdoğan desteğinden sonra Ulusalcıların buna önderlik etme şansı hiç kalmadı. TKP vb sosyalistler için de bu böyle. Daha önce bu şans çok zayıftı, boykot yapılırsa hiç kalmayacak. İktidarla birlikte ona karşı arabesk, güvenilmez bir muhalefet... Geçmiş olsun hepimize Kaan Arslanoğlu
Siyasi zeka! İlginç... Siyasi zekanızı hangi iktidar biçimi için kullandığınız önemli...Burjuva Devrimini yapanlar feodal egemenlere karşı ilerleme ve sol'u temsil ediyorlardı.Devrim yaptılar ,şimdi onlar geri zeka lı mı? Ya da Küba da...Fidel -Che -Mao- Mustafa Kemal galiba bunların hepsi de siyasi zeka olarak Demirel'den,Kılıçdaroğlu'dan ve hatta Kaan Arslanoğlu'dan geri...Allah çarşına pazar versin Kaan bey..RÖ
Demirtaş'a oy vermek demek, en azından ikinci turda Erdoğan'a oy vermek demek. Onlar öyle yapacak. RTE'nin silik bir kopyasıysa Ekmeleddin ve RTE de diktatörse eğer silik kopyaya destek gerek elbette. Yoksa bir ay öncesine kadarki o tüm Gezi güzellemeleri, RTE'nin diktatörlüğü lafları yalan mıydı? Yalan olduğu, yani söyleyenlerin çoğunun inanmadığı ortaya çıktı. Bir de materyalizme inanan kişi dini işlemeyecek. Dindar sosyalistleri atmayacağız, aşağılamayacağız, örgütleyeceğiz, dini onlar işleyecek. Ekim devriminde yapıldığı gibi. K.A
Ekmelettin Beye değilde Demirtaşa kaan neden oy vermez.RTE karşıtı oy kullanacaksak daha mantıklı olmaz mı.Boş oy kullanmayı anlarım fakat RTE nin silik kopyesine oy vermeyi hiç anlayamam. Materyalizme inanan bir kimsenin hangi argümanlarla dini işleyeceğini anlamakta inanın zorlanıyorum.Size o klasik soruyu sorduklarında cevabınız ne olacak.HBA
Son 35 yılda okuduğum en güzel yazılardan biri. Tebrikler Kaan Arslanoğlu. Gazi Zorer (kanitlar.com da aynı yazıya yapılan bir yorum)
Kaan Hocam, dile getirdiğiniz ve sizden dinleme şansını yakaladığımız bu gerçekleri yazdığınız için küfür veya tepki dolu yorumlardan çekinmemiz bence bu gerçekler kadar acıdır. Kendini aydın görenlerin birçok acıdan birbirlerine bile tahammülü kalmamışken, kendi gerçeklerimizi kabullenmeden daha uzunca bir süre topluma verebilecek bir şeyimiz olduğunu da sanmıyorum. Başar
Küfür Romanlarının küf kokusunu alıyorum.Konserve bir yazı.Bu"eleştirinin" biraz daha gelişkin versiyonlarını 1991 sonrasında demokrasi söylenceleri global terörle sessizleştirilmiş ortama faş edilirken çokça duymuştuk. Demem o ki hayatın içinde senin dilini,etkini,doğruyu gösteren eyleyişini görelim.Görelim de yola gelelim.
Gerçekler bazen ilk bakışta göründüğünden farklı olabilir. RTE'nin cumhurbaşkanlığı eşittir başkanlık sistemi. Bazı yorumcular,kendi haline bırakıldığında AKP içinde kırılma olacak ve cumhurbaşkanlığında RTE'nin eli kolu bağlanacak yanılgısına düşüyorlar.Yani AKP'lilerin aptal olduğunu düşünüyorlar.Oysa AKP'liler çıkarlarının bilincinde ve başkanlık sisteminin tek yolları olduğunu gayet iyi biliyorlar. Ekmeleddin beyin kişiliğine gelince,CHP uzun zamandır ilk kez beklenmedik ve doğru bir hamle yapmıştır. Çünkü güncel amaç ideal aday çıkarmak değil başkanlık sisteminden ülkeyi korumaktır. SE
Evet Turabi Yerli veya herhangi bir Ekmelledin karşıtı bir isim önersin, biraz da biz bombalayalım onu. Eğlenceli olur. Hadi bakalım Turabi bey :))
Turabi okur herhalde bu yorumu, cevaplar. Ekmelledin karşıtlarının taktiğini anlayamıyorum. Her gün bizi uyarıyorlar, Ekmel şöyle dinci, böyle sağcı. Bunu biliyoruz. Siz şuna cevap verin, ona oy vermemek RTE'ye vermek anlamına gelmiyor mu? Bunu bir halledin önce? Sonra da HT'nin sorusuna cevap verin. Siz kimi önerirdiniz solcuların oyu yetmeyeceğine göre sağcıların oyunu alabilecek? Diyelim sağcıları, seçim başarısını boşverdiniz solcu bir aday çıkardınız. Diyelim en iyisi kim? Emine Ülker Tarhan. Ben ve benim gibiler ona gönül rahatlığıyla mı oy atacaktık? Çok mu "solcu" sizinkiler! Kaan Arslanoğlu
Turabi Yerli isimli yazarınızın bu sitedeki yazısını okumuştum RTE Cumhurbaşkanı olamaz diye. Sonra da onun bloğundaki son yazısını okudum. İlk yazısında matematik hesapları yaparak Nasıl RTE'nin Cumhurbaşkanı olamayacağını anlatıyordu, şimdi de bu konuda matematik hesap yapanları eleştiriyor. Turabi beye sorar mısınız, o günkü hesaplarıyla bugünkü hesapsızlığı arasında ne değişti? O kimi önerirdi adaylık için. Önerdiği aday mesela MHP'nin, Saadet'in, BBP'nin falan oyunu alabilir miydi? Siyaset yapmak bu kadar kolay mı Turabi bey o gün ümit vereceksin bugün RTE'ye destek? H.T.
Bunu şöyle söyleyebilir miyiz? Aziz Nesin'in bahsettiği %40'lık bölüm kendini akıllı zannediyor, fakat yeterince akıllı olmadığı için işleri hep kötüye gidiyor. %60'lık aptal farzedilen kısımsa en azından aklıyla övünmüyor, güdüleriyle hareket ediyor, daha güvenli hissediyor kendini, sonunda bu kesimin dediği oluyor. Burada politik açıdan daha akıllı olan hangi taraf? H.T
Üniversite mezunları ve özellikle akademik kariyer yapmış kesimleri arasında okuduğunu anlamaktan aciz veya okuduğunu istediği gibi anlayanların çoğunlukta olduğu bir ülkede bu tür tartışmalar gerçekten çok zor. KA'nın yazısının bir ortamda (facebook) TKP'nin ayrılan taraflarından birine mensup insanlar tarafından, diğerlerine karşı "bak Kaan da bizden yana" şeklinde kullanıldığına tanık olup küçük dilimi yuttum. AA.
eline sağlık doğru yazdığın aysel
Herkesin olmasa bile çoğunluğun anlayabileceği,belli kalıplarda ve tutarlılıkta ifade etmek istediğimiz zaman gelenek dışına çıkmamak için yalanlara veya dilimizi tutmaya zorlanıyoruz. Muhafazakarlık dışına bu yoldan çıkılması olasılığı düşük olduğundan,solun son hamlesi, umutsuzca muhafazakarlığa sahip çıkmak olmuştur. Eylemeden önce bilemeyiz.Söylem eylemin peşine takılır.Eyleme yol açmayan söylem ıssızlıkta yankılanır.-SE
Yazıyı yazan tezini bilimsel zemine oturtmaya gayret etmiş. Buna hiç gerek yok. Uzaydan sıradan zekada bir canlı getirtin, 24 saat çevresine bir göz atsın, kırk elli kişiyle konuşsun, beş altı gazeteye, internete göz atsın, bu sonuçlara zaten varır. Gayet açık gerçekleri çok güzel kapatan bir kültür sistemimiz var. Son derece ortada gerçekleri bile anlattığınızda insanlar yok ya olur mu öyle şey diyor. Sularına gitseniz sizi alkışlarlar, yalana arka çıkarlar. İşte başarılı "siyaset". Yazının siyasi zekası düşük.
Y.Ü haklı tabii. Hem kitleler vasat, düşük akıllı ; hem sol siyaset kitleleri yönlendiremediği, ikna edemediği için başarısız. Böyle tutarsız görüşün ben neresinden tutayım? Bana göre temel yanlışınız: "Bilimin" de tümden arkasında olmadığı, ayağı havada birtakım soyutlamaları insan kesin budur böyledir diye sunmak, soyutlama düzleminden sopsomut güncel siyasete dimdik çizgiler çizmek, geçiş yapmak.
“Siyaset” yöntemi sol için yanlış. Arapça olan “siyaset” sözünün kökeni, azgın at terbiyeciliği ve bakıcılığı anlamındaki “seyislik”, devamında “çıkar sağlamak amacıyla yapılan kurnazca davranış”, “başkalarının duygularını okşayarak çıkar sağlamak”tadır. Siyasetçinin birincil mesaisi “yalan” söylemektir. Bu nedenle, “sosyalist bir siyasi akım veya parti” olamaz; sadece "eylem" olabilir: ama bunun için cüret gerekir: çıkarcılığın tam zıttı. Bu da, yoktur. Tuzu kuru, içine dönük ve ödlek filozofluk daha yaşamsaldır. KA'nın bu yazısı herkese soğuk duş olmalı; elinize sağlık. Özgür Ekinci
Solcuların siyasi zekasının düşüklüğünü açıklayan dört maddeye beşincisi şöyle eklenebilir: 5- Solcular daha itirazcı, biat kültürü düşük bireylerdir. Bu iyi bir şey gibi görünür ama siyasette çoğu zaman kötüdür. Her kafadan ayrı ses çıkmasına neden olur. T.F
Yazıdaki "siyasi zeka" kıstasına bir eleştiri yapma cüretinde bulunmadan -bunun üstüne de tartışılmalıdır- yazıda geçen "kadro" tasvirine eleştiride bulunacağım. Öncelikle sol siyasetin her zaman yokuş yukarı olması tarihsel olarak bana hatalı gelmektedir. Zira kapitalizmi yıkmayı hedefleyen sosyalist sol kapitalizmin iç ve dış dinamiklerle yıkılacağı, dolayısıyla tarihin bir noktasında devrimci siyasetin alanının açılacağını öngörür. Burdan da sol kadroların tarihsel duruma göre şekilleneceğini söylersek, kadro tanımının genel-geçer görülmesi yazıda bir hatadır, diyeceğim. M.E.
