ÖNERMELER:
“İNSAN MADDİ KOŞULLARIN BİR ÜRÜNÜDÜR.”
-Maddi koşul insanın içinde yaşadığı her türlü biyolojik, sosyal, kültürel çevresel factor olarak tanımlanır.
-İnsanın varlığında, madde ötesinde bir süreç, yahut aşkın bir öz, ide vs ya da doğa dışı bir müdahale yoktur.
-İNSAN VARLIĞI SOMUT, FİZİKSEL YASALARA TABİ BİR SÜREÇLE GELİŞMİŞTİR.
Yukarıdaki anahtar önermeler bundan sonraki ifadelerin temelidir.
O halde şu soruları sormamız gerekiyor: İnsan hangi maddi koşullarda varolmuştur?
Bu maddi koşulları düzenleyen yasalar nelerdir?
İnsanı onbinlerce-yüzbinlerce yıldır şekillendiren, onun rezervindeki genetik materyali süzüp ayrıştıran çevre, nasıl bir çevredir?
En bonkör hesapla ilk şehirlerin 10-15 bin yılda kurulduğunu, tarım devriminin 10 bin yıl önce gerçekleştiğini göz önüne alalım.
İnsanın biyolojik evriminin hemen hepsi (en yakın tür olan bonobo ve şempanzeden yaklaşık 4 milyon yıl önce ayrıştığını düşünürsek) mağara-orman-avcılık-toplayıcılık vs ortamında geçmiştir. Burası gerekirse çok detaylandırılabilir. Bu konuda Alaeddin Şenel’in kitapları özellikle değerlidir. İnsanoğlu neredeyse 200.000 nesilden daha fazla bu ortamda hayatta kalmayı teşvik eden seçilimlere maruz kalmış, genetik malzemesi bu kadar zaman boyunca hep bu ortamda yaşamını sürdürecek en başarılı genlerle donanmıştır.
İçinde yaşadığı çevreye en çok uyum sağlayabilen genetik malzeme, yüzbinlerce yıldır seçilime uğrayarak bugünkü insanın yapısını oluşturmuştur.
İnsanoğlu, insanlık tarihinin %99.9’unu avcı toplayıcı ekipler halinde yaşamıştır. Bunun üzerinde bıraktığı etkiler neler olabilir?
Edward Wilson’dan
-İnsan türünün algısı büyük ölçüde görme ve işitme odaklıdır. Ama mesela karıncalar tat ve kokuya odaklıdır. Dünyanın bütün dillerinde duyulara dair bütün sözcüklerin yaklaşık %60-75‘i görme ve işitmeyi tanımlar. Karıncaların bir dili olsaydı muhtemelen bu oran koku ve tat duyuları lehine olurdu.
-Neden fobiler insanın tarihöncesi çevresinde karşılaştığı en büyük tehlikelerden, dar mekanlar, yükseklik, gökgürültüsü, akan su, yılan ve örümceklerden kaynaklanır da modern teknoloji toplumunun silahlı, bıçaklı, otomobiller, patlayıcılar veya elektrik fişleri dahil en büyük tehlikelerini neredeyse hiç kapsamaz?
- Termitler (karıncaya benzer bir çeşit böcek) hasta ve yaralı bireylerini yiyen, dışkılarını yiyen bir canlı türüdür.
E.Wilson’un kültürün biyolojik temeli ile ilgili bu örneği verir.
-Eğer termitler bizim gibi “uygar” olsaydı, hasta ve yaralıların yenmesini destekler, bireysel üremeden kaçınır, dışkılarının değiş tokuşunu ve tüketilmesini ayine dönüştürürlerdi. Kısacası “termit ruhu”, insan ruhundan çok değişik olurdu.
Bu bağlamda E.Wilson şunu savunur: Kültür ya da toplumsal düzenekler biyolojik evrimden yahut genetikten bağımsız değildir; o malzeme üzerine kurulmuştur. Günümüzde yaşayan insanların mevcut yapısı ve genetik malzemesi, biraz önce söz ettiğimiz tarih öncesi koşullarda evrimleşmiş, o ortamda yaşamaya yönelmiş, ona uyarlanmıştır.
Alper Kılıç