28-29 Ocak gelince tüm sosyalistler bir Mustafa Suphi destanı yineler, bir ağıtlar yakarlar ki, gelenektir! Oysa Suphi ve yoldaşları göz göre göre katledilince Sovyetler’den gık çıkmamıştır. Suphi’ye vefa gösteren tek Sovyet lideri Sultangaliyev’dir. Onun hakkında tek olumlu şey yazan. Birkaç bir şey daha çıkmıştır, ama Suphi’yi kötülemek için!
“Sovyet Rusya, gerçekten de konunun üzerinde durmamış ve Türkiye’yle ilişkilerine zarar verecek bir girişimde bulunmamıştır. Hatta Mustafa Suphiler’in ‘sol, kendiliğindenci ve maceracı’ girişimleri eleştirilecektir. Diğer yandan Sovyet Rusya’nın Türkiye’deki diplomatik temsilciliklerine konuyla ilgili ülkenin içişlerine kesinlikle karışılmaması talimatı da verilmiştir.” (Mehmet Perinçek, Aydınlık, 25.1.2013)
Bir yandan Mustafa Suphi’yi kendilerinin başlangıcı olarak gören, öte yandan Sovyet çizgisine toz kondurmayan tüm sosyalist hareketlerimiz de böylece bu ilk günahla, dakika bir gol bir, bir bilinç bozgunuyla, bir vicdan boğuntusuyla başlamışlardır işe ve o sarmaldan, harcayıcı gelenekten bir türlü kurtulamamışlardır.
İşte Sultangaliyev’in uzun Mustafa Suphi yazısından bazı bölümler aşağıdadır. Halit Kakınç’ın Sultangaliyev adlı kitabından alıntıdır:
“Türk Hükümeti onu ‘İngiliz Yanlısı’ olmakla suçlayarak tutukladı. Ve 1917 yılı başlarında Rusya’ya kaçmayı başarabildi. Bu olay Şubat İhtilali’nin başlangıcına rastladı. Savaş esiri olarak önce Sibirya’ya, daha sonra Kırgızistan’a gönderildi. Mustafa Suphi Ekim İhtilali’nden sonra Moskova’ya geldi ve Milletler Komiserliği’ne bağlı yeni kurulmakta olan Merkez Müslüman Komiserliği’ne başvurarak hizmet etmek istediğini bildirdi.
O Sovyet hakimiyetine işbirliği teklif etmiş olan ilk Türk idi.”
“Yoldaş Suphi, Türk esirler için düşünülmüş olan Yeni Dünya adlı haftalık sosyalist propaganda organını birkaç gün içinde kurdu ve ayakta kalmasını sağladı. Türk esirler arasında bilimsel sosyalizm ve Marksizm esaslarını yaymakta olan, Ekim İhtilali’nin rol ve önemini açıklayan Yeni Dünya, aynı zamanda Türkiye’nin burjuva milliyetçi hükümeti aleyhinde de hızlı bir ajitasyon yapıyor, hain paşaları ve onların yandaşlarını açıkça ifşa ediyor, eski tüfekleri onları devirmeye ve Türkiye’de Sovyet rejimi kurmaya çağırıyordu. “
Sultangaliyev daha sonra Mustafa Suphi’nin 1918’den 1920 baharına kadar olan çalışmalarını ayrıntılı anlatır. Türk savaş esirleri arasındaki örgütlenmelerini, Tataristan’da ve Türkistan’da Müslüman Türk halkı sosyalist sisteme yakınlaştırmak için yürüttüğü enerjik faaliyetleri açımlar. Türkler arasından Kızıl Ordu’ya katılacak birliklerin oluşturulması ve ayrıca yetiştirdiği militanların Türkiye’ye (Osmanlı ülkesine) gönderilmesi ve görevlendirmesi gibi işler… İç savaşta Denikin’e karşı direnen cephede yer alması vb..
“Bakü’ye geldikten sonra, kendisini tamamen Türklük işine vermiş bulunuyor; fakat diğer doğu ülkeleri komünist teşkilatları ile ilişkilerini de koparmıyordu. Burada İttihatçıların rehberliği ve yakından katılımıyla kurulmuş olan yapmacık Türkiye Komünist Partisi’yle karşılaşıyor. Yoldaş Suphi, İttihatçılara ‘Ellerinizi proletarya işinden geri çekin’ diye uyarıda bulunuyor ve bu sahte komünist teşkilat feshediliyor.
Daha sonra; Mustafa Suphi’nin karşısına, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm gizli komünist teşkilatlarının birleştirilmesi, keza sol Türk partileri ile ilişkilerin açıklığa kavuşturulması gibi gayet zor bir mesele çıkar. Aynı zamanda, Anadolu’da günden güne gelişmekte olan milli kurtuluş hareketine kendi bakışını da belirlemesi gerekir.
Bu amaçlarla, Türk Komünist Teşkilatları Merkez Bürosu kuruldu; İstanbul’da ve Anadolu’da bulunan tüm komünist guruplarla ilişkiye girildi.
Eylül ortalarında Bakü’de Türk Komünist Teşkilatları’nın kongresi yapıldı. Kongre, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm Türk komünist teşkilatların bir tek Türk Komünist Partisi’nde toparlanması hususunu karara bağladı. Parti MK Başkanlığına Mustafa Suphi seçildi.
Ve makalenin son bölümü:
“Mustafa Suphi çapında bir elemanın kaybedilmesi, Türkiye Komünist Hareketi için ağır bir darbe oldu. Sovyet Rusya’da 4 yıl sosyalist devrim tecrübesi görmüş, onun gelişme aşamalarını ve Tataristan’dan Güney Kafkasya’ya kadar uzanan doğu bölgelerindeki sonuçlarını araştırmış olan Mustafa Suphi’nin şahsında Türkiye Komünist Partisi kendi liderini ve rehberini kaybetti.
Rahmetli, 34-35 yaşlarındaydı.
Mustafa Suphi o kadar güçlü ve enerjikti ki, siyasi rakipleri ona dikkat etmeden yapamazlardı. Katiller karşılarındakinin kim olduğunu biliyorlardı.
Ey zamansız ölen devrim savaşçısı, mezarında rahat uyu. Senin başlatmış olduğun işi, hayatta kalanlar bitirecekler.”
Sultangaliyev (Jizn’ Natsionalnostey, 16 Ağustos1921)
Söz konusu kitap için sitemizde geçtiğimiz hafta çıkan tanıtım yazısı: http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1311