Nihat Behram'dan Taylan Kara'ya yanıt

 

Nihat Behram’ın da adı geçen ödüller ile ilgili yazım nedeniyle Nihat Behram’ın açıklayıcı iletisi ve bu iletiye benim verdiğim yanıtla aramızda bu konuda birkaç iletilik yazışmalar oldu. Bu yazışmaların bende saklı kalmaması, okurun da haberdar olması duygumu kendisine bildirdim. Ondan, “yayımlanacağı duygusuyla yazmadım ama karar senin” onayıyla yayımlamaya karar verdim. Karşılıklı iletilerimizin ilk ikisi aşağıdadır.

Taylan Kara

 

 

NİHAT BEHRAM

İlk satırda şu ‘ön açıklamayı’ yapmalıyım: değer verip bu iletiyi yazmamın nedeni bugün Merdan’ın (Yanardağ) ‘abc gazetesi’ndeki yazınızın taşıdığı değer nedeniyledir. İleti adresini de zaten yine bu gazetedeki önceki  yazınızda gördüm. ‘Asıl açıklamaya’ yani konuya geliyorum: geçtiğimiz yıl TÜYAP Kitap Fuarı günlerinde bir dostum, Yalçın (Küçük) Hoca  ile konuşmacı olduğunuz toplantıda bana yönelik ithamlarda bulunulduğunu söylediğinde ‘söyleyen kim, Yalçın Hoca mı’ diye sormuş, ‘hayır, Taylan Kara’ yanıtı aldığımda da ‘boş ver ağzı olan konuşur, tanımıyorum’ deyip geçmiştim. Hangi konuda itham olduğunu da daha sonra o toplantı konuşmaları odatv’de yayınlandığında öğrendim. “2009 Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü, Ataol Behramoğlu'nun jüri üyesi olduğu bir kurul tarafından kardeşi Nihat Behram'a verilmiştir.” demişsiniz. Yazının bütünlüğünde ‘iftira’ anlamı yüklü olduğu halde, buna da ‘önemli değil’ deyip geçtim. Şimdi yazıyorum, çünkü, benim de değerli dostum ve yoldaşım olan Merdan’ın gazetesinde okuduğum son yazınız, bu uyarıyı yazmamı gerektirecek değerdedir. İlkin: Melih Cevdet Ödülü nedeniyle bana yapılan saldırı yeni değil. İlk saldırı, dönemin Fethullahçı Zaman Gazetesi’nde solculuktan dinciliğe yuvarlanmış ‘zamane’e yazarlardan birinin ‘müstear’ isimle yaptığı “abi kardeşe ödül veriyor” türü bir çamur atmaydı. Ben ödüllere falan kitap yollayan biri değilim,  hazzetmem. Zaten 50 yıllık yazarlık sürecinde başka da ödülüm yok. Bu ödüle de yazarlığımın “40. yılında kırk yıldan seçme 40 şiir”le birlikte çıkan şiir kitabım ‘Tanımlar’la yayınevi katıldı. Bu ödül bana verildiğinde “ödül gibi görev verdiler, görevi ödül gibi aldım”  başlıklı bir bildiri yayımladım. Bu bildiride geçen “Görevimin, özgürlük için, uygarlık, çağdaşlık için, en başta laisizm, Cumhuriyet’in kazanımları, insan hakları, adalet, emekçi halk için savaşmak olduğunu biliyorum.” türü sözler nedeniyle, o dönemde ‘ılımlı islam’ maskesi altında inşa edilen ‘dinci faşizme’ harç taşıyan, AKP ve RTE’ye kürekçilik yapan liberal ihanet şebekesinin mevzisi  ‘Taraf’ aynı iftirayla saldırdı. ‘Vahap Demir’ adıyla (yani yine sahte ad maskesiyle) ‘abinin kardeşe ödül vermesi, etik mi’ teması işlendi. Bu sahtekarlara o dönemde hak ettikleri yanıt verildi. (Bu konudaki yazı ve haberler, istenirse  soL portal arşivinden bulunur. Bu ödülü aldığımda yayınladığım bildiriyi de bu iletinin sonuna ekleyeceğim). İhanet odağı ‘Taraf’ ın saldırısı ideolojik konumları ve kumpasçı kişilikleriyle örtüşüyordu. O dönem, bu konu bana sorulduğunda,  “Her halde Fethullah kulaklarına böyle fısıldamış olmalı! TSK’nın en gizli birimlerine bile sızabilen Taraf demek ki TYS’in başkanını ‘iftirayı doğrulatmak’ için bulamamış! Kullandıkları silah niteliklerinin de göstergesi. Zaman’da tutturamadıkları mayayı Taraf’ta yoğuruyorlar. Doğurdukları da yoğurduklarının aynısı. İftiraya çanakçılığın çifte kavrulmuşluğu! Hem de ıslak imzalı!” demiştim. Çok yıllar geçti, unutulmuştur; neden böyle dediğimi açıklayayım: bu ödül bana jürideki üyelerin, (oy kullanmayan biri hariç), ‘oy birliği’ ile verildi. Jüri üyeleri bu ülkenin şiirine çok büyük değerler katmış çok değerli şairlerdir: Gülten Akın, Refik Durbaş, Enver Ercan, Egemen Berköz, Eray Canberk... Tümü ‘Tanımlar’ ı seçmiş. ‘Abim olan Ataol’u saymıyorum, çünkü jüride oy kullanmayan tek üye odur... ‘Kardeşin kitabında oy kullanmak etik değil’ diyerek, jüride oy kullanmamıştır... O dönem TYS Başkanı ve Melih Cevdet Anday Ödülü jüri başkanı ve sözcüsü olan Enver Ercan ‘ödülün kamuoyuna açıklanmasında’ bu noktayı da betirtmiştir. Bana saldıran alçaklar o jüride yer alan onca değerli şairlerin tümünü ‘töhmet altında bırakmaları bir yana, Enver Ercan’ın o açıklamasını da ‘duymazdan geldiler... Çünkü işlerine öyle geliyordu. Saldırılardan sonra Enver Ercan bir açıklama daha yaptı. Saldırganlar utanmadan bana para ödülü verildiğini de söylediler. Oysa o yıl Ören Belediyesi ‘mali sıkıntılarını gerekçe göstererek’ Ören’de ödül töreni bile yapmadı. Gelelim, diğer saldırı mayalanmasına: 30.6.14 tarihinde, ‘Gün Zileli sitesi’nde ‘Türkiye’de edebiyat ödülleri nasıl verilir?’ başlıklı bir yazı yayınlamışsınız.

