Kürt sorununda sosyalistler normal insanı çıldırtır, dedi Marx. Sayfa: 46

1. Melek: Bay Karl, Lice’de iki kişi öldürüldü. Sahi, sizinkiler Kürt sorununda nasıllar?

Karl: İnadına en zayıf olduğum noktaları mı soruyorsunuz! Kemal beye sorun.

1. Melek: Ona da sorarız belki, şimdi size soruyorum.

Karl: Sosyalistler öyle bir diyalektik geliştirmiş ki, bu benim boyumu a priori aşıyor. Hiç kimse davrandığı gibi konuşmuyor. Bir tek tutarlı laf işitsem dişimi kıracağım. Ha, bakın, ulusalcılar en sağlamı. Liderleri gelinen noktanın farkındalar. Kafalarında bölmüşler ülkeyi, başkalarına bölücülük edebiyatı yapıyorlar. Tabanları da kanıyor buna. Hiç ödün vermeden Kürtleri silahla bastırmak. Çözümleri bu. Olursa…

Sosyalistleri sordunuz: Barış istiyorlar sözde, aslında istemiyorlar. Çünkü savaşan güçlerin anlaşmasından yana değiller. Savaş mı istiyorlar. O da müphem. Birileri ölünce “Katil AKP” diye sokağa fırlıyorlar, ama “çözüm süreci”ni baltalayan provokasyon Kürtlerden geldi mi “işte böyle” “diren Lice” vs. diyorlar. Halkı çoktan defterden silmişler, mantığı peynir ekmekle yemiş  tabanlarına konuşuyorlar. Hesap kitap, çıkar, dolan, kafamın almadığı kuantum vesaire… Sonunda hep aynı klişeler…

1. Melek: Siz olsanız ne yapardınız?

Karl: Nasrettin Hoca’ya demişler: “Senin hanım çok gezenti.” Hoca omuz silkmiş, “İftira. O kadar gezenti olsa bizim eve de uğrardı.” Bizim sosyalistler de bir tek kendi evlerinin işini yapmıyorlar, herkese akıl öğretiyorlar. Ben önce işçileri kazanmaya çalışırdım. Hem Türk, hem Kürt. İki taraf savaşıyor mu, barış yapsınlar isterdim, bunu söylerdim, başka hiçbir şey söylemezdim. Susardım. Başkalarının bahçesinde, başkalarının kanıyla dönen siyasete karışmak niye? Hiçbir etkim yoksa, utanır susardım.

Savaşın diyorsun, aynı anda barış diyorsun, savaşta ölüm olursa bağırıyorsun, kimse ölmeyince uzlaştınız diye bağırıyorsun. Normal bir insan onları izlese çıldırır, bereket izlemiyorlar. Hem bir şey söyleyeyim mi, şu Gezi Direnişi var ya. “Barış süreci” olmasaydı Gezi’nin G’sini göremezdiniz. Benim görüşüm…