K. Arslanoğlu'nun yazısına ilişkin yorumum,analizim biraz uzun olacak.Umarım okuyucular okurken sıkılmaz.Sol siyasi zeka düşüklüğünden daha çok dil problemi yaşamaktadır.Bu bir tür otizmdir.Toplumsal yapıdan yaşam biçimi olarak kopmuştur. Yoksa dediğiniz gibi 40-45 bin kişinin ilgilendiği siyaset değil,en kötü muhafazakar olmayan 10 milyon kişinin ilgilendiği bir siyaset yaparlardı. Muhafazakar kitlelerde solun anladığı anlamda muhafazakar değiller.Yaşamlarında dini algılama biçimleri giyim tarzlarına yansıdığı kadar alışverişlerine ya da eğlencelerine yansımamaktadır. Ç.Ö. Yorumun devamı yazının altında
Kaan, tebrikler ve teşekkürler yazdıkların için. Söylenecek neler var, neler, bu satırlar yetmez ama kısa keseyim: Yıllardır söylerim, solcular "müslüman mahallesinde salyangoz satıyor" diye. Bunu son 10 yıllık iktidar, müslüman siyaset falan için düşünmeyelim lütfen. Olmayacak yerde, olmayacak yöntemlerle, olmayacak bir malın satışı gibi alalım. Eskimolara buz satmak gibi, "Yokuş yukarı siyaset" gibi bi şey. D.Ş +
Eskilerden aklını sevdiğim bi abim solcular için "softalık farketmez" demişti,80'li yıllarda, "ha sağ softa ha sol softa fark etmez". Bu softa da senin yobaz lafına denk düşüyor herhalde. 4 maddenin dördüne de kalıbımı basıyorum. D.Ş.
:) Nebil
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmel Bey'e oy vereceğim, çevremdeki herkes de daha önceden anlaşmıyor olsak da öyle. Ama bu şartlarda bu seçeneği üreten hareketlerin tümü de bitmiştir bana göre. Dini anlayıp ona göre yaklaşalım düşüncesi de safsatadan ibaret. İnsanların müslümanlığı ne anladğınız düzeyde ne de derinlikte. Bütün propoganda aygıtlarının ayarıyla gelinen durum bu. Ben aynı kategoriye koyduğumdan değil ama algıladığım yaklaşım bu olduğundan söylüyorum; kendini kurtarmak, bireysel kazanım, köşeyi dönme, örtülü amerikancılık, AVM merakı, kadınlara karşı bilinen tutum, zorbalık, güce +
taparlık geçer akçe olduğuna göre, bunları kucaklayan yaklaşımlar da mı üreteceğiz? Temayül hesapçı, "akıllı" davranmaksa, iyi yatırım yapıp refah beklentilerini tatmin eden, medyayı ele geçiren Hindular dahi iktidar olabilir. Yok değilse, ki aksi taktirde burada ne işimiz var; benim de bir siparişim var: K.Ars. Başladığı işin devamını getirsin (T.Fikri de olabilir, o da fena yazmıyor), hani bir ara solculuğun temel ilkelerini derlemişti; öyle bir roman kahramanı atsın ki ortaya bu kişi (hatta kadın olsun) hiç Marx'ı, Lenin'i ve kalan birikimi tanımadan bugünün şartlarında kendiliğinden o +
yola girsin, adını koysun. Alevi, Kürt, Maden işçisi gibi teşvik unsurları olmadan ama. Bana yalnızca bir cep telefonundan yola çıkarak insan solcu yapılabilir gibi geliyor ama yerim dar. Saygılarımla, Y.Ü.
Diyelim ki kişi okuyor, araştırıyor, bakıyor ve tam o sıralarda da tarif edilen ve beklenen lider peyda oldu. (Olur böyle örtüşmeler yıldızın parladığı anlarda.)Bu lider bilimsel önerilere ne kadar açık olursa olsun o bakıp, araştırıp kendisiyle buluşan kişiliği ezmeyecek midir? Halbuki kendisine getiren zaten "özgür karakteri"dir. Bu özgür akılla, akıllı liderin buluşması sancılı da bir buluşma olur kanımca...
Yalan söyleme bahsinde keşke sayın M. Yılmaz'ın dediği gibi kesin bir fark olsaydı sağla sol arasında. Solcular da bol yalan söylüyor siyasette. Bir farkla, onlarınki beceriksiz yalanlar. İşe yaramıyor. Kendi kendilerini kandırıyorlar.
Yani, şimdiye kadar sosyalistler sünnî toplumda doğruları söylediği için mi başarısız oldu? Sanırım, aynı doğruları, sünnî vatandaşların anlayabileceği ve kabul edebileceği şekilde ifade etmekten söz ediliyor. İyi de, bu toplumun yüzde 80'i 'sol' deyince yüzünü ekşitiyor. Zaten, sol ve onunla ilgili terimlerden de vazgeçmek gerektiğini söylüyor yazar. Eee, bunun için de yaratıcı ve maceracı olmak lazım. "Dil kaçmanın olanaksız olduğu bir hapishanedir" demişti Nietzsche. O halde bu hapishaneden çıkıp, yeni bir sürece adım atabilmek için mecburen yeni bir hapishaneye girmek lazım gibi. M.Ylmz
Yanlış anlamadıysam, özetle, "yalan söylemek ve ahlaksızlık siyasal zekanın göstergesidir" denmiş. Öyleyse,Aziz Nesin'i en iyi sağ siyasetçiler anlamış görünüyor! Rivayete göre, mahkemede hakim "bu yüzde 60'ı nasıl hesapladınız?" diye sorunca, "aslında yüzde 90 diyecektim ama dilim varmadı" demiş yazar. Bu yüzde 90, aydan gelmedi. Hepimizi bu Cumhuriyet doğurdu. Şu ya da bu şekilde onun ürünleriyiz. Gemi dönüp dolaşıp buraya geldi. Ama doğruları söylemek de boynumuzun borcu -tıpkı yüzde 90'ı önemseyen Aziz Nesin gibi. Yoksa, artık değil mi?! M. Yılmaz
Sevgili doktor, teşhis tamam diyelim. Peki çözüm önerin neler? M. Yılmaz :)
Kendi açımdan sol cenahın siyasi zekasının yüksek olduğunu zaten hiç düşünmedim, bilinen bir şey bence. Siyasi zekanın yükseltilmesi konusunda da yapılacak öneriler çok önemli. Diğer zekaları konusunda nasıllar acaba? Diğer zekaların siyasi başarıdaki etkisi yüzde kaçtır? Sosyalistliği bende özendiren şeyler daha çok ahlaksal bakış açılarıydı. Ama ahlak açısından da sol cephede eksikler olduğunu söyleyebilirim. Yorumların devamı gelecek. Arslanoğlu'nun makalesinde tartışılmaya değer tezler var. R. kulaksız
Kaan Bey söylemeye çalıştıklarınızı çok önemli buluyorum ve özellikle Evrim Açısından Devrim'i okumayanlara okumalarını,ben gibi okuyanlar için ise özellikle son kısmı ve Karatani ile ilgili kısmı tekrar gözden geçirmeyi öneriyorum. Tek itirazım çözüm önermemenize. Sitenin elverdiği ölçüde tespitlerinize çözümler, alternatifler de önerebilirseniz daha esin verici olur. Dilek Yalçın.
2014 yılı Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü’nü alan şair İrfan Çınar, yazdığı mailde bu konuyla ilgili bir link göndermiş. Linkte yazdığı ve verdiği alıntı şöyle: ülkü tamer’i çukurova ödülü’nü kazandığı için tebrik ederim. "Ödüllere inanmıyorum. Aldığım ödüllerden, benim de katıldığım seçiciler kurulu toplantılarından sonra hiç inanmıyorum. Çiçeği burnunda yazarlardık; a dergisi’ni çıkarıyorduk. İlk kitaplarımızı yayımlıyorduk. Ünlü bir şairimiz günün birinde bir öğüt vermişti bize: ‘Bu iş böyle olmaz’ demişti. ‘Kitaplarınızı sırayla çıkaracaksınız. Her yıl biriniz bir kitap yayımlayın...
Biz de ödüllerinizi o sıraya göre veririz. Birbirinizi yemezsiniz.’ Yine aynı şairin, bir seçiciler kurulu toplantısında, ‘Ödülü filancaya verelim. Gerçi kitabı pek güzel değil; ama kış geliyor, evine kömür alsın’ dediğini de biliyorduk. Birkaç seçiciler kurulunda yer aldım. Gönderilen bütün yapıtları okuyan tek kişi tanıdım: Orhan Hançerlioğlu. Benim bulunmadığım kurullarda durum başkadır belki. Onu bilemem.” Ülkü Tamer, “Yaşamak Hatırlamaktır”, s. 263-264, Doğan Kitap, Temmuz 2011 Ödül aldığı halde ödüle karşı tutum sergileyen İrfan Çınar'ın desteği çok değerlidir. İnsan BU
"Tıp bu değildir", "Edebiyat ödülleri gayrimeşrudur", "insan budur", "Bilim şaşırtır", "Alıntı bayıltır", "Hızlan semboldür", "ateş sıcaktır", "başarı kötüdür", "felsefe sefalettir", "güz mevsimdir", "Hitler haksızdır", "Stalin kötüdür","postmodernizm iğrençtir", "Alternatif tıp şarlatanlıktır", "duvarlar yanlıştır", "Kapılar kapalıdır"."Düşündüğümüzü sandığımız bize ait değildir. Doğru düşünme sonucunda gerçekleşecek olan bizi öncekinden daha iyiye götürecekmiş gibi görünür. Denemeden bilemeyiz. Düşünürken bunu da hesaba katmalıyız". Son olarak DH'lar bitmez, ödüller tükenmez.-Neler Neler
Doğan Hızlan doğulmaz Doğan Hızlan olunur. Dünyanın en büyük edebiyat dahisini bile onun yerine koysanız yozlaşacak, bir süre sonra onun gibi davranacaktır. Güç kullananın ahlakını bozar (Lenin). en büyük anarşisti bile çarın tahtına oturtsanız 3 ay sonra çar kadar zalim olur (Bakunin). Yozlaşmanın nedeni "tepedeki yanlış kişiler" değil, "engebeli arazidir". doğru kişileri de tepeye çıkarsanız bir süre sonra bu hale gelecektir. Doğan Hızlan bir semboldür, bir semptomdur, evriminin son evresinde şimdi hürriyette yazı kırpma işleriyle uğraşmaktadır. Edebiyat ödülleri gayrimeşrudur
Nazım hİKMET ya da bir başka sanatçı farketmez. Kimin adına verilirse verilsin jüri Doğan Hızlan olacaktır! Behçet Aysan, Metin Altıok ödüllerinin bile jürisinde Doğan Hızlan var. Bu şairlerle D.Hızlanın ne ilgisi var? Allah uzun ömür versin ama yarın K.Arslanoğlu ya da T.Kara ölse ve adlarına bir ödül konsa jüride yine Doğan Hızlan olur. Açık açık D.Hızlanın karşısındalar ama olsun. D.Hızlan çıkıp törenlerinde güzel güzel konuşur, bundan eminim. Bu sistem içinde bu kurum rehabilite edilemez. Bu kurumu kabul ederek buna muhalefet de yapılamaz bence. Umut bakırsoy
Ayrıca adına ödül konulmuş yazarların ya da şairlerin düşüncelerini ve sanat anlayışını izleyen, onunla estetik görüşleri paylaşan sonraki kuşakların o yazarın adını taşıyan bir ödülle değerlenmesini yüreklendirici de bulurum. (Ama nerede bu titizlik ve birikim.) Bu ülkede Nazım Hikmet ödülü verebiliyorlar mı? Bir kere Küçük İskender'e vermeye kalktılar kıyamet koptu. O zaman tuttular Adonis'e bir kerelik verdiler oldu bitti kapandı. Nihat Ateş
Ben toptan ödüllere karşı değilim... Örneğin Taylan'ın yazısında söylediği ilişkilerle belirlenmemiş olsa Orhan Kemal'in ödülünü ona küfreden birine değil Kaan'a vermiş olsalardı o ödülü desteklerdim. Hamdi Koç da gidip Yunus Nadi bilmem ne ödülünü alsın çok da umurumda değil açıkçası... Taylan'ın yazısı bir ilişkiler ağını ortaya çıkardığı için değerli. Bu ödül mekanizması üzerinden değil başka birçok başlıkta anlatıp durduğumuz bir şey değil mi zaten?+
Bu yazıyı (EDEBİYAT ÖDÜLLERİ GAYRİMEŞRUDUR) dört kez tvit attık, onaylıyorsanız retvitleyin dedik, sadece bir izleyicimiz retvitledi. Editörümüz bile retvitlemedi, öteki editör yardımcımız oralı bile değil. Yukarıda da gördüğünüz gibi tek yorum var. Temmuz sıcağının ortasında nereden çıktı bu mu diyorsunuz acaba? Yoksa hepten gereksiz meşguliyet mi görüyorsunuz? Lüzumsuzsa söndürelim arkadaşlar :) Bu yazıyı gereksiz gören yorum yapmasın, tvit de atmasın :) Editör Yardımcısı.
