“Bilimsel Zihnin Oluşumu”nu nasıl okusak?

                                                  “Ömrünü adadığın yapıtın yıkıldığını görüp yeniden işe koyulursan,            

                                                  ağzından tek bir mırıltı bile dökülmeden acı çeker, mücadele eder ve     

                                                  ölebilirsen, işte o zaman adam olmuşsundur, oğlum.” Kipling

 

Bilimsel Zihnin Oluşumu, Gaston Bachelard’ın opus magnumudur” diyor Ahmet Öz. Bilim tarihine, bilim felsefesine meraklılar için çok güzel bir kitap daha çıktı.

Bachelard (“Başlar” diye okunurmuş) bu baş yapıtında, bilimsel zihin ile bilim öncesi zihni çok sayıda yapıta ve gayet eğlenceli belgelere dayanarak karşılaştırıyor. Anlamlı sonuçlara varıyor.

Bilimsel düşüncenin gelişimini engelleyen belli başlı “bilinçdışı” yönelimler nelerdir? Kitap boyunca Bachelard bu engelleri tek tek inceliyor, çok sayıda örnek veriyor ve bunların hakkından tümüyle gelmek için epistemolojik bir “psikanaliz” öneriyor. Hemen her bölümde defalarca bu “psikanalizin” gerekliliğini vurgulamakla kalmıyor, kendisi bizzat o işe soyunuyor.  

“Epistomoloğa göre fikir, bir varoluş kanıtından fazlasına, zihinsel bir yazgıya sahip olmalıdır. Dolayısıyla genel bir sistemin parçası olmayan her tür hakikati, olumlanması bir genel deney yöntemiyle ilintilendirilemeyen her türlü deneyimi (doğru bile olsa) , doğrulanması yanlış bir bakış açısıyla yapılan her tür gözlemi (gerçek ve pozitif bile olsa) hata hanesine kaydetmekte duraksamayacağız.” (s.21)

Bachelard’ın ayrıntılı irdelediği belli başlı epistemolojik engeller hangileridir: İlk deneyim engeli, sözel engel, genel bilgi engeli, pragmatik, birlikçi, tözcü, canlıcı engeller… Oradan bilimsel zihnin gelişimini engelleyen “sindirim mitosu”na, libidoya, nitel ve nicel bilimsel bilgi engellerine geçiyor.      

“Üstesinden gelinmesi gereken ilk engel edinilmiş kanıdır. Edinilmiş kanı üstüne hiçbir şey inşa edilemez, önce onu yok etmek lazımdır.” (24)

Bachelard psikanalist mi, bilişselci mi?

Hani psikolojiye veya psikiyatriye değerinden fazla önem atfeden kişiler vardır ya. Hangi sorunla, ne tür değişik bir kişiyle karşılaşsalar hemen “bunu psikologlar iyi bir değerlendirmeli” derler. Veya ilk karşılaştıkları psikiyatriste “falanca olayı nasıl yorumluyorsunuz, muhakkak bir çözümlemesini yapmışsınızdır” diye pas atarlar. Bachelard da karşılaştığı binlerce “bilgin zihni kabızlığı” karşısında aynı serzenişte bulunuyor; sonra da bakıyor analistlerin işleri başlarından aşkın, çözümlemeye kendi girişiyor.  

“Sindirim mitosu”, “libido” bölümlerinde Freudcu kavramlar kullanarak bilim öncesi zihnin simgelerini, bu simgelerin altında yatan cinselliği, karmaşaları, analitik yöntemle açığa vuruyor.

İddiam şu ki, bu kavramları kullanmadığı sürece Bachelard günümüzün bilimsel yöntem anlayışına çok yakın ilkelerin belki de ilk felsefi ipuçlarını veriyor. Dahası, Freudcu, yani psikoanalitik psikolojiden çok bilişsel (cognitive) psikolojiye uyan bir inceleme yöntemiyle, bilimsel ve devrimci sonuçlara varıyor. Sanırım bilişsel psikolojinin ilk yetkin örneklerini sunuyor.

Freudculuk bilimsel psikolojinin simya dönemidir   

Bachelard kimya öncesinin simyasını ve değişik bilim dallarının ilkel, bilim öncesi dönemlerini inceliyor. Bu bilim öncesi zihnin kitabı yazdığı dönemdeki izlerine, kalıntılarına karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini gösteriyor.

İyi de, önerdiği yöntem psikolojinin bilim öncesi döneminin yöntemi, psikolojinin simya döneminin yöntemi: Psikoanaliz.

