Güven - güvensizlik ortamında organik tarım

Yazının başlığına bakıp, bunlar gerçekten organik mi diye soranlardan olduğumu düşünebilirsiniz. Çocuklar doğana kadar organik tarım ve organik ürünlere dudak büken birisiydim. Onlar doğduktan sonra tarımsal üretimde gübreler, ilaçlama, tohum gibi hiç bilmediğim ve ilgilenmediğim konuları araştırmak zorunda hissettim kendimi. Bu yazı ise aslında organik tarımın başka bir boyutunu tartışmak amacıyla yazıldı.

 

Yaşadığımız düzen ilginç ve düşündürücü. Şöyle ki öncelikle eski düzen tarımın verimsiz olduğunu ileri sürdü. Kullanılan tohumların verimi düşük, zararlılarla mücadele yetersiz diyerek laboratuarlarda geliştirilmiş tohumlar dağıtıldı. Zararlılarla mücadele için toprak zehirlendi. Sadece ekilene dokunmayan ilaçlar kullanıldı. Sonuçta ortaya çıkan ürün belki daha çok ve daha dayanıklı, daha endüstriyel oldu. Ancak görüldü ki, belki de baştan biliniyordu, bu "daha daha" olan ürün aynı zamanda "daha" sağlıksız. Varsın sağlıksız olsun, zaten sağlık sistemi de hasta insan / müşteri bekliyordu. 

 

Durum bu kadar vahim olmayabilir. Yani ortaya çıkacak ürünlerin sağlıksız olduğu biline biline bunlar yapılmamış olabilir. 

 

Sonuç değişmiyor elbette.

 

Peki gelinen noktada nasıl bir çözüm geliştirildi dersiniz? 

 

Öncelikle bu endüstriyel tarımın ne kadar sağlıksız ürünler yetiştirdiği, çiftçinin (ki bu üretimden en az payı alan kesim) para hırsıyla kullanmaması gerektiği kadar ilaç kullandığı, laboratuarda üretilen tohumlar kullanarak verimi arttırmaya çalıştığı kısacası bizleri (artık kimsek biz) sağlıksız hale getirdiği anlatıldı. Çözüm arayanlar için ise, endüstriyel tarım yapılmadığı döneme dönün ve biz eski düzen üretim yaptığınızı denetleyelim denildi. Organik tarım denetçisi okuyucularım bu yazdığıma itiraz edip: Eski düzendeki üretim denetlenmiyordu. O yüzden çiftçiler kârlarını arttırmak için kullanmaması gereken katkıları kullanıyordu diyeceklerdir. Dedikleri doğrudur büyük olasılıkla. Orgüder, Organik Ürün Üreticileri ve Sanayicileri Derneği'nin web sayfasında tüketiciler için bir bölüm var. Buradaki soru / yanıtlardan bir tanesi şöyle:

 

3-Organik ürünler neden pahalıdır? Kontrol ve sertifikalı üretim olan organik tarım ürünlerinde gıda güvenliğinin sağlanması için yapılan masraflar nedeniyle özenle yetiştirilen sağlıklı ve güvenilir organik ürünlerde Dünya'nın her yerinde fiyat farkı mevcuttur.

Ben de tam bunu demek istiyorum. Denetim şirketlerinin varlık nedeni tüketici ile üretici arasındaki bozulmuş güven ilişkisidir.

 

Eski düzende hatalar, eksiklikler vardır. Ancak bunları düzeltmek için mutlaka bir denetleyici kuruluşa ihtiyaç var mıdır? Aynı mantıkla hareket ettiğimizde yediğimiz ekmek acaba sağlıklı mı diye düşünüp ekmek denetim şirketlerine, içtiğimiz su sağlıklı mı diye düşünüp su denetim şirketlerine ihtiyacımız olduğuna karar verebiliriz. 

 

Yarın aldığımız her ürün ve hizmetin denetim şirketlerince denetlenip denetlenmediğine bakar hale gelirsek, bu yazıyı hatırlayın.