Metalica konseri üzerine. Hatırlatmak görevimiz. James Hetfield, Guantanamo hapishanesinde tutuklulara işkence yapmak için metalica dinlettiklerini soran gazeteciye şu yanıtı vermiş kişidir. “iraklılar özgürlüğe alışık değilse, özgürlüğe maruz bırakılmalarına katkıda bulunmaktan memnun olurum.” "bir yanımla metallica’yı seçtikleri için gurur duyuyorum. güçlü, etkileyici bir müzik bizimki. onların hoşlanmadığı bir şeyi temsil ediyor. belki özgürlüğü, saldırganlığı, konuşma özgürlüğünü…" röportajın orijinali burada.(4:40tan sonra) http://entertainment.wagerweb.com/…tures-16890.html Taylan kara
Boğucu defansa akıl erdiremeyip hala top oynamaya çalışan Brezilyaya 7 çeken Almanya nasıl oldu da orta sahasını bizim Cörmeyn Cons'un yürüttüğü tayyare beyzbolcu Amerikayı 1-0 la bıraktı? Averajla Portekizi geçip tura kalsınlar diye olabilir mi? Zamanında Avusturyaya da böyle bir kıyakları olmuştu. Delikanlılıkta bunlar var mı? Bence Mesut içindeki Türk yüzünden o golü atmadı.Almanyanın rakipsiz kalması her zaman uğursuzdur. Bastır beyazların pisliklerine (bilim) vakıf Arjantin! Yağız Üresin
Ülkede AKP faşizmi var diyenler demek ki inanmadan, sırf ajitasyon olsun diye söylüyormuş. Erdoğan'a diktatör diyenler demek ki işi abartıp insan kafalamanın derdindeymiş. Yoksa bir ülkede faşizm varsa eğer, diktatör varsa, insanlar bu kadar tuzu kuru, steril, bu kadar doğrucu tercih yapma imkanı bulamaz. Bu kadar rahat olamaz sözüm ona ilkelerinde. O zaman sorarlar, bir ay önce nerdeydi o ilkeler? Şu anlaşıldı ki herkes birbirini ve halkı kandırmaya çalışıyor. Kimse içten değil. Yazık!
Ünlü Japon piyanist Leonardo Da Vinci'nin son filmi Baba harikaydı. Nazlı Ilıcak döktürmüş! Zaytung bunu yapamazdı. http://www.bugun.com.tr/orumcek-tahtakurusu-ve-bocek-yazisi-1163586 t. kara
Ben de ilk üç saat karşı çıktım ama sonra işin rengi değişti:)) Nihat Ateş
Referandumda boşuna debelenmişiz. Birçok "hayır"cı, "YETMEZ AMA ERDOĞAN"cı olmuş. Aha şuraya yazıyorum. 26.6.2014 T. Fikri
"Tanırsanız seversiniz" Ekmel beyi değil, kendimi kast ediyorum :) Nihat Ateş
Masum oldukları için; yüce bilmem ne adaleti tecelli etti, edeceği için; yargıçlar vicdana geldiği için falan değil sadece güç dengesi değiştiğinden "kumpas"ın taraflarının iktidar pazarlıklarında paylaşım kavgasının sonucu bırakıldılar. Hukuk diye bir şey yoktur. Hepimiz biliyoruz tabii yine de gözden kaçmasın dedim. Nihat Ateş
Öte yandan sn. K.A. nun dikkat çekmesine şapka çıkarır, hala Uzak Yıldız'ı tıklamayan okuyuculara, "o kadar da fena yazmıyorum, 'Salaklık Krallığı'nı hepiniz Ali Nesin yazdı zannettiğinizden mi tık içinde bıraktınız, fesat şart mı? Anlaşılır yazsam, hoca olduğum nereden belli olacak?" sitemini savururum. Kuna Tiremitçi ve Nişantaşı sosyetesinin beğenmediği adaya da başka gözle bakarım der, sözlerime son veririm. YÜ
MÜJDE! RESİMLİ ROMAN SONUNA ÇOK YAKLAŞTI. SIKILANLARA VE SONUNU MERAK EDENLERE MUŞTULAR OLSUN! BİRKAÇ GÜN İÇİNDE HIZLI, İLGİNÇ GELİŞMELER, SÜRPRİZLER! AZ KALDI, BEKLEYİNİZ! T. FİKRİ
Hepsini biliyorum ve katılıyorum. Solculuk konusunda dediğin öyle, ama Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı eğer aday olursa engellenemez. Bütün siyaset onu cumhurbaşkanı yapmamak üzerine kurgulandı, yanlış yapıldı. Ben Berkin'in babasını cumhurbaşkanı adayı yapardım. İşte isim :) Nihat Ateş
Sevgili Nihat, açıklanan aday ilk anda beni de irkiltti. Fakat MHP'den ve AKP tabanının hiç değilse bir kısmından oy alabilecek sen hangi aday önerirsin mesela. Böyle tartışmak daha somut olacak. Bana yüzde 0.15 oy alacak birini söyleme ama :) Bir de bütün olayı Erdoğan'a indirgeyen yine bu senin solcuların değil mi? Sorun sadece Erdoğan'sa Arınç bile adayımız olamaz mı? Kaan Arslanoğlu
"Ortadoğu'nun son yirmi yılda gördüğü en büyük liderin Erdoğan olduğunu" söyleyen İslam Konferansı Örgütü Başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu'nu muhalefetin çatı adıyı olarak seçtiler. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın karşısında yer alacak. CHP ve MHP "RTE ülkeyi bölüyor" derken, -İslamcı, mezhepçi ve etnik olarak bölmesinden rahatsız değilmiş. Bir "bütünlük, birlik" olsun da İslamcı-mezhepçi olsun" diyorlarmış. Bu ülke bir yılda en temelinden "kültürel" bir başkaldırı yaşamamış gibi... "Sağı sağla yeneceğiz arkadaş başka yolu yok" diyen "solcu" muhalefetten ne çıkacaktı ki? Nihat Ateş
Sonunda yayın dünyasında bu da oldu sayın seyirciler... (Pardon okuyucular.) Nihat Ateş'in fiilen, çok çalışarak, hınzır ve de kıvrak zekasını kullanarak kendi köşesi haline getirdiği sitenin en çok okunan ISLIKLAŞMA köşesini bu başarıyı çekemeyen editörleri kaldırmak istiyor. Bunu da açık açık aynı köşeden ilan ediyorlar. Bu açık sansür girişimi chance.org'da bir imza kampanyası, Taksim'den G. Saray meydanına bir yürüyüşle kınanmayacak mı... Bir basın açıklaması yayımlanmayacak mı? Bir sansür girişimine daha mı kayıtsız kalacağız:))))) N.A.
UZAK YILDIZ *** 6. BÖLÜM / YAĞIZ ÜRESİN: AŞAĞIDA GİRİŞİ BULABİLİRSİNİZ. EDİTÖR HABER YAPAR MI Kİ? HABER YAPARSANIZ "BU BİR SİYASET YAZISIDIR" DİYE BAŞLIK ATIN, HİKAYE-EDEBİYAT DERSENİZ OKUR ÜÇTE BİRE İNER. BU ARADA BU ISLIK BÖLÜMÜ İŞLEVSEL Mİ? SON AYLARDA NİHAT ATEŞ SAĞOLSUN ONUN DIŞINDA BİR ŞEY GÖNDEREN YOK. OKUNUYOR MU ACABA? KALDIRSAK MI YOKSA? ONUN YERİNE YORUM MU KOYSAK? FİKRİ OLAN??? k.a.
Yavuz hırsız aklı sıra Kuzey Irak petrolünü dünyaya satıp zengin olacaktı. Barzani'yle petrol boru hattı yapmalar, Kuzey Irak'ı da kendine katıp büyük ülke hayalleri kurmalar... ABD'ye "tamam" deyip öbür taraftan Barzani'yi pohpohlamalar... Adam beyzbol sopasıyla poz verdi, elin kolun rahat dursun dedi anlatamadı. Öyleyse anlatamadıysa böyle anlatırlar işte... Nihat Ateş
Çınar Oskay'ın "Haziran Gezi ve Şehrin En Güzel Yazı" kitabından O.Pamuk'a sorduğu bir soru: "AK Parti Türkiyeyi ciddi bir demokratikleşme yoluna sokmuştu. Son dönemdeki mantalite değişimini nasıl yorumluyorsunuz?" Muhalefete bak hizaya gel! Ne kadar muhalifmiş böyle, insanın gözü yaşarıyor!! Neden başbakana danışman olmuyor ki? alper kılıç
Aydınlık gazetesi güzel bir H.Koç söyleşisi yayınlamış. H.Koç, O.Kemal ile "haksızlığa itiraz etme inadı" bakımından benziyorlarmış. Teşekkürler aydınlık. Elif Şafak röportajından sonra bizi bir kez daha aydınlattın!! t.kara
Şimdi olan şu: Mahallenin muhtarı hırsız çıktı. Önce evi soydu; sonra bütün mahalleye hırsız olmadığımı söyleyin, paylaşalım; dedi... Bugün de, muhtar, "mahalleli benim hırsız olmadığımı söyledi"; diyerek ev sahibini dövüyor... Nihat Ateş
"Subcomandante Marcos, EZLN liderliğini ve görevlerini bıraktığını" açıklamış. Şimdi bizimkiler başlar: Zaten revizyonistti, zaten uzlaşmacıydı, zaten kaçacak yer arıyordu:))) Bizimkiler bıraktığında "devrim" olacak anlaşılan... Nihat Ateş
"Fransız polisi, Paris'te öldürülen üç PKK'li kadının suikastının tutuklu tek zanlısı Ömer Güney'in MİT yetkilileriyle yaptığı öne sürülen dokuz dakikalık ses kayıtlarını incelemiş ve kaydın büyük ihtimalle Güney'e ait olduğunu" açıklamış. Bir de MİT'e teşekkür etmişlerdi değil mi? BDP ve HDP siyasetinin "yılanla müzakereyle" gelebileceği tek nokta burasıydı oysa. Nihat Ateş
Faruk Çelik "Ocak canlı bir organizma. Burada bir saat, bir gün, bir ay sonra neyin olacağını bilemiyorsunuz" demiş. Canlı olanın ruhu vardır, derler ya... Ocağa ruhunu veren emekçilerdir. Ocak canlı, emekçiler canlı, bir tek siz ölüsünüz. Nihat Ateş
Orhan Kemal Ödülü için gelecek sene İskender Pala ve Sinan Yağmuru öneriyorum. Hakan Albayrak da olabilir bak, o da O.Kemale çok yakın bir romancı...! Çok tekrar ediyorum ama ne yapayım. "ey saçma, bir tek sen ölümsüzsün" Gramsci T.Kara
Juri ödülü nedenini; H.Koç, Çıplak ve Yalnız'da tarımın ve üretimin değeri çok iyi vurgulanmış. Tarımsal üretimin daha iyi bir insan hatta daha bir toplum yaratabileceğinin anlatılması bu da Orhan Kemal'in hayata bakış açısına yakın olduğundan Hamdi Koç ödüle layık görüldü denildi. Bir yazar (O.Kemal) ancak bu kadar yanlış anlaşılabilir! Canan Tan ya da Buket Uzunere niye vermemişler ki! Hiç olmazsa O.Kemallere küfretmeyen birisine vermiş olurlardı.T. Kara
George Lukacs'a "köylü" diye başlayıp politik sanat ve gerçekçi edebiyatla arasına hani en hafif deyimle mesafe koyduğunu vurgulayan, bir "burjuva" romancısı olduğunu sürekli ima ve sınıfını, safını hep belli eden romancı Hamdi Koç'a Orhan Kemal ödülü verilmiş. Bundan sonra Orhan Kemal'i de koyun Soma'da madende kalan işçilerin yanına. Ya sen Hamdi Koç, sanat anlayışına durmadan küfrettiğin bir yazarın ödülüne nasıl aday oldun, onu hangi sözcüklerle güzelleyip o ödülü alacaksın? N. Ateş
PARANIZ KADAR BOĞULUN EY İKTİDAR SAHİPLERİ! HER GÜN YÜZLERCE İNSANI BOĞUYORSUNUZ, SİZ DE PARANIZ KADAR BOĞULUN! T. Fikri
İçimiz ağlıyor. Fakat sahte gözyaşı dökenler yine büyük çoğunluk. İş yerlerinde, yollarda her yerde aynı çok ağır risk koşulları devam ediyor. Bu bir rastlantı değil, sistemin ve iktidarın ahlaksız para hırsının normal sonucu.