Oysa dedik ya, Bachelard son derece öngörülü biçimde (psikoanalitik dili kullanmadığı tüm paragraflarında, ki kitabın çok büyük bölümünü oluşturuyor) sorunu bir bilişsel psikolog gibi ele alıyor. Şu aşağıdaki alıntılarda belirttikleri ve daha birçok yerde açımladıkları tam da dinamik (psikoanalitik) psikolojinin eleştirisi, hatta yerden yere vurumu gibi okunamaz mı?

“Hayalleri kabul eden bir bilim, metaforların kurbanı olur. Dolayısıyla bilimsel zihnin hayallerle, benzetmelerle, metaforlarla ara vermeksizin mücadele etmesi gerekir.” (54)

“Temel ilkesinden yoksun bırakılmış bir bilgidense, tamamen cahil kalmak daha iyidir.” (56)

“Bilimsel anlayışta … benzetme teoriden sonra gelmektedir. Bilim öncesi anlayışta ise teoriden önce gelir.” (106)

“Dolayımsız metaforların bilimsel zihnin oluşumu açısından sunduğu tehlike, bunların her zaman geçici imgeler olarak kalmamasıdır; özerk bir düşünceye doğru ilerlemeleridir; imgenin aleminde birbirlerini tamamlamaya, birbirlerinin eksiklerini gidermeye yönelmeleridir. Buna bir örnek verelim. Rahip Lozeran Du Fese, Yıldırımı açıklamak için, malzemesinin top barutuyla aynı olduğunu söyler.” (107)

“Bilim öncesi çağda ise üstbelirlemenin belirlemeyi maskelemesi, bizce çağı çok iyi nitelendirmektedir. Böylece muğlak olan kesin olanın önüne geçer. Üstelik daha da ileri gidiyoruz ve üstbelirlemenin, deneylere başvurulmaksızın, yalnızca iddia edilen bir belirlemeyi bize öğrettiğine inanıyoruz. “ (117)

“Bilgin nesnenin gerçekliğinden çok ölçümün gerçekçiliğine inanır.” (264)

“Matematik düşmanlığı, bilimsel fenomenleri doğrudan kavrama iddiasıyla birleştiğinde kötüye işarettir. Marat şunları yazmaya kadar vardırır işi: Newton ‘hayaller peşinde koştu, bir fizik romanı yazdı, gülünç kurgularla tüketti kendini, oysa doğa gözünün önündeydi hep.’ ” (282)

Ya işte bu kadar. 18. Yüzyıl bilim insanları fiziğe bile matematik karıştırılmasına bozulurlarmış. Dinamik psikiyatri-psikoloji de bilimsel deney, ölçüm, istatistik kabul etmez; metaforlardan, simgelerden oluşan bir üst belirlenimi bir sözde bilim olarak bilimin yukarısında sunar. En büyük yeniliği yaptığı, en sağlam durduğu “bilinçdışı” kavramında bile hakikatı çarpıtır, tartışılmaz inancı, apaçık bilimsel verilerin üstünde sayar.  Başka bir yazıda belki bu konuları yine açarız.

Sonuç olarak, yararlı, ama farklı bir gözle okunursa çok yararlı bir yapıttır “Bilimsel Zihnin Oluşumu”.

Bence çevirisi de gayet güzel. Baskısı iyi. Hazırlayanlara, emeği geçenlere teşekkürler.

Bilimsel Zihnin Oluşumu, Gaston Bachelard, Çeviri: Alp Tümertekin. 312 sayfa. İthaki Yay. Haziran 2013

Kaan Arslanoğlu

Facebook
yorumlar ... ( 1 )
22-07-2013
25-07-2013 08:01 (1)
Edinilmiş kanı ölçümün yöntemine kadar sorgulanmalıdır..Poe çalınmış mektupta matematiğin yanına şiir eklemenin doğruyu bulmakta faydalı olduğunu söyler.Bunu bilimsel olarak kanıtlayabilir miyiz? Musil'in Niteliksiz Adamı bilimsel yöntemi ve edebiyatı doğruya ulaşma yöntemleri olarak sorgular ama kesin bir sonuca varmaz.Bilimselliğin de otorite kurma aracı olabileceği ve insanlığın faydasına nasıl uygulanacağı denetlenmelidir.Bouchard'ın kitabını okumadım en kısa zamanda okuyacağım.Teşekkürler..
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211568
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.