SOL’un sanatı fena halde sağa çekiyor dostlar

SOL’da yazarken bir şeyi hissederdim. Bu çevrede sanat konusunda bir dik duruş, bir sağlamlık kendini hemen gösteriyor, ne ki rahatsız edici bir cereyan da ara ara insanın sırtına, ensesine vuruyor, bayağı bir ürpertiyor. Piyasacı, liberal bir cereyan; sağıma bakardım, soluma bakardım nerede bir açık kapı-pencere unutulmuş, nerede tıkayamadığımız bir delik?

Sonra yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı rüzgarın kaynakları. “Sanatçılar Girişimi” örneğin. O zaman soL-Kültür’ü çıkarıyoruz, işin tam ortasındayım, ne böyle bir girişimin seyri önceden duyuruldu bize,  ne sonrasında bir davet aldım. Bir telefon, mail, haber… Hayır! Halbuki içinde partili, parti dostu sanatçılar da var. Saygı duyduğum birçok insan ayrıca. Tabii pek saygı duymadığım piyasacı, paracı bir yığın tip daha. Davet alsam katılmazdım. Ama müneccim miydiler, soL’un kültür bölümüne bir haber dahi niye vermediler? Belli ki bizi ya sanatçı görmemişlerdi ya da girişimci.

Sonra şu Leyla Erbil aşkını bir türlü anlayamadım. Evet, Leyla Erbil değerli bir romancı. Siyasi duruşu da sağlam. Fakat romanları vasatın biraz üstü, o kadar. Hadi bu benim öznel görüşümdür. Romancılığı bizim sosyalistler olarak çok mu arkasında duracağımız bir romancılıktır? İşte orada nesnel ölçütler söz konusu. Erbil’de belirgin bir liberal damar göze çarpıyor. Hayata “özgürlükler” açısından bakması, Freudculuğu, etnisiteye aşırı vurgusu, mücadeleye ve örgüte proleter ruha uzak yaklaşımı, mücadele eden insanın veya ezilen yoksul insanın ana temanın dışında tutulması vb. Böyle birçok madde sıralanabilir. Dil ve tekniğe girmeyeceğim, usta işidir, ama orada da ciddi ideolojik sorunlar bulunuyor. Bizim Nâzım çevresi, ne bulur da sever bu romancılığı, bende soru işareti olarak durmaktadır.

SOL KİTAP oldu liberal yuvası

 Olumsuzluk bununla kalmadı. Ahmet Cemal, Faruk Duman ve birkaç başkası… Eni konu liberal yazarlar bir komünist partinin yayın organına hakim gözüküyor. En azından buradan öyle gözüküyor. “Liberal yazarlar bir sol kitle gazetesinde yazmasın” diye bir dayatmam yok. Yazılarımı izleyenler, benimle konuşanlar az çok bilir, yazarlarda görüş çeşitliliğini başkaları engellemeye kalkar, ben savunurdum.

Ama burada bir tarafgirlik, bir dengesizlik ayyuka çıkmış durumda. Sorsanız, hayır bir denge güdüyoruz, diyeceklerdir. Denge güdüyoruz lafı çok tehlikelidir, bu söylendiği anda bizim gibiler sopa yemeye başlar.

Ahmet Cemal, Faruk Duman gibiler yanında bizim gibiler de yazsın demek isterim içtenlikle, ama bu olmaz. Onların girdiği yerde bizim gibiler barınamaz. Zaten onların girmesi için önceden bir mıntıka temizliği yapılır, zararlı unsurlar uzaklaştırılır. Çok örneğini gördüm, yeni bir şey değil.

Ahmet Cemal değerli bir çevirmen, saygın bir edebiyat insanıdır. Sağlam durur o da Erbil gibi. Ama bir liberal ne kadar sağlam durabilirse o kadar işte. Kaç yıldır Cumhuriyet’te yazar, bazen okurum yazılarını. Etliye sütlüye karıştığını görmemişizdir. Edebiyat iktidarının adamıdır. Orada baş köşede emir verenlerden sayılmaz, biraz kapıya yakın oturanlardan. Ama oranın insanıdır.