NASA'nın o kadar parayı verip bu kadar "bilimsel" sonuca ulaşması mı gerekiyordu komünizm için... Bütün yaptıklarınızla ancak sonucu geciktiriyorsunuz o kadar... Nihat Ateş
ÜYE OLMAK İSTEYEN arkadaşların, boşluğa mail adreslerini yazıp yolladıktan sonra, işlemin tamamlanması için KENDİLERİNE GELEN MAİLİ DE ONAYLAMALARI GEREKİYOR. Önemle duyurulur. İnsan BU
İlhan Cihaner savcılığı döneminde olumlu ve cesaretli işler yapmış. JİTEM'e karşı ilk soruşturmayı başlatan kişi. Bu yüzden saygı duyarım. Ama sonuçta devletin savcısı. Soldaki yazılarını ise çok kayda değer bulmadım. Hazır Cihaner konusu açılmışken onun hakkında bir öykü: Denizli'ye gitmiştim önceki yıl. Orada CHP'nin 3. sıra milletvekili adayı Melike Basmacı'yla sohbet ettik. Kendisini iyi tanırım. Denizli'de en çok çalışan CHP'liydi, ev ev kasaba köy dolaştı, ön seçimde de Adnan Keskin'in ardından ikinci geldi. Fakat bir şey oldu, sanırım yüksek yargı devreye girdi, Cihaner önlerine ko-
nuverdi. Seçim öncesi Cihaner Denizli'ye gelmiş, Melike Basmacı da onu karşılayanlar arasındaymış. Bir kuru tokalaşma ve geçmiş gitmiş Cihaner. Israrla sordum. Herhangi bir üzüntü belirtti mi, onca emek, yılların çalışması, ön seçimde yüksek bir oy, fakat pat diye arkaya düşüyorsun. Hayır, dedi Basmacı, bu konuda hiçbir şey söylemedi, teşekkür de etmedi. Peki sonrasında diye sordum. Basmacı yine çalışmaya devam etmiş, birkaç kez karşılaşmışlar Cihaner'le, fakat Cihaner tanımamış bu kez :) İşte size tipik bir sol-sosyalist politikacı. Solun başarısızlığını başka şeylerde aramayın. Kaan Ars.
1 MAYIS, DİKTATÖRÜN KİN ve TATMİN BAYRAMI KUTLU OLMASIN!
DİSK, KESK vb. 1 MAYIS'ı yanlış anlıyorlar. 1 Mayıs'ta mücadele etsinler de, kalan 364 günde de mücadele edebilirler. Bunun önünde bildiğimiz kadarıyla teorik bir engel yok. Sosyalist partiler de keza. Kalan 364 günde de emekçiler için çalışabilirler. Bilmiyorlar galiba, hatırlatmak gerek! T. Fikri
Tabip Odası Yönetimi çok başarılıymış demek ki! Doktorların yüzde doksanını odadan kaçırıp pasifize etmeyi başarmış :) Y.C.
İstanbul Tabip Odası seçimini 3250 oy alan DKG grubu yeniden kazanmış. Bu oy İstanbul kayıtlı hekimlerinin yüzde 10'unun desteği anlamına geliyor. DKG'ye göre Gezi Ruhu kazanmış!
Sendikalar ve sol partiler sanki 1 Mayıs değil bahar pikniği için toplanma yeri ve saati veriyor. Bir tanesi bile yollar kapatılır, seferler iptal edilirse şöyle yapın demiyor. Herkes zevahiri kurtarma peşinde. akif akalın
TÜRKİYE'DEKİ SOSYALİST ÖRGÜTLER OTOFAJİKTİR. KENDİ KENDİLERİNİ YERLER. BÜYÜDÜKÇE KENDİLERİNİ YER UFALIRLAR. BÜYÜMESELER DE KENDİLERİNİ YER KÜÇÜK KALIRLAR. TÜRKİYE'DE HALKIN SOSYALİST ÖRGÜTLENMESİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL BU OTOFAJİK ÖRGÜTLERDİR. T. FİKRİ
AŞAĞIDAKİ ISLIK AMACINA BİR PARÇA ULAŞTI :) BU SANAT AĞIRLIKLI BİR SİTE OLMASINA KARŞIN EN AZ TIKLANAN BAŞLIKLAR ESER BAŞLIKLARI. ISLIĞIN ASIL SÖYLEMEK İSTEDİĞİ BUYDU. GÜLECEKSEK ÖNCE BUNA GÜLELİM. İLGİLİ HABERE HİÇ DEĞİLSE YERMEK İÇİN YORUMLAR GELMEYE BAŞLADI. SANATIN BÖYLE BİR YARARI DA VAR. HENÜZ YETERİNCE SEVMEDİĞİMİZ BİRBİRİMİZE LAF SOKMAYI KOLAYLAŞTIRIYOR :)
BİR MÜZİK HABERİ YAPILMIŞ "KOMİK FAŞİZMİN MÜZİĞİ" DİYE, MÜKEMMEL BİR DÜZENLEME, SANATTAN AZ BUÇUK ANLASAK, SANATA AZ BUÇUK İLGİ DUYSAK TIK REKORU KIRMASI GEREKİRDİ, FAKAT TEK YORUM YOK. BİZ BU KADARIZ İŞTE, BOŞUNA BİRBİRİMİZE ÇEMKİRMEYELİM!
HER YERDEN AYNI HABERLER GELİYOR: PARALARI ÇALANLAR OYLARI DA BOL BOL ÇALMIŞLAR.
YÜZDE 44'ün İRADESİ HALK İRADESİYSE YÜZDE 56'nın İRADESİ NE İRADESİ?
Ne kadar alçak bir dünyada yaşadığımızı her gün kanıtlamak zorundalar mı? Kendi hırsları, hırsızlıkları tatmin olsun diye vatan evlatlarını kırdırma komplosu kuranlar vatansever, buna karşı çıkanlar vatan hainiymiş! Hele o şerefli generalin laflarına bakın! Her neyse, başbakanımız sağolsun, bu kadar sıkıcı bir dünyada yine bir şey yaptı, sesini değiştirdi güldürdü bizi :)
RTE'nin Baykal kasetini kendisinin servis ettiğini öğrenmiş olduk. Ustaya bak. Eğer Türkiye gibi bir ülkede siyaset böyle biçimlendirilebiliyorsa hayat hiç de sandığımız kadar zor, gerçek hiç de karışık değil demektir. (Bu arada kayıtta bir ara gözlüğünü istiyor ki o sırada gözlüğünün gözünde olduğuna dair bir his oluştu bende.) nihat ateş
Ödleklerin twitter yasağını destekliyoruz. Twitterda izleyici sayımız 125'i geçmedi, bu twitcilere ders olsun! Bize yar olmayan kimseye olmasın. Bakın bizim ıslığımız çalışıyor, gelin burayı kullanın. Yaşasın ödlekler! Twittera ölüm!
"Berkin terörist" diyenden değil, "Kürtler Berkin için kahroldu ya Türkler Kürt çocukları için" diye soran sinsi, alçak, gizli ırkçılıktan korkun. nihat ateş
İNSAN BU 1 YAŞINDA. 1 yılda 26 bin tekil ziyaretçiye ulaştık, 383 başlık yayımladık. Tüm okurlarımıza ve yazarlarımıza teşekkürler. Bir süre sonra yeni atılımlarımızı bekleyin. Sevgiyle kalın. 18.3.2014 Editörler
Depresyondaki insanlar gerçeği karamsar yorumladıkları için depresyonda değillerdir; aksine gerçeği olduğu gibi görebildiklerinden depresyondadırlar. Ghaemi
Aydın çelişkili bir kişidir, ne yapsa, ne dese yeridir. Birbirine çok zıt, çelişkili şeyler de söyleyebilir, bugün söylediğinin tam tersini savunabilir yarın, onu mazur görmek gerekir. Onun görevi, kendi kafasındaki karışıklığı tüm topluma yayarak, herkesi hiçbir şeyden anlayamayacak hale getirmektir.! (Kısaltılmış bir yorumdan)
"Aydın, çelişkili bir kişidir; özerklik ve bağlanma, katışıksız kültür ve siyaset arasındaki zorunlu seçenekler içinde kavranmadıkça bu niteliğinin anlaşılmasına olanak yoktur" Pierre Bourdieu bir yorumdan
İnsan BU'da gece yarısı DARBESİYLE yönetim değişikliği!!! Kaan Arslanoğlu VESAYETİ BİTTİ. Yaşasın Taylan Kara vesayeti! Tıklayınız hemen yukarıda "İLETİŞİM" kutusuna. Yaşasın yeni dönem!
