13 Temmuz Pazar günü iki ayrı TKP kongresi oldu. Bir tarafta Kemal Okuyan ve Aydemir Güler, diğer tarafta Metin Çulhaoğlu ile Erkan Baş. Her iki kongreyi de bir süre gözlemledim. Çok kısa özeti, Atılım Kongresi bir parti kongresi, 12. Kongre ise üniversite öğrenci derneği toplantısı hissi verdi. Her iki tarafta farklı yaş grupları olsa da 12. kongrenin genç ağırlıklı ve sokağın izini daha fazla taşıyor göründü. Yine muhtemelen TTB, TMMOB gibi yapılarda daha fazla çalışmışlar gibi. Atılım kongresindekiler ise örgütü daha fazla önemsiyor hissi veriyorlardı.
Bunlar önemli mi? Ayrışma yaratacak kadar önemli meseleler değil. Birileri daha fazla pratiğin içinde yer alabilir ve tabii ki farklı deneyimler farklı öncelikler doğurabilir. Referanslar ortak olduğu sürece insanların birbirine dertlerini anlatması ve önermeleri ortaklaştırmaları mümkündür. Ancak referanslar farklılaştığı anda yan yana bulunmak giderek imkansız bir hal alır.
Her iki taraf, farklılaşmayı daha çok tarza dair biçiminde açıklıyor. Evet, tarza dair farklılık var. Bu şüphesiz. Ama bence içindekiler bunu farketmemiş olsalar bile sorun siyasi çizgi farklılığı. Sorun salt tarza dair olsa idi 12. Kongredekileri daha makul bulmak gerekirdi. Daha fazla insanlarla birlikte olma, toplumun bir parçası olmayı başarma önemli şeyler. Ancak, toplumla hangi siyasi çizgi etrafında bağ kurduğunuz önemli. Radikal demokrasi çizgisinde mi, Leninci çizgide mi? "Gezi Parkı direnişi"nden mi "Haziran İsyanı"ndan mı söz edeceksiniz?
Öte yandan doğru çözümlemeler, uygun kanallar bulunmadığında bir grubun kendi iç sesi oluyor sadece. Kemal Okuyan ve Aydemir Güler'in düştüğü durum biraz da bu.
İki taraf bir araya gelir mi? Çok zor. Tarzları bir kenara bırakıp her iki tarafı siyaseten derinlemesine analiz ettiğimizde karşımıza 12. Kongrenin radikal demokrasiye evrilmiş çizgisi çıkar. Sloganlarındaki sosyalist, komünist sözleri belki gönül bağlarını ifade ediyor. Ancak aktıkları mecranın radikal demokrasiye yol aldığı bir gerçek. Kendileri fark etmese de öyle. Gidecekleri yerde kendisi öyle ifade etmese de ÖDP var. Ayrıca Duran Kalkan'ın yorumuna göre HDP var. Erkan Baş, Metin Çulhaoğlu ekibinin gideceği çizgi orasıdır. TKP ismiyle devam ederlerse bir süre sonra o ismi taşımak onlar için zul olur ve bırakıverirler. Belki de ÖDP ve Halkevi ile birlikte yeni bir yapı oluştururlar.
Aydemir Güler ve Kemal Okuyan ekibi ise, Leninci çizgileriyle beraber, toplumsal doku içerisinde nefes alıp vermeyi, bunun kanallarını açmayı henüz başaramamış görünüyorlar. 12. Kongre etrafında toplananların çizgi değiştirme ihtimali ve Atılımcıların kısa sürede atılım gerçekleştirmeleri çok kolay görünmüyor. Bu durumda komünistler muhtemelen bir süre siyasetin dışında kalacaklarlar.Türkiye'de ilk kez yaşanan bir durum olmayacak bu. Daha önce olduğu gibi, birileri yine çıkar ve bayrağı yerden alır. Bu topraklarda emperyalizmin dikiş tutturamazlığı yeni kurucu iradelere her zaman fırsatlar sunacaktır ve bu fırsatların komünistlerin olmadığı bir durumda olumlu bir biçimde gerçeğe dönüşme ihtimali son derece kısıtlıdır.
Ben, yeni kurucu iradenin önündeki fırsat için her iki tarafın da ısrarla kullandığı "sosyalist cumhuriyet" demiyeceğim. Radikal cumhuriyet diyeceğim. Muhtemelen bölgesel çapta bir cumhuriyet olacak bu. Ve ardından eklemek gerekiyor; radikal cumhuriyet için mutlaka komünistlere ihtiyaç var. Ama TKP, ama gelecekte başka bir yapı.
TURABİ YERLİ
http://turabiyerli.blogspot.com.tr/2014/07/hangi-tkp-komunistler-siyaset-ds-m.html
linkinden alınmıştır.