Ceyhun Balcı’nın “Suya Yazılar” adlı kitabı Zeus Kitabevi Yayınlarından çıktı. Bugün çoktan unutmuş olduğumuz ama olay sıcak iken hepimizin üzerinde bir şeyler söylemeye niyetlendiğimiz birçok gelişme ile ilgili yazdığı ve basında yer almış olan düşüncelerini toplamış bu kitapta Ceyhun Balcı. Kitabın omurgasını bugün artık aramızda olmayan Deniz Som’un Cumhuriyet Gazetesi’ndeki ‘Vaziyet’ köşesinde basılmış olanlar oluşturuyor. Ceyhun Balcı bu konuda şöyle yazmış:
“Hemen her konudaki yazılarımın gazetelerle buluşmasında önemli bir rol oynadı Vaziyet! Vaziyet’i okurlarına açan ve köşenin asıl sahibi sizlersiniz diyen Deniz Som günümüzde sayıları giderek azalan toplumcu, yurtsever ve yürekli gazeteci kuşağının neferlerinden birisiydi.
Hem bu kitabın ortaya çıkmasına dolaylı katkısı hem de bugün yıkılma noktasına gelmiş olan Atatürk Cumhuriyeti’ne özveriyle kanat germiş olması bu kitabın Deniz SOM’a adanmasını gerektirdi…
Anısına saygıyla…”
Ama bu yazıların arasında biri var ki, Atatürk’ün Şeker Fabrikalarının satılması ile birlikte öldüğünü, Cumhuriyetimizin ise kendisine sahip çıkacak insan profilini yok eden özelleştirmelerle birlikte anlamsızlaştığını bize çok güzel anlatıyor:
“Babam ziraat mühendisi olduğu için özellikle başlangıçta zamanımız şeker fabrikalarının taşra uzantılarında geçmekle birlikte oralarda bile şeker fabrikası kültürünün duyumsandığını anımsıyorum. İlkokula 1967’de Niksar’da başlamıştım. Bağlı olduğumuz fabrika Turhal’daydı.
Fabrikadan uzakta olsak da şeker kültürü ve disiplini ile iç içe olduğumuzu biliyorum. Planlama, akıl ve bilimin gereklerinin yerine getirilmesinin yanı sıra Cumhuriyet’in en eski kurumlarından olan şeker fabrikaları ve taşra örgütlenmelerinde neredeyse mesai kavramı olmaksızın gecelerin gündüzlere katıldığı özverili çalışmalar belleklerimden hiç silinmez.
Disiplinli ve ilkeli hizmetin sürmesi bakımından önemli bir koşul da çalışanların 4-5 yılda bir görev yerlerinin değiştirilmesi geleneğiydi. Bu durum sayesinde ailecek ülkemizi tanımış oluyorduk.
Bugün ülke varlıklarını hoyratça satıp savan, elden çıkaranları görünce kendime ‘O günlerin özverili çalışmalarına böyle bir son yaraşır mıydı?’ diye sormadan edemiyorum.
Güzel geleneklerin oluştuğu, yaşandığı ve örnek olduğu yalnızca fabrika olmayan ama aynı zamanda da kültür yuvası saymamız gereken şeker fabrikalarının günümüzde birer birer üretimden koparıldıklarına da tanıklık ediyoruz ne yazık ki! Tek tek satışa çıkarılıyorlar. Elbette, üretimi sürdürmeleri için değil de en mutena yerlerdeki yerleşimlerine üretim dışı yatırımlarla konutlar, işyerleri ve alışveriş merkezleri dikmek adına.”
Mutluhan İzmir