TURUNCU DEVRİM RUHUNA ALIŞIN diye uyarmıştım sizleri. Sizse hala işçi, Marx, yoksulluk, gelir düzeyi vesaire, eski çayırdasınız :) (Bir yorumdan)
Başka konuya geçeyim, bu Aziz Yıldırım böyle konuşmaya devam ederse, sol basında bile bulaş bulaş bir fenerlilik akmaya devam ederse, bu haksızlığa isyanla ON MİLYONLARCA ZEKERİYA ÖZ'CÜ ÇIKACAKTIR! Yazıklar olsun ve hadi hayırlısı. Kartal
Gerçekten çok önemli bir konu. Ben bunu hasbelkader 50 yaşımda öğrendim/anladım. Hekim, mühendis, avukat olmuş yetişkin insanlara MESLEKİ bir konu (iş sağlığı) anlatıyorsunuz, daha sonra geri bildirim aldığınızda görüyorsunuz ki bazıları sizin anlatmak istediğinizin TAM TERSİNİ anlamış. Biraz farklı anlamaktan bahsetmiyorum, TAM TERSİ. Materyali, anlatış tarzınızı falan değiştiriyorsunuz sonuç fazla değişmiyor. Ne yaparsanız yapın benim deneyimim % 10 - 20'ye ulaşabilmek çok zor. Sonunda sürekli geri bildirim almak ve yanlış anlamaları düzeltmekten başka yol bulamadım. AA.
Şimdi de APO'nun kasetleri. Erdoğan, Gülen.. her gün yepyeni kayıtlar piyasaya sürülüyor. YOKSA KIYAMET KOPTU DA HEPİMİZ ÖLDÜK MÜ?! Herkesin her ameli bir bir ortaya dökülüyor, gizli saklı tek bir sır kalmıyor. Galiba burası mahşer yeri, ortada ölmüş siyasi şahsiyetler sıra sıra geçit yapıyor.. İlknur Arslanoğlu
BASKIN: Beş-altı yıl önce Agos'ta başbakanı "ağzından öpmek" istiyorum, diye yazan Baskın Oran, hukukun üstünlüğü ilkesi bitti, diyen bildiriye imza atmış. Öpülmüş:) Nihat Ateş
Herkesin herkesten öğrenecek bir şeyleri vardır. Sadece kendi çizgisinden, kendi geleneğinden beslenmek 'zihinsel ensestlik'tir. Zihinsel ensestlik, yaratıcılığı engeller, beyinleri çürütür. M.Y.
Selim İleri hakkındaki yorumunuzu görünce POLİTBÜROLAR hakkında söylediklerimi geri alıyor, özür diliyorum. Selim İleri'nin yazdıkları da iyi sanatsa pes artık. Diyelim iyi sanat, sizin gibi soldan, muhalefetten bahseden biri onları beğeniyorsa bin kere pes. Demek böyle tartışmalar bu noktalara kadar geliyormuş. Artık şöyle diyorum: BİZE SANATI, SANAT TARTIŞMASINI YASAKLAYAN POLİTBÜROLAR GEREKLİ. Hey gidi, geziden - direnişten başladık, Selim İleri'den öğrenmeye kadar aşağı indik. cengiz kılıç
Angela Merkel Demokratik (DOĞU DEĞİL) Alman Komünist Partisi yöneticisi olmak bir yana üyesi/sempatizanı bile değildir. Sosyalizmin çözülmesinden sonra kurulan faşizan bir partiye (Demokratischer Aufbruch) üye olmuş, 1990'da kurulan GEÇİŞ hükumetinde görev almıştır. Lütfen kulaktan dolma "bilgilerle" okurları yanıltmayalım. Bana "ilerici bir politbüro" verin, hemen bağlanayım sözünüzün altına imzamı atıyorum ama bu sözü haklı çıkartmak için gerçek dışı örnekler vermeye gerek yok. AA
BANA İLERİCİ BİR POLİTBÜRO VERİN, HEMEN BAĞLANAYIM. Çok çiğnenmiş konular bunlar: sanatçı politbüroya bağlı olsun, sanatını politbüto şekillendirsin. Politbüro Lenin gibi sanattan derinlemesine anlayan bir deha ise sorun yok. Ama politbüro Gorbaçovlardan, Angela Merkellerden (Merkel Doğu Alman Komünist parti yöneticilerindendir) oluşuyor ise ne yapacaksınız? Politbüronun ilericiliğinin garantisi nedir? Bugün sosyalist solun çoğu alt kolunun yönetiminin sanatsal anlayışı kesinlikle gerici-tutucu sanattır. Ne yapalım şimdi? cengiz kılıç
Hitler ve Stalin kendi modern sanatçılarını aşağılamakla meşgulken; ilginçtir, Mussolini belli bir dereceye kadar desteklemiştir. Beni Batı ağzıyla konuşmakla suçlayan arkadaşım, haklısın. Kavramları oradan aldık: Modernizm, postmodernizm, realizm, kübizm, fütürizm, soyut sanat vs... Bunları biz yaratmadık. Sanat öğrenciliğime adım atar atmaz, ilk okuduğum estetik kitapları marksist olanlardı. Özetle, "kahrolsun modernizm" diyorlardı. Henüz postmodernizm sözü yoktu ortalıkta. Zamanla, serinkanlı bir şekilde ne neymiş, nasılmış diye araştırmaya karar verdim. Mehmet Yılmaz
Yorumların her satırı yazının sağlaması. Bir yazıdan daha ne beklenebilir? (Solculuk Diye Bir şey Yoktur, Az Sağcılık Vardır yazısına bir yorumdan).
Solun Türkiye'nin hiçbir yerinde MHP veya AKP'ye karşı ortak aday çıkartma motivasyonu yokken Ankara'da bir MHP kökenliyi aday yaptı diye CHP karşısına çıkması moda deyimle manidar. Lütfen yanlış anlaşılmasın ben bunu söylememe rağmen solun CHP karşısında bile olsa bir araya gelmesine çok sevindim. Fakat keşke bu AKP'ye veya MHP'ye karşı da yapılabilse(ydi). Aynı şeyi propaganda sürecinde de izliyorum. Solcular CHP adayları konusunda yazdıklarının onda birini seçime giren diğer 20 partinin adayları üzerine yazmıyor. Seçimler sol ile CHP arasında olacak diye düşünmeye başladım. AA
HARF DEVRİMİ: Yazarken bir harfi daha güzel daha başarılı yapmaya başladım; bütün el yazım güzelleşti. Bu ülkede de harflerle tarih değişti. Anlamadıkları, bu devrimin tam da bu romantizmi. Başka hangi coğrafyada "harflerimiz değişti, tarihimiz de" diyebilirsiniz ki? Nihat Ateş
Sosyalizm yalnız iktidarın ele geçirilmesi demek değildir cümlesi iktidarın ele geçirilmesi gerekmediğini değil, YETMEYECEĞİNİ vurgulamak içindi. Nitekim reel sosyalizm deneyimi (Küba hariç) bunu kanıtladı. BİREY olarak kişisel yaşamınızda sosyalizmi, kişisel ilişkilerinizde elinizden geldiği kadar sosyalist bir insan gibi davranarak yaşayabilirsiniz. Eskiden BÜTÜN sol örgütlerin insanları değerlendirme ölçütü "iyi niyetli, dürüst, namuslu" olmaktı. Bu özellikleri taşımayan insanlar marksizmi ezbere bilse dahi makbul görülmezdi. Tabii artık böyle insan bulmak zor... AA.
Can Soyer'in yazısı bence bu anketle ilgisiz. Bu ankette sosyalistler siyaset yapsın mı yapmasın mı denmiyor, etkili siyaset nasıl yapılır sorusu soruluyor. Lafazan dandik siyaset değil gerçek siyaset nasıl yapılır. Fakat anket bunu vurgulamakta zayıf kalmış gibi. Daha iyi yazılabilirdi. Ama Soyer'in yazısı niye yazılmış, anlamadım. Marksistler siyaset yapmasın diyen var mı bilmiyorum. Solda Arslanoğlu'nun dediğinden fazla bir algılamama, anlayamama sorunu ciddi derinlikte. Ben bunu zeka yetersizliğine değil anlamak istememeye, yani çıkara bağlıyorum. A.Ö
Kentsoylulardan sosyalist olmalarını beklemek, tek bacaklı bir atletten engelli koşmasını beklemek kadar zor bence. Sosyalizmin ruhu, köyü yok eden şehirleşme ile birlikte ölüyor. Burjuvazi devrim yapar ama turuncu renkte ya da bahar kıvamında yapar. Kentlerde yaşayan nüfus %75'e ulaştı, bu oran egosunu beslemeye odaklı insan oranı aynı zamanda. Kentleşme ile birlikte sosyalist siyasetin önü kapanıyor, sosyal demokrasi onun yerini alıyor. M.İ.
Tansu Çiller'in özelleştirme bakanı liberal prens Ufuk Söylemez'den bir Ulusalcı çıkartan Aydınlık, Elif Şafak'tan da devrim ruhu çıkartır kolaylıkla. Konjonktür ötesi birşey bu. (Bir yorumdan)
İkisi aynı şey. Şikeci onurlu muhalif olursa, hırsız darbe karşıtı demokrat olur. Hepsinin mantığı, ahlakı aynı. İki taraf birbirinin aynı. Bu işler nasıl düzelir, radikal olmakla ancak. Testle anketle olmaz. (Bir yorumdan)
Bugün okudum bir yerde, sınıf tavrı kurultayı yapılıyormuş. İşçi sınıfına sınıf demeye devam ediyoruz. Kendi aramızda konuşsak bir şey demeyeceğim, afişte sınıf, halka seslenirken sınıf. Jargondan vazgeçemeyişimiz işçilerle bağımız olmadığını gösteriyor. Jargon kullandıkça bağ kuramayız. Kafamız işçiden farklı çalışıyor, dilimiz farklı dönüyor. H.B. (Bir yorumdan)
AKP'nin nasıl gideceği belli oldu! Dağıttıkları berbat kömürden gidecekler. Hepimiz toptan gebereceğiz hava kirliliğinden, seçmen falan da kalmayacak, bunlar da geldikleri gibi gidecek!
