Daha önce Kalan’dan kalanı, kalandan taşanı yazmıştık (*). Ve “Tuhaf Bir Erkek” beklentisiyle şöyle sonlandırmıştık:
“tekrar, mücadeleden kalan, bireysel ve toplumsal olan,,, tekrar, ‘angst’tan kalan, benim, senin ve bizim olan,,, tekrar, gidenlerden kalan, bir gün geri gelmeleri umudundan,,, tekrar, Leyla Erbil’den Kalan, kalan leyla erbil’den,,, tekrar, tuhaf bir kadından kalan, tuhaf bir erkeği de yazma sözünden,,, o halde, kala kala ilerleyen, devam eden leyla erbil’den,,, kalıcı bir huzursuzluk, hep düşündüren, hep uyaran, hep tirildeten,,, okunması ve üzerinde tekrar düşünülmesi gereken…”
Şimdi, Kalan’dan kalan Tuhaf Bir Erkek’ten kalanı yazmayı deneyelim. Ya da daha artistik bir ifade gerekiyorsa, “kalandan kalandan kalanda” sıra, kalandan kalandan taşanda...
Tuhaf Bir Kadın’dan Tuhaf Bir Erkek’e, kadınları, erkekleri hep deşmeli zaten,,, yaptıkları, yapamadıkları, dışsallıkları, koşulları, mücadeleleri, attıkları, tutukları ile birlikte ilişkilerine ve içlerine de bakmalı sürekli.
İnsan ve yazar doğru bildiği yoldan şaşmamalı, sapmamalı. Yine de kendine, dıştan ve eleştirerek de, içten ve dalga geçerek de bakmalı. Eminse yolundan ve dalgasından; içeriden ve dışarıdan gelen eleştirilere çok da kulak asmamalı, işine bakmalı, yazısını yazmalı.
Gorgolu bir dünya bu. Kafa bir dünya, kafa bin dünya. Ta Elias Canetti’den, Körleşme’den kalma; kafasız dünya, dünyasız kafa. Yazıdaki, erkekteki ve kadındaki tuhaflıkları anlamak için Gorgo’ya da bakmalı.
Nedir gorgo, kimdir gorgo, nerededir, nerelidir, bulunduğu yerin neresindendir, kimlerdendir, araştırmalı.
Evliliktir gorgo, tuhaf bir erkekle evliliktir her şeyden önce. Mutlusu olabilir mi belli değil ama mutsuz evlilik, hoyratlık, tatminsizliktir. Kırılmaması gereken vazolardır, açılmaması gereken sandıklar, alınmaması gereken küpelerdir. “Mutluluk odur ki biz bize yeteriz” teranesidir. Daralması ufkun, kapanması insanların, sınırlanmasıdır sevdaların.
Gorgo, tuvaletin ışığını açık unutmuşsun yine. Gorgo, çayın altını yüz defa kapa demedim mi sana. Gorgo, iki dakikada sen ilgilen şu çocukla. Gorgo ufak tefek ama çok büyüktür sonuçta.
Tiranlarımızdır gorgo. Gorgo biraz Evren, gorgo biraz Pinochet, gorgo çocukluktaki kâbuslar, gorgo kadınların tepesindeki tacizciler, aklımızdaki ve bedenimizdeki tecavüzcülerdir. Gorgo üç çocuk isteyen, gorgo istemeden karnını şişiren, gorgo istemeden her yanını şişiren, gorgo eşek arısıdır,,, gorgo tüm eşekliklerin tortusu ve anısıdır.
İmparatordur gorgo. Gorgo kral. Gorgo padişah. Gorgo otokrasi, gorgo plütokrasi, gorgo oligarşi. Gorgo tepemizdeki ve içimizdeki geğirtinin, gark, gaaaaaaaark, oligarkın ta kendisi.
Gorgo, korku tabii ki. Korkuyla, gorkuyla, gorgoyla yönetmiyorlar mı hepimizi? Gorgo, korku imparatorluğunun yöneticileri, reji asistanları ve tüm yapım ekibi.
