Atatürk: Bunlar var ya bunlar… İkisi de benim sayemde varlar.. Gerçi o da benim ayıbım. Biri benim adımı kullandı başa geçti, öbürü bana olan düşmanlığı kullandı. İkisi de
Leyla Erbil’i geçtiğimiz günlerde kaybettik. Edebiyatımızda kadın yazarlar kuşağının dik başlı yazarıdır Leyla Erbil. Mektup Aşkları’nı okuduğumda 1931 doğumlu yazarın nasıl olup da bu denli ilerici, pırıl pırıl ve çağdaş olduğuna ve benim ona bu kadar geç kalışıma
Marksist felsefeci Selahattin Hilav ışıklar içinde yatsın; 40 yıl öncesinin ve şimdilerin Hilmi Yavuz türü dansözlerine karşı Tanpınar'ın “sol tarafta” görülmesi gerektiğini o vurgulamıştı. Ne kadar haklı olduğunu görüyoruz. İşte o Ahmet Hamdi Tanpınar, modern Türk
Büyük yazar Tuna Kiremitçi, Cumhuriyet'ten sonra şimdi de Aydınlık'ta köşe yazmaya başladı. Edebiyatımızın yüzakı, toplumsal mücadelenin kalem savaşçılarından Kiremitçi'nin bu yeni katkısı kuşkusuz ki iktidara karşı savaşıma yeni bir ivme kazandıracaktır. Bu heyecan verici gelişmenin toplum ruhunda yaratacağı
Yalın sosyalist devrimcilik hep ayıplandı bu ülkede solcularca. Daima çok daha önemli gündemler, sürekli çok daha keskin saflaşmalar sürüldü önümüze. Çoğu solcu yalın sosyalistleri çiğ, hayalci, salak veya hatta zararlı bulurken şunu söyledi: Biz de sosyalistiz! Ama...
Birlikte bir düşünce deneyi yapalım. Birkaç yıl sonra bir kurul bana “Ahmet Altan Büyük Roman Ödülü” diye bir ödül verse ne düşünürdünüz?
A.Altan hakkında,
Bir şeyin metalaşması (meta haline veya alınır – satılır bir mal haline) gelmesi için, başkaları için kullanım değeri yaratması ve değişim yolu ile el değiştirmesi gerekir. Yararlı olan veya insanların belli bir gereksinimini karşılayan her şeyin
“SOĞUK YAZGI”: ŞİİRDEKİ İNSAN, İNSANDAKİ ŞİİR
Aşk’ı anlatmanın, onu yaşamaktan daha zor oldu kesin. Bu nedenle, dünyadaki insan sayısı kadar aşk tanımı var. Aşkın bir tarihi de yok. Bunları düşünürken Yavuz Turgul’un yönettiği ‘Eşkıya’ filmi düştü us’uma. Filmin
E-posta yoluyla peş peşe iki mektup aldım. Onlara cevap yazdım. İletileri gönderenden aldığım izinle şimdi bunları yayımlıyorum. Mektuplar devam edeceğe benziyor. Geldikçe ekleyeceğim. Başlığı yine ilgili kişinin onayına sunarak kendim seçtim.
Açık söylemek gerekir ki
Yakın tarihimizdeki birçok karanlık noktayı bilmiyoruz.
Ben de istisna değilim. Hiç kimse bazı konuları kapsamlı bir şekilde ele alamıyor.
Öte yandan yakın tarihimizin olayları insanları rahatsız ediyor. Bunda yerden göğe kadar haklılar. Sayısız cinayet, katliam, sürgün, baskı, işkence,
