Celalettin: Güzel dersin Nazım Usta, bunlar çok güzel idealler kıymetli ozanım, fakat hayal şeyler. Değerli Şeyhim, sizin yaptıklarınız da öyle. Bu insan denen tür et yiyor et, beslediği
İnsan bu: Resimli Roman fikri nereden aklınıza geldi T. Fikri?
Bir arkadaşım bir gün “Solculuk nedir, ne değildir, herkesin, en alt kültür düzeyinde bir insanın da anlayacağı şekilde yazsana”
Daha önceki yazılarda dile getirildi. Türkiye'nin önündeki seçenek "Radikal Cumhuriyet"tir. Cumhuriyetin ne olduğu, neden radikalleşmesi gerektiği, gerçekleşmesinin ise bir devrim meselesi olduğu çeşitli yazılarda tartışıldı. Geçen haftaki PKK'li Duran Kalkan'ın ÖDP'yi tehdit olarak nitelendirilen
Markar Eseyan’ın Şimdinin Dar Odası’nı (2) okurken bir kum saatini sürekli çevirip duruyormuşum gibi duyumsadım kendimi. Kum saatleri ne güzeldir oysa. Zamanı nasıl gösterdiğinden çok, üstteki yuvasından, (ben ona “oda” diyeyim) hızla akan kum tanelerinin aşağıdaki
İsviçre'den beri bakıyorum kalabalık ve karmaşık ülkeme. Ara sıra televizyon seyretsem ruhani sefaletimiz yumruk gibi boğazıma oturuyor. Önceki başbakan yine kanalların baş yıldızı. Doğruya doğru, konuşmaları ustaca, insanın arketipine sesleniyor. Problem burada zaten. Bizim halkın arketipi kaymış,
Heraklit’in ünlü sözüdür: “insanın karakteri kaderidir,”. Çoğu zamansa bir ülkenin kaderi o ülkenin insanlarının da kaderi olur. İnsanın karakteri değişmez belki ama ülkelerin kaderleri değiştirilebilir. Yusuf el Kaid’in Mısır Topraklarında Savaş (1) adlı romanının kahramanı, yoksul bir köylünün
Vaktiyle popüler bir yayın organı, bilmecemizin fotoğrafında bir parçası verilen başlıkla çıktı. Kürdoloji enstitüsü neden kurulmalı sorununu ayrıntısıyla ele alan bir yazı ve değişik otoritelerle yapılan röportajlar vardı içinde. Aşağıdaki alıntı da o demeçlerden birinden alınma.
“Yahudileeer… efendimiiiiz… müşrikleer…” kelimeleri duyuluyordu kesik kesik, konuşurken halka şeklinde etrafını saran kadınlara sesini duyurmak için, ayakları sabit kendi etrafında dönerken. Sonra sesini alçalttı kır sakallı, kır saçlı, karakaşlı tıknaz adam, belli ki konuşması sona ermişti. Halka
Beklenenden öte bir şeydir, gelişi. Dönüşsüz zamanda, ufuksuz yaşamda, karanlığın içine öfkesi ve acılı tırnaklarıyla kendi koyuluğunu sürten bir davetsizdir. Öyle içlidir ki, daveti kabul eden, içindeki karanlıkla soğuk; odanın yüzüne sürülerek bulaşmıştır her yanına.
Göklerdeki aydınlıktan mahrum bırakılmış
Otomatik kapı gülümser gibi açılıyor. Klimalı hava perdesinden geçerek büyük binaya giriyorum. Hastane binasının koridorunda yürürken içim ferahlıyor!
Kaldırımı olmayan sokaklardan, sıkış tepiş otobüslerden, etrafa çöplerin yayıldığı pis kokulu park alanlarından, havasız işyerlerinden, gürültülü apartmanlardan sonra böyle
“Yalan, herhangi bir kişi, topluluk veya kuruma, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir. YALAN SAĞ’IN VE DİNCİLERİN ŞANINDANDIR, EN BÜYÜK SİLAHIDIR: TAKİYE! TAKİYEYE CEVAZ VERDİKTEN SONRA SEN İSTEDİĞİN KADAR YALANIN GÜNAH OLDUĞUNU SÖYLE!