Korku yoksa goygoy var, öyle değil mi? Sopanın yanı başındı havuç. Zoru aşınca rıza. Gorgo, goygoycudur tabii ki.
Gorgo sünnidir, yakar alevileri. Sivas’tan o fotoğrafı hatırlamamak mümkün mü şimdi,,, Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar,,, ellerinde kova ve süpürgelerle gorgoları beklemekteler, gorgolara direnmekteler, görmediniz mi?
Gorgo, Engin Ceberleri, Metin Göktepeleri öldürenler,,, gorgo, Mikoları Mıstıklarla birlikte devirenler,,, gorgo, Türkü Kürde, Kürdü Türke kırdırıverenler, tek de olmaz, örgütlü, devletli suç işleyenlerdir.
Gorgo devlettir tabii ki, gizlisi olduğu kesin de, açığı da değil midir sanki?
Gorgo sıradan faşizm, gorgo içimizdeki faşizm, gorgo gündelik faşizm,,, gorgo “sokaktaki insanlar”ın gorgolaşması değil mi?
Gorgo sansürcüler,,, gorgo sansürcü yamakları,,, gorgo sessiz kalıp sansüre onay verenlerdir.
Gorgo biraz Nihat Erim, icabında öldürülebilen. Gorgo biraz Menderes, gorgoluklarının ardından idam edilen. Gorgo biraz Tayyip, “unsurları” ile birlikte Allahın içine gizlenen, doya doya sevişmeyi engelleyen.
Gorgo rüyada, gorgo biraz dunganga. Gorgo dediğin, çarpık çurpuk, eciş bücüş bir yaratıktır sonuçta.
Gorgo çocuk dünyasında, gorgo çocukların şirin dünyasında, gorgo gargameldir biraz da.
Gorgo büyük dünyasında, gorgo büyüklerin ağır dünyasında, gorgo Zweig ile Lotte’yi intihara sürükleyendir biraz da.
Gorgo sokakta. Gorgo rant, gorgo kentsel dönüşüm, gorgo AVM. Gorgo bu sömürü düzeninde her yerde değil midir sizce de?
Gorgoları devirip yıkmalı,,, yazar dediğin gorgoları devirip yıkma iradesi taşımalı, bu iradeyle ortaklaşmalı. Yazar dediğin sola, solun aklını ve yolunu açanlara hep selam durmalı, tıkayanların gorgoluğunu ortaya koymalı. Dayanışmalı mapus yatan kırmızı kaşkollülerle mesela, gorgonun zulmünü çeken tüm o güzel devrimci çocuklarla.
Gorgo ve tuhaf bir erkek anlatılırken hep böyle, “yüksek filozof” Zeyyat da giriyor sık sık devreye. Bilinci uyaran ve uyandıran belirlemeleriyle. Akışı bozmuyor, katkısını sunuyor güzelce.
Gorgo ve tuhaf bir erkek anlatılırken hep böyle, “ağır referanslar”, metinlerarası göndermeler de girip duruyor Cioran’dan Zizek Bey’e. Akışı sallıyor, bir mola verdiriyor, bekletiyorlar öylece.
Tuhaf bir erkeği, sıradan bir erkeği, hurşitbünyaminkurşit efendiyi ve benzerlerini ve ilişkilerini ve ilişkilenmelerini ve işkillenmelerimizi anlamak için,,, efendi köle diyalektiğini hegel’in ve sendromunu stockholm’ün daha iyi çözmek için – sanırım – girmeleri gerekiyor.
Tuhaf bir Kadın, tuhaf bir Erkek, tuhaf bir şekilde Kalan’lar,,, tuhaf tuhaf kalanlardan kalanlar,,, kitaplardan ve tüm yazılanlardan bugüne ve geleceğe ışık sunuyor,,, gorgosuz bir dünyada yaşamak için umut oluyor...
Not:
(*) http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ali-mert/taslardan-kalan-kalan-dan-tasan-49147