Hemen her yılbaşı insanlığın tüketim alışkanlıklarına dikkat çekmek için sarf edilen "7 milyar insan 1 Amerikalı kadar tüketseydi üç dünya daha lazımdı", ya da "Herkes 1 Avrupalı kadar tüketirse dünyanın sonu 50 yılda gelir" türünden sözlerin altında "iyi ki eşitsizlik var, bakın dua edin, dünya mı dayanır, şükredin" gibi mesajların olduğunu bir ben mi düşünüyorum? Nihat Ateş
2014'ün halkımız ve insanlık için daha akıllı bir yıl olması umuduyla, tüm okurlarımıza sağlıklı, esenlikli nice seneler dileriz. İnsan BU
Nasıl bir Bakanlar Kurulu'ymuş anlayamadık. Herkesin bir kod adı var! Nihat Ateş
Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen'in bedduasına "Bize Şam'ın duası yeter" diye yanıt vermiş... Binlerce kadının, çocuğun, masum insanın kanına girdiği bir coğrafyaya sarılması insanın nasıl bir -en hafif deyimle- akıl çarpıklığıdır anlamadım ki... Nihat Ateş
Tayyipten sitem dolu açıklama: "Hacılar, benim oğlanı niye çağırmadınız!" Fatih Aslanpay (İzinsiz aldııık, kusura bakmaayıın)
Hiçbir zaman tepede olmadığımız halde tepedeki siyasetle ülkeyi sürekli kurtarıyoruz. Çok önemli tepedeki siyaset. Siyaset sayesinde ülkemiz 91 yıldır her ay her gün gönence kavuştu, 91 yıl her ay her gün sosyalist oldu. Siyaset önemli. Şiir, sağlık, iş, meslek, HAYAT hiç önemli değil. İnsan BU
İnsan BU büyüyor, başarıdan başarıya koşuyor! Biz sosyalistiz. Ülkemiz sosyalistleri gibi küçülürken "Büyüyoruz" deriz, gerilerken "İlerliyoruz!" diye bağırırırız. Gerçekte ise ne uzar, ne kısalırız. İnsan BU
Bir seçici kurul oluşturulup "Gezi Şiir Ödülü" konmuş. Nedir Gezi Şiir Ödülü yahu? Ben söyleyeyim ne olduğunu: AYIPTIR AYIP! Yok illa verecekler ödülü "Kahrolsun bağzı şeyler" dizesine versinler :) Nihat Ateş
“TKP'nin dershane açıklaması cemaatin sesi Zaman gazetesi tarafından anlaşılamazken..” (Sol portal) Yorum: a) Basit bir yazıyı dahi doğru anlayamayanlar büyük bir çoğunluğu etkiliyor. b) Yazı öyle anlaşılmaz ki gazeteciler bile anlamıyor. c) Gazeteciler zaten her şeyi yanlış anlar d) Herkes doğru anladı bir onlar anlayamıyor.. e) Solun bir sorunu da bu : "anlaşılamamak" Nebil Yılmaz
Çoğu zaman sestir, sağırlığın duvarlarını oluşturan. "Vasatlığa Giriş Dersleri"nden... Taylan Kara
Bir sosyalistin , bir kemalistin, sıradan ve fakat sekülerizmi benimsemiş bir yurttaşın, sağ liberalin, sol liberalin altına imza atacağı cümleleri meclis kürsüsünde aklından başka dayanağı olmayan bir kadın vekil söyledi. Yarı alaycı, dingin, güleryüzüyle... " sizi sizden koruyacak olan bizim varolabilme mücadelemizde" Oradaki "bizim " kavramı, gülünç çekişmelere kapılan bizleriz... Kemalisti, sosyalisti...şusu busu... Bırakalım, örgütsüzler mizah yapsın... Biz de eyleyelim... Nurşin Kaynarca Külcü
Tam da bu yüzden hele de görünür uç organ hasarı ortaya çıkmış damarsertliği hastalarında meselenin diyetle (hatta diyet kitaplarıyla) çözülebileceği iddia edilemez. Diyet hocasının beyanatı beni bağlamaz ama Karatay-Aydın mezhebinin mesnetsiz vaveylasının altını çizdiği için işimi görüyor. Hayır, klinik araştırma sol taraftaki satırlarda bir dizi moda muhalif kalıp alt alta dizilerek (kimbilir kaçıncı defadır) mekruh ilan edildiğinden ve alıcısını bulduğundan; neye dayanarak ilerleyeceğimiz de şüpheli. Usa vur, vur, alıntı yap, nereye kadar? İşkembe de sakatattandır bu arada… Yağız Üresin
Mustafa Kemal'in devrimci ruhuna selam. İnsan BU
Sonuçta "beyin" bir sakatattır. Nihat Ateş
Hipogliseminin en önemli nedeni şekerli ve karbonhidratlı beslenmedir. İnsan vücudu rafları özenle yerleştirilen bir dolap değildir ki ne yerse kanında fazla (kolesterol), ne yemezse kanında eksik (şeker) olsun. Kıssadan hisse: Sadece besin içeriklerini bilerek, tıp bilmeden insan beslenmesi hakkında yorum yapınca böyle oluyor. Karatay hocanın beslenme önerilerini destekliyor, demagojiyle diyet polemiğinde puan almaya çalışmayı fırsatçılık olarak nitelendiriyorum. İlknur Arslanoğlu
Habertürk'ün haberine göre Marmara Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkan Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, "Onun adı Hipnoz değil Hipoglisemi" dedi. Elmacıoğlu, şunları söyledi: "Canan Karatay, 'Ekmek yemeyin, bal yemeyin, pekmez yemeyin, reçel yemeyin, şeker zehirdir' mesajlarıyla insanların sabah beynini çalıştıran yegane enerji kaynağını yasaklıyordu. Muhtemelen Karatay, enerji kaynağı glikozdan kendisi de yoksun kaldı. Dolandırıcılar Sayın Karatay'ı sabah erken saatlerinde arıyorlar. Onları kınıyorum ama bu dolandırıcılığı yapan insanlar
galiba açlık tokluk mekanizmasını iyi biliyorlar ki sabahın erken saatini seçtiler. Sayın Karatay, 'Hipnotize olmuş gibiydim' diyor. Hipnoz değil, Hipoglisemisi dibe vurmuş. Bu bir Hipoglisemik davranış modeli. Ne ruhsal olarak iyilik hali var ne de zihinsel performansı. Ekmeğinin, peynirinin, yumurtanın yanına 2 kaşık bal veya pekmez alsaydı o zaman ipnotize olmazdı." Yağız Üresin
SOL GAZETESİNİN bugünkü (2 Kasım) beslenme önerilerine uymayın, yanlış. Amerikan tarzı klasik beslenme önerileri, uyarsanız hastalanırsınız. Özellikle meyve alımı teşvik edilmektedir ki, meyve fruktoz deposudur, kısıtlı alınmalıdır, sakın! İlknur Arslanoğlu
Bir yobazın televizyonlara çıkıp "bazıları bulabilir ama ben organ bağışını caiz bulmuyorum" demesi "düşünce özgürlüğü" müdür, yoksa halk sağlığıyla oynamak mı? Nihat Ateş
Okurlarımıza gönüllerince bir Cumhuriyet dileriz. İnsan BU
1945-2002, Kemalizmin tasfiye edildiği yıllardır. Mekansal onarıma kapatılan Türkiye'nin sınırlarının mekansal onarıma açıldığı yıllardır. 2002'de Kemalizmden ne kalmıştı geriye? Ama mantığı bu biçimde kullanmak senin için birşeyleri kolaylaştırıyorsa, bana da bu hakkı vermenin doğal olduğunu düşünüyorum, ben de Holland'ı, Blair'i, Yeşilleri sosyalist sayarım olur biter. Mutluhan
Sevgili Mutluhan, haklı çıkmak için mantığa perendeler attıran tarzından bir şey anlayamadım. Anladığım kadarıyla cevabım: ABD, İngiltere hiçbir zaman sosyalist olmadı liderleri de komünist değildir:) Ama Türkiye'yi 2002'ye dek Kemalistler yönetti, önce devletci sonra liberal-sağcı Kemalist partiler, generaller. AKP'yi bunlar başımıza getirdi. Sol Kemalistlerin sağ Kemalistlerden farkı nedir, bunu halka anlatmaları gerekir. Ben artık bir fark göremiyorum. Sen son sözü söylemeden bırakmazsın. Bir şey de de komediyi bitirelim. KA
Kaan bu mantığı kullanmak bana da serbestse ben de şöyle diyorum: Batının komünist liderleri olan Blair, Holland ve hatta Obama nedeniyle dünya sosyalizmden soğumuştur. Komünizm diyince insanların gözünün önüne işgal, kan ve sömürü gelmektedir. Mutluhan
En iyi ıslığa ödül koyduk ama Sevgili Mutluhan, en kötü ıslık için ödül koymamız gerekecek senden esinle. 2002'ye kadar Kemalistler yönetti ülkeyi, halimiz ortada. Sol yüzde 35'i geçsin elini öpeyim. Yoksa bunlar artık bıktığımız sidik yarışları. Kemalistler sosyalistlerle uğraşmayı bıraksın artık, madem azlar niye uğraşıyorlar kardeşim! Küfret, öldür, hapse tık... Bırakın sosyalistlere eziyeti. Etkisizleştirdiler sosyalistleri sonunda, AKP'yi başımıza getirdiler, hala uğraşıyorlar! Kaan Arslanoğlu
Cumhuriyet mitingleri, son yıllardaki 29 Ekim Anıtkabir ziyaretleri,Türkiye'nin bu güne dek gördüğü en büyük kalabalıkları topladı. Bu yıl da Anıtkabir'de 29 Ekim'de yüzbinler toplanacak. Halk soğudukça Anıtkabir'e mi akıyor? TKP de halkı biraz sosyalizmden soğutsun da, meydanlara birkaç yüz bin kişiyi toplasın o halde. mutluhan izmir
TKP 29 EKİM'e niye sahip çıkıyor diye içinden, dostlarından ciddi eleştiriler alıyor (Kürtlere yakın kesiminden). Bazı Atatürkçüler de niye Atatürk yok (o da var halbuki) niye Anıtkabir yok diye TKP'yi topa tutuyor. Türkiye'de Atatürkçülükten halkı AKP falan soğutmadı. Bir versen üç isteyen, Anıtkabir'i türbe gibi gören böyle Atatürkçüler soğuttu. Hıdır Taflan
Solda edebiyat alanında bir duyarlılık ne yazık ki yok. Nice gerici yazar, nice gerici metin solda baştacı yapıldı, halen de yapılmakta. İki tane "radikal" laf eden kişinin yazdığı 3. sınıf romanlar, öyküler solcu sayılıyor. Bu bir hastalıktır ve sosyalistler bu hastalığa boğazlarına kadar batmıştır. Bunlar artık teşhir edilmelidir, tek tek detaylandırılarak anlatılması bir görevdir. Cengiz Kılıç
Bir yazarın siyasal olarak "sosyalist olması" yazdığı romanları "ilerici" yapmaz. Bir yazarın siyasal olarak sağcı olması da yazdıklarını "gerici" yapmaz. Önemli olan yazarın "edebiyat zeminindeki duruşu"dur. Balzac, Dostoyevski siyasal olarak birer gericidir, edebi olarak ise son derece ilericilerdir. Elif Şafak yarın ödp militanı olsa, yazdığı romanlar ilerici olmayacak.
Halkımız “sol”un peşinden bilgi eksikliğinden değil, “güven” eksikliğinden gitmiyor. Nebil Yılmaz
Korkut Boratav'a göre Badiou büyük düşünürmüş. Korkut hocada makropsi mi var? Kaan Arslanoğlu
11.10.2013 tarihinde bu gözler "Bir ekonomi kalemi olarak insan bedeni" ifadesini okudu. Okudu da şaştı mı; hayır? Ama onuruna dokundu, utandı, incindi... Nihat Ateş
Kör inanç yarışı yapılsa hangileri kazanır? İnsanlığın aya gittiğini bile kabul etmek istemeyenler mi, yoksa insanlığın ay örneğindeki türden ve daha başka çeşitte inançlarla ayakta durabildiğini inkar edenler mi? Hıdır Taflan
İnsan BU okuru ve yazarları ne kadar tok gözlüymüş böyle!!! Islık için ödül konar konmaz ıslıklar kesildi.