Değerli bir insanın erken kaybı her zaman acı. Nasıl başarılı ve çalışkan bir akademisyen, nasıl özverili ve candan bir hekim, nasıl sevimli ve duyarlı bir hoca ve arkadaş olduğunu, düzgün bir aydın olduğunu biraz bakan herkes fark eder zaten. Benim için
Dünyada en çok çocuk işçi çalıştıran ülkeler arasında ilk sıralarda yer alan Hindistan’da hükümetin, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde çalışma yaşını 14 yaş altına indirmek için kolları sıvadığını açıklaması sözcüğün tam anlamıyla bir ironi oluşturdu. Diğer
Her zaman, bebeleri, çocukları çok sevdim. Bebelerin gülüşüne hayranım. Bebelerin gülüşü, aklımı hep başımdan alır; olabildiğince saflaşırım. Bebelerin gülüşünü şiir olarak görürüm. Şiir yerine, bebelerin gülüşü, insanlık bilincine eşanlamlı olarak yazılabilir; şair dünyamın düşüdür bu.
Ülkenin gelmiş geçmiş en önemli edebiyat eleştirmenlerinden Fethi Naci'yi 23 Temmuz 2008'de kaybetmiştik. Temmuz ayı boyunca hakkında en az üç yazı yayımlayacağız. Semih Gümüş'ün, Fethi Naci ile söyleşisinde siyasete, edebiyata ve kişilere dair neler geçmiyor ki... İlgilisi için
Türkiye’de üniversiteli gençlik toplumsal ilerleme mücadelesinde her zaman en ön saflarda yer almıştır. Tarihimize baktığımızda hemen her önemli olayda üniversiteli gençlerimizin toplumsal mücadeleye “önderlik” ettiğini görürüz.
Süleyman Demirel, hepimizin dünyasından geçmiştir. Özellikle altmış sekizlilerin dünyasından. Öğrenciliğimizde, okul içi ve güncel siyasi eylemlerde, geniş tutuklamalara yönelen de oydu, gözaltına alınan öğrenci velilerine iyi davranan, hatta olumlu sayılabilecek hoşgörüyü gösteren de oydu.
Öğrencilere en sert şekilde davranan
Bu büyük prospektif çalışmada, baharatlı gıda tüketme alışkanlığı, başka ölüm risk faktörlerinden bağımsız olarak, total ve belli bir nedene spesifik mortalite ile ters ilişki gösterdi.
Kaynak:
Jun Lv, Consumption of spicy foods and total and cause specific mortality:
İsmail Altınok-Kurtarılan Resimler Sergisi’ni uzun süredir düşünmekteyim. Serginin İyi veya kötü oluşuna sanatçılar karar verecek, ben emek ve coşku kısmını ifade etmeliyim inancındayım. Ressamla yaşarken duygularını, resim yapma coşkusunu, olumsuzluklarda ise sıkıntılı hâli
Aldığım son mektubu yine düzelterek sunuyorum:
Sayın K. Arslanoğlu,
Bir şeyi artık itiraf etmek zorundayım. Birçok soru geliyor size ve bana, işler karmaşıklaşıyor, beklentiler artıyor ve bu sebeple başta siz olmak üzere insanları aldatmak istemiyorum. Bu
Meşhur öyküdür: Deniz kenarında yürüyüş yapan bir erkek, kumların üzerindeki deniz yıldızlarını denize atan bir kadın görür ve yanına yaklaşarak ne yaptığını sorar. Kadın, "deniz çekilince deniz yıldızları güneşte kuruyacaklar, onları denize atıyorum" der. Erkek, "binlerce kilometre sahil,
Düzce Çocuk ve Genç Diyabetliler Derneği bu yılki "Diyabet Haftası"nda altı ilde, yedi yerde (Zonguldak, Ereğli, Sapanca, Düzce, Amasra, Karabük, Bolu) 8 etkinlik gerçekleştirdi. Yedi yemekli sohbet toplantısı ve bir konferans... Etkinliklere yemekli sohbetlere 465, konferansa
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önemli ve önemli olduğu kadar da renkli simalarındandır Cemal Süreya. Onu edebiyatımızda bu derece önemli kılan unsur ise, şüphesiz ki dramatik ve yaslı yaşantısının şiirine çok net biçimde etki etmiş olmasıdır. Cemal Süreya, hayatını:
Yazar Mehmet Eroğlu’nun “ahlak ve özgürlük, deniz gibidir; yarım özgürlük, yarım ahlak diye birşey olmaz” diye bir cümlesi vardı. Doğası gereği yarım olamayan bu kavramlara “muhalifliği” de ekleyebilirsin. Muhalefet, “part-time” yapılmaz.
