1. Melek: “Gezi” dediniz de, bu hadiseyi nasıl buluyorsunuz üstat? Hiç göz atma imkanınız oldu mu?
Karl: Heyecan verici olaylardı. Evet, katıldım üç-dört yerde, ülkede yakın tarihte böylesi yaşanmamıştı açıkçası. Güzeldi. İktidara karşı öfke, dayanışma duygusu, cesaret… Öyle bir sarstı ki toplumu, satılmamış herkes destekledi… veya destekler gibi yaptı işte. Ona karşı olup bir yerlere gelmek muhalefet cephesinde mümkün değil artık. Lafının dinlenmesi bile mümkün değil.
2. Melek: Tam benimsememiş gibi konuşuyorsunuz.
Karl: Yani… Benim zamanımdaki devrim girişimleriyle karşılaştırıyorum da… Kitlenin kültürü, karakteri… Yani böyle birkaç kalkışma daha olsa… yine de kılı kıpırdamaz sermaye düzeninin. İşçiler, yoksullar baskın değildi. Var olanlar da Aleviydi zaten, onların öfkesi farklı. Küçük burjuvalar, beyaz yakalılar… Dogmatik bir insan olmadığımı bilirsiniz. Beyaz yakalıları, ücretle geçinen aydınları falan işçi sınıfı saysak bile bir sorun var. Onlarla devrim yapılmaz demiyorum prensip olarak. Devrim olacaksa bunların kapitalizmle kavgalı olması gerek.
1. Melek: Yok muydu bu kavga?
Karl: Neredeyse hiç. İnsanlarla konuştum, sorular sordum. Üretimden gelen gücünüzü kullanacak mısınız? Şimdi sorun bu değil dediler. Peki tüketimden gelen gücünüzü? Sorun mu şimdi bu dediler. Diktatöre karşı savaşıyoruz. Yaşam alışkanlıklarınız kapitalizmi üretiyor dedim, tükettiklerinizin kumandasına girmişsiniz. Sorun şimdi bu mu, diye terslediler. Sokağa çıkalım mesaiden sonra, bu yeter dediler. Fakat kapitalist medyanın esiri olmuşsunuz. Orada da bizi destekleyen çok diye cevap verdiler. Kapitalizm yolda, iş yerinde, sofrada, hastanede sizi öldürüyor dedim, bunlar sorun mu, siyaset dışı şeyler, ilgilenmiyoruz, dediler. Ama burjuva yazarlar okunuyor bu ülkede, sosyalist yazarlar, edebiyatçılar okunmuyor. Şimdi sorun edebiyat mı, tek derdimiz sanata mı kaldı diye azarladılar. Bencil bir yaşamdan devrim çıkar mı diye üsteledim. Git işine, kaçmak için bahane arama. Sorun bu mu şimdi diye bağırdılar.
Tamam dedim, sorun bu değil, sorun bu soruları soran bende dedim, üç dört kampa ayrılmış sol, her biri takım taraftarı mantığında, nesnelliği öldürmüş ve klişe… kös kös yukarıya döndüm gene.
T. Fikri