Reklamlara çıkan "komünist" sanatçıları ABD'de kurs gören "komünist" sanatçılara yeğlerim. Hıdır Taflan
Halkımız çağrı almaktan yorgun düştü. "Sol" halkımızı çağırmaktan yorgun düşmedi. Çağırmak yerine halkın yanına gitseler, yanında olmayı deneseler. Nebil Yılmaz
"Evrenin başka yerlerinde zeki varlıkların olduğunu gösteren en kesin kanıt şimdiye dek bizimle irtibata geçmemiş olmalarıdır." Bill Watterson
DUYURU: Ekim ayından itibaren her ay en iyi yorum veya ıslık gönderenler arasında çekeceğimiz kurada kazanan 3 kişiye 2'şer kitap hediye göndereceğiz. Ekim ayında kitaplar İTHAKİ yayınlarından. İnsan BU
Suriye'de UFO görülmüş... İnsanı tanımak için Dünya'da daha iyi bir yere gidemezlerdi doğrusu. Bravo. Nihat Ateş
İnsan Bu hem twitter'da hem facebook'da. İzleyici sayımızı artırmak için biraz gayret dostlar! Sonra haber çıkmış haberimiz olmadı, bildirmediniz falan diyorlar. Kaçar yol bırakmayalım :) İnsan Bu
Bu günlerde herkesi liberal olmakla eleştiren yeni yetme Atatürkçü Ufuk, yıllar önce Tansu Çiller'in özelleştirmeden sorumlu devlet Bakanı görevini icra edip, liberalizmin şahını yaparak, Atatürkçülüğün köküne kibrit suyu ekmiş olduğunu Söylemez. Smirnof
Tebadan yurttaşa, uşaklıktan bireye, dogmadan, Aydınlanmaya bir büyük insanlık yürüyüşü... Yoksa şeyhin, şıhın seni badeler de badeler... Nihat Ateş
Medya medya olalı böyle ilkesizlik görmedi. Şu Zülfü Livaneli'nin yaptığına bakın! Bir başka yazar işten atılınca o da Vatan'dan istifa etmiş. Oysa yazarlık prensipleri, görmezden gelmesini ve sırasını beklemesini gerektirirdi. Kaan Arslanoğlu
Tarihte kendi yaptığı devrimden kaçan ilk halk Kürtler mi? BM verilerine göre 150 bin Suriyeli Kürt, Kuzey Irak'a sığınmış! T. Yerli
30 Ağustos'un liberal sosyalistler için önemi samimiyetsiz barış çığlıklarının atıldığı 1 Eylül'den iki gün önce gelmesidir. Bağımsızlığa giden nice 30 Ağustos'lara. Hıdır Taflan
Cihadın en büyüğü zalim bir hükümranın yüzüne söylenmiş doğru bir sözdür. (Hadis) Taylan Kara
Televizyondaki her Selahattin Demirtaş ya da bir BDP'li söyleşisiyle sosyal medyadaki "aydınlar" bir garipleşiyor. Bir yalakalık bir yalakalık... BDP'nin Ufuk Uras, Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder'i milletvekili yapmasının ardından önümüzdeki seçimler için fark edilmek mi istiyorlar nedir? Nihat Ateş
Tek kanallı TVlerde herkesin aynı programı izlemesi “diktatörlük”tür. 711 kanallı TVlerde herkesin aynı programı izlemesi “özgürlük”tür. Taylan Kara
Ortalama insanın beyni bir temizlenme leğeni gibidir, devlet orada elini yüzünü yıkar. Taylan Kara
Dinleri bu derece inanılır kılan her ne kadar inkar etseler de evrim sürecinde günün insan modeline uygun söylemleridir. Osman Turna
Bugün Ramazan Bayramı. İnananların bayramı kutlu olsun. İnanmayanlara da iyi tatiller. Nebil Yılmaz
Snowden itirafları, WikiLeaks belgeleri falan ortaya dökülmüşken AKP hükümetinin "sırdaş polis veya ihbar kutusu" türünden polis devleti uygulamalarını eleştirmek için aydınımızın aklına hâlâ Stasi, KGB, Stalin falan gelmesi ne kadar acayip. Nihat Ateş
"Paramla rezil oldum" deyişinin en son örneği: Yandaşlar Times'a ilan vermişler. Tek kurtardıkları nokta şudur: Hiçbirinden beş kuruş çıkmamıştır. Devletin milletin paraları uluslararası faiz lobisine gitmiş. Hıdır Taflan
Yalancı yandaşın hikayesini bilir misiniz? "Darbe vaar" diye bağırmış, herkesi yardıma çağırmış. Gelenler bakmışlar ki darbe falan yok. Niye yaptın? Hiiiç, kandırdım... Böyle bir, iki, üç devam etmiş. Sonra gerçekten darbe olmuş. "Darbe vaaar" diye çığlıklar atmış yalancı yandaş. Kimse aldırmamış. Hıdır Taflan
Suriye tarafından "2 bin kaçakçı" sınıra dayanmış... Kaçak çay taşıyorlarmış Genelkurmay da angajman kurallarına uygun olarak bombalıyormuş. Çayını demli sevenler: Bu kış haliniz kötü. Nihat Ateş
Tayyip Erdoğan ve AKP'li yetkililer yılda 1500 kişinin öldüğü iş kazalarına hep "kader" demişler. Haziran Direnişi'ne neden "kader" demiyorlar da, altından olmadık şeyler çıkarmaya çalışıyorlar? Nerede kaldı inançları, tevekkülleri? Kaan Arslanoğlu
Twitter denen şey ne mi yapıyor? Derin insanlık hamurunu kağıttan daha fazla inceltip talaş böreğinin kavruk yufkası gibi saydamlaştırıyor, rüzgarda uçuşturuyor. Yoksa derin falan değil miymiş insanlık hamuru, aslı astarı bu muymuş? Biden Yersiz
Bazı insanların siyaseten "doğruyu" seçmeleri onların daha zeki olmalarından değil, karakterlerinin daha düzgün veya uygun olmasından kaynaklanıyor. Sosyalistler çok güçlü siyasi düşmanlarından daha zeki olmadıkları için kaybediyorlar: İnsanlığın lanetli açmazı. Sosyalistlerin aklı ve bilimi daha fazla kullanmaları gerekiyor. Fakat doğal bakımdan o düzeyde değiller ki, bunu nasıl yapacaklar? Çok zor problem :(
Eskiden “Kendine Müslümanlar” vardı. Artık “kendine solcular” da var. Nebil Yılmaz
Dil zekasının gelişimi sanata yaramıştır, iletişime değil. Katıksız iletişim hareket ve mimiklerle, hatta anlamsız seslerle daha iyi gerçekleşir. Gerisi insanın kendisine ve başkalarına sıktığı palavralar, eksik aktarımlar, düşünce hızını yakalayamayan kekelemelerdir. Sibel Küçükoğlu
84 yaşındayım, böyle sorumsuz devlet görmedim. Kızım lokantada yemek yerken gazdan boğulmamak için buzdolabına girmiş. Devlet niye her vatandaşa gaz maskesi vermiyor? Kadriye Arslanoğlu
Bir zamanlar Hıristiyan FALANJİST faşistler vardı. Şimdi Amerikancı sözde Müslüman YALANŞİST faşistler çıktı ortaya. Hıdır Taflan
Dünyada "Sovyetler Birliği Sonrası" dönemin de sonrasına gelmiş bulunuyoruz... Nihat Ateş
Bir akrabam özel hastaneye yattı. Bir nedenle hastaneyi bakanlığa şikayet etmek istemiş. Fakat hastane Sağlık Bakanınınmış! İlknur Arslanoğlu
LİCE ruhu GEZİ ruhunu uçurur. Tamam Lice de dirensin de, neye? Savaş'a mı, barışa mı? Barış sürecine mi, ABD'ye mi, AKP'ye mi, Gezi'ye mi? Diren demek kolay, halka mı, düşmana mı? Hıdır Taflan
ARTIK Twitter'dayız:@insan_bu
Sola yıllarca nasıl solculuk yapılacağı üzerine akıl hocalığı yapan sağcılar panik içindeymiş. Sağ nasıl adam edilir, diyerek solcu arıyormuş. İlgilenenler varsa ilgilerine... Nihat Ateş
Hep bize söylendi, şimdi bizim onlara söyleme zamanımız geldi: Türk sağı, çok halktan kopuksun be... Nihat Ateş
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir başbakan göremezler. "Recep Tayyip Erdoğan" (16.06.2013 Kazlıçeşme miting konuşmasından) Ne göremezlermiş? -Böyle başbakan -Nerede göremezlermiş? -Dünyanın hiçbir yerinde. Gezi olaylarına niye bu kadar şiddetle saldırı olduğu anlaşıldı. Çünkü dünyada hiçbir yerde göremeyeceğimiz başbakana sahibiz. -Kendi söyledi. Nebil Yılmaz
Büyük koyunu bozmaya, haydi halkın tarihini yazmaya.
Halk orantısız zeka ve cesaret kullanıyor ama, iktidar da orantısız yalan fışkırtıyor. Kaan Arslanoğlu
Çapulcu halk orantısız zekâ kullanıyor. Osman Turna
MOSSAD şefi Ankara'ya geldi. Adam Ankara'ya gide gele yol eylemiş... AKP ve takımı ülkedeki kalkışmadan İsrail'in mutluluk duyacağını söylüyor. Afiyet olsun... Nihat Ateş
Başbakanımız sayesinde HAYALDİ GERÇEK OLDU. Üç büyük takımın taraftarı Gezi Direnişi'nde örnek biçimde birlikte hareket ediyor. Teşekkürler Başbakanım. Kaan Arslanoğlu
Adanalı direnişçilerin talepleri farklıymış. Gazın biberi az geliyormuş. Bir de son kullanma tarihi geçmiş, bayat biber kullanıyormuş polis.