Hem sistemin nimetlerinden faydalanıp hem
Cengiz Gündoğdu hakkında, popüler kötü eserleri çok iyi eleştiriyor, ama iyiden verdiği örnekler yetersiz, iyiden pek anlamıyor, diye düşünüyordum. Estetik Kalkışma’yı birçok yerini atlaya atlaya hızlı okumuştum. Şimdi daha dikkatli okudum. Bu kitapta edebiyattan verdiği kötü
Daha önce yazdık. AKP yapı çözücü ve yıkıcı bir güçtür diye. Tüm motivasyonunu yıkma arzusundan almış olan bir özne, hiç bir zaman kurucu bir rol oynayamaz.
Tüm söylemleri yıkıcıydı. İnsanları bu yıkıcı söylem etrafında bir araya
Bu haberimizin tek ereği sizleri irkiltmek veya güldürmek değil. Şu sıralar “aydınlanma” ve “bilimsellik” gibi sözler çok ediliyor bizim cenahta.
Yobazlık, dinsel iddialı şarlatanlık o kadar yaygınlaştı ki, kendimize “aydınlanmayı”, “bilimi” kalkan etmeye çalışıyoruz. Fakat kendimiz
1- Performans sistemini sağlıkta dönüşümün en zararlı yanı ve aynı zamanda onun motoru olarak saptamanız isabetli. Buna karşın yeni tam gün önerinizde, hekimlere aldıkları sabit ücretin yüzde yirmisi kadar ek ödeme
Geçtiğimiz hafta içinde yurdun değişik yerlerinde meydana gelen trafik kazalarında 192 kişi öldü. İş kazalarında ise 29 ölüm yaşandı. Türkiye’de her yıl 10 bin insan, dünyada ise 1 milyon 200
Uzun bir başlık oldu. Daha da uzardı ama “vb.” var neyse ki. Ve benzerleri. Sol tarihimizden uzun uzun hatıralar okumaya başladığımız için oluyor böyle. Bazı şeyleri sıkıştırmak kolay değil birkaç
Sevgili Ahmet Yıldız, ulus kavramında ne kadar haklı? Net bir yanıt veriyorum: Yüzde 75.
Ahmet, sosyalistlerin, halkın ulusal duygularına gereken önemi vermediklerini belirtirken sonuna dek haklı.
Tabii burada Ahmet’in de iyi
Bugünkü greve ülke çapında katılım oranı gerçekte neydi? Büyük şehirlerde ne kadardı? Kamu kurumlarında polikliniklerin kaçta kaçı çalışmadı? Doktorların gerçekten kaçta kaçı greve katıldı? Önce bu konularda dürüst bilgilere gereksinim
Hiçbir şeyi hatırlamak ve hiçbir şeyle yüzleşmek istemiyoruz.
Ve işte o nedenle -dilimiz ne kadar aksini söylese de- asla barışmak istemiyoruz.
Ve işte tam da bu nedenle barışa düşmanız…