CHP ve MHP liderleri tarafından “Çatı Adayı” (yoksa aday adayı mı?) ilan edilen Ekmeleddin İhsanoğlu’na kuşkusuz ve elbette kefil olamam, olmam. Adam 70 yaşında. İddiaya göre babası Cumhuriyet düşmanı Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin arkadaşıymış. Mustafa Sabri gerçekten de cumhuriyet düşmanı olduğu kesin. Yaptığı işlerle, yayınladığı kitaplarla, yurt dışındaki eylemleriyle azgın bir cumhuriyet düşmanıdır. Ancak aklıma bir soru geliyor: İhsanoğlu’nun babası Mustafa Sabri’nin iş ve eylem ortağı mıdır yoksa Kahire’de mukim (oturan) biri olarak, bu kentte sürgün bulunan Mustafa Sabri ile sadece ahbaplık mı etmiştir?
Babaların günahı konusunda diplomat
Zeki Kuneralp (d. 1914, İstanbul – ö. 1998), çok iyi bir örnektir. Babası
Kurtuluş Savaşı karşıtı, işbirlikçi Ali Kemal, 1922 yılında linç edildi. Ailesi
sınır dışına gönderildi. İsviçre’de hukuk eğitimi gördü. İnönü’nün özel izniyle
Türkiye’ye döndü. Dışişleri Bakanlığı’nın açtığı sınava girdi, kazandı. Ali
Kemal’in oğlu olduğu için kazananlar listesine alınmıyordu, İnönü engel oldu.
Bükreş, Prag ve NATO Türkiye daimi temsilciliklerinde çeşitli görevlerde bulunduktan
sonra 1956-1957 yıllarında Paris, 1960-1964 arasında Bern, 1964-1966 ve
1969-1972 yılları arasında Londra, 1972-1979 yıllarında Madrid Büyükelçiliği,
1960 yılında kısa bir süre ve 1966-1969 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı
Genel Sekreterliği (Müsteşarlık) yapmıştır.
1978 yılında Madrid’de Zeki Kuneralp’in eşi Necla Kuneralp, bacanağı diplomat
Beşir Balcıoğlu ve onun eşi ile şoför Antonio Torres ASALA’nın 3 üyesinin ateş
açması sonucu hayatlarını kaybetmişlerdir.
Zeki Kuneralp 1979 yılında yaş haddinden emekli olmuştur. Kendisi gibi diplomat
olan Büyükelçi Selim Kuneralp’in babası ve Londra Belediye Başkanı Muhafazakâr
Partili Boris Johnson ise yeğenidir.
Bir başka örnek: “Koyulhisar Savcısı” Şiar Yalçın. Osman Şiar Yalçın (d. 25
Ekim 1924 – ö. 17 Ekim 2010, Ankara) Türk yazar, çevirmen, hukukçu… İngilizce,
Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Almanca, Latince ve Farsça bilen Yalçın,
çevirileri ve Türkçe’yi kullanma konusundaki hassasiyetinin yanı sıra satranç,
briç ve bulmacaya olan ilgisi ile tanınır.
25 Ekim 1924 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Osmanlı Devleti’nin
Maliye Nazırlarından Cavit Bey, annesi Nazlı Aliye Hanım’dır. Annesi Nazlı
Aliye Hanım’ın padişah II. Abdülhamit’in oğlu Şehzade Burhanettin ile yaptığı
ilk evlilikten olan oğlu Osman Ertuğrul Efendi dolayısıyla Osmanlı hanedanı ile
akrabalık bağı vardır.
Babası Cavit Bey İzmir suikastı ardından 26 Ağustos 1926’da idam edilince henüz
20 aylık bir bebekken babasız kaldı. İlk 20 aylık dönemine dair babasının
tuttuğu defteri sonradan kitaplaştırmıştır. Kendisini, babasının Mülkiye’den
sınıf arkadaşı gazeteci Hüseyin Cahit Bey evlat edindi. Bu nedenle soyadı
kanunu çıktığında “Yalçın” soyadını alan Hüseyin Cahit Bey’in soyadını
taşımıştır.
Şiar Yalçın’ın cumhuriyetçiliğine, devrimciliğine ve solculuğuna bütün Türkiye
tanıklık eder.
Bu örneklere karşın gene de Ekmeleddin İhsanoğlu’na kefil olamam, olmam!
Soner Yalçın 17 Haziran 2014 tarihli Sözcü gazetesindeki sütununda
cumhurbaşkanlığı için kendi adayının Abdüllatif Şener olduğunu ilan etti. “İyi
hal” referansı olarak da doktorasını Prof.Dr.Oğuz Oyan’ın öğrencisi olmasını
gösterdi. Muammer Aksoy, Mümtaz Soysal, Yalçın Küçük ve Özer Ozankaya’nın da
öğrencisi olmuş.
Valla, adı geçen hocaların kimleri okuttuğunun listesi elimizde olmamasına
karşın, gene de Soner Yalçın’ın kefaleteni kabul edelim.
Edelim ama gözümün önünde bir sahne var. Hatırlayalım: Merve Kavakçı 1999
seçimlerinde Fazilet Partisi’nden İstanbul milletvekili seçilmişti. Kafasında
türban. Yanında Nazlı Ilıcak vardı. Kabul masasında kim tarafından karşılandı
bilin bakalım?
Dr.Abdüllatif Şener!
Ne olacak şimdi? Soner Yalçın bu sahneyi bilmiyor mu?