Yirmi beş yıldır edebiyatta, sanatta bir kavga içindeyim. Sanatın, büyük çoğunluğu “solcu” iktidar sahiplerine karşı. İçinde bulunduğum bulunmadığım birçok kavga çıkmıştır bu yirmi beş yılda, Cemal’in bir gün haklıdan yana elini taşın altına soktuğu görülmüş müdür? Cumhuriyet’in siyasi sansürcülüğünü geçelim, oligarşik kültür sayfalarına bir laf etmiş midir? Derdi, davası saygın olabilir, ama bizimkinden çok farklıdır. Bir fikir mi istiyorsunuz bu konuda, benzeri birçok yazısından daha ilginizi çekebilecek biri:

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/412260/iyi_ki_Kitaplar_Var....html

Şimdi Ahmet Cemal komünist olmuşmuş da, hiç “ben” demezmiş de vs. Yahu niye “ben” desin, entelektüel alemin iktidarında güzel güzel “siz” demişler ona yarım asırdır, niye “ben” desin. İyi bir insan olabilir, ama beş dakikada komünist olunur mu dostlar! “Komünist” sözünü abdest almadan almazdık ağzımıza. Siz bu adı alabilmek için ne mücadeleler verdiniz, ne kavgalardan geçtiniz, kafalar gözler bedenler yardırdınız, bu iş bu kadar kolay mı canlar!

Sopalarımızı hep kişisel olarak yedik

Şimdi böylesi haklı, belgeli çıkışlara diyebilecekleri tek söz var, onu da çok söylediler: Olayı kişiselleştiriyorsun!

Bildik bileli sosyalizmi savunduk, herhalde eşek olduğumuzdan, birçok kişi ve çevreyle kanlı bıçaklı hale geldik, birçok şeyden bile isteye vazgeçtik, bunun karşılığı sopaları sırtımızda hep kişisel olarak hissettik.

Birtakım şeylere inandık, herhalde eşek olduğumuzdan. Örneğin bir zamanlar bir parti bankaların, büyük medya holdinglerinin edebiyata ele atışına karşı dururdu. Sanatta piyasacılığa karşı onurlu bir tepki gösterirdi. Eşek olduğum için hatırlamıyorum, hangi partiydi ve niye bankalara, holding yayıncılığına karşıydılar. Aklımda sadece bundan ötürü onlara sempati duymaya başladığım kalmış. 

Olayı kişiselleştirmeye devam edeyim. Dedik ya, liberal sanat, piyasacı edebiyat bir yere girdi mi bizim gibileri sürer diye. Kaçıncı kez yineliyorum, SOL Kitap’ta o pespaye Selim İleri yazısını yazan, yazdıran arkadaşla, aynı yayın organında bulunmaya karşı çıkmam. (Selim İleri’nin kitabı da tanıtılsın, hatta övülebilsin, ama bu şekilde değil.) Fakat onun yazdığı yerden bizi kovarlar, sermayenin, sermayeye bulaşmış ilişkilerin doğasında bu yatar. Kötü insanlar oldukları için değil, piyasa piyasaya karşı olanları döver.  

Hasan Ali Topbaş’ın, Faruk Duman’ın kapak olduğu; Hamdi Koç’a güzelleme yapıldığı ortamda “Kayıp Devrimin Öncesinde” bulabildiği yarım sayfaya müteşekkir kalır, bir tekme daha yememek için sıvışır.

Yahu dostlar, Türkiye’nin darbe sonrası kirli-karabasan sanatına karşı kimler hangi direnişleri vermişler, hangi gruplar şahıslar nerede durmuşlar, ne yapmışlar –bir bölümünde sizler de yer aldınız- azcık hatırlayın lütfen. Hatırlayamıyorsanız size yakın Ali Şimşek var, Sadık Albayrak var, onlara sorun bir.

AKP böyle mi yıkılır

Hani politika şuysa o daha da sakat: “Biz AKP’ye karşı duran her kesim ve kişiyle birleşiriz, onlarla kucaklaşırız. AKP’ye en çok saydıran en ilericidir.” Birleştiğiniz kimi insanlar yakın geçmişe karşı AKP’ye tavır almıyorlardı, şimdi alıyorlarsa iyidir, ama ölçüt bu mu olmalı?

Çıkar gruplarıyla, piyasacılıkla (sanatta-tıpta her yerde) sırf AKP karşıtlığı üstünden birleşmek 1- Bizi sosyalist olmayan öteki muhaliflerle aynı kılar, sosyalizme hiç yaramaz; 2- O tür çevrelerin halk katında saygınlığı bulunmadığından bu AKP’nin elini daha da güçlendirir.  

