Egzersiz ve beslenme "doğrularını" kökten değiştirecek bir kitap: İlk İnsan Diyeti
Kitabın asıl adı "The New Evolution Diet", "Yeni Evrim Diyeti". Yayıncı "İlk İnsan Diyeti"ni Türkçede daha uygun bulmuş.
Yazarı Arthur De Vany ne bir beslenme uzmanı, ne bir tıp doktoru. Doktor olmasına doktor da, iktisat doktoru bir akademisyen. Ağırlık kaldırma sporuna ve beslenmeye ilgisi 14 yaşında başlamış. Ama bu konularda bir uzmandan fazla bilgi birikimine giden yol talihsiz bir olayla açılmış. 1979 yılında oğlu tip-I şeker hastalığına yakalanmış. Zahmetli bir hastalıktır. Bazı şeylerin iyi gitmediğini anladığında, sorduğu sorulara doktorların verdikleri yetersiz cevaplar onu araştırmaya itmiş.
"Üzerinde en çok tartıştığımız konu gıdaydı. Oğlumun doktorları kahvaltıda mısır gevreği ya da şerbetli hamur işini yemesini, yanında portakal suyu içmesini öneriyorlardı. Öğlen yemeğinde sandviç ya da makarna ve tatlı olarak jöle, akşam yemeğinde fasulye ya da patates ile düşük yağlı et tavsiye ediyorlardı. Doktorlara göre karbonhidrat dost, yağ ise düşmandı. Çörekler iyiydi ve nişasta sağlıklıydı. Amerikan Diyabet Birliği otuz yıl sonra bugün hâlâ görece yüksek karbonhidratlı, düşük doymuş yağlı beslenme öneriyor.
Ama oğlumun doğru yiyecekler yemediği açıkça ortadaydı. Çok fazla karbonhidrat alıyor ve zarar görmüş metabolizmasına dayatılan bu yükle başa çıkabilmek için çok fazla insülin enjekte ediyordu."
Fazla insülin bedende ne yapar: Her şeyden önce çok tehlikeli şeker düşmesi krizlerine yol açar. Sonra dokularda insüline direnç gelişir. Bu da şekeri normale düşürmek için daha fazla insülin yapmak zorunluluğunu getirir. Tam bir kısır döngü. Fazla insülin ve insülin direnci beden için gerçek bir zehirdir.
Vany endokrinoloji, metabolizma kitaplarını devirdikçe devirir. Bunlardan öğrendikleriyle deneme yanılma yöntemiyle evde keşfettiklerini birleştirir. Kendiliğinden bir "taş devri diyeti" doğrusuna ulaşır. Bu anlayışın gelişim tarihine neredeyse paralel biçimde.
"Çok meraklanmıştım, enstitüdeki antropolog meslektaşlarımı dolaşıp meseleyi onlarla tartıştım ve hangi kitapları okuyabileceğimi sordum. Avcı-toplayıcılar hakkında bu kadar bilgi sahibi olan antropologların hepsinin yüksek karbonhidratlı bir beslenme tarzını benimsemiş olması bana ironik görünmüştü. Çoğu aşırı kiloluydu."
Şimdi egzersiz konusuna atlayalım. Çünkü beslenme konusunda kitapta yer alanlar yine devrim niteliğindedir ama, pek çoklarınız "Taş Devri Beslenmesi"nden ve ondan apartma "Karatay Diyeti"nden birçoğuna aşinasınızdır.
Spor yapmak doğamıza aykırı mı?
Vany'nin egzersize bakışı beslenmeye bakışı gibi evrimbilim temeline dayalı. Doğamıza uygun olan ne? İnsan hangi koşullar altında, hangi özellikleri sayesinde evrimleşti ve yaşamda kaldı?
"Darwin'in evrim teorisi bugünlerde kilomuzu kontrol etme ve vücudumuzu inceltme konusunda duyduğumuz bir sürü zırvalıktan bizi kurtarıyor. İnsan evrimini anlamak, daha sağlıklı ve mutlu olmak için tutulacak bir yol bulmamıza imkan sağlıyor."
Uygar topluma, tarıma geçmeden, 40 bin yıl önce insan nasıl yaşardı? Nasıl hareket eder, nasıl beslenirdi? Tabii önce şunun kanıtlarını topluyor yazar: İlkel insan şimdiki insan ortalamasından çok daha güçlü, çok daha sağlıklıydı. O koşullarda uzun yaşamayı başaran yaşlılar zamanımızın yaşlılarından çok daha zindeydi. Öyleyse şu anda da onları model alabiliriz. Ama şartlar çok değişik. Taş devrinde yaşamda kalmak için çok hareket etmek zorunluluktu. İlk insanın yiyecek kaynakları çoğun kıttı ve bu yüzden ne bulsa yiyordu. Ama bulduğu şeyler son derece sınırlıydı.
"Modern dünyada bir avcı-toplayıcı yine aynı ilkelere göre yaşayacaktır. Çok yemek yiyecek ve az hareket edecektir. Dolayısıyla yiyeceğin bol, fiziksel faaliyetin az çok isteğe bağlı olduğu modern ortamda yaşayacak ve bizimle aynı hastalıklara yakalanıp aynı problemlerle karşılaşacaktı. Diyet ve egzersiz programlarının çoğunda daha fazla hareket etmemiz ve daha az yememiz öğütlenir, bunlar genetik mimarimizin getirdiği güdülerimizle tamamen çelişen öğütlerdir. Yani diyetlerin çoğunun işe yaramaması hiç şaşırtıcı değil."
