Vasat Edebiyatı 101- Okur üzerine sesli düşünceler

Vasat Edebiyatı 101- Okur üzerine sesli düşünceler

Ben buradayım ey okuyucu, ya sen nerdesin?

Oğuz Atay

Biraz bilinçlen, daha duyarlı oku diye saatlerce saçma sapan kitaplar okuyorum, senin o saçma kitapları okuyup “başyapıt” diye haykırmaman için. Senin estetik duyarlılığın gelişsin diye saatlerce, her yerden beynine pompalanan abuk subuk kitapları eleştiren yazılar yazıyorum. Bunun için para almıyorum, bunu yapmak bana şöhret sağlamıyor, bundan hiçbir çıkarım yok; tersine bir yazı için günlerce uğraşıyor; o yazı çarpıcı, iddiaları tutarlı ve sağlam olsun diye o beşinci sınıf saçma kitapları saatlerimi vererek okuyorum. Okumam ve yazmam gereken yeterince yazı, yapmam gereken fazlasıyla iş varken ben bu işlere saatlerimi, günlerimi veriyorum. Senin “bilinç sağlığı”nı ve “estetik anlayışı”nı kendime sorun ediyorum. Seni hiç görmediğim halde, seni hiç görmeyeceğim halde, senden ve bilincinden sorumlu olduğumu düşünerek; insanlığın binlerce yıllık kültürel mirasında bir nokta bile olmadığımı bilsem de bu mirası aktarmak ve ilerletmek gerektiğinin bilinciyle…

 Aslında bu sorunun hiç sorulmaması gerektiğini biliyorum. Biliyorum ki bu işi yüklenenler böyle sorular sormamalı. Geçmişte bu işi kendilerine iş edinenler hiçbir karşılık beklemeden uğraştılar, büyük bir kısmı on yıllarca acı çektiler, hapis yattılar, sürgünlerde öldüler. Biliyorum  ki bu işi kendine iş edinenler, yüzlerini hiç görmedikleri, adlarını bilmedikleri, o sırada daha doğmamış insanlar için yaparlar işlerini. Biliyorum ki kendileri için endişelendiklerin, sorumluluklarını duydukların seni bir kaşık suda boğabilir, yakabilir, linç edebilir. Biliyorum ki bu işi kendilerine görev edinenlerin en şanslıları, en iyi şartlarda en fazla bir sessizlikle karşılaşır; sıklıkla ise acı, ölüm, sürgün, hapis… Bütün bunlar gözönüne alındığında geçmişte bu yolun yolcularının yaşadıkları karşısında bu yakınma, ancak şımarık bir ukalalıktır. Geçmişte olanların yanında, bu serzeniş bir hiç sayılır.

Bunların hepsini biliyorum. Ama yine de, yine de  şu soruyu –kendimi de o okuyucuların içine katarak- kafamdan atamıyorum:

Ben buradayım ey okuyucu, ya sen nerdesin?

Ben soruyor olsam da kendim için sormuyorum bu soruyu: sessizlikle infaz edilmiş yazı emektarları, sorumluluk duygusunun tetiklediği onca emekle yazılan eleştiri metinleri hepimize soruyor.

Herkes yerinde ey okuyucu, ya sen nerdesin?

                                                                                                            Taylan Kara

                                                                                                taylankara111@gmail.com

 