Bu yazınız aşağı yukarı TÜYAP’taki konuşmanızla aynı içerikte… Bir farkla: yazınızda benim adım yok, konuşmanızda var... Yani ben ‘sonradan’ eklenmeyim... Açıkçası bunu merak ettim... Baktım: ‘gün zileli sitesi’ndeki yazınızın altında ‘anonim’ imzalı (yani maskeli) bir yorum var. ’Anonim’ imzalı da olsa, 2009’da Zaman Gazetesi’ndeki haberden alıntı yapılarak, aynı saldırı sözlerini içeren bir yorum. Diyor ki “Alan Nihat B, veren Ataol B… Abisi kardeşine ödül veriyor. Bu nasıl iş? Kazıdıkça neler çıkacak neler!” Yorum 3 temmuz 14 te, saat 5 PM’de yapılmış. Saat 18.26 da, yani birbuçuk saat sonra altına bir başka yorum girmiş! Bu kez ‘yorumcu’ bizzat bu sitenin sahibi olan, gençliğinde Doğu Perinçek kürekçisi, sonrasında Stalin’e küfürbaz, ve de daha önemlisi Lenin’e düşman, daha daha önemlisi ‘yetmez ama evetçi’  liberallerin işbirlikçisi ‘meczup’  Gün Zileli! O da kendi sitesindeki ‘anonim’ yorumcunun yorumuna eklediği kendi yorumunda olayı şöyle yorumlamış: “Nihat Behram, o çevrenin hazır yiyici çocuğudur. Ayrıca Türk milliyetçisidir, her ne kadar solcu geçinirse de.”... Fethullah’ın ‘kumpasçılık’ kuluçkasının civcivleri oldukları, ‘iyi eğitim aldıkları’ sırıtmıyor mu?... Bunlar beni üzmez, öfkem, bilenir... Üzüldüğüm nokta şu oldu: Taylan Kara’nın o ‘meczup’un sitesindeki yazısında adım olmadığı halde TÜYAP’taki konuşmasına eklenmemdeki ilham kaynağı, yazının altındaki ‘kumpas’… Oysa aynı fuarda Ataol, Ercan ve ben de farklı salonlarda konuşuyorduk... En azından birine o ödülün tutanakları, hikayesi, Ataol’un ‘etik değer nedeniyle’ oy kullanıp kullanmadığı sorulup öğrenilebilinirdi. Bilimsel tutarlılık, titizlik ve aydın ahlakının gereği buydu. En azından o ödülün jürisinde olan ve ödülü oy birliğiyle veren değerli şairlere saygısızlık yapmamak için. Bu iletiye başlarken bu satırları bir yazı olarak Merdan’a da iletmeyi düşündüm ama şu an bundan vazgeçtim. O da bugünkü yazınıza verdiğim değer nedeniyle... Selamlar.