"Spor yapmanın ta kendisi bizim de dahil olduğumuz tüm yaşam biçimlerine yabancı, doğalarına aykırıdır. Spor yaparken bu kadar zorlanmamıza şaşmamak gerek."
Vany, bilinenlerin aksine uzun süreli yavaş koşulara ve uzun süren hızlı yürüyüşlere karşı. Bunun bir hamallık olduğunu, çok az yarar sağladığını savunuyor. Kardiyo çalışmak da öyle. Kuvvet çalışmasından ayrı bir kardiyo çalışmasını tamamen gereksiz buluyor. Önerdiği şey ilk insanın hareket tarzına uygun egzersizler. Ani yüklenmeler... Yavaş yürüyüşle ısınmalardan sonra kısa hızlı koşular. Ağırlık çalışmaları. O da kısa ve sert yüklenici setler halinde. Amaç egzersiz süresini azaltmak, yoğunluğu artırmak. Bir de hareketi sürekli çeşitlendirmek. Vany sporda da beslenmede de düzenliliğe karşı. Arada bazı öğünler atlanmalı, biraz aç kalınmalı. Çok çeşitli yenmeli. Spor da aynı şekilde bir programa asla bağlanmamalı. Zaman zaman aylak dönemler yaşanmalı, sonra bu telafi edilmeli vb. İlk insan düzenli yaşamıyordu.
Şeker, karbonhidrat baş düşmanımız
Vany'nin beslenme ilkelerinin başında elbette bu geliyor. İlk insan meyvelerden, baldan pek az şeker alıyordu, onun harici neredeyse sıfır karbonhidratlı günler geçiriyordu. İlerleyen tarihte başına ne kadar hastalık, düşkünlük gelmişse, çoğu şekerden, karbonhidrattan geliyor.
Vany'nin diyet anlayışı da tıpkı taş devri diyetinde olduğu gibi diyet yapmadan sürekli diyet içinde olmak. Klasik kalori kısıtlayıcı diyetlerin uygulanamazlığını çok sağlam açıklıyor. İnsan açlık hissetmeden sağlıklı beslenmeli.
Paleo diyetten (Taş devri beslenmesi) ve Ahmet Aydın hocanın taş devri diyetinin Türkiye uyarlamasından ayrıldığı kimi noktalar da mevcut. Günümüzün meyvelerinin çoğunun aşırı fruktoz taşıdığını bildiği ve buna karşı uyardığı halde, meyveyi fazla veriyor. Orada kendini ölçü alma hatasına düşüyor besbelli. Aşırı spor yapmamak lazım geldiğini savlasa da, anlıyoruz ki kendisi hâlâ bir hayli fazla spor yapıyor ve onun vücudu tabii ki günde dört beş meyveyi kaldırıyor.
Bir de yağı bir hayli kısıtlıyor. Bu da Amerikan tarzı taş devri anlayışı. Ahmet hoca yağ kısıtlamasına gitmez, çünkü faydalı yağların (toksin taşımadıkça) zararına inanmaz. (Et yağları, tereyağı, zeytin yağı.) Yine de tartışmalı konu. Ayrıca yumurtayı ve süt ürünlerini de (peynir, yoğurt) pek az kullanıyor Vany. Bir bakıma mantıklı. 40 bin yıl önce bunlar yoktu veya nadiren bulunurdu. Ama zararı gösterilmediği sürece yemek gerek kanımca. Her şey bire bir taş devrine uyacak diye bir şey yok. Önemli olan felsefe.
Sporcu beslenmesi konusunda da "Paleo Diet for Athletes" kitabının yazarı Cordain'den ufak tefek ayrı düşmeler göze çarpıyor. Ama Vany ağır sporları, özellikle mukavemet sporlarını (maraton vb.) hiç sağlıklı görmüyor zaten.
Arthur abi bizi bozar
Kitabın son sözünü yazmak son yılların biraz tartışmalı bir üne sahip iktisat düşünürlerinden Nassim Nicholas Taleb'den talep edilmiş. Taleb de Vany sistemini uygulayanlardan.
Vany şu anda 76 yaşında ve son fotoğraflarında da Rambo gibi güçlü ve genç yansıyor. Laf aramızda yağı o kadar kısıtlamasa yüzü daha dolgun ve genç görünebilirdi. Ne var ki, alkol kullanmıyor, ayda sadece bir kez, o da küçük bir tatlı yiyor, makarnayı, pilavı ağzına almıyor. Bu kadar irade bizim gibileri dahi bozar. İradeye gerek yoka, herşeyi eğlenceli hale getirmeye getiriyor sözü de... Acaba?
Ufak tefek çelişik yönlerine (ki nesnel bir dürüstlük içinde kendisinin savunmadığı doğrulara da yer vermiş bazı yerlerde), yazarın belki Hollywood iktisadı üstünde de çalışmasından kaynaklı biraz artistik havasına karşın gayet güçlü temelli, bilimsel bir çalışma. (Yazık ki çevirisinde çokça tıbbi terim hatası yapılmış.)
Bu kitabın üstünde tartışılmalı. Bilhassa doktorlar onu okumalı, ciddiye almalı. "Ciddiye almak" ne kelime, böyle değerli bakışların hepsine bir kulp bulup ciddiye almadığımızda hayat bizi ciddiye almıyor.
İlk İnsan Diyeti - Arthur De Vany
Çeviren: Bülent Doğan, NTV Yayınları-2012 / 256 sayfa
Kaan Arslanoğlu