Facebook
yorumlar ... ( 21 )
08-05-2014
08-05-2014 12:34 (1)
Yokum...
09-05-2014 08:15 (2)
Buradayım...
09-05-2014 23:43 (3)
Böyle bir soruyu bu şekilde sormanız, okuyucuyu hiç anlamadığınızı / anlayamadığınızı gösteriyor, bence... üslubunuz ise yaptığınız işi (!) severek değil sanki takıntılı bir vazife-sorumluluk duygusuyla yaptığınızı düşündürüyor... kimse kendini anla(ya)mayanların / sev(e)meyenlerin yanında olmaz /olmayı istemez ki... yani, genellikle... HM
11-05-2014 09:13 (4)
Okuyucuyu anlamayan değil, anlayan bir yazı bu. Okurların büyük çoğunluğundaki düzeysizliğe karşı inatla mücadele veren bir insanın seslenişi. Bu düzeysizliğe teslim olmamak, onunla savaşmak gerekir. Tabii, akılla, bilgiyle, emekle. Okurdaki bu düzeysizliğe teslim olursak toplumdaki düzeysizliğe de teslim oluruz. Bugünkü gibi. Düzeysiz iktidarımızı, düzeysiz muhalefetimizi, düzeysiz solumuzu ve onların arkasındaki düzeysiz kitleleri düşünün. Gerçek aydının işi zordur, her dönem kendisindeki dahil her yandaki düzeysizliğe karşı mücadeleyle geçer ömrü. Kaan A.
11-05-2014 16:10 (5)
Sevgi ve empati içermeyen; sevgisinden ve duyarlılığından çok, ötekileştirme ve kızgınlık duygusunu aktararak yapılacak bir mücadelenin, -ister edebiyat ister bilim isterse siyaset alanında olsun- başarılı olma olasılığı olacağını düşünemiyorum (zorlama, baskı, şiddet vb yöntemleri hiç dahil etmiyoruz elbet)... HM
11-05-2014 22:26 (6)
okuyucuyu sevmek nedir? "okuyucu çok iyidir" demek okuru sevmek midir? Aziz Nesin türk halkını son derece ağır eleştirirken onu sevmiyor muydu? konu başarı ise elbette okuyucuya aslansın kaplansın diyenler, halkımız çok iyidir başarılı olur. türk sağı sürekli bunu yapmıyor mu. elif şafak bir röportajında türk okuyucusunun çok sağduyulu ve iyi olduğunu söylüyordu. elif şafak sizce bu halkı ve okuyucuyu seviyor mu? gerçek sevgi, sevdiğindeki eksikliği de söyleyebilmeyi gerektirir. bu açıdan bu yazıyı bir sevgisizlik olarak anlamadım. bence t.kara okuyucusunu fazlasıyla seviyor. canan
11-05-2014 22:27 (7)
Küçümsemek,alay etmek,özellikle de reddetmek yetersizlik ve bilgisizlik göstergesi değilmiş de erdemmiş gibi sunuluyor.Çoğunluk her zaman "vasat"ın peşinden gitmiştir,gidecektir.Bunu sürekli tekrar etmenin dünyaya bir faydası yoktur.Yeni bir keşif de değildir."Okuyucu neredesin" serzenişi de yazar tevazusundan uzaktır.Hatta kibirliliktir.Siz eserinizi veriniz.Sonrasını "okuyucu"ya bırakınız.Zorla mı okutacaksınız?Ayrıca okunmamakla gurur duyuyor olmalısınız.Çünkü bu sitemler ancak o koşulda mümkündür."Benim eserim mükemmel ama kimse anlamıyor." diyebilmek için...Yeraltından yazın,yakınmayın.MB
11-05-2014 22:43 (8)
MB adlı yorumcu güzel sözler ediyor, doğru sözler... Ama hiç bu doğruyu sindirmediği gibi bir izlenim veriyor. Ötekileştirmeden bahsediyor, bu bir kalıp, yazarı ötekileştiriyor. Anlamaktan ve empatiden bahsediyor, bu da güzel bir kalıp, ama yazarın niyetini anlamak için en ufak gayreti yok. Kibiri eleştiriyor, ama yazıda kibir yok, ona sataşmada kibir var. Akrep gibisin kardeşim, diyen Nazım da sıradan solcuya göre kibirliydi, ama halk için çoğu onun yaptığının yüzde birini yapmazdı. TK'nın yazısı 20 yılın emeğine dayanıyor, onu eleştiren üç dakikada bitiriyor işi, birkaç beylik kalıpla. K. A.
12-05-2014 13:07 (9)
