Mekânı kurtarmadan popoyu kurtarmanın yararı yok

Devrim ne için yapılmalı? Devrim nasıl olmalı?

Devrimi gereksinim haline getiren şeyin sömürü olduğunu unutmadan bu soruların yanıtını düşünmek gerekir. Can sıkıntısı iyi bir devrim nedeni değildir.

Sömürü ise kendini mekânsal onarım ile gösterir. Belli bir coğrafyada sıkışmış sermaye krize girmiş demektir. Bu krizden çıkış için kendine yeni coğrafyaları pazar olarak açması gerekir. Böylece sermaye kendisini kurtarmaya çalışırken, yeni coğrafyaların ekonomisini kontrolü altına alır.

Bunun ilk yansıması, o coğrafyadaki emeğin değerinin artık başka bir coğrafyadan aktarılmış sermaye tarafından belirlenmesidir. Sömürü denilen şey bu noktada başlar.

Sonraki dönemlerde ise, mekânsal onarıma açılan coğrafyadaki insanlar, sermayenin çıkarlarını koruma doğrultusunda yapılanmış yeni-devlet-düzeninin kendilerini biçimlendirme girişimlerine maruz kalırlar.

Şimdi şikayet konusu edilen devleti, sömürgeci sermaye ile ilişkisinden soyutlayarak, mistik bir iktidar yapısının temsilcisi gibi görmek, sermayenin mekânsal onarım çabası doğrultusunda uyguladığı sömürüyü de gizlemek anlamına gelecektir.

Bu kafadan devrim çıkmaz. Popoyu kurtarmak girişimi çıkar.

Bireysel özgürlüklerin peşine düşmek, mekanı kurtarmak gibi bir hedefimiz yoksa beyhudedir.

Mekân kurtarılmazsa, popomuz hiçbir zaman rahata eremeyecektir. Mücadele ederken sömürüye popomuzu dönmeden tavır alırsak, daha doğru bir sonuç çıkartabiliriz.

Devlet Foucault'nun şikayet ettiği biçime girmişse bunun bir nedeni vardır, bu da mekânsal onarım yönünde yapılanmış olmasıdır ama Foucault bundan hiç söz etmez.

Sermayenin çıkarları doğrultusunda yapılanmamış bir devlet tasarımınız varsa işte o zaman gerçek bir devrim yapabilirsiniz. Ama Foucault'ya kanıp da her türlü yapıya düşman kesilirseniz, devrim sadece popoyu kurtarmış olmak hedefine kilitlenecektir. Yani bir büyüğümüzün belirtmiş olduğu gibi, "hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır". 

Ancak mesele artık mekânı kurtarmakla da bitmiyor. Diyelim ki mekânı kurtaracak devrimi yaptınız.

Bu durumda da işinizin 100 yıl öncesi kadar kolay olmadığını hemen anlayacaksınız. Önceleri, tamam devrimi yaptık artık herkes köyüne dönebilir deyip, insanları köylerine gönderip rahat bir uyku çekme şansınız vardı. Ancak şimdi insanları gönderebileceğiniz ve orada kendi kendilerinin karınlarını doyurabilmesine olanak sağlayan köyler artık yok.

Devrimin hemen ardından, kovduğunuz sermayenin tüketime bağımlı hale getirmiş olduğu, hiçbir üretkenliği kalmamış, şehirli milyonlarca insanla başbaşa kalmanız işten bile değil. Bunu düşününce Jakobenlerin kaderini paylaşma olasılığı titretiyor insanı.

Bu yüzden hiç mekâna dokunmadan  popo düzeyinde olaya yaklaşmak en iyisi. Kim uğraşacak sonra yuvada ağzını havaya açmış yavru kuşlar gibi bekleşen milyonlarla?  

Yazının başlığı da "Mekanı Bırak, Popoyu Kurtarmaya Bak" olsa idi daha iyi olurdu aslında.

