Sanatçılara soru: Kürt sorunu mu çözülüyor, Türkiye mi?

Sanatçılara soru: Kürt sorunu mu çözülüyor, Türkiye mi?

 

Bir süre önce Bejan Matur’un, Almanca konuşulan dünyanın en önemli haftalık haber dergisi Der Spiegel’de, Kürtlerle müzakerelere eşlik edecek ve denetleyecek güçlerin önemini vurgulayan bir yazısı yayımlandı. Şairimiz,  “üçüncü ve arabulucu taraf” dediği emperyalist demokrasinin temsilcilerini Türkiye topraklarında “göreve” davet ediyordu. Türkiye solunda palazlanmış, ilk kanat alıştırmalarını Türkiye solunun dergilerinde yapmış bir şair ve yazar Bejan Matur, malum. Ağır acılardan geçtiğini, faşist işkencelere maruz kaldığını biliyoruz, ama belki de bu nedenle, aklımızın pek almadığı bir duyguya sahip: Türk faşistleri sayesinde soldan ve sosyalist bir Türkiye projesinden nefret ediyor; öyle bir nefret ki bu, onu Zaman yazarı bile yapabiliyor. Tek derdi, devrimci ve Türkiyeci sosyalistler. Eh, Zaman’ın bir süre de olsa güvenini kazanmak kolay değil. Peki.

Yazıları olmasa da, yoğun bir mistisizm içeren şiirleri gerçekten ilginç bu “sanatçı”, Der Spiegel’deki Türkçe aslından tuhaf sapmalar da içeren yazısıyla, büyük bir boşluğa dikkat çekmiş oldu aslında. Kürt sorunu ve önerilen çözümler konusunda Türkiye’nin yazar-çizer takımı neler düşünüyordu, bunu pek bilemiyorduk. Gerçi tek tük öne çıkan isimler vardı ve bunlar AKP diktatörlüğünü düzünden veya tersinden desteklemeyi iş bellemişlerdi. Ama genel bir haritaya sahip değildik. Bir anda ve “akil adamlar” rezaleti sayesinde şimdi çok daha belirgin bir fikrimiz var. Fakat yine tamam değil. Söylemek istediğimiz şey biraz daha ötede.

Malum, Türkiye’de herkes çözümden söz ediyor. Herkes kendine göre bir çözüm resmi çiziyor ve istisnasız herkes de “Barış olsun!” diyor. Tabii, “ama” diye ekleyip kendilerince karşı tezleri savunanlar da var. Bunların hepsi var. Önemli değil.

Önemli olan şu: Bu kültür-sanat dünyası, hadi daraltarak söyleyelim, Türkiye’deki edebiyat âlemi, şu şair-yazar takımı, ne diyor? Böyle homojen bir cepheden söz edilebilir mi, bilemiyoruz, ama medyadaki yansımalara bakarsak, sanatçı tayfasının çoğunluğunun, AKP’nin dümen suyunda ilerlediğini söyleyebiliriz. Bir “barış ortamı” sağlamak konusunda AKP yanlılarıyla sözde muhalif muhataplarının birbirini besleyen adımlar atmakta olduğu ortada. Aynı kesimin bir bölümü ise, malum milliyetçi gerekçelerle, neredeyse Kürt adından bile nefret eder hale gelmiş durumda. Türkiye ilericiliği, sosyalizm önerileriyle, artık dış kapının dış mandalı bile kabul edilmemektedir.

İyi de ne oluyor?

Şunu biliyoruz: Olan biteni, Türk edebiyatında  havanın nasıl ve hangi tezlerden yana olduğunu saptamak, sol basının görevidir. Türkçe yazan romancıların, şairlerin vs. Türkiye’de öncelikle bir Kürt sorunu olduğunu ileri sürmeleri, zaten başlı başına bir mesaj da, bu konuda çoğunluk ne düşünüyor, onu tam netleştirebilmiş değiliz. Atılan adımları nasıl değerlendirdiklerini, öne sürülen tezlere inanıp inanmadıklarını, hiç değilse ruh hallerinin nasıl olduğunu sosyalist basından değil de Taraf’tan, Radikal’den, Sabah veya Milliyet’ten vs. öğreniyorsak, bu işte bir terslik yok mudur?