Yıllarını kibirini şişirerek geçirmekle, kendini eğitmek ve zamanla bilebileceklerinin sınırlarını görerek tevazu sahibi olmak arasında belirgin fark vardır. "Ben sizin için iyi olanı bilirim, şu kitapları okumayın, şunları okuyun" diyebilmek için nereden vahiy aldığınızı merak ediyorum. Ne kadar yıl çalıştığınızı ortaya koymanız dayatmacı fikirlerinizi haklı çıkarmaz. "Başkalarının yaptığı kötü şeyler değil, senin yaptıkların ilgilendirsin seni. Gençliğimden beri bilirim ki insan başkalarındaki kötülükleri görerek iyi olmaz" (Oğuz Atay'dan bir başka alıntı)... MB
12-05-2014 13:07 (10)
-Bu yazıdaki “işi” yapan kişinin “bu yetkiye nereden sahip olduğu” tartışmasını bence geçmeli: takılırsak bu “işi” ne yapan olur ne de yapmayan. Bence herkes yapmalı, yapsın. Kolay değil, o yüzden çok fazla kişi yapmayacaktır maalesef; bu nedenle çok fazla “enformatik kir” olmayacaktır. -“Estetik beğeni değişkendir, özneldir”: bu ifadeye katılamam. Birey kişiliğini korumak için elbette fikirlerine dört elle sarılabilir ve yukarıdaki “işi” yapanın iddialarına çok sert karşı çıkabilir; aynı anda “nesnelim” de diyebilir. Beğeni oya da sunulamaz.ÖE
12-05-2014 13:07 (11)
-Eserin değeri estetik beğeniye sunularak belirlenemez. -Sırf kolay tekrarlanabildiği için asıl eserden sonrakiler “çalıntı” olarak adlandırılabileceği gibi, bu “hırsızlığı” yüzlerce kez yapan uzunca bir eser değerli bulunabilir: “alıntı” tam olarak ne demektir? Neden saygın olduğu düşünülür? -Tarih toptan piyasadır zaten: tarihi anlayamayan cahil sürülere yüceltebilecekleri psödo-ilahlar vermek süreci olarak akar. Anlayabilenler ise sürünün dışındadır ve onlar kendi aralarında zamanın akışı içinde sadece mektuplaşmaktadır (geçmişten geleceğe).ÖE
12-05-2014 13:07 (12)
-İçerik ve biçim tartışması: geçen yüzyılın el üstünde tutulan eserlerinin pek çoğu tarihin çözümlemesi, yoğun kitap okuma ve sonrasında oluşan birikim, bu birikimin zayıf bir kurgu içine yedirilmesi, bilimsel eserden farklı olarak eserin sonunda kaynakların verilmeden gizli tutulması iskeletine sahiptir. -1900 sonrası: genelde içeriğin bir kenara atılarak biçimin öne çıkarıldığı, bunun değerli olarak görüldüğü dönem. Şöyle denilmektedir: artık yeni kurgu veya içerik oluşturulamaz. Bu Mozart’ın dirilmesi sonucu kendi tarzında yeni bir eser veremeyeceğini iddia etmektir.ÖE
12-05-2014 13:08 (13)
-Eserin estetik beğeniye bırakılması, bireyselliğin övülmesi ile koşut gider: bireyin ne kadar birey olduğuna aldırılmaz. Demokrasi, insan hakları işe bulaştırılır. -Sanat zoraki bir şey değildir ki! Sanatın deneyimlenmesinde ilerlemiş bir birey zaten eserin yaratıcısı ile aşağı yukarı aynı oranda emek sarfetmiştir, aynı değere sahiptir. Zaman içinde kitaplar aracılığı ile mektuplaşma budur.ÖE
12-05-2014 13:08 (14)
-Sahteci paragöz yazarın ne olduğunun ortaya koyulması tamam da, birisi çıkar da Paulo Coelho, Dan Brown, Garcia-Marquez, Turgenyev, Hesse’ye de sert eleştiri getirir, bunları okumanın zaman kaybı olduğunu ileri sürerse ne yapacağız? Listeyi öyle uzatabilirim ki. Madalyonun sanırım üçüncü yüzü bu: “skalaya” koymak derdi! Denebilir ki üsttekilerden birisi filan yazardan “gene de” daha dürüst ve değerli vb… 100 üzerinden puan almak: süper kapitalist yarış, başarının övülmesi, bitmeyen bela: “muhafazakârlık”!ÖE
12-05-2014 13:08 (15)
Değerli MB, bu yazıda ne küçümseme, ne alay ne de iddia ettiğiniz kibirlilik var; sadece ama sadece sorumluluk duygusunun getirdiği bir yakınma var. okuyucunun da sorumlulukları olduğunu hatırlatmak neden kibirliliktir? üstelik bu "okuyucu" grubuna kendimi de dahil ettiğim halde "kibirlilik" suçlamasının haksızlık olduğunu düşünüyorum. değerli HB, Saptamanız doğru, bunu bir "görev duygusu" ile yapıyorum. çünkü bu son derece sevimsiz ancak birisinin yapması gereken bir iş. ama yapılmıyor. Ahmet Altanı eleştirmek için kitaplarını birkaç kez okuma işi sevilerek nasıl yapılabilir ki? T.Kara