Ana sloganımız çöktü. Yeni slogan aranıyor. Yavaş düzgündür, düzgünü kim ne yapsın, gibi. Öneriler beklenir. Kaan Arslanoğlu
RTE, yüzde elliyi zor tutuyoruz demiş? Kalkışmacılar da pek korktu sanki! Biz yine de bir hatırlatalım: "Türk sağı 12 Eylül'den bu yana bir çıkar ortaklığı çetesidir... Çıkarı bitince koalisyon da biter." Hacı'ya yine tarih dersi. Nihat Ateş
Kediyi köşeye sıkıştırmayacaktı Diktatör. Yılanı uyandırmayacaktı! Hıdır Taflan
Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı'ndaki ağaçların ve alanın korunması için mücadele eden insanlara, tarihi, özellikle Taksim'in tarihini iyi öğrenmelerini salık vermiş; verdikten sonra da 3. köprünün adı "Yavuz Sultan Selim" konmuş. İyi anlayana bundan iyi tarih dersi olabilir mi? Nihat Ateş
Cenk Gündoğdu, genç şair arkadaşımız, 2013 Metin Altıok Şiir Ödülü'nü kazandı. ISSIZ adlı kitabıyla. Kutluyorum. Kaan Arslanoğlu
Suriye'de öldürdüğü insanın kalbini yiyen Ebu Sakkar "Alevileri kılıçtan geçirin, kalplerini söküp onlara yedirin" çağrısı yapmış yine. Aklıma 1780'de Cezzar yönetimindeki Yeniçerilerin Lübnan'da esir aldıkları insanlara insan eti yedirmesi geldi. Osmanlı paşası Ahmet'e, Akka ve Şam'da Cezzar yani kasap adı takılmıştı. Bugün Yeni-Osmanlıların eskisinden bir farkı yok anlayacağınız. Nihat Ateş
İnsanbu'yu 48 saat kesintiye uğratan bay Server Eror ve ailesinin yaptığı doğru değil. Ama siz asıl Haker Atak ve sülalesinden korkun. Hıdır Taflan
AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Esad-Erdoğan benzerliği kurması karşısında: "Başbakanımızı bir katile benzetmesi adama cinayet işletir" demiş... Eee ne oldu? Kılıçdaroğlu yanlış mı söylemiş yani? Nihat Ateş
“10 adımda mutluluk” kitaplarından, TV programlarından, renkli gazete köşeciklerinden, iyi haller, nazik tutumlar, içe yolculuklar öğreniliyor, maddi olanaklar ölçüsünde oyuncaklar alınıyor, başkaları kandırılıyor. Ancak, kimse kendisini kandıramıyor. O kahrolası boşluk bir türlü dolmuyor. Sibel Küçükoğlu
Sol budur. Bu mudur? Aldım verdim ben seni "diğer sol" yendim... Eleştiriler gelir: geçmiş, külliyat, terminoloji atışmaları.. Selüloz israfı. Sonuç: Peki sen beni yendin abi. Osman Turna
Kötü beslenmeden, kötü yaşamadan damarlar tıkanmakla kalmıyor, lime lime dökülüyor. İnsanların bir bölümü böcekler gibi açık dolaşıma geçmiş. Kardiyologlar stent takacak, by-pass yapacak damar bulamazsa acile yetiştirilsen ne fayda. İlknur Arslanoğlu
10 yıldır kadına, sağlıkçılara, öğrencilere, öğretmenlere yönelik hükümet politikaları yüzünden binlerce insan öldü. Ama "savaşta olmayan" bu ülkenin dış siyaseti yüzünden 10 yıldır kaç insan öldü bilen var mı? Nihat Ateş
Öcalan TECE'nin ağzıyla konuşmaktadır! BDP, TECE'nin ağzıyla konuşmaktadır. Hıdır Taflan
"Kölelik artık yok" mu dediniz? Peki sabah akşam bilumum toplu taşıma araçlarını balık istifi dolduran veya kendilerini paralayarak aldıkları arabalarının içinde somurtan beyaz yakalı, soluk benizli bu insanlar kim? Sibel Küçükoğlu
Güzel sanatlar fakültesinde öğrencilerin yaptığı Deniz'in heykeli fakülte yönetimince gece gizlice kaçırılmış. Başbakanın bu ülkede bir heykele nasıl "ucube" diyebildiğini şimdi anladınız mı? Nihat Ateş
"Tıp Bu Değil" projesine hangi sol parti sahip çıkarsa, onu destekleriz, "tarikatı" hemen kapatırız. Yoksa "haşhaşiliğe" devam. Kaan Arslanoğlu
O çok yüzlere nakil de başladığında neler olacak kim bilir? Yoksa ona hiç gerek kalmıyor mu? Nihat Ateş
Yüzsüzlük çağında ne çok yüzümüz var! Sibel Küçükoğlu
Bu yazıdan 'solcuların' tıpta 'oligarşiye' teslim olduklarını anladım. Oligarşi lafı siyasette bana uzak bir sözcük. Fakat buraya iyi oturmuş. Bence bu yazıları durdurun:) Başka konulara girdiğimizde bilemiyorum neler çıkar. Ben solcu kalmak istiyorum. Dr.No
Barış geldi mi? Kim ne için savaşıyor? Sömürü bitiyor mu? Olanda anlaşamayan insan olacakta anlaşabilir mi? Geçmişi ve günceli o kadar farklı yorumlayan var ki. Bu insanların ulaşmak istedikleri cennet tanımları aynı bile olsa (ki değil), ulaşmak için yürüyecekleri yollar aynı değil. Solun işi zor! Nebil Yılmaz
Başbakan milli içkimizin ayran olduğunu ilan ettiğine göre, bu eyyamcı millet rakıyı ayranla içmeye başlayacaktır. Ha, bir de, bizim milli içkimiz kımız değil miydi, o da alkollüdür?? Nihat Ateş
PKK'nın TC ile kavgasında 40 binden fazla insan öldü. Şimdi de diyorlar ki, Öcalan büyük ve güçlü bir TC için barış yapıyor. Bu kadar insan eğlence için mi öldü, yoksa toptan ar damarımız mı çatlamış, bilen biri açıklasın. Hıdır Taflan
Halk sağlığı koluna ve koruyucu hekimliğe hiç olmadığı kadar gereksinim var. Bir yandan bilinen ve bilinmeyen binlerce zehre maruz kalmamız, öte yandan bunu hiç dikkate almaksızın gelen her hastaya bilinen hastalıklardan birinin tanısını koyan tıbbın zavallılığı. Ne büyük çelişki. İlknur Arslanoğlu
İnsan, kendi günlük hayatına müdahale edip tüketim toplumunun dar kalıplarından çıkamadığı sürece bu sistemce kıskıvrak yakalanmaya devam edecektir. Makul yaşam biçiminde ekstra tüketim olmamalıdır. Azla yetinme erdemini yaymak gerekir. Yoksa böcek gibi debelenip durulur... Aynur Özcan
Siz sormaya devam edin, cevap vermeyeceklerdir. Hülyalarından bir dünya yaratmışlar kendilerine, çok mutlular. Siz de öyle haberler okuyun, mutlu olun. (Sağlıkta sanal grev ve sol basında ele alınışı üstüne bir okur yorumu.)
Kürt sorunu çözüldükten sonra Türk sorununa da el atmak gerek. Bencil yaşam tarzı, çıkar için saf değiştirme, örgütlenme bilinçsizliği gibi konulardan soruna girebiliriz. Akil insana da gerek yok bu süreçte. Barış Yürük
Barış istiyor muyum? Evet dünyada ve Türkiye'de istiyorum. Ama kapitalizmle barışmak istemiyorum, ömür boyu küs kalacağım. Kapitalizmle, emperyalizmle barışık bir siyaset, felsefe, sanat, örgütlülük veya eylem barışı olanaksız kılar. Can Ertan
O. Pamuk, "Yazar olmak istedim, çünkü tek başıma odada oturmak istedim" demiş. Hâlâ odada tek başına oturuyorsun, ama bir türlü yazar olamadın. Nihat Ateş
Bedri Baykam'ın boş çerçevesini Ülker'in patronu satın almış. O çerçeve boş değil ki, kendi kafasının içini çizmiş Baykam. Cumhuriyet'i sermayeye teslim eden akılları... Kaan Arslanoğlu
Fanatizm sadece futbolda değil, hayatın her alanında karşımıza dikiliyor. İnsanlar eskiden sadece görüşlerine sahip çıkarlardı. Şimdi, akıl yürütürken yaptıkları hatalara da sahip çıkıyorlar. Nebil Yılmaz
Türkiye'de anti-faşist olmak çok kolay. O kadar bol faşist var ki, bunlardan biri ötekine karşıysa anti-faşist oluveriyor. Hıdır Taflan
İnsandaki akıl kıtlığı zekâ bölmeleri arasındaki akışkanlık yetersizliğinden doğuyor. Günümüz tıbbının akıl bunalımı da, matematik, fizik, kimya, sosyoloji, psikoloji gibi en temel bilimlerin günlük uygulamada unutulmasından kaynaklanıyor. İlknur Arslanoğlu
Akil Adamlar malumun ilanıdır; seçim sandığından her zaman Boğaziçi'nin tuzu kuruları çıkar,seçim sonrasında da, milletin iradesi tecelli etmiştir nutukları atılır. Mutluhan İzmir
Takım taraftarlığı sadece göstergelerden teki. Solcular gerçek hayatta, yaşadıkları her saatte solculaşabildiklerinde sol yükselişe geçecektir ancak. Hıdır Taflan
Kelimelerin arka arkaya dizilişine bakın... Ne kadar duygusal ve akıl dolu! Yine bir yerine kulp takar bu insanlar! Nebil Yılmaz
Kürt patronun yanındaki Türk işçiden, Türk patronun yanındaki Kürt işçiden yana olmak. Emek ekseninde barışı, esenliği, mutluluğu aramak; sosyalizmi ortak kimlik kılmak uygun olmaz mı. Can Ertan
İktidar kirlidir. Her ne isim altında olursa olsun. Osman Turna
Sol siyasetler arasındaki keskin çizgileri kaldırmak lazım. İlknur Arslanoğlu
Kandil Dağı uzun yıllardır ABD himayesinde. Bunu görmeyen sosyalistlerin anti-emperyalistliği komiktir. Sedat h.
Birisi bir yazı yazsa, ölümsüzlüğün sırrını açıklasa, okuyan millet buna bakmaz, o yazıda kendi fikirlerine aykırı bir şey bulur, onun kavgasına tutuşur. Hıdır Taflan
Akil adamlar listesini görünce... Akil adamlar listesi yapacak akil adamlar gerek, diyor insan... Can Ertan
Ben, okuyarak, tartışarak olumlu yönde veya nesnelliğe doğru fikir değiştiren bir kişiye rastlamadım daha. Yazma, tartışma gayretlerimiz görev icabı bir bakıma. Taylan Kara
Kürtler Türk sorununu çözdü. Nedim Yılmaz
Madem müzakere halindeyiz... trafik canavarı ile bir müzakere başlatılacak mı... trafik canavarının nerede ikamet ettiği bulunup bir heyet de oraya gitse.... Trafik canavarının mektubu ulaklarca halkımıza ulaşsa... okusak, duygulansak... analar ağlamasa... Can Ertan
Ata Soyer'i kaybettik. Militan hekim hareketinin sıcak dönemlerinin önderiydi. Herkesin başı sağ olsun. İlknur Arslanoğlu
Dünyanın en bilgili hastaları ülkemizde olacak, akademik faaliyet muayenehanelerde devam ediyor. Mutluhan İzmir
Kürt sorunu çözülürse birçok sosyalist, sosyalistlik yapmak zorunda kalabilir mi? Kaan Arslanoğlu
Madem bu kadar basitti, biz bunca katliamı niye yedik? Hıdır Taflan
Tıp tüm dünyada komplolar üstünden yürüyorsa, bunu ortaya koymak mı komploculuk? Ahmet Aydın
Oğlum, İstanbul’un profesörleri çok güçlüdür. Allem ederler kalem ederler, hükümete sızarlar, dediklerini yaptırırlar. Dr. Fevzi Aybers-1980 (Dr. Orhan Aybers’in babası)
Üniversite muayenehanecileri ne kadar güçlüymüş böyle. Sedat Ergin’e 11 bölümlük Brezilya dizisi yazdırmışlar. Ali Rıza Üçer
Sedat Ergin’in bahsettiği bu “değerli öğretim üyelerimiz” gelecek kuşaklara nasıl bir hekimlik kültürü geçirecekler acaba ? İlknur Arslanoğlu
İlaç lobicilerinin canına okuyan Metin Münir’i Milliyet’ten kovduranlarla, Sedat Ergin’e o yazıları yazdıranlar aynı çevreler bence. Hıdır Taflan
“Tıp Bu Değil”le Redhack gibi çok radikal bir yerdesiniz, hekimlerin halka ihanetini açıklıyorsunuz, risk altındasınız. Çok devrimci bir siyaset yapıyorsunuz, ne olur söyleminizi sulandırmayın. Cumhur Akpınar
Gelenek olsun, Tıp Bayramı’nda her doktor daha önce kavga ettiği bir hastasıyla barışsın. İlknur Arslanoğlu
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210161
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.