Türkiye’nin üç gerçeği
Günümüz Türkiyesinin üç temel gerçeği şunlardır:
(1) Türkiye'yi bölen bir büyük (kültürel) ve bir küçük (etnik milliyetçilik) fay hattı vardır.
Siyaset ağırlıkla bu fay hatları üzerinde yapılırken diğer siyasi yaklaşımlar etkili olamamaktadır. Bunlar insanların zihinlerindeki siyaset anlayışıyla çakışmadığı için şaşkınlık sürmekte, durum yeni yeni kavranmaktadır.
Gerek İslam dinini siyasetleri için kullananlar, gerekse de etnik milliyetçilik Türkiye'nin yağmasından geçmişte yeterli pay almadığını düşünen ahali tarafından, esas olarak bu payı artırmak için son derece hırslı ve tutkulu bir şekilde, dişini tırnağını seçim sandıklarına her türlü sahtekarlıkla geçirerek yapılmaktadır. Bu kesimler için seçim ve demokrasi, sadece işlerine geldiği zaman kullanılacak bir araçtır. "Sade(!)" ya da "normal(!)" vatandaş bu hırs karşısında şaşırıp kalmaktadır. Demokrasiye, hukuka, insan haklarına, adalete en ufak bir saygıları yoktur. Bunları küçümsediğimizi söyleyenler yanılıyor. Biz çok uzun zaman bunlara aşırı paye verdik, temiz yürekli halk olarak görme yanılgısını yaşadık. Ama, yağma hırsıyla neler yapabileceklerini öngörememe anlamında küçümsedik.
(2) Yabancı güçler Türkiye'nin üzerine ağlarını germiştir.
(3) Türkiye'nin iyi insanları henüz güven veren bir alternatif yaratamadıkları gibi, bunun yolunu da tespit edememişlerdir. Kaosa hazırlıksız giriyorlar. Bunun iyi tarafı, henüz iyi bir alternatif yaratılma umudunun olmasıdır.
DÜNYAYA BİRAZ UZAKTAN BAKINCA
Dün Emecik Dağı'nın tepesine çıkarken gene "n'oolcek oolum bu memleketin hali" diye düşünüyordum (rakı da içmem yani). İnerken bunlar anlamsız mı diye düşünmeye başladım. Salt yorgunluktan desem değil, çünkü aynı bakış son zamanlarda sık sık zihnime giriyor. Hatta bu günlerde yazmayı düşündüğüm bazı konuları da şimdilik bir kenara attım.
Görüp belki de gıpta ettiğiniz bu topraklar bitki örtüsünü inanılmaz bir hızla yitiriyor. Kuşlar artık ötmüyor, çünkü öldüler. Ve o denizlerde balık tükendi gibi. Ova, on yıl öncesine kadar yemyeşilken, artık, beton bloklar arasında kalmış ağaç ve ot kümelerinden oluşuyor, bunlar da her yıl azalıyor.
Şimdi, Türkiye'nin bütün güzellikleri hızla yok olurken, siyasi tercihlerimizin anlamı giderek marjinal kalıyor. Evet, AKP çok hızlı tahrip ediyor, ama hangi parti gelse bu gidişi değiştirmeyecek. Sadece biraz yavaşlatabilir, o da belki.
Öncelikle,
BİR YURTTAŞLIK KRİZİ YAŞIYORUZ
Türkiye ahalisinin büyük bir kısmı bu ülkeyi benimsemiş değil. Korumuyor, esirgemiyor. Sanki yarın başka yere gidecek gibi. Gelene geçene satış için sırada bekliyor. Politikacısı, gazetecisi, askeri, polisi, bürokratı, çiftçisi, sendikacısı, sağcısı, hatta bir kısım solcusu bu ülkeye gönülden bağlı değil. Bir kısmı daha yurttaş olamamış, olanı da vazgeçmiş gibi. Bunun sonu kötüye gidiyor...
Abartıyorsun diyebilirsiniz. Ama nüfusun en az % 50'si sadece yağmaya katılmak için ve katıldığı oranda yurttaş. (Başka izahı olan varsa beri gelsin.) Geri kalanlar arasında da o kadar az değiller.
ÇİRKİN BİR RUH HALİ İÇERİSİNDE YAŞADIKLARI ÜLKEYE KÖTÜLÜK AKITIYORLAR.
Bundan 150 yıl önce ABD'de böyle bir krize girmiş, dört yıl çok kanlı bir savaştan sonra sorunu zor yoluyla halletmişti. Tabii o kadar farklı koşullar var ki, mukayese edilemez ama akla her şey geliyor. Ayrıca, o dönemde hiç bir başka ülke onların savaşına karışmamıştı. Bizde kimin eli kimin cebinde belli değil. (Aslında belli, Mustafa Yıldırım sağ olsun, birçok şeyi belgeliyor, yazıyor).
DÜŞMAN KAPIMIZDA DEĞİL, İÇİMİZDE... Ve o kadar küçük hesapçı ki, üç kuruş için şerefini satıyor, ama şaşmamalı, onun tüm şerefi paradan ibaret.
TANJU AKAD