T. Fikri    

Facebook
Kemal, Karl ve Celalettin bugünü konuşuyor ...
yorumlar ... ( 8 )
10-06-2014
10-06-2014 22:56 (1)
Gezinin ortaya çıkışını barış süreci bağlamında öne süren yeni şafak ve RTE'ydi.Sırrı Süreyya Önder olayların başında en önemli figür değil miydi? Hatta bu nedenle geçen hafta hükümetin İmralı vetosuna maruz kalmadı mı?Burada Karl karikatürü üzerinden marksizmin sığ bakış açısı olduğu mu ifade edilmeye çalışılıyor, Gezi mi eleştiriliyor?İkisi birden mi, ne anlarsak o mu? Ben bunları anladım, umarım yanlış anlamışımdır. Diyalektik materyalizm teorisyenlerinden birinin Gezi olayına tek bir yönden bakıp bu kadar saçma bir neden-sonuç ilişkisi kuracağına inanıyor musunuz gerçekten? -Serhat Ekin
10-06-2014 23:07 (2)
Onun bunun ne dediğine takılmayın arkadaşım.Toplumsal olayların dinamiğini sosyoloji-ekonomi-psikolojivb.bilim yasalarıyla anlamaya çalışalım.Gezi bir toplumsal patlamaydı.Bu, tüm muhalif güçlerin öfkesinin diktatör üzerinde toplanmasıyla gerçekleşti.Gündemin farklı bir olaya kayması,bileşenlerden birkaçının farklı bir gündemde yoğunlaşmasıyla söz konusu olay hiç doğmazdı ya da her günkü sıradan polis şiddeti-direniş eylemi boyutunda kalırdı. Süreç olmasaydı Gezi'nin 40 bileşeninden en az yarısı buna katılmazdı, uluslararası medya da ilgi göstermezdi.Tabii bunlar tahmin,ama nesnel tahmin. T.F
11-06-2014 09:12 (3)
Bir diktatör olmasaydı bir direniş te olmazdı. Ama "barış süreci" tek başına yeterli mi? Kendi doğrularını zor kullanarak tüm topluma dayatan bir iktidara karşı öfkeyi "barış sürecine" indirgemek kötü niyetli değilse -kusura bakmayın ama- budalalıktır. "Nesnel tahmin " hava durumu gibi matematiksel hesap yapılan ve tekrarlayan durumlarda olabilir ancak. Sosyal bilimlerde "nesnel tahmin" ifadesi "öznel" ve "içi boş" bir ifadedir. Hangi istatistiğe dayanarak ve hangi kesinlikte nesnel saptama yaptığınızın verileri var mı? Veriniz yoksa "üfürme" deniyor böyle tahminlere.-SE
11-06-2014 09:17 (4)
SE arkadaşım, Türkiye'de solcular dört beş kampa ayrılmış ve her şeye takım taraftarı sübjektifliğinde bakıyorlar. Farklı görüş oldu mu hemen "sığ" diyorlar. Sosyolojide "çerçeveleme" diye bir şey vardır, toplumsal hareketin olmazsa olmazı. Şimdi sosyoloji de burjuva bilimidir diyeceksiniz, bu kavramdan da muhtemelen haberdar değilsiniz. Yıllarca araştırırsın ve bir şey söylersin, kamptakiler hemen cevabı yapıştırır üç beş klişeden mürekkep bilgisiyle. Sığ bu, üfürüyor. Tamam üfürüyorum kardeşim. Sen de üfür. Sosyolojiden geçtim, azcık matematik, mantıkla üfür. Saygılar. T. Fikri
11-06-2014 13:05 (5)
Bu nesnel saptamalar için yıllarca çalışmış olmalısınız. Yine de mütevaziliğinizi hiç kaybetmiyorsunuz.Azcık anlasalar sizi matematiğe gerek kalmaz. Bizim çerçeveleme,sosyoloji nedir bilmediğimizi nesnel olarak tahmin edip aydınlatıyorsunuz.
11-06-2014 13:05 (6)
T.Fikri, eğer üfürükçüysen firavunun sihirbazlarından farkın ne ola. Sihirbazlar firavuna yalaka, üfürükçüler RTE'ye..! RASİM
11-06-2014 16:52 (7)
şimdi şu son iki eleştiri aynı yönde olmakla birlikte; ilki ne kadar veciz ikincisi ise bir o kadar galiz. insan neden ilki gibi daha mütekamil zihinsel ürün ortaya koymaya özenmez? hatta kendine çemkirmeyi layık görmek yerine, hepimizi aydınlatacak derli-toplu bir anti-Fikri döşenmez? Ali Cengiz
12-06-2014 21:32 (8)
marksizm'in çözemeyeceği sorun yoktur.sorunlara yüzeysel yaklaşım sergilemek ise teknik olarak marksist teoriyle örtüşmez.kavram kargaşası yaratmak yerine birbirimize "terimler sözlüğü" okumak yerine daha açıklamalarımızı derinleştirmeyi seçebiliriz.gezi ayaklanması bir sınıf hareketi değil bir kültürel harekettir.bu kültürel ayaklanmanın öncü karakter taşıyabilmesi için bir sınıf hareketiyle desteklenmesi yani bu ayaklanmanın ardılı olarak bir sınıf ayaklanmasının örgütlenmesi ve harekete geçirilmesi gereklidir diye düşünüyorum.onur aydın.
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211228
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.