1. Melek: Evet Fikri bey. Toplumsal çözüm yolları konusundaki görüşünüzü çok kısaca bağlayınız.
T. Fikri: Üç yol var demiştim, üç çözüm. Ama bunu insanların büyük çoğunluğu için aşırı netleştirme
Yazar büyüğümüz Ali Dilber'in bize yönlendirdiği aşağıdaki e-posta ve onun altındaki belge çok anlamlı. Karma eğitime karşı sapık-sapkın düşüncelerle 100 yıl öncesinde nasıl başa çıkılmıştı? Fotoğraf: Şems-ül-mekatip’in 1913 yılında yerleşik bulunduğu Küçükçamlıca’da Kamondo Köşkü’nün bahçesinde açık havada (open air
Bakıyoruz sol basındaki manşetlere: “Haydi Tarih Yazın!” “O kupayı İstiyoruz!” Geldi diyelim kupa, başınız göğe mi erecek! İnsanlar daha mı ilericileşecek o kupayla, yoksa daha mı şımarıp faşistleşecek? İş futbola
2. Melek: Fikri bey sonucuna varmadan önce güncel bir tartışmaya girmek kaçınılmaz oldu. Buradakilerin görüşlerini almak önemli. Cumhurbaşkanlığı seçiminde "çatı aday" Ekmeleddin bey hakkında neler düşünüyorsunuz acaba? Kemal
1. Melek: Bu durumda sorguyu genişletelim. Ülkenin halini bir de Nazım Hikmet’ten dinlemekte yarar var. Bakalım Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük Marksisti neler diyecek… Çağıralım… Çağırdık bile.. Böyle
2. Melek: Bu sizin yasakçı, totaliter tutumunuz için mazeret olamaz!
Kemal: Ülke savaştan çıktığında aklınızın alamayacağı bir sefillik içindeydik. Her bakımdan.. ama her bakımdan.. Bugünün liberalleri o ortamda değil
Bu öyküyü yazmaya kırk bir kere karar verdim, kırk kez vazgeçtim.
Salt kişisel bir deneyim gibi mi algılanırdı? Geçmişe özlem olarak mı? Kendi öznel duygularını yüceltme mi sayılırdı? Eskiyi yeninin önüne koyma mı? Böyle kabul edenler veya
Geçtiğimiz günlerde tıp alanında çok önemli bir kitap yayınlandı: Kapitalizm Sağlığa Zararlıdır.
Sakın yanlış anlaşılmasın, bu kitabı önemli kılan içeriği değil. Örneğin içinde kanser tedavisine ilişkin yeni müjdeler yok... sizleri daha fazla merakta bırakmayayım: kitabın önemi yazarlarından kaynaklanıyor. Türkiye’de
1- Performans sistemini sağlıkta dönüşümün en zararlı yanı ve aynı zamanda onun motoru olarak saptamanız isabetli. Buna karşın yeni tam gün önerinizde, hekimlere aldıkları sabit ücretin yüzde yirmisi kadar ek ödeme
SOLCULUK DİYE BİR ŞEY YOKTUR, AZ SAĞCILIK VARDIR. Solcunun solculuğunun ilk engeli kendisinin, yakın çevresindeki solcuların sağcılığıdır.
Madem bin çeşit solculuk var, kimse kimsenin solculuğunu beğenmiyor, solu derecelendirecek bir ölçek bulalım dedik.
Aşağıdaki ölçek on yılların kafa yormaları ve
Sevgili Yavuz Alogan, sağolsun, bilmecemizi bilip dolmakalem hediyemizi kazanmakla kalmadı, yazımıza cevaplar da verdi.
Önce olayı onun Aydınlık'ta yazmaya başlamasından kaynaklı bir gönderme sandı, ama bu böyle değildi. Doğu Perinçek ve Aydınlık hakkında daha başka olumsuz
Değerli okur, bu yazı dizisinin daha önce okuduğun 6 bölümü tamamen kurgudur. Bana böyle mektuplar gelmedi. Dizi, başından itibaren bir roman olarak planlandı ve uygulandı. Romana benzetemediysen, "anlatı" de, deneme de, ama sonuçta, şimdiye
Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi’nin ömrünü adadığı Spil Dağı’na betonarme ablukası...