Özgür Coşar

Editör Notu: Yarın denetim şirketlerini denetleyen denetim şirketleri kurulduğunda fiyatlar daha da artacaktır. "Sosyal devlet" unutulunca, "halkına zarar veren devlet" anlayışı şahlanınca sonuç bu. Devletin yaptığı, yapacağı her normal ya da iyi şey özele devredilirse devletin yükümlülüğünde sadece silah, cop, hapishane ve vergi kalıyor.   

Facebook
yorumlar ... ( 12 )
04-10-2013
05-10-2013 23:02 (1)
"Sağlıksız" derken kastedilen nedir? Kanserojenlik mi, enfeksiyon riski mi, besleyicilikte eksiklik veya başka sonuçlar mı? "sağlıksız" teriminde neye işaret edildiğini merak ettim... Özgür Ekinci, hekim.
06-10-2013 09:32 (2)
Yazarı da belki sonra yanıtlar, sağlıksız ne, onu açayım yazıdan anladığım kadarıyla. Fotoğraftaki gibi bir tavuğu altı ayda geleceği noktaya altı haftada getirirseniz (hareketsiz bırakarak, ışığıyla oynayarak, ilaçlar vererek vs.) eti ne olur? Hem yavan olur, hem daha az besleyici hem de kimyasala bulaşmış. Burada kanserojen etki de var, gıdanın besleyici kalitesinin bozulması da, antibiyotiklere direnç gelişmesi de, her şey. Tahıllar meyveler vb. "ıslah" edile edile daha çok şekerli ve nişastalı hale getirildi. Bu da başlı başına bir sağlık faciasına yol açıyor.
06-10-2013 21:36 (3)
Aslında HEPSİ ve daha fazlası. Öncelikle kanserojen (sodyum nitritin kolon kanserine neden olduğu kanıtlandı: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/10074917), ikincisi enfeksiyöz (hamburger hastalığı= verotoksijen E. coli) artı hayvan yemlerine katılan ilaçlara karşı insanlarda direnç gelişiyor) ve besin değeri az (ABD'de 1900'lerin başında yapılan besin değeri çalışmaları, 100 yıl içinde pek çok besin değerinin yarı yarıya azaldığını gösteriyor www.cnpp.usda.gov/publications/foodsupply/foodsupply1909-2000.pdf‎ fakat sayfaya ABD kepenk kapatma nedeniyle GEÇİCİ olarak ulaşılamıyor) AA. yer bitti
08-10-2013 23:36 (4)
Değerli adaşım, yanıtım hepsi ve daha fazlası. özgür coşar, mühendis
12-10-2013 08:57 (5)
Ülkemizde son onbeş yılda mide kanserinin arttığını görüyoruz,bunun nedeni Helicobacter pylori enfeksiyonu. 80'li yıllarda çocuk ve erken genç olanlar bugün mide kanseri olmakta: neden hijyenin düşmesi ve kapitalist hazır yemek sunumu.İnce barsak sadece belli molekülleri emer; tanımadığı moleküller feçes olur. Natrium elementinin çeşitli halleri kansere uzun vadede neden olabilir ama bu GDO'lu yahut hormonlu hayvan ve bitkilerden kaynaklanmıyor. Zirai ilerleme nedeniyle üretim fazlası var. Gıda şu anda en ucuz
12-10-2013 08:58 (6)
Tarım ve hayvancılık en büyük ihracat alanı.Ülkemiz bunları artan ivme ile ithal etmekte.En büyük ekonomiye sahip ülkeler tarım ile bu kadar zengin.İçte üretilene sırt dönmek ve ithalata gitmek 10 yıllık politika.Nedeni belli, bahsetmeyeceğim.Günah keçisi olması gereken GDO veya hormon değil:sağlık ve ziraat politikası.GDO olmasaydı bugün tüm dünya açlık içinde olabilirdi:GDO bir ziraat devrimidir, hepsi bu.Neden?Çünkü memeli ince barsağı sadece alacağı molekülleri alabilir- büyük gıdalar