Mutluhan İzmir

Facebook
yorumlar ... ( 8 )
22-06-2013
22-06-2013 15:44 (1)
“insanlık çözümü olan sorunları önüne koyar!”Bu bağlamda“Devrim…”sorunlarının işlenmesi çok lüks!Şu andaki sorun,her kim adına olursa olsun,ne yapmak isterse istesin,iktidar tahakkümünün sınırları nerede başlar-biter?Önümüzde yanıtlanması gereken temel soru Devlet-iktidar ilişkisidir.Arkamızda Sosyalizm adına işlenmiş onca cinayet,önümüzde %70’inden fazlası dinsel-feodal alışkanlıklar içinde kıvranan bir halk dururken,böyle soyut “Devrime” ilişkin soruları düşünmek bile bir fantezi olur.O.Gürsel
22-06-2013 16:00 (2)
Sevgili Gürsel,Her yazıya birkaç liberal not düşüyorsun. Böyle giderse yakında hepimiz birer liberal olacağız. Faydalı bir hizmet. Liberallere hala ekmek çok. Meslek edindirme kursu gibi düşünmek lazım.Dünya'nın 40-50yıllık ömrü kalmış, çıldırmış gibi üretip tüketiyoruz, sen sosyalizm "lüks" diyorsun. Gerekçe de sosyalizmin 70yıl önceki günahları! Al makineyi eline, hesapla, senin demokratik ülkelerin mi sosyalist ülkeler mi daha çok öldürmüş. Fark 5katın altındaysa sosyalistliği bırakırım. Kaan
22-06-2013 19:52 (3)
Sorun şu... Evet insanlığın ve tabiatın "kurtuluşu" için sosyalizm şart.. Ama önce "önümüzdeki maça bakalım!" İlk okuldan sonra üniversiteye almıyorlar...
22-06-2013 23:06 (4)
Kavgaları sınıfsal özü belirliyorsa En fakir yoksul kesimin desteklediği ve kapitalin taze egemenlerinin desteklediği başbakan.Karşısında güçlerini yitirmiş eski egemenler, aydınlar, ara sınıflar.
23-06-2013 15:55 (5)
İnsanların bireysel özgürlüklerinin peşinde olması ve tepki göstermesi elbette ki en doğal reaksiyonu. Ancak bütünü ve asılı görmek de gerekir. Bunu sadece gençlerden isteyemeyeceğimiz açık. Ancak herkes bütünü de görmek zorunda. Biz gezi parkındaki ağaçları korurken, petrollerimiz yabancı imtiyazına geçti tamamen. Bor madenlerimizi de aynı akibet bekliyor... Acaba sömürüye bütünsel bakabilseydik, AB ve ABD biber gazı kullanımına ve aşırı polis tepkisine tepki verir miydi? Mümtaz Başkaya
24-06-2013 18:46 (6)
Devrimden sonrasini tasvir eden paragrafa bakinca, `insanlari koylerine gonderen` devrimcilerin de `uretkenligi kalmamis sehirliler` oldugu sonucu cikmiyor mu? TT
25-06-2013 08:10 (7)
Şehir her zaman sahtesini üretir. Kaan'ın son yazısındaki gibi, kokusu -rengi benzeyen ama içi boş. Yabancılaşmanın getirdiği sahtenin peşine düşme hastalığı. Freud, bir şeyin hakikisini bulamayan zihin, sahtesini üretmekte tereddüt etmez demiş. Şehirlerin ürettiği en önde gelen sahtelik, kişiliklerdir. Mutluhan
15-01-2014 00:01 (8)
Sonuçta yaşamı belirleyen güç, çoğunluğu elde eden ve en tepesinde olanlar. Öyle bir döngü oluşmuş ki, güç güce getiriyor. Belli yerdekiler, içinde bulunduğu güçle olanakları ele geçiriyor ve devamlılık sağlıyor. En iyi okullarda eğitim gören, doğal olarak en iyi yere glyr ve fırsatı yklyn çoluğuna çocuğuna bu farklılığı yaşatıyor. Kent soyluluğa erişenler de halkı küçük görmeye, kentin sadece kendi yaşama alanları olması gerektiğine inanıyor. Yani kent sevicilik başlıyor. Aynen bir objeden cinsel doyuma ulaşır gibi...Bir anlamda kent libidosunun artmsı...Artık halkı küçük grmlr bşlıyr Mümtaz
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211100
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.