Hıdır’ın eliyle diyalektiği
Okurlarla, yazarlarla sohbet.. Sorular, yanıtlar..
Ta en baştan söylemiştik: Bu sitede başka hiçbir yerde bulamayacağınız yazılar, haberler çıkacak. O zamandan bu yana 23 aya yakın zaman geçti, teveccühünüzden ve tepkilerden anlaşılıyor ki, bunu başardık, sözümüzü tuttuk.
Değil Türkiye’de, dünyada bulamayacağınız kimi yoğun emek ürünü, kimi bir hayli zeka ürünü yazılarımıza, okumalarınızla, yorumlarınızla hayat verdiniz. Teşekkürler. Bazı yazılarımız yüksek tık sayılarına ulaştı, (tık sayılarımız başka sitelere göre gerçeğe en yakın olandır, bizde şişirip kendini kandırmaca yok) kimi de daha fazla hak ettiği halde düşük sayılarda kaldı; ama bir şekilde okundu, etki gösterdi.
Anladık ki, yayınımız hiç ummadığımız kişilerce okuyor, beklenir-beklenmedik çevrelerden destek topluyor; ama bu arada tabii siyaset-edebiyat-sanat-tıp camiasında, o bölgelerin köşe başlarında hayli rahatsızlık uyandırıyor. Bir amacımız da buydu zaten. Kurulduğu günden bu yana 70 bine yakın kullanıcı girmiş siteye ki, hiç fena değil.
Fakat bazı dostlar başarı bekliyor. Hızlı başarı. Yerdiklerimizin hemen kuyruğu kıstırıp gitmesini, bizim anlayışımızın toplum içinde güçlenmesini arzuluyorlar çabucak. Bu belki hiç olmayacak. Çünkü biz kapitalizme karşı, onun ideolojisine karşı bir huruç harekatı içindeyiz ve gerçekten umutsuz çaba. Karşısında olduğumuz ideolojik güçler, bunların en solcuları ve sosyalistleri bile çoğunlukla kapitalist kafalı. Tek tek kişileri yıpratabiliriz, bazı etkinliklerini engelleyebiliriz, kısmi ilerlemeler sağlayabiliriz, ama baskın hep onlar, çoğunluk onlar olacaktır, bu böyle. Kapitalizm altında bu devasa sosyo-ekonomiyi sağından solundan kıpırdatmamız, kısmi ilerlemeler sağlamamız bile büyük başarıdır. Sosyalizm kazara gelse bu ülkeye, durum değişmeyecek. Yine onlar çoğunluk olacak.
Şimdi dostlar, bırakalım bu genel lafları, sizden somut taleplerimiz var.
1- Yazıları okumakla zaten büyük alicenaplık gösteriyorsunuz, başka ne istenebilir, bunca dev gücün içinde, onca popüler yayının ortasında buraya geliyorsunuz. Bir bölümünüz arkadaşımızsınız zaten, dostumuz, akrabamız, yazarlarımız… Sizin “hımmm.. hiç de fena dokundurmamış!” dediğinizi hissediyoruz ve bu bizi mutlu ediyor zaten. Lütfen en son noktada, “terminal”, ultima “distal” noktada kalın ve okuduklarınızı yaygınlaştırmayın. Siz ulaşmak istediğimiz son noktasınız. Arkadaşlarınıza, dostlarınıza iletmeyin örneğin. Kimseye söz etmeyin. Zaten anlamayacaklardır. İlettiğinizde “Bu ne yaaa şimdi!” diyecekler, karizmanızı sarsacaklardır. Sakın ha, kimseye mail atmayın, face'de paylaşmayın, beğen yapmayın, retwitlemeyin. Beğenlerinizi lütfen yeğeninizin yaş günü partisi veya Barcelona'daki şehir geziniz için saklayın. Siteye üye olmayın, üye yapmayın, gelen abone duyurularını açmayın, BÜYÜ BOZULMASIN… Başarımızın sırrı burada yatıyor: GİZEM.. SUSSS!
2- Yorum yazmayın. Fikir belirtmeyin ki büyü bozulmasın. Neydi motto: Yavaş düzgündür, düzgün GİZEMLİDİR. Zaten yorumlarda dönen, yüzde doksan lüzumsuz gevezelik. Siz de katılırsanız bu ne katar şahsınıza? Onu bilmem, ama bize bir şey katmaz. Lütfen.
3- Yorum yazacaksanız isimsiz yazın, bir isim uydurun veya F.B. gibi bir şey koyun lütfen. Niye mi? Bir kere az çok tanınmış bir kişiyseniz buraya girip, bir de ciddiye alıp yorum yazdığınızın görülmesi, sizin hakkınızda iyi intiba bırakmaz. Ya da bizlerden birinin tanıdığıysanız eğer, bu vesileyle gerçek görüşleriniz açığa çıkar. Hoş olmaz.