(Melih Cevdet  Anday Ödülü verildiğinde ağustos 2009’da kamuoyuna yayınladığım bildiriyi ekliyorum:)

 http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat-medya/behram-gorevim-aydinlik-icin-savasmak-haberi-16560

 

TAYLAN KARA

Değerli Nihat Behram,

Yanıtınızı  dikkatle okudum. Öncelikle ne yapmaya çalıştığımı açıklarsam, bu yazılar da daha anlamlı hale gelecektir. Bu konudaki yazılarımın bazılarını okuduğunuzu anlıyorum. Bu yazılardan anlaşılmış olsa da kabaca bunu anlatmak isterim.

http://bilimvegelecek.com.tr/edebiyatin-iktidarinda-kimler-vardir/

Büyük bir olasılıkla okumuş olduğunuz bu yazıda bu, genel hatlarıyla yazılıdır. Ben, kirliliğin, iktidarın sadece siyasal alanda değil kültür sanat alanında da olduğunu iddia ediyorum ve yazılarımda bunların kanıtlarını sunmaya çalışıyorum. Ülkemizdeki ödül kurumunun da yazılarımda belirttiğim sayısız örnekten yola çıkarak piyasa edebiyatının bir parçası olduğunu söylüyorum.

Bunların detaylarını vererek yazıyı boğmak istemem, arzu ederseniz bu linkten bulabilirsiniz.  http://www.insanbu.com/index.php?yazari=82

Andığınız “Türkiye’de edebiyat ödülü nasıl verilir?” yazısı, ilk önce Aydınlık kitap’ta sonra da insanbu.com sitesinde yer almıştı. Başka birçok site gibi Gün Zileli de sitesine, insanbu.com’dan aldı. Yorumlarda vurguladığınız detaya dikkat etmemiştim, ancak Gün Zileli’nin sitesindeki yorumların gördüğüm kadarıyla en az yarısı isimsizdir. Tahminlerinizi doğrulayacak koşullar mevcuttur, ancak o yorumlarla benim hiçbir ilgim yok.

