TOPLUMSAL HİSTERİYE DOĞRU:
Siyaset yapanların bilmesi gereken şey bu toplumun aşırı duygusal olduğu ve çok kolay dolduruşa getirilebildiğidir. Maça bile kavga etmek için giden, en azından küfür ederek rahatlayacağını sanan bir toplum bu. Üretim dışı kalmış, edebiyat
Son zamanlarda yüreği pek ince olan vatandaşlarımızın durumu hiç de iyi değil.
Onları yenilgi duygusu içinde kıvrandırıp Türkiye'nin geleceği konusunda karamsarlığa iten birinci neden CHP'nin ellerinden uçtuğuna inanmaları ve üstelik yıllarca mücadele ettikleri görüşlerin Y-CHP olarak karşılarına düşman olarak
Son günlerde HDP’yi öne çıkaran yoğun bir kampanyayla karşı karşıyayız. Seçim yaklaştıkça gücünü ve etkisini arttıran bir kampanya bu. Öyle ki, politik arenada yan yana gelmeleri pek beklenmeyