Kahramanlık Saati - "Vasatlığa Giriş Dersleri" çıktı

Editör Notu: Taylan Kara'nın "Vasatlığa Giriş Dersleri" adlı "deneme" kitabı Hayal yayınlarından çıktı. Taylan Kara beğendiğim bir yazar. Çok iyi kurgulu, sürükleyici ve sağlam dilli romanlar yazıyor. Denemeleri de sarsıcı, zekice buluşlarla örülü sert bir insan eleştirisine dayanıyor. Herkesin kaldırabileceği türden değil. Şimdi yeni bir kitabıyla karşı karşıyayız. Kitap hakkında bir fikir verir ve onun sesini duyurur diye küçük bir bölüm aktarıyoruz. Yapıt elime ulaştığında umarım onu da değerlendirme ve bir yazı yazma fırsatı bulurum. Kaan Arslanoğlu  

KAHRAMANLIK SAATİ

Sekiz Mayıs 1945 gününün akşamı şehrin bilinmeyen bir sığınağında çok gizli bir toplantı yapılmaktaydı. Altı yıldır süren savaşın artık sonu gelmişti. Savaşın bütün taraflarının üst düzey generalleri bir sığınakta yarınki ateşkesin koşullarını konuşuyorlardı. Aslında savaşın kazananı ve kaybedeni zaten belli olduğundan tartışılanlar işin ayrıntılarıydı: yenilen tarafın silahlarını nerede teslim edeceği, şehrin ne zaman teslim alınacağı, şehirdeki sivillere yiyecek ve su yardımının nasıl yapılacağı, sonraki barış antlaşmasının koşullarını konuşmak için oluşturulacak komisyon üyelerinin seçimi vs. Saat geceyarısı biri geçerken bu konuların çoğu konuşulmuş ve fikir birliğine varılmıştı. Kahveler içildi, küçük şakalar yapıldı. Yenen tarafın generalleri, yenilen tarafın savaş boyunca yaptığı kahramanlıkları övdü, yenilen tarafın generalleri yenen tarafın adaletinden söz etti. Savaşın gerisinde bıraktığı 50 milyon cesetten hiç konu açılmadı. Bazen çok uzaklardan bazen de çok yakından gelen silah sesleri, herkesin artık olağan kabul ettiği sıradan seslerdi. Konu en son, ertesi günkü ateşkesin saatini belirlemeye geldiğinde saat ikiyi çeyrek geçiyordu. Yenilen tarafın bir generali sabah 08:00’dan itibaren ateşkesin uygulanmasını önerdi. Yenen tarafın iki generali bu öneriyi kafa sallayarak destekledi. Ateşkesin hangi saatten itibaren yürürlüğe gireceği konusu iki taraf için de pek önem taşımıyordu. O sırada yenen tarafın generallerinden birisi “12 olsun, tam olsun” dedi. Diğerleri “fark etmez” dediler, “siz bilirsiniz.” Az önceki öneriye kafa sallayan iki general bu öneriye de kafa salladılar. “Tam olsun” derken neyin tam olması gerektiğini, ne kastettiğini hiçbiri anlamamıştı ama bunu sormadılar da. Sekiz fikrini ortaya atan general de “fark etmez” dedi. Çoğu general “fark etmez” deyince “12 olsun tam olsun” diyen generalin önerisi kabul edilmiş oldu ve tutanağa geçirildi. Müzakere bitmişti, el sıkışıp sığınaktan ayrıldılar.

Saat 12’de yürürlüğe girecek olan ateşkes, ertesi gün son yarım saate kadar hiçbir birliğe iletilmedi. Ateşkesin bildirildiği birlikler, saat 12 oluncaya dek bu emri alt birimlerine bildirmedi. Saat 8 ile saat 12 arasındaki dört saatte gelişen çatışmalarda taraflardan toplam 3512 kişi ölmüştü. Savaşın son ölüsü Oliver M, saat 11:59’da alnından vuruldu ve saklandığı sokak köşesinden kaldırıma yıkıldı. Kafatası bir karpuz gibi ikiye ayrılmış ve beyni ortaya çıkmıştı. Elli saniye daha ölmeseydi 50 yıl daha yaşayacaktı. Saat tam 12 olduğunda savaşan tarafların hepsine “silah bırak” emri geldi. Az önce bütün güçleriyle savaşan askerler, cephelerinden çıkıp biraz önce kurşun sıktıkları düşmanlarının önünden geçtiler. Bütün tüfeklerin namluları yere bakıyordu. Oliver M’nin silah arkadaşları da verilen emir gereği silahlarını bırakıp saklandıkları yerlerden çıktılar ve birkaç dakika önce kurşun yağdırdıkları yöne doğru baktılar. Bu sırada Oliver M’nin beyni kaldırıma akmaya devam ediyordu. Oliver M’nin beyin hücrelerinin çoğu hâlâ ölmemişti ve kahramanlıkla doluydu. Oliver M, savaşın bittiğini öğrenemedi ama Oliver M’nin beyin hücreleri ateşkesin ilan edilmesinden sonra 3 dakika daha canlı kalabildi.

Taylan Kara

“Vasatlığa Giriş Dersleri” kitabından alınmıştır.

Facebook
yorumlar ... ( 5 )
13-10-2013
17-10-2013 08:45 (1)
Bu eseri okudum ve herkese şiddetle tavsiye ederim. Bu kitabı herhangi birimiz ortaya koyamazdı bence; değerini bilmemiz gerek. Kanımca, sadece ülkemiz fikir alemi içindeki bireylerin değil, tüm küredeki okurların okumasının gerekeceği değerde bir eser. Yazara büyük emeğinden dolayı şükranlarımı sunarım. Özgür Ekinci
17-10-2013 08:45 (2)
Yeri geldiği için: yazarın "Böyle de buyurabilirdi Zerdüşt" eserini de tüm okurlara öneririm. Özgür Ekinci
20-10-2013 16:40 (3)
Daha önce de bütün kitaplarınızı okumuştum...iyi bir gözlemci ve yazarsınız.. tebrik ederim sizi..
03-11-2013 14:26 (4)
bütün kitaplarını okudum Taylan şimdiye kadar..ama bunun ben de yeri ayrı oldu...yer yer güldüm..yer yer acıdım yer yer de ağladım halime(halimize) hayatımda şimdiye kadar hiç dikkat etmediğim noktalara artık daha farkındalıkla yaklaşacagıma eminim..bunu ben de yarattıgın icin ayrıca teşekkür ederim..okumayanlar varsa eger diger kitaplarını da okumalarını tavsiye ediyorum onlara R.R
18-01-2014 19:39 (5)
Vasat bir hikaye olmuş. Önce "savaş artık bitmişti" diyor. Aslında çatışmalar devam ettiğini anlıyoruz. Okuyucuya tepeden bakan bir bakış var. Her şey en az üç kez tekrar ediliyor. "Fark etmez","siz bilirsiniz","kafa salladılar".. "Küçük şakalar", "sıradan seslerdi", "pek önem taşımıyordu"...Ölenin kaldırıma yıkılması yeterli gelmemiş olacak ki okuyana hiç düşünme fırsatı verilmeden kafasının nasıl yarıldığı, beyninin nasıl akmaya devam ettiği gibi ayrıntılar veriliyor. Ne anlamamız gerektiği o kadar açıklanıyor ki, hikaye anlamsızlaşıyor... Hikaye bittiğinde tamamen bitiyor...
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211400
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.