Vallahi de Hükümeti devirmeye yönelik değil, billahi de siyasi partiler yok bu işin içinde! Enver Aysever’in “Aykırı Sorular”ını izledim Levent Üzümcü’yle, bir de Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge”sini. Eylemlerden izlenimleri böyle, öyle görmek, göstermek istiyorlar.
Ben alanda CHP’li görmedim, diyor Üzümcü; ben de diyor Aysever, pek rastlayamadım CHP’lilere. Ahmet Hakan da diyor ki, bu eylemlerin hükümeti devirmekle falan ilgisi yok. Marjinal bir azınlık dışında herkes demokratik tepkisini ifade ediyor! Aysever de aynı fikirde.
Merkez medyanın kalkışma karşısında ilk günlerdeki sefil tavrını herkes biliyor. Büyük bir tepki gelince, iki gün sonra patronlarından aldıkları talimatla yavaş yavaş durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Ama ne kurtarış!
Her iki televizyoncunun da eylemlere yaklaşımı son derece olumlu görünüyor. Başbakanı, polisin sert tutumunu açık biçimde eleştiriyorlar. Çok hoş görünüyor bu. Fakat halkı, aydınları işte böyle kandırıyorlar. Gizli gizli, ufaktan ufaktan, sistemli ve uzun süreli bir sansür ve çarpıtmayla kandırıyorlar.
Mevcutlar içinde en iyi ilk beş televizyoncu kim deseniz, o ilk beşe kesinlikle girer bu ikisi. Başka deyişle en iyileri bunlar, gerisini siz düşünün.
O meydanlarda milyonlar var. Her kesimden insan var. Liberali, komünisti, sosyal demokratı, Kemalisti (her çeşidiyle), Kürtçüsü, sosyalisti, milliyetçisi, darbecisi, askercisi, asker karşıtı, futbolcusu, radikal solcusu, her kesim. Yüz binlerce CHP’li var. On binlerce TKP’li var. TGB’liler var, her örgütten binler var. Rejimi değiştirmek isteyenler, hükümeti devirmek isteyenler, varoş gençleri, öğrenci gençler, darbe yapılsa sevinecekler var, sadece demokrasi isteyenler, sadece kişisel özgürlük isteyenler de var. Hangisi çoğunluk belli değil, önemli de değil. Hiçbiri birbirine üstünlük kurmuş değil.
Burada en az ne var derseniz, en az yoksul emekçiler var. Asıl üretenler çok az, tüketim boykotçuları da çok az. Benim için bir önemli nokta bu. Sonuçta evet, kalkışmanın düzen içi yönü çok ağır basıyor.
Şimdi bazıları diyor ki, bu bir Amerikan komplosudur, bir planla Erdoğan’ı zayıflatıp, Amerikancı bir başka koalisyon kuracaklar. Sonuç böyle olabilir, fakat bu olayın başlaması ve buraya gelmesi en parlak CIA uzmanlarınca bile kestirilemezdi, kestirilemedi. Tam bir ani, kendiliğinden halk hareketiydi. Ne ki örgütlü güçler içinde bulunmasaydı kesinlikle bu noktaya gelemezdi.
Sonuç Amerika’nın çıkarları doğrultusunda bir yöne girebilir, büyük olasılıkla öyle olacaktır. Çünkü onların yönetme becerisi, büyük gücü ve her duruma uyan çok sayıda alternatif planı mevcut.
Peki bu niye böyle? Orada büyük emek sarf ettikleri ve önemli bir kalabalık topladıkları halde sosyalistlerin halk içinde toplamda yüzde yarımın altında kalmasından. Hiçbir kent alanında 10-15 binin üstüne çıkamamalarından.
Peki sosyalistler niye yüzde yarımın altında? Niye kalabalıkta hakim hale geçemiyorlar? Buradaki asıl kabahat elbette kendilerinde. Ama dışarıdan bir sebep aranacaksa çok ince komplo araştırmalarına gerek bulunmuyor.
Sosyalistleri küçük görmek ve göstermek doğrultusunda merkez medyanın planlı, sistemli bir çabası seksen yıldır sürüyor. İşte yabancı parmağı, Amerikan parmağı varsa, burada var.
Seçime girersiniz, tek haber yapmazlar. Büyük mitingler düzenlersiniz, görmezler. Önemli kitaplar yazarsınız bahsetmezler.
Derler ki, herkese popülerliğine göre, sayısına göre. On beş kişiyi temsil eden bir liberali defalarca konuştururlar, abuk sabuk tipleri ekranlarda parlatırlar, on binleri temsil edenlere, onu çıkarsak başkası da ister diye kapı kapatırlar.
Hükümeti hedef almıyormuş eylemler! Rejimle hiçbir sorunları yokmuş! Partiler, partililer bulunmuyormuş! Tamam, böyleleri de çok, ama kim ne kadar, anket mi yaptınız?
Korku o programı, o koltuğu, o erki, parayı, ünü kaybetme korkusu. Korku, rejimle hep iyi geçinme kaygısı. Hükümetle papaz olmaktan kaçınma. En iyileri bu!
Böyle gazetecilik, böyle televizyonculuk olur mu?
Sosyalistleri sivriltmeyeceksin. Partilerini görmezden geleceksin. Liderlerini ekranlardan saklayacaksın. Rejime tavizsiz sosyalist aydınları suskunlukla unutturacaksın. Ara sıra, yüzde bir iki bunlardan da çıkarırsan, bakın ne kadar demokratız, solcuyuz diye şişineceksin; onların, sosyalistlerin bile gözünü boyayacaksın. Eylemlerde örgütlü olmak suçmuş gibi sözler sokuşturacaksın aralarda, partili olmak kabahat, adam gibi sosyalistlik demode… Yüzde yarımın altında tutmak için sistem karşıtlarını, her türlü manipülasyonu kullanacaksın.
Bir komplo arayacaksak, tekrar ediyorum, uzun vadeli, planlı bu işlerde arayalım.
Sosyalistler belli bir eşiği aşamadığı sürece Amerika’nın veya başkalarının yönlendirmeleri elbette çok kolaylaşacaktır toplumsal hareketlerde. Kaan Arslanoğlu