Ahmet Bedevi ile özdeşleşen Spil Dağı, bir süredir tartışılan bir projeyle gündemde. Büyük bölümü 1966 yılında Milli Park ilan Edilen Spil Dağı’nın turizme açılması amacıyla Orman ve Su İşleri
CHP’nin sarıldığı sosyal demokrasi ideolojisi, sermayenin (baskın olarak yabancı sermaye) önünde hiçbir engelin olmaması gerektiğini savunur. Bu ideolojiyi sahiplenmesi nedeniyle CHP, sermayenin önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmak için yapılmış olan askeri darbelerle, sermayeyi kutsallaştıran dinsel güçlerle ve Anadolu’nun
“Türkiye’de eleştiri yok”. Genel bir yakınma konusu bu. “Türkiye’de eleştiri yok, tanıtım var”. Kitap ekleriyle birlikte genelden özele doğru inen/ilerleyen bir diğer yakınma konusu da bu.
Haklılık payları var elbette.
Gün geçtikçe feci haberleri birine diğeri ekleniyor. Birkaç gün önce Türkiye yine bir aile faciasına şahit oldu; ekonomik zorluklardan bunalan bir baba önce evde
Prof. Dr. Ayşegül Özdemir'in "Memenizi Koruyun" adlı kitabını okuduğumda tek beklentim meme kanserinin tanısı, önlenmesi ve seyri ile ilgili ciddi bir çalışma bulmaktı. Ancak eserin beni çok sevindiren bir biçimde hasta-hekim ilişkileri, sorumlulukları ve bunların iyileştirilmesiyle ilgili dikkate alınması
“Şerefsiz Osmanlı’ya Dönüş”(*) yıllarımızın Enis Batur’unu, AKP siyasi komiserlerinden oluşan Murat Belge-Birikim gericiliğiyle karıştırmamak gerekir. Bunlar iki ayrı türdür. Batur, 1970'lerde ve 80'lerde bıraktığı izlenimin tersine, bugün artık tam bir
Şüphesiz sağlık olayları içinde en dramatik olanı ölümdür; özellikle de vakitsiz ölüm... Diyalektik düşünce, insanın ana rahmine düştüğü veya diğer bir deyişle yaşamaya başladığı andan itibaren ölmeye de başladığını söyler. İnsan hayata adım attığı andan başlayarak hem yaşama, hem
Tam “Kıyamet Alametleri”nden bahsederken bu ne şimdi! Durun bakalım… Evet, bu Türkiye Başbakanı’nın 2004 yılında New-York St. John’s Üniversitesi’nde yaptığı konuşma. Kendisine Katolikler adına takdim edilen ödülü aldıktan sonra
Editör Notu: Girdik bir sanal aleme gidiyoruz kıyamete. Siteyi kurduğumuzdan beri önceki deneyimlerimden de biliyorum ki, yoruma açık hale getirirseniz sayfaları, birçok mesaj gelmeye başlayacaktır. Kimi gerçek isimli, kimi rumuzlu, kimi isimsiz. Ara sıra insanlar rumuzla veya imzasız da
Sözcükler dergisinin Eylül-Ekim sayısı (45) yine birbirinden ilginç yazılarla, güzel şiirler ve öykülerle dolu. Geçenlerde yitirdiğimiz değerli şair Ahmet Erhan’la ilgili de dört yazı yer almış içinde. Bunlardan Turgay Fişekçi’nin yazısını seçtik sizler için. Her sayısını olduğu gibi bu
Aşk şiirlerinden haikulara... Kadir Aydemir’den yeni şiirler:
Kadir Aydemir'in yeni şiir kitabı "Soğuk Yazgı", şairin 75 yeni şiirini içinde barındırıyor. Usta tasarımcı Savaş Çekiç'in desenlediği kitap "Aşk İzleri", "Uzaklar" ve "Haikular" adlı üç bölüme ayrılmış. Kadir Aydemir, yaratıcısı olduğu
Zaman zaman medyada uzmanlar tartışır, şu kadar öğün beslenmek uygundur diye.
Diyetisyenler içinde 6 öğün diyenler çoktur. Bu ‘3 Saat Diyeti’ olarak tanımlanır. Özü, beynin açlık sendromuna girip, sonra yenenleri yedeklemek için doğrudan yağa çevirmemesi için, beyne açlık
Sür yalanı namluna... Halkların kardeşliği...
Sık ensesine kardeşin... Koy bir şiir...
Nazım'dan da yanına... Ölümlerle baş edebilir bir halk... Yalanlarla ölür.