12-10-2013 12:54 (7)
Sayın Ekinci, yorumlarınızın alt bölümleri teknik bir sorundan ötürü düşmüş. Tekrar yollar mısınız, kusura bakmayın. Yalnız GDO bir devrimdir, o olmasaydı dünya aç kalırdı sözünüze katılmıyorum. Bu bir büyük şirketin yalanıdır. Dünya'da şu an açlık sorunu yok, fazla gıdanın yoksullardan esirgenmesi sorunu var. Bu çok açık. Gelişmiş ülkeler halkı sağlıklarını hiçe sayarak aşırı beslenmese elimizdeki gıda bir bu kadar dünya nüfusuna yeter. Kaldı ki her yıl tarım alanları daha çok yok ediliyor, ormanlar yok ediliyor, bunu yapan büyük sermaye bize GDO'yu dayatıyor. GDO dünyanın kanseri
12-10-2013 12:54 (8)
Kapitalizmin son virüsü. Bu konuda sitemizde yer alan "Oynama, mecbur musun yahu, genetiğimle oynama" yazısını okumanızı öneririm. İlgili kitapta GDO yu üreten şirketin gerçek yüzünü de göreceksiniz. Sevgiyle saygıyla. Kaan Arslanoğlu
13-10-2013 09:08 (9)
ABD-İsrail kaynaklı güdüm tarımımızı mahvetti. Gerçekçi olmasam ülkeler arasındaki sınırların kalktığı ve insanların bölgesel hallerinde mutlu bir yaşam sürebileceğini öne sürerdim: ama gerçek öyle söylemiyor.Anarşist sosyalizmin dünyayı kaplamasını isterim: ama elimizi taşın altına pek de koymuyoruz.
13-10-2013 09:08 (10)
Sorun kapitalist iktisat anlayışında: üretilen gıdalar satın alınmıyorsa çöpe gider.Ama bu gıda üretimi fazlası gerçeğini değiştirmiyor.Veya GDO denen şeyin gıda üretiminde gerçekleştirdiği devrimi.Bugün organik denen ve GDO'lu olmadığı öne sürülen gıdalar apayrı ve bayağı gelir getiren bir pazara dönüştü: bireylerin yanlış bilgilendirilmesi sonucu olasılıkla.GDO ile katkı kimyasallı gıdaları karıştırmamak gerek:ürünün dolapta bozulmaması için eklenen moleküllerin kanserojen olup olmadığı henüz belli değil.Ülkemizin yarısı sigara içtiği için, istatistiksel bir vargıya varmak zor olabilir.
13-10-2013 09:09 (11)
Sayın Arslanoğlu'nun sözettiği 'GDO şirket yalanı' kavramına tümüyle katılıyorum.Zaten işin nirengi noktası burası:kendi iradesinin ürettiği gıdaları yiyememeğin nedeni nedir?Edilgen ve teslimiyetçi ekonomik politika gütmek.GDO küresel çığır açtı ama buna gerek olmayabilirdi.Buna gerek olmuş olmasının nedeni küresel emperyalist-kapitalist politika.
13-10-2013 09:09 (12)
aslında yazıyı hazırlamaktaki amacım başka bir soruna dikkat çekmekti. Organik üretim zincirinde, denetim şirketlerinin aslan payını aldığını düşünüyorum. Endüstriyel tarım ürünlerinin sağlıklı olmadığı algısı/gerçeği yazının girişini oluşturuyordu. Fikrimi sorarsanız endüstriyel gıdadan olabildiğince uzak durmaya çalışıyorum. Okuduklarımdan çıkardığım sonuç bu. Ancak dediğim gibi yazının amacı konunun başka bir boyutuna dikkat çekmekti. Özgür Coşar
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211107
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.