12-05-2014 13:08 (16)
Değerli HM ve MB, benim esas işim eleştirmenlik değil. bu ülkede onlarca eleştirmen var. İşleri kitap eleştirmek olan, bunun için maaş alan tam zamanlı onlarca eleştirmen. onların yapması gereken ama yapmadığı bir işi yapmaya çalışıyorum. çünkü topluma karşı görevlerini yapmadıklarını düşünüyorum. eğer onlar bu işi yapsalardı ahmet altan perihan mağden elif şafak milyonlarca satmazdı. bunun tatsız, sıkıcı bir iş olduğunu ifade etmem, beni bu topluma karşı "sevgisiz" mi yapıyor. bu durumumdan çıkarımınız sadece benim "kibirli ve takıntılı olduğum"dan mı ibaret olmalıdır? saygılarımla t. kara
13-05-2014 10:44 (17)
Daha önceki yazışmalarımızdaki mesafe ve nezaketinizden bir tür "yapay zeka" olduğunuz izlenimine kapılmıştım. Duygularınız olduğunu görünce sevindim :) İnsan bu değil mi zaten? Bana göre bu "ben buradayım" isyanı kibir mibir değil düpedüz insaniyet. Öteki tür öznesi hep alıntılar olan metinleri korkakça ve kibirli bulmuşumdur ki eleştirilerde mebzul miktarda rastlanıyor. Unutmadan, çevre koşullarım yüzünden iç dünyamdan çok uzağa savrulduğumdan "Uzak Yıldız" bir süre inkıtaya uğradı, yoksa okunmadığından değil. Sevgiler YÜ
13-05-2014 19:56 (18)
Sizi çok okunanlar neden ilgilendiriyor. Bahsettiğiniz sığ yazarları okumayan okur kitlesine sahipsiniz. O yazarları ojuyanlar da sizi okumayacak. İyi ki okumuyoruz hazzından çıkıp bizim okumadığımız önereceğiniz kitapları sıralasanız. Ötelere baksak. Gerilere değil. Neredeyse çok satanları kıskandığınızı düşündürüyorsunuz.
13-05-2014 21:22 (19)
Yazılarınızdaki emek ve yaratıcılık kaliteli okuyucuların takdirini kazanacaktır eminim ancak pek çok Ahmet Altan ve Elif şafak okuyucusu sizin yazılarınızdan hiç haberdar olmayacaktır. ''Edebiyatçı'' geçinenler de buna dahil. İşi eleştirmenlik olup da yazılarınızı okuyan olursa belki biraz utanır. Topluma karşı biraz olsun sorumluluk duyarlar umarım. Bizim toplumun en yaygın hastalığı -mış gibi yapmaktır. Onlar da eleştirirmiş gibi yapıp para kazanıyorlar. Bundan hiç rahatsızlık duymadan elbette.Gazetecilerin pek çoğu da onlar gibi değil mi? Utanmadan bir de çıkıp alçaklıktan söz ediyorlar.RL
13-05-2014 22:29 (20)
-A.Altanın, E.Şafakın, P.Mağdenin çok okunması bir "halk sağlığı sorunu"dur. bunu sorunlaştırmak ve bu "estetik zehirlenme"ye karşı durmak bir görevdir. çünkü estetik beğenisi bu tür kitaplarla şekillenen bir toplum, duyarlılığını ve farkındalığını yitirir. bu nedenle bu kitapları özellikle tercih ediyorum. -"çok satanları kıskanmak" eleştirisine karşı sadece susabilirim. buna yanıt vermek, şimdiye kadar yazdıklarımı inkar etmek olur. buna siz karar verin. -kitap önerileri konusunda ise haklısınız. "ne okunmamalı" işine "ne okunmalı" işinden daha çok ağırlık verdiğimin farkındayım. t.kara
13-05-2014 23:10 (21)
T.K nın çok satanları kıskandığını iddia etmek, onun kitaplarından ve yazdıklarından hiçbir şey anlamamaktır. Asgari bir anlama yetisi olan kişi, eğer kötü niyetli değilse TK nın çabasındaki yüksek sorumluluk duygusunu anlar. Eleştirelim tamam, ama biraz da insaf. canan
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211509
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.