Bu sahneyi biliyorum! Bilmeme karşın, denize düştüğüm için Abdüllatif Şener’e
oy verirdim. Çünkü, kefilleri, aracıları atlayıp, cumhuriyet ilkelerine ve laik
düzene bağlı, vurgunculuğa ve diktatörlüğe karşı olduğunu dile getirdiği için
oyumu verirdim. Başka bir nedenle değil!
Benim kafamdaki ve gönlümdeki cumhurbaşkanı adayı Prof.Dr.Erdoğan Teziç
olmasına karşın… Sahi Prof.Dr.Erdoğan Teziç’in adı neden kimsenin aklına
gelmedi? Dünyanın en iyi cumhurbaşkanı olurdu, herkese parmak ısırtırdı.
***
Yahu gardaşım, memlekette amma da cumhuriyetçi, laikçi ve Atatürkçü var imiş?
Memlekette bu kadar çok cumhuriyetçi, laikçi ve Atatürkçü varsa, ben neden aday
yapılmadım? Nankörlük değil mi?
AKP hükümetinin baskısıyla Hürriyet gazetesinden kapı dışarı edilmedim mi?
Gazetelerde, laikçi (!) ve cumhuriyetçi olduğum için kıçıma teneke bağlanmadı
mı? Beni azgın cumhuriyetçi ve kudurmuş laik olduğum için kınayan adam
Radikal’de yazdığı yazıyla ve İzmir Marşı eşliğinde “Ana akım medya”dan
postalamadı mı?
Şimdi CNN’deki programında karakol kurmuş millete laiklik ve cumhuriyetçilik
belgesi soruyor.
İmam-hatip mekteplerini Cumhuriyet düzeni için tehlikeli görmemi aşırı
bulanlar, çoğalan imam-hatip istilasını öğrenim özgürlüğü bağlamında
değerlendirenler de birdenbire laik ve cumhuriyetçi oldular.
Arap baharlarına ne oldu? Hani Türkiye Arap dünyasına örnek olacaktı?
Gavgav eden CHP’lilere de soruyorum: Cumhuriyet’in ikinci büyük kurucusu,
Kemalizm’in ve Altı Ok’un kuramcısı Mahmut Esat Bozkurt’un BÜTÜN ESERLERİ’nin
I.Cildi Kaynak Yayınları tarafından yayınlandı. Kaçınız okudunuz? Okumadınız!
Okumadınız ama, cumhuriyetçiliği, halkçılığı, devrimciliği vahiy yoluyla mı
öğrendiniz? Bayrak taşımakla, Atatürk’ün adının arkasına sığınmakla olmaz bu
iş! Başkanınız, cumhurbaşkanı adayı bulmak için araziye çıkıyorsa, utanması
gereken sizlersiniz!
***
Recep Tayyip Erdoğan ve şürekasının AKP’sine inananlar, demokrasiyi ve ülkenin
kaderini harami ellere teslim eden “Yetmez ama Evet”çiler de Çatı Aday adayına
pek sıcak bakmıyorlar, yeterince cumhuriyetçi ve laik bulmuyorlarmış. Daha iyi
ya, yeterince cumhuriyetçilere, yeterince laiklere karşı değil miydiniz?
***
Bilen-bilmeyen Ekmeleddin İhsanoğlu için “İslamcı” sıfatını kullanıyor.
İhsanoğlu’nun İslamcı olup-olmadığını bilmiyorum ama İslamcının tanımını
bilirim: İslamı ve kitabı Kuran’ı siyasal araç olarak kullananlara; Kuran’ı
anayasa kabul edenlere; dini devlet ve toplum düzeni haline getirmek
isteyenlere İslamcı (Islamist) denir.
Laik insan İslamcının tam karşıtıdır. Devlet ve din işleri ayrılmıştır. Din
camiden, kiliseden, sinagogdan dışarı çıkmaz. Laiklik, birey ve toplumu
dinlerin baskısına karşı korur. Din ve inanç özgürlüğü sadece laik düzende
gerçekleşebilir. İslamcılar, genellikle de Sünni İslamcılar, kendi
inançlarından başkanının varlığını kabul etmezler.
İslamcı olmanın ölçüsü nedir yazdım!
Bu 18 Haziran 2014 tarihli Milliyet gazetesinde Kemal Göktaş imzalı bir haber
okudum: Çatı adayı İhsanoğlu Yeni Yüzyılda İslam Dünyası” (Timaş) bir kitap
yayımlamış. Kitapta çoğulcu demokrasiyi ve siyaset ile dinin yetki alanlarının
ayrılmasını savunuyormuş. Bu adam laik cumhuriyetçi ve demokrat galiba… Ama
önce kitabını okuyacağım. Siz ne yapacaksınız?
Ağzında akide şekeri varmış gibi konuşan bir CHP’li Atatürkçü hatun Çatı
Adayı’na karşıymış, çünkü görüşlerini paylaşmıyormuş. İşte böyle beyinleri
bilgi salgılayan Allah’ın sevgili kulları vardır. Acıyan bize acısın!
Şimdilik bu kadar!
Özdemir İnce (18.6.2014)
Not: Bu yazı Özdemir İnce’nin kendi web sitesinden http://ozdemirince.com/ dan alınmıştır.
Özdemir İnce’nin Ekmeleddin İhsanoğlu ve kitabı “Yeni Yüzyılda İslam Dünyası” üstüne inceleme yazıları devam etmektedir. Bu yazıları da okumanızı öneririz.