Sevgili Kaan ilk yanıtımızı beğenmemiş. Bir kez daha okuyup yeniden yanıtlamakta bir sakınca görmedim. Siyasi zekayı, geniş kitleleri yönlendirme, yönetme becerisi yüksekliği, yani siyasi başarı olarak tanımladığı yazısında neler söylediğinin özetini şöyle çıkardım:
1. İnsan aklı kapitalist teknoloji toplumunun çok hızlı, çok kalabalık yaşamına uyum gösterme konusunda ve buna uygun siyaset üretmekte yetersizdir.
2. Bu alanda solcular yetersizdir çünkü:
2.a. Solcuların hayal ettiği çözümler insan doğasına yeterince uygun değildir. Sosyal zeka hayatta kalma, ve başarı üzerinden yürür. Bu yüzden solcular azdır, siyasi deha da daha az oranda çıkar.
2.b. Sola, yokuş yukarı siyaset yaptığından daha militan, esnek olmayan kadrolar gerekmesi solu, bilimsel çabalardan, akılcı yorumlardan uzaklaştırır.
2.c. Solda tipik olan inanç pekiştirme, yalnız solun anladığı bir dil oluşturur.
3. Oysa büyük çoğunluk, sorgulamaz, okumaz, düşünmez, güdülerine ve duygularına göre hareket eder, siyaseten ortayı, yani başarılıyı seçer, siyaseten daha akılcı davranırlar.
1. Uyumu sağlayan bilincin sosyal olayları anlama bölümü müdür, yoksa bilinçaltı mıdır? Davranışlarımınzda bilincin/aklın rolü KA'nın zannetiği kadar önemli değildir. Öyle olsaydı insanlara bilgiyi iletir sorunları çözerdik. (Sigara örneğini vereceğim ama ucuz demogoji diyecek diye korkuyorum)
2. a. solcuların hayal ettiği çözümler insan doğasına aykırı! Gerçekten öyle ise biz ne yapmaya çalışıyoruz? Bir de hangi hayaller aykırı merak ediyorum. İşbölümünün ortadan kalkması diyorsa Lenin de bunun hayal olduğunu söylüyor aslında.
2. b. Yokuş yukarı siyaset neden esnek olmayan kadro ve bilimsellikten uzaklaşma gerektirsin ki? Buluşları doğuran zorluklar değil mi? Bu zorluğu aşmak için daha fazl adüşünmek, kafa yormak ve yöntem geliştirmek zorunda değil mi?
2. c. Sol inanç pekiştirme yüzünden mi geri? Cemaatler? AKP'nin kendi dili yok mu?
. Okumayan düşünmeyen siyaseten daha akılcı davranıyorsa, bana okumadan konuşuyorsun eleştirisini neden yapıyorsun?
Tüm bunlara rağmen ilk eleştirimde, tutarsızlıkların, yanlışların olağan olduğunu ve bunları göze almak gerektiğini söyleyerek aslında yazının yazılmış olmasının iyi bir şey olduğunu söylüyorum. İnsanları başka türlü bakmaya çağırıyor. Bakalım ve belki kendi geçmişimizi ya da o bakışı yanlışlayabilelim. Ama her durumda eskisinden daha iyi bir yerde olacağımız kesindir.
Bir de eleştirimde karşısına kendi görüşlerimi koymuşum. Anlatmak istediğimin özeti de şu: Her şeyi akılla, zeka ile açıklamaya çalışma çünkü onunla açıklanamaz. Kitleler akılla davranmazlar, akılcı olanı da seçmezler. Sosyal psikolojide bununla ilgili yüzlerce deney, gözlem bulunabilir. Bir tarikatın toplu intiharını hangi akıl açıklayabilir? Alman halkının Yahudileri imha politikasına destek vermesi? Bunlar akıl ile açıklanamaz. Bir toplumsal hareket olarak devrim de akıl ile gerçekleşmez. Hatta insanlar arası tekil ilişkiler bile akıl ile kurulmaz. Sevdiğimiz ve sevmediğimiz insanlarla aynı aklı, aynı düşünceyi filan paylaşmayız. Aynı duyguyu paylaşırız. Aynı duyguyu paylaşamazsak yan yana duramayız. İnsanlar da düşünsel olarak kendilerine yakın olanları değil, duygusal olarak kendilerine yakın olanları tercih ederler. Bu yüzden solun belki de en çok dikkat etmesi gereken şey öncelikle en yakınındakilerden başlayarak asla duyguları kıracak şeyler söylememek ve yapmamaktır. Yarın, yan yana gelmeyi en çok fikir ayrılıkları değil, duygusal kırılmışlıklar zorlaştırır.
Son olarak, belki samimiyetine güvenerek kullandığım dil, sana kırıcı gelmiş olabilir. Böyle bir niyetim olmadığını bilmeni isterim.
Dileyenler birinci yazıya http://yenikulvar.blogspot.com.tr/2014/07/solcularn-siyasi-zekas-dusuk-mu.html
adresinden ulaşabilirler.
TURABİ YERLİ