Vardır ve bu yüzden, Türkçe sanat-kültür dünyasının mümkün olduğu kadar çok aktörüne ulaşıp sormak, yanıtları bir araya getirip yorumlamak zorundayız. Dolayısıyla “insanbu.com” sitesini ziyaret eden dost ve muarızlarımızı göreve davet etmiş olalım. Sorumuz şu: Türkiye’de bir sorun mu çözülüyor, yoksa Türkiye mi çözülüyor?

Şairlerimiz, romancılarımız, hatta ressamlarımız, sinemacılarımız, müzik insanlarımız, tiyatrocularımız ne diyor? “Nitelikli çoğunluk” kimde?

Recep Tayyip Erdoğan ve anayasası mı kabul görüyor?

Eğer kabul görmüyorsa, oluk oluk kan akan bir çatışma hakkında (“Kürt sorunu”) bu yazar-çizer tayfası ne düşünüyor? Nasıl bir çözüm öneriyorlar?

Her şeye rağmen henüz net bir döküm yapılabilmiş değil. Oysa sadece birkaç soruyla bile bu mümkün ve gerekliydi. Doğrudan sanat üretimiyle meşgul insanlarımıza Kürt sorununun AKP yöntemleriyle çözülüp çözülemeyeceği, Türkiye’nin ne olacağı ve Kürt sorunuyla birlikte Türkiye’nin de çözülüp çözülmeyeceği sorulabilirdi.

Bunlar yapılabilmiş değil. Aslında tüm sitelerde mümkün. “Erdoğancı solcuların” gerekçeleriyle, “Erdoğan karşıtlarının çoğunluğuna hakim olan miliyetçi sinirlilik” karşı karşıya getirilebilirdi.

Henüz yapılmış değil. Türk sanat dünyasının bu gidişle bölünmesi mümkün değil. Bölünmedikçe de “sanatçıların”, Türk gericiliğinin senaryolarında uygun bir rol almaktan başka şansları bulunmuyor.

Çok basit aslında: Kürt sorununun önerilen yöntemlerle çözüleceğine inananlara ve bu yolun yol olmadığını savunanlara mikrofon tutalım. Anlatsınlar bakalım 3-5 cümleyle kimi ve hangi yolu desteklediklerini; gerekçeleriyle birlikte tabii...

Yapabilirler mi?

Yapmazlar, yapamazlar, ama bunu saptamak için bile birilerinin onlara bir kampanya çerçevesinde mikrofon uzatıp soru sorması gerekiyor.

Bunu henüz yapabilmiş değiliz.

Ama yine de aklımızda tutabiliriz. “Sanatçılarımız” üç soruya yanıt vermelidir. Bir: Kürt sorunu mu çözülüyor, Türkiye mi? İki: Kürt sorununun mu, yoksa Türkiye’nin mi çözülmesinden yanasınız? Üç: Bu iki çözülmenin birbirini içerdiğini ve tetiklediğini neden düşünmüyorsunuz?

Biz kendi fikrimizi açıkça söylemiş olalım: AKP’li bir Türkiye’de Kürt sorunu ve Türkiye birlikte çözülecektir. Yani sosyalizmin olmadığı bir Türkiye varlığını koruyamayacaktır. Peki, bu sonuçtan Türkçeli sanatçıların, daha doğrusu bu tuhaf sanat-sepet âlemindeki çoğunluğun rahatsız olacağını iddia edebilen var mı? Ya da “Kürt sorunu ancak sosyalist bir Türkiye projesi içinde çözüm bulabilir” cüretini gösterebilen?...

Bejan Matur ve Enver Gökçe karşılaştırmalarıyla ileride devam ederiz.

 

Osman Çutsay  

Facebook
henüz yorum yapılmamış
08-04-2013
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210998
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.