Tıp uygulamaları ve sağlık politikaları

"Yazar Fe-hu-wang, Me-ti'ye şöyle dedi: Kafalarıyla çalışanlar sizin savaşımınıza uzak duruyorlar. En akıllı kafalar görüşlerinizi yanlış diye nitelendiriyorlar. Me-Ti şöyle karşılık verdi: Akıllı kafalar, gerek iktidardakiler, gerekse o kafaların sahipleri tarafından çok aptalca ve sürekli olması düşünülemeyecek savları ve kurumları desteklemeleri amacıyla kiralanır. En akıllı kafalar, gerçeğin bilinebilmesi için değil, gerçekten uzak olandan nasıl yararlar sağlanabileceğinin anlaşılabilmesi için çaba harcarlar. İstedikleri, karınlarından değil, midelerinden alkış toplamaktır." Bertolt Brecht, Me-Ti.

Sağlıkla ilgili tartışmaları izliyoruz, okuyoruz, dinliyoruz. Çoğu kişinin meşrebine göre bu konuda bir fikri var.  Bu konuda ben de Diyojen gibi fıçı yuvarlamak adına Kaan Arslanoğlu'nun samimi isteği üzerine bu yazıyı yazmak istedim.

Tıp uygulama ve politika olarak bir yandan hastalık önlenmesi, tanı ve tedavisi alanlarında kullanılırken insanın olduğu her alan gibi politika uygulamasında da yer almaktadır. Bizim seçimimizi de hesaba katıyormuş gibi görünerek meşru olma yoluna giden ama kendi seçimimiz olmayanları bize seçtiren temsili demokrasinin ürünü iktidarlar mevcut düzenin sürmesinin insanlığa getirdiği  faydaları göstermede  birçok kurumdan ikna, disiplin ve ceza adına faydalanıyor. Bunların en başta gelenlerinden biri de hastaneler ve tıp uygulamaları. Tıp bir bilim olarak hayatımıza doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar müdahil olan bir uygulama alanını kapitalizmin baskın olduğu modern çağda bulmuştur. İktidarların da bu çerçevede tıbbı ele alıp kullanması mümkün hale gelmektedir. Sanayi öncesi toplumlarda egemen sınıflar insanları öldürme hakkını (krala, padişaha, düzene karşı geleni) ellerinde bulundururken, modern çağda devlet iktidarında insanların yaşama hakkını egemen sınıflar ele geçirdi. Tıp bilimi devletin denetimine alındı ve bunun üzerinden politika şekillendi. İnsanlar nasıl yaşadıklarından çok ne kadar yaşadıklarıyla ilgilenir oldular. Hayatlarının uzunluğuyla övünenler ortaya çıktı. Hayatını riske atmayan, denetime uyumlu, yönetilmesi ve yönlendirilmesi kolay modern çağın köle insanı oluşturuldu.

Modern çağda elbette sağlık alanında gelişmeler oldu, hastaneler yaygınlaştı, hayat süresi beklentimiz arttı, enfeksiyon hastalıklarıyla baş etmede aşamalar kaydedildi, bebek ölümleri azaldı, hijyen koşulları iyileştirildi... Ancak kapitalizmin çıkmazı bir eliyle yaptığını diğer eliyle bozması... Diğer taraftan bilim adına silahlar çeşitlendi, kimyasal ve biyolojik silah çeşitleri geliştirildi, sağlıksız hızlı tüketim gıda ürünleri geliştirildi, çevre kirliliği yaygınlaştı... Dünyadaki hegemonya ilişkisinin sürmesi için yapılanlar sadece tıp alanında değil görüldüğü gibi ama tıp bu amaçta kullanılan en önemli alanlardan biri kuşkusuz.

Ülkemizde de iktidar tıp pratiğinin her aşamasını kendi iktidarını meşru hale getirmek amacıyla kullanıyor. Sağlıkla ilgili argümanlar ortaya atıyor, bu alanda getirdiği yenilikleri öne sürerek rakiplerini alt ettiğini göstermeye çalışıyor, kendi iktidarı olmadan sağlığın neredeyse hiç mümkün olmayacağını öne sürerek vazgeçilmez olmanın yollarını yapmak istiyor. İstatistik bilimine başvuruyor, bilgileri bozarak, kendilerine uydurarak tabii... Doktor-hasta ilişkisi artık iktidar pratikleri-insan ilişkisine dönüşmüş durumdadır. Doktor, hemşire, sağlık çalışanı artık bu konumları (performans uygulamaları, paket aşımı, özel hastanelerin uygulamada baskıları ve tabi tıbbın evrensel kuralları ve kılavuzlar aracılığıyla) oldukça geri planda kalmış olmalarına rağmen, hasta adına karar verme yetkisine sahip bir konumda bulundukları öne sürülerek, sağlık sisteminin aksayan yönleri göze battığında günah keçisi oluyorlar. Bu durumu kendisine nimet haline getirenler azınlıkta iken onlar üzerinden ortaya çıkarılan nefretten de en çok nasibini alanlar sağlık çalışanları oluyor. Düzeneğini kurmuş üç-beş kişi yüzünden tüm çalışanlar hakarete uğruyorlar. Asıl sorumlular ise hedef şaşırtmaktan memnun düzeneği devam ettiriyorlar.

Doktora ulaşılan ancak yeterli süre ayrılamayan, tedavinin optimal koşulları sağlanamayan kâr odaklı sağlık politikaları tıp uygulamalarını  darmadağın ediyor. İşin içine ilaç firmalarının, özel hastanelerin dahil olması burada mümkün oluyor. İlaç firması-doktor ilişkisi bu bağlamda hazırda bulunan, gökyüzünden gelen bir ilişki değildir. Kapitalizm için "fiat profitus, pereat mundus"'tur. İlaç, tıp uygulamaları ve bilimi geliştirirken ondan nasıl kazanacağının hesabını yapar bir taraftan. Böylece ekonomi döner, sömürü devam eder.                    

Selim Bartın

Facebook
henüz yorum yapılmamış
22-05-2013
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211130
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.