Sonuç: Bu olguyla ilk kez karşılaşmıyoruz. Umarım kısa sürer. Zaten uzun sürmesinin nesnel imkanı da yoktur. Piyasacı, piyasasının bozulduğunu gördüğünde zaten çeker gider. Güvenilmez sol zemin daha da güvenilmez hale geldiğiyle kalır. Evrensel’i çıkarırlarken biz “bireyci” ilan edildik, Orhan Pamuk’larla, Hilmi Yavuz, Murat Belge’lerle ne bu sevda dediğimiz için. Onlar gitti, yine meydanda kaldık. Ağzımız burnumuz dağılmış halde ve hiçbir zaman tam toparlanamadan. Sosyalist sanatın her daim ağzını burnunu kırarlar. Solcular tutar sizi ellerinizden kollarınızdan, piyasaya pataklatırlar. Sonra da “kardeşim, adam gibi bir eser koyun destekleyelim” derler. Koyarsınız, size farklı, kamuya farklı konuşurlar. Belinizi doğrultmanıza izin vermezler.

Sonra birileri gelir, ismen kim oldukları önemli değildirler, çünkü zaten hep aynı kişidirler, kapıda karşılanırlar, başka bir isimde aynı kişiler gelene dek acayip hüsnü kabul görürler.

80 sonrası tüm o edebiyat kavgamız boşuna mıydı, eşeklik miydi gerçekten? Eşeklikti evet, ama boşuna sayılmaz. O sevimli, çalışkan ve inatçı eşekler hiçbir zaman ortadan kalkmazlar, hatta zaman zamana artarlar, zamanı gelince sıkı da çifte atarlar.

Kaan Arslanoğlu    

 