Yazılarımdan anlamışsınızdır: bir “Fethullahçı” değilim, Zileli tarzında bir anarşist de değilim. Yazınızda söz ettiğiniz “Fethullah, Zaman Gazetesi, Taraf Gazetesi” gibi çevrelerle hiçbir işim olmadı, olamaz. Dünyaya bakış, ideoloji farklılığı, sanat anlayışı bir yana herşeyden önce bir “ahlak uyuşmazlığı” var ortada. Kısacası size bu çevrelerden yapılan ithamlarla hiçbir ilgim yok. Bir davranış hakkında yargıda bulunurken, o davranışı yapan kişinin “benden mi karşıdan mı” olduğuna bakan bir ahlaki tutumum hiç olmadı.  Bir ahlak ilkesi ortaya koyacak olsaydım bu “Bazarov ahlakı” olurdu: “bir kez biçmeye başladıysan kendi bacaklarını da esirgemeyeceksin”.  Yaptığım budur. Siz, deyim yerindeyse benim “biçmeyi esirgemediğim bacağımsınız”.  Panelde söylediğim bazı olgulardan, o yazıyı yazarken habersizdim, sonradan öğrendim.

Yaptığım nedir?  Her gün aldığım, yaşaması için maddi olarak desteklediğim solcu- sosyalist ilerici gazeteleri, solcu- ilerici-sosyalist çevreleri,  kültür sanat alanında da “solcu, ilerici, sosyalist olmaya çağırmak”tır. Siyasal olarak sosyalist, kültürel olarak liberal olan çevrelere “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demektir. Solcu-ilerici-sosyalist çevrelere: “bu solculuğunuzu, ilericiliğinizi, sosyalistliğinizi kültür sanat alanında da gösterin” demektir.

Sol, sosyalist, ilericilerin burjuva kültürünü, piyasa edebiyatını üretmesini teşhir etmek ve engel olmaktır.

Devletle, iktidarla bu kadar iç içe olmalarını, Kültür Bakanlığı ile, teşvik paraları ile, kartellerle, bankalarla, sermayeyle bu denli haşır neşir olmalarını okurlara göstermektir.

Solcuların kendi kültürel reflekslerini kazanmalarını sağlamaktır. Sol gazetelerde sola küfredilmesine engel olmaya çalışmaktır.

Değerli Nihat Behram,

Yazdıklarım son derece basittir. Ben son derece basit bir insanım. Orta zekada, elinin altında internet olan her hangi bir insan, bu yazdıklarımı yazabilir. Bu yazdıklarımda neredeyse hiçbir yorum da yok, tamamen olgusal, herkesin ulaşabileceği anonim bilgiler… Sizin de almış olduğunuz M.C.Anday Ödül jürisinde de bulunan Doğan Hızlan’ın yılda 16 edebiyat ödülünün jüri üyesi olması, Cumhurbaşkanlığı Ödülü’nü alması, kendi kendine ödül vermesi, hem Kültür Bakanlığı’nın ödülünde hem de Metin Altıok ve Behçet Aysan adına verilen ödüllerde olmasına şaşırmak, bana kalmamalıydı. Bunlar korkunçtur. Bunlar karşısında suskun kalınması daha da korkunçtur. Tuhaf olan, bunun gibi sayısız olaya benim yazdıklarım değil, bütün bunlara karşı hiçbir şey olmamış gibi davranılmasıdır.

Sanırım bu konuya çok farklı pencerelerden bakıyoruz. Sizin “saygın” olarak nitelendirdikleriniz, benimkilerden farklı, detaylarını yazmıştım. Ben iktidarla bu kadar haşır neşir olan, devletten teşvik alan, cumhurbaşkanlığı uçağına binip, saray kahvaltılarına katıldıktan sonra da kendini “muhalif” olarak tanımlayanlara, fazlasıyla “önyargılı”yım. Bu önyargıyı büyük bir gururla taşıyorum. Böyle “solcu”lardansa olduğu gibi görünen bir yandaşları tercih ederim.

Piyasa edebiyatına karşı bu suskunluk, bana hiç yoktan bir görev yüklemiştir.