Bir de karşıdaki kişinin kimliğini bilmek bizde insani bir rahatlama yaratıyor ki, insan ilişkilerinde en berbat şeydir. Biz rahatlarız, siz rahatlarsınız, ne olur, düşünsel performans düşer. İnsani iletişimde ne kadar gayri insani şey varsa onu denemeliyiz ki geleceğin android toplumuna iyi uyum sağlayabilelim.
4- Yoruma ad yazmayın. Ad yazmanın en tehlikeli tarafı asıl şudur: Ya sizi tanır ve sizden iş istersek! Hadi sen de şunu yaz dersek veya şurada toplantımız var, katıl diye buyurursak. Olur olur! Örgütlenme gibi pis bir şeye giden ilk adımlardır ki, buna karşı herkes uyanık olmak zorunda.
Hepsi bu kadar. Şimdi içinizden bazıları diyecek ki, “Vaaay, espri ayağına yine bize verdi veriştirdiler, meğer ne büyük beklentileri varmış.. falan feşmekan..” “Zaten buranın belli bir okuru var, siz onlara atarlanacağınıza, gidin okumayanlara, o milyonlara sesinizi duyurun, başarılı bir şeyler yazın ki okusunlar, başarısızlığınızın hıncını buraya zaten gelenden niye çıkarıyorsunuz! Vesaire ve zahire.”
Yok dostlar, cidden espri yapıyoruz ve hakikaten daha büyük beklentimiz yok. Yarı şaka yarı kulağa kar suyu kaçırma babından. Destek ve katkı veren dostlar elinden geleni yapıyor zaten. Ancak daha fazla beklenti oluşmuşsa, gerçekten bu iş bizim enerji ve mesai haddimizin son sınırına geldi, daha fazla büyürsek yapabilir miyiz, emin değiliz. Halimizden şu an üst memnunluk sınırındayız anlayacağınız. Hem biraz daha büyümenin sonucu nedir biliyor musunuz: BÖLÜNME. “İnsan Bu yazarları ortadan ikiye ayrılmış” diye bir haber duyarsanız şaşmayın, o kıvamdayız. Henüz ciddi bir fikir ayrılığımız yok, ama buluruz sizin için. Sayımız ve okur adedimiz buna müsait noktaya geldi. Biz solcuyuz.
Bu 4 maddeli çakma serzenişleri biraz da şunun için yazdık. Ara sıra bazı dostlara rastlıyoruz, kısmen içtenlikle kısmen klişe merakından “Yahu sizin site güzel ama, çok daha fazla okunması lazım, yazık oluyor… Şöyle şöyle yapmanız lazım, böyle böyle davranmak levazım” tarzında fiştekliyorlar, biraz da onlara cevap. Tirajınız, reytinginiz ne kadarsa yayın olarak, ister entelektüelin en hası olsun okurunuz, ister dostun en sağlamı, anca o kadar ciddiye alınıyorsunuz, doğruya doğru, gerçeğin hakikati... Madem öyle, yapmak isteyen yapsın kardeşim, kimsenin kolundan tuttuğumuz yok. Daha fazla okunması lazımsa okunur, okunması lazım değilse okunmaz, biz zaten kapasitemizi zorluyoruz, çıkan sonuca bayram yapmayız, oturup ağlamayız. “Hıdır ve elinden gelen”in diyalektiğidir vurgulamak istediğimiz.
Burası bir haber sitesi değil, ne gazetelerin ne de TV'nin alternatifi. Ama kıymetini bildiğimiz, sizin de kıymet değerlendirmenize sunduğumuz önemli bir mecra. Yazı gönderin, yorum yazın veya bunları yapmayın, size kalmış. Ne var ki, gazete ve TV'ler dışında bir arayışınız yoksa, aklen ölmüşsünüz demektir.
Veee...
BUNDAN BÖYLE BU YAZI VE BU KÖŞE SÜREKLİ AÇIK KALACAK. Siteyle ilgili, genel olarak yazarlar ve yazılarla ilgili öneri, görüş, eleştirilerinizi buraya yorum yazabilirsiniz. Buradan sohbet edeceğiz, dertleşeceğiz, gerekirse buradan kavga edeceğiz, belki buradan birlikte bir şeyler yapabileceğiz.
Yorumlarınızı, değerlendirmelerinizi, katılımınızı bekleriz.
Sevgiyle, saygıyla.
Taylan Kara, Nihat Ateş, Kaan Arslanoğlu
Üç yayıncıdan sizler için birer yazı önerisi (sitenin eski yazılarından) :
Taylan Kara'nın önerisi:
Türkiye'de edebiyat ödülleri nasıl verilir
http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1487
Nihat Ateş'in önerisi:
Kafesin biri kuş aramaya çıktı - Murat Gülsoy eleştirisi: http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1613
Koltuk Değneği (şiir) : http://insanbu.com/a_siir.php?nosu=184
Kaan Arslanoğlu'nun önerisi:
Seçime kadar CHP'ye tam destek: http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1662