Facebook
yorumlar ... ( 17 )
23-10-2013
23-10-2013 14:19 (1)
memleket meseleleri içine birey meselelerini yerleştirdiğini söyleyen, kır/kent, ağa/köylü, işçi/patron, hümanist/faşist, örgüt/devlet,en iyisinde birey/toplum polariteleri üzerine kurulu bir roman geleneği var.ne gelenek ama! allah bizi öyle bir geleneğin devamından korusun! bıktırdı yani.ikrah ettirdi.ne solcu milletmişiz ya! oradaki zevksizliğe duyduğum tepki beni arzu edilir olandan daha da uzağa itmiş olabilir. olsun. "toplumsal sorunlar",eski anlamda,yani politik sorunlar anlamında,beni sarmaz abi. yaşasın apolitik türkler!çok yaşasın apolitik türk yazarlar! Kim diyor bunu: Hamdi Koç
23-10-2013 14:31 (2)
"Hamdi Koç’un solun edebiyattaki etkisinin kısmen azaldığı birdönemde yazıyor oluşu ile kimiokurca tematik olarak sağdandiye nitelendirilebilecek yaklaşımın üst üste gelmesi; bir tiyatro sanatçısı olan Yasemin’ingözüyle Demokrat Partililerinyasının tutulmasının altınıçizmesine yol açmışsa...Dönemin siyasalatmosferini kahramanlarınıngözüyle anlatan yazar taraf-sızlık algımızı zedelemediğioranda başarıya ulaşmıştır." Bu da SOL kitaptaki değerlendirme. Koç son kitabını Gezi'de kaybettiklerimize adamış! SOL da bugüne dek sola ettiğin onca küfür neydi diye sormamış! Tuhaf işler :)
23-10-2013 19:51 (3)
solda edebiyat alanında bir duyarlılık ne yazık ki yok. Nice gerici yazar, nice gerici metin solda baştacı yapıldı halen de yapılmakta. iki tane "radikal" laf eden kişinin yazdığı 3. sınıf romanlar, öyküler solcu sayılıyor. bu bir hastalıktır ve sosyalistler bu hastalığa boğazlarına kadar batmıştır. bunlar artık teşhir edilmelidir, tek tek detaylandırılarak anlatılması bir görevdir. cengiz kılıç
23-10-2013 19:51 (4)
ece temelkuranın, perihan mağdenin, tuna kiremitçinin romanlarında nasıl bir keramet, "sol duyarlılık", "derinlik" vardır da birgün kitapta cumhuriyet kitapta ballandırılır? 3. sınıf bir ahmet altan romanı son oyun, cumhuriyet kitapta öve öve göklere çıkarıldı. bu sanat alanında bir çöküşün resmidir. cumhuriyet kitapta birgün kitapta, bırakın "sol perspektif"i bazen "ilerici sanat"ı mikroskopla aramak zorunda kalıyorsunuz. sol, edebiyat konusunda oldukça sağ bir duruş sergilemektedir. cengiz kılıç
23-10-2013 19:53 (5)
Yazılarınızı daima samimiyetlen ve beğenerek okudum hep bir soL okuru olarak. Sanatçılar Girişimi'ni doğru bulmayabilirsiniz ama daha iyisini yapmak için mücadele etmek gerekmez mi? Ahmet Cemal komünist ne zaman oldu diye sormuşsunuz? Komünistliği ne zamandır sınıyoruz ki? Yazıda adı geçenleri liberal diye eleştirirken siz de hemencik birini liberal yapmıyor musunuz? AKP karşıtlığı üzerinden ortak işlere imza atılır fakat soL gazetesinin ilkeleri kalın çizgileri çok net ayırıyor zaten. isim üzerinden pirim yapılıyor yerine farklı bir çizgiden eleştirseydiniz keşke... iyi akşamlar
23-10-2013 20:01 (6)
“Her şeyi yazmaya çalışıyorum...hafızasını kaybetmiş -veya kaybettirilmiş- insanlara hiçbir şey ifade etmeyecek. Mâzisi silinmiş ve o mâzinin silinmesinden, tabuta konup toprağa verilmesinden horon tepecek kadar hoşnut, başına gelen büyük felâketten daima habersiz bir toplumda, bu keşmekeşte, bu hercümerçte kime sesleneceğim?..kelimelerim bir mânâ taşımayacak."KA'nın konuyla ilgili yazı göndermesinde A.C'in S.İ.den aldığı bu paragraf ve S.İ romanı üzerine döktüğü ısıtılmış "tereyağ"cümleler okuyanı bile utandıracak,akli melekelerini kendine sordurtacak bir yazının tipik örneği. O.Gürsel
23-10-2013 20:09 (7)
bir yazarın siyasal olarak "sosyalist olması" yazdığı romanları "ilerici" yapmaz. bir yazarın siyasal olarak sağcı olması da yazdıklarını "gerici" yapmaz. Önemli olan yazarın "edebiyat zeminindeki duruşu"dur. Balzac, Dostoyevski siyasal olarak birer gericidir, edebi olarak ise son derece ilericilerdir. yazdıkları insanlığı ilerletmektedir, siyasal olarak ise gericidirler. edebi duruş, siyasal duruştan bağımsızdır. bunlar birbirine karıştırılmamalıdır. Elif Şafak yarın ödp militanı olsa, yazdığı romanlar ilerici olmayacak. yazarların yazdıklarını değerlendirmeliyiz. solda bu tutum yok.
23-10-2013 20:09 (8)
Cumhuriyette başka sosyalist yazarlar da var. Birgün TKP'yi andıklarını okudunuz mu? Kimden korkarlar, patronlarından galiba. O köşeleri mezara mı götürecekler. Kaan A'da onlardan ne bekliyor? Sosyalist sanatı desteklemelerini. Güldürmeyin insanı.