Ne yazık ki şimdiye kadar herkes sizin kadar kibar değildi. Ama yazınızda “değerli”  olarak nitelendirdiğiniz o şair ve yazarların bazıları, sokakta duyamayacağınız küfürler etti. Hiçbir yanıt vermeden… Girişimim olmadığını mı sanıyorsunuz? 2014 yılı Orhan Kemal Roman Ödülü ile ilgili günlük gazetelerde, dergilerde sitelerde 10’dan fazla yazı yazdım. Küfür dışında bir tek yanıt gelmedi.

Detayları Cengiz Gündoğdu ve benim katıldığım şu programda var.  https://www.youtube.com/watch?v=9b8Pr6fTeXw

Ne yapıldı? Kitaplarımın çıkması engellendi. Gazetelerden attılar, yazıları sansürlediler. Editörler arandı, “kulakları çekildi” vs. Bunun gibi pek çok şey…

Değerli Nihat Behram,

Benim yazılarımı okuyan okurların, sizin verdiğiniz bu yanıtı da bilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Bu okura karşı sorumluluğumdur. Bana yazdığınız bu yazıyı hiçbir değişiklik yapmadan, ABC gazetesinde veya bu yazıların ilk yayımlandığı yer olan insanbu.com adlı siteye koymak isterim. İzniniz olursa bunu yapmak isterim. Olumlu ya da olumsuz yanıtlarsanız sevinirim.

Sizin hakkınızda yazdıklarım ve bunun gerekçelerini okumuş, izlemişsiniz. Bunlara ayrıca bir eklemem yok. Bir sosyaliste büyük görevler düşüyor, çöküş dönemlerinde çok daha fazlası… Solcu-ilerici-sosyalist isek, her hangi bir insandan, her hangi bir yazardan çok daha fazla sorumluluk taşıyoruz demektir. Üzerimizde küçük tozlar bile büyük leke muamelesi görecektir. Yazdıklarımı acımasız bulduysanız bu gerekçemi dikkate almanızı öneriyorum.

Gerekçelerini detaylarıyla ortaya koyduğum bu çürümeye karşı, kültür sanat alanında bir ayrışma ve arınma peşindeyim.  Yazılarınızı yıllarca takip eden, kitaplarınızı okumuş, yaşamınızı ve mücadelenizi bilen biriyim. Burada size ya da her hangi bir kimseye karşı özel bir düşmanlığım olamaz. Meseleyi asla kişisel bir mesel olarak almadığımı gördüğünüzü umuyorum. 

 Piyasa edebiyatına-edebiyat piyasasına, sahte muhalifliğe, muhalifmiş gibi yapan iktidara, gerici burjuva kültürüne ve ona bulaşıklığa karşı ise büyük bir düşmanlık besliyorum.

Bütün bunları her hangi bir kişisel çıkar için değil sadece ve sadece okurlara karşı bir görev duygusu ile yaptığımı bilmenizi isterim. Kendimce kör topal yapmaya çalıştığım işteki ahlaki kaygıyı anlamanızı umuyorum. Umarım kendimi yeterince anlatabilmişimdir.

Saygılarımla

Taylan Kara

 

