“Uyuşturucuyu bir kez satarsınız, insanı ise birden fazla...” (1)
3-4 bin avroya açık arttırma ile satılan seks işçilerinin 150 bin avroluk bir 'artık değer' üretmelerini işte bu çarpıcı cümleyle özetler yazar.
Kitabın ana kurgusuna temellik eden asıl çıkış noktasını yukarıdaki cümlede bulan kitap, yıllık cirosu 30 milyar doları bulan bir pazardan söz eder. Bu pazar, bizatihi insanın alınıp satıldığı “insan pazarı”dır... Mevcut piyasa payı açısından uyuşturucu piyasasından sonra ikinci sırada olsa dahi, yıllık büyüme eğrisi içinde birinci sırayı işgal eder.
Nazi Almanyası döneminde kapatılmak şöyle dursun, Will Vesper, Hans Grimm gibi faşist yazarların kitaplarını yayınlayarak kocaman ödüller kapıp devlet tarafından desteklenerek iyice palazlanan ve şimdilerde 104 bin çalışana ulaşan Bertelsmann Grubuna ait Bertelsmann Yayınevi, 2014'e kendisinden asla beklenmeyen iddialı bir kitapla girdi. Gazeteci Michael Jürgs'ün yazarı olduğu kitapın adı: “Avrupa Köle Pazarı – Mal Olarak İnsanla Milyarlık Ticaret” (2)
Bu 352 sayfalık şık kitap ile yazar, insan ticaretinin farklı boyutlarını incelemeye çalışır. Her ne kadar ele aldığı konu başlıklarında organ mafyasından tutun da kuşkonmaz mevsiminde düşük ücrete yabancı işçi çalıştırmaya kadar pek geniş bir alan taranmış olsa da, kitabın mercek altına alıp odaklandığı asıl başlık, fuhuş. Fuhuşa kaynaklık eden ülkeler ekseriyetle Doğu Avrupa ülkeleri ve Sovyet sonrası coğrafya. Fuhuş pazarı ise genel olarak Avrupa olarak zikredilse de asıl piyasaya yön verenlerin zengin çekirdek ülkeler olduğu çok açık olarak belirtilmiş. Fuhuş sektöründe Avrupa kıtasının Amerika, Asya ve Afrika kıtalarını geride bırakmasını, reel sosyalizmin çözülmesi ile sınır güvenliğinin gevşemesi olarak betimler yazar. (3)
Michael Jürgs, medyatik şöhret olma açısından kendisiyle asla aşık atamasa da, tam bir Alman Uğur Dündar'ı aslında. Jürgs'ün icra etmeye çalıştığı gazetecilik de tıpatıp Uğur Dündar gazeteciliği: Sansasyona dayalı haberi merkezine alan, siyaset üstü durma iddiasını bıktırırcasına yineleyen, düzenle uyumlu 'araştırmacı gazetecilik'...
“Organ mafyası ne fenadır sayın seyirciler!”
“Maalesef içimizdeki bir takım kötü ruhlular gencecik kızları alıp satıyorlar sayın seyirciler!”
“Kahraman polisimiz elbet bunların hepsinin hakkından gelir sevgili izleyiciler!”
“Allah yüce milletimizin sonunu hayır eder inşallah!”
Michael Jürgs de Uğur Dündar'dan aşağı kalmaz. Onun da bütün veri tabanı metropol devletlerin iç ya da dış istihbarat bilgilerine dayanır. EUROPOL polis bilgileri, BKA raporları, Scotland Yard çizelgeleri, FBI tutanakları vb vb. Elbette bu piyasadan nemalanan kötücül polis memurları da zikredilmiyor değildir. Ancak bu veri, neredeyse yalnızca Doğu Avrupa devlet bürokrasisinin zaaflı güvenlik birimleri ya da Türkiye, Rusya, Afganistan gibi devletler için söz konusu edilir. Hatta devlet bürokrasisinin bu uğursuz rolüne ilişkin bütün vurgular neredeyse, istisnasız çeper ülkelerin yerine getirmedikleri sorumluluklarının ifşasına dönük bitip tükenmek bilmeyen “geri devlet” imalarıyla fazlasıyla yüklüdür.
15 Kasım 2000 Palermo Sözleşmesi'ni hatırlatarak kitabına giriş yapmış yazar. Sözü geçen sözleşmenin amacı Avrupa'nın kodaman devletlerinin sınır güvenliğini sağlamak. Ama bu açıklıkta söylemiyorlar elbette. İnsan hakları, Avrupalı değerler vb vb...
Yufka yürekli Avrupalı orta sınıfların gündelik hassasiyetlerini gözeterek çarpıcı verilere başvuran yazar, kitabının giriş cümlesinde asıl meramını açık eder: Avrupa'nın sınır güvenliği. (4) Hatta kendisiyle yapılan bir televizyon röportajında sınırdan insan geçirmeye dayalı ticaretin birinci dereceden terör suçu sayılması gerektiğini söyleyecek kadar Avrupa sınır güvenlikçisidir.
Misal olsun, Batı Avrupa'nın yıllık fuhuş cirosunun 8,35 milyar avro, Orta ve Doğu Avrupa'nın ise 4,2 milyar avro olduğunu 'bilmek' büsbütün yararsız değildir. (5) Ya da 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar süren klasik sömürgecilik döneminde toplam 12 milyon köleye karşın bugün, “kendi hayatını belirleyemeyen” 20 milyon insanın olduğu bilgisi de gereksiz sayılmamalıdır. (6) Tıpkı bir zamanlar Uğur Dündar'ın organ mafyasına karşı yapılan polis operasyonlarındaki bilgileri paylaşırken vurgulamayı unuttuğu asıl gerçek olan, insan sağlığının satış nesnesine dönüşmesine olanak sunan iktisadi/siyasi yapının ilk elde sorgulanması yerine, insanların böbreklerini satmalarını yüzeysel bir kriminal vaka olarak sunma çabası gibi... Sömürü çarkını gizleyerek, mafya deşifre edeceğini düşünen 'araştırmacı gazetecilik'...
Tüm çarpıcı istatistiki verilerine karşın Jürgs'ün kitabı, Avrupa sınırlarını koruma motivasyonuyla kaleme alınmış olmanın eleverici ipuçlarından yakasını sıyıramamıştır.
Sömürü kavramını, emek sömürüsü ekseninde değil de, verili ticari kuralların suistimali olarak ele aldığı için de ayrıca olağanüstü hafifliğiyle su yüzeyinde kalmış.
Düzeni sorgulamayı aklının ucundan dahi geçmediği için olsa gerek, kitabın Nazi destekçisi bir yayınevinden yayımlanmasında da her hangi bir beis görülmemiş.
Satışı yüksek, adı insani de olsa içi boş bir kitap. Okunmasa da olur.
14 Mayıs 2014
Tevfik Taş
Dipnotlar
1- A.g.e. , s.11
2- Michael Jürgs, Sklavenmarkt Europa, Das Milliardengeschaft mit der Ware Mensch, C. Bertelsmann Verlag 1. Auflage, 2014 München
3- A.g.e., s.40
4- A.ge., s.7
5- A.g.e., s.48
6- A.g.e., s.16