23-10-2013 22:01 (9)
Kendini sosyalist olarak tanımlayan hekimlerin TTB'de bir araya geldiği demokratik hekimler isimli bir grup ve bu grubun da bir iletişim ortamı var. 3 yıl kadar önce burada "toplumcu hekimlik" tartışması geçti. Ben toplumcu bir hekimin bunu mesleki pratiğinde göstermesi gerektiğini savundum, karşımdakiler "hekimlik, hekimliktir, sağcı-solcu hekimlik olmaz; hekimin kendisi sağcı veya solcu olur" dediler. Grup içinde bu düşüncenin egemen olduğunu görünce gruptan ayrıldım. Herhalde solcular sanat için de böyle düşünüyor. AA
23-10-2013 22:41 (10)
"SOLCU-İLERİCİ SANAT" diye birşey vardır, "gerici sanat diye birşey olduğu gibi. Sanat alanında solda başbelası bir "liberal virüs" her tarafı işgal etmiştir. bir kitabın işçilerden, sosyalistlerden, ezilenlerden, eşcinsellerden ya da kürtlerden söz etmesi neredeyse "ilerici" sayılmasına yetiyor: oysa romanda-sanatta KİLİT soru "neyi ele aldığı" değil "NASIL ELE ALDIĞI"dır. NASIL ELE ALIYOR? bu sosyalistler ne gericileri baştacı ediyorlar, farkında değiller...Önce bir estetik terbiye, bir sanat omurgasının oluşması gerek. yoksa her türlü gerici senin alanına doluşur: şimdi olduğu gibi...
24-10-2013 11:04 (11)
"Yazılarınızı daima samimiyetle" diye yorumu başlayan okurumuza cevap: Daha iyisini yapmak için bir mücadeledir zaten bu. Gir içine beraber yap söylemi bazılarınca samimiyetle söylenirse de samimiyetsizdir. Çünkü yaptırmazlar. Daha iyisini yapmak daha az paracı, piyasacı, özverili olmaya bağlı. Lütfen keskin sol söylemleri bu açıdan ele alın. Bu açıdan komünistliği de sorgulamak gerek. Paracı piyasacı veya piyasacılarla dost bir komünist olamaz. Erbil'in geniş bir zaman diliminden 3 romanını okudum, oradaki genel çizgiye liberal diyorum. 30 yıl+en az10 günlük emek sonucu. Saygıyla. Kaan Ars.
26-10-2013 11:20 (12)
soL Kitap ekini 5 eylül 2013'de bu sitede yayınlanan "Bachelard'ın Tözcülük yanılsaması" adlı makalemde senden önce ben eleştirmiştim sağa çektiği için. Beni taklit etmekten vaz geçersen sevinirim Kaan. Benim yazılarımı okumadığını, okumuş gibi yaptığını da anlamış bulunuyorum bu arada. Şaka bir yana çok yerinde bir yazı olmuş, özellikle sermayenin hakimiyeti altındaki bir toplumda çoğulculuk olabileceğini iddia edenleri ifşa etme açısından, eline sağlık. mutluhan
30-10-2013 06:35 (13)
Leyla Erbil'i iyi yakalımışsınız Kaan Bey... Teşekkür.. O kadın 3. sınıf bir yazardır ama Amerikan Dışişleri Bakanlığı busuyla ABD'de yazarlık kursu gördüğünü kimse bilmez... Bu kadar şişirilmesinin nedeni de bundandır... Konu edindikleri de azınlıklar vs. Aynı merkezin istekleri... her şey ortada.. Teşekkür... İşimiz çok ve zor... (Canan Ar)
02-11-2013 23:27 (14)
sol gazetesi karsitligini tek pratik olarak görenlerin hepsi toplanmis. çok heycanliyim tarihin yönü sonunda degisiyor M.D.
02-11-2013 23:43 (15)
Dünyanın merkezinde kendinin ve küçük aidiyet hislerinin durduğunu sanan vasat düşüncenin tipik bir örneği. Sol gazetesi karşıtlığını tek pratik olarak görenler toplanmışmış burada. Ne yazmışlar, bir şey öğrenebilir miyim, diye en ufak akıl ışıltısı yok. Ego ve kutsal dünyası. Alın size bir din. Bu yorumu din tartışmasındaki muhataplarıma hediye ediyorum. Toplumun yüzde doksan beşinden fazlası bu mantıkta ve işimiz çok zor. Buradan ne insanlığa, ne sola, ne sol gazetesine bir fayda gelir. K.A
03-11-2013 07:16 (16)
ah çok özür dileriz sayın yorumcu MD. kutsal gazetenize dil uzattık! oysa sol gazetesi hiç hata yapar mı? liberal yazarlar, 3. sınıf yazarlar övülüyorsa bir keramet vardır bunda kesin! Hamdi Koç zaten bir İlya Ehrenburg: biz anlamıyoruz bunu ama! Elif Şafakın Ahmet Altanın ne suçu var, onları da alsın sol yazık değil mi? bu yazıda ileri sürülenlerin neyine itiraz ediyorsunuz? Argümanınızı görelim. Yazı son derece somut, söyledikleri ortada: siz ne diyorsunuz onu söyleyin. yoksa "dininize hakaret edildi" de bundan mı şikayet ediyorsunuz? ne söylediğinizi yazın, anlayalım hepimiz. Alper K.
04-11-2013 11:18 (17)
sol gazetesi karşıtlığını tek pratik olarak görenlerin hepsi toplanmış. bu cümledeki tek kelimesi için özür dilerim, anlatmak istediğim bu değil.ama tek bir cümleden bu kadar derin analizlere varmak ego ve kutsal dünyası ile ilgili olabilir
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211381
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.