Facebook
yorumlar ... ( 5 )
21-03-2016
21-03-2016 10:51 (1)
Kıymetli Nihat Behram bir ödül almakla gözümüzden düşmez. Kimse ödüllere jüri olmakla, ödül almakla bizde varsa bir kredisi bunu sıfırlamaz. O kadar katı değilim şahsen. Ama gözümüzdeki itibarını birkaç puan aşağıya çeker. Ancak ödülü böyle, bu üslupla savunuyorsa bayağı bir kredi harcar. Behram'a göre Taylan Kara'nın tekil bir şahsiyet olarak değeri yok. İnsan BU'da yazmasının da önemi yok. Ne zaman ABC'de yazarsa o zaman değer bulur. NİYE? Tık sayısına göre mi? Ne yazık ki en seçkin sosyalistlerimizin kafası bile böyle çalışır. Ama İnsan BU'yu bal gibi okuyorlar, görmezden geliyorlar. Korkuyorlar. Biz etkimizin farkındayız, daha fazla etki de istemeyiz böyle cılk bir ortama. Merdan Yanardağ yoldaşıymış Behram'ın? Nasıl, nereden? Yanardağ gibilerin misyonu sanki bana, benim gibilere sansür uygulamaktır :) Sadece bu konuda başarılıdırlar. Ama hem Kürtçülere, hem ulusalcılara, cılk popüler olan herkese, TIK GETİRECEK herkese göz kırparlar. Devam edecek KA
21-03-2016 10:57 (2)
Merdan Yanardağcılık özel bir şey değildir. Cılk popülere, ÇOK TIKA oynayan her vasat aydın aynı yola başvurur. Ya ulusalcı cephe, ya Kürtçüler... Daha uyanık olanlar ikisinden birden tık alır. Bakın bir yandan Türk bayrağı bilmem ne derler, bir yandan sosyalizm, bir yandan "BARIŞ İÇİN İMZACI AKADEMİSYENLERİ", sahte sosyalist hareketleri vitrine taşırlar: http://www.abcgazetesi.com/akp-ile-ona-destek-veren-yoksul-emekcilerin-ayrismasi-gerekiyor-11203h.htm 25 yıl önce de böyleydi bunlar. Ta SÖZ dergisi günlerinden bilirim. Aman, aman.. Uzak dursun böyle yoldaşlar, batsın böyle yoldaşlık... Kaan Arslanoğlu
21-03-2016 13:47 (3)
Daha önce sitede haberin yayınlandığı abc gazetesinin linkini ve olaya ilişkin yorumumu paylaştım. Yazıyla ilgili olduğu için burada da paylaşayım. Nihat Behram'ın yazıdaki üslubunu hiç beğenmedim. Solcuyum diyen birinin bu üslubu kullanmaması gerekiyor. Taylan Kara'nın statüsünün olup olmamasının nerede yazdığının da bir önemi yok. Önemli olan yazıda ifade ettiklerinin gerçekliğinin bulunup bulunmadığıdır.ç.
21-03-2016 13:49 (4)
abc gazetesinde yayın anlayışı da sorunlu. Etnisitesiyi,cinsel yönelimi galeri şeklinde vererek tıklanmayı arttırmaya çalışıyorlar. Sitenin kültür bölümünde popüler kültür sunuluyor. http://www.abcgazetesi.com/ne-kadar-da-duygusal-bir-kitap-10099h.htm http://www.abcgazetesi.com/annem-lezbiyen-babam-gay-60g.htm http://www.abcgazetesi.com/kurt-manken-mariam-rod-33g.htm ç.
24-03-2016 21:38 (5)
Bu konuda Taylan Kara haksız. Şimdi doğal olarak Devlet İhale Kanunu zihniyeti ve Can Yücel - Gazi Yaşargil masalı beyinlerine yerleşmiş yaratıklar olarak bu bize çok çok ters geliyor. Aslında tabi gerçekte de Ataol Behramoğlunun jüri olarak bulunduğu bir yarışmada Nihat Behram'ın değerlendirilmesi yanlış. Ama burada asıl gözden kaçan şey Nihat Behram'ın Ataol Behramoğlu'ndan çok daha iyi bir şair olması. Ataol Behramoğlu sürekli sentimentalizmin diplerini zorlarken, Nihat Berham, Hamaset-i Nazımiyeden yola çıkıp onun üzerine modern ve güncel söylemleri de eklemleyerek oldukça düzgün bir usluba ulaşabilmiş bir şairdir. Yani Ataol Behramoğlunun, gerçek anlamda, kardeşine puan verecek bir yetkinliği bulunmamaktadır. Dolayısıyla bütün jürilerin zaten evlere şenlik olduğu bir memlekette anılan ödülün Nihat Behram'a verilmesi doğru bir karardır bence. (B.Ö.)
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210136
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.