Tırnak makasından korkmuşlar
Geçtiğimiz yıl KESK’e yönelik yapılan operasyonda gözaltına alınan ve 11 ay Kandıra F Tipi Cezaevinde tutuklu kalan eski Kocaeli Tabip Odası Başkanı Dr. Cem Çoşkun, tırnak makasının cezaevine girişte ‘güvenlik’ nedeniyle alındığı fakat kantinde aynısının 50 kuruşa satıldığını söyledi
Caner Aktan (KOCAELİ)
Yaklaşık 11 ay Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunduktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan eski Kocaeli Tabip Odası Başkanı Dr. Cem Coşkun şunları söyledi: “Bizim hapishanede kalışımızın anlamlı tam bir tutsaklıktı. F tipinde tecrit edildik ve hücrede kaldık. İlk önce şunu söylemek isterim; hasta tutsakların yeri kesinlikle cezaevi değildir. Hiçbir ön koşul olmadan hasta tutsaklar serbest bırakılmalıdır. Benim yanımda kanser hastası olan tutsaklar da kaldı. Yaşanan acıları, sıkıntıları çok yakından gördüm. Bir insanı hapishaneye koymak cezalandırmaktır fakat hasta tutsaklara sıkıntı yaşatılması o insanı bir kez daha cezalandırmaktır.”
Standart uygulama yok
Cezaevi yönetiminin keyfi uygulamaları hak mahrumiyetleri doğuruyor. İşte T-1 tipindeki isyanın nedenleri bunlardır. O insanlar hapishanede yattıkları için isyan etmedi; burada yaşadıkları sıkıntılardan, keyfi uygulamalardan dolayı isyan etti. Cezaevlerinde standart bir uygulama yok. Hepsinde başka bir uygulama görebilirsiniz. Düşünün cezaevi müdürünün amiri yok. Şikâyet etmek istiyorsunuz, gideceğiniz yer yok. Adalet Bakanlığı’na bağlı.
TIP bülteni vermediler
Kandıra F Tipi’nde tutuklu bulurken Tabip Odası’nın yayını olan Tıp Bülteni’ni istedim. Bu bültenler bana verilmedi. Örgüt dayanışması şuçlamasıyla! Dava açtım, davayı kazandım ama ancak davayı kazandıktan iki ay sonra bir kısmını alabildim. Bir kısmı da internetten çıktı olduğu için bana verilmedi. İnfaz hakimi karar vermiş dahi olsa cezaevi yönetimi bunu uygulamayabiliyor. ‘Ben bunu güvenli bulmadım’ gerekçesiyle her türlü engellemeyi çıkarıyor.
Tırnak makasını aldılar
Cezaevine girdiğimde, kapıda tırnak makasımı kırdılar. Başgardiyan yardımcısı öyle uygun gördü; aldı ve kırdı. Ama gelin görün ki cezaevi kantininde 50 kuruşa törpüsü de olan tırnak makası satılıyor. Bu bir keyfiyettir örneğin. Ben size yüzlerce böyle örnek sayabilirim. Sağlık sıkıntısına yeniden dönecek olursak, tıp fakültesinde mahkûm koğuşu olmaması cezaevindeki sevk sayısını da artırıyor. Bu sefer de yeni bir keyfiyet ortaya çıkıyor. Bazı tutsakların sevkleri çok gecikiyor.
İki ay bekleyenler var
Cezaevi doktorunun sevk etmesine rağmen iki ay hastaneye gidemeyen insanlar olduğunu biliyorum. Cuma günü bir tutsak hastaneye gitse ilacı ancak salı günü kendisine ulaşıyor. Hafta sonu olduğu için reçete ancak pazartesi günü eczaneye götürülüyor. İlaç ancak salı günü ulaştırılıyor. Sorsanız tüm görevliler; gardiyan, jandarma, doktor hepsi işini yapıyor ama sonuçta ilaç gecikiyor. Tansiyon hastaları, şeker hastaları, ateşi çıkan hastalar ilacını hemen kullanmak durumundadır.
Raporlar engelleniyor
Cezaevinde insanlar, hak ihlalleriyle ilgili her ay bir rapor hazırlarlar. Bu raporlarda siyasi metinler yoktur. Bu raporlar TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na gönderilir. Bir de yerel ve ulusal basına gönderilir. Ama cezaevi idaresi bu raporların basına ulaşmasını engeller. Gerekçe ise kendilerinin rencide ediliyor olması. İşte bu raporları cezaevi idaresi ‘güvenlik sorunu’ haline getiriyor; güvenlik gerekçesiyle yerel ve ulusal basına ulaştırmıyor. Bu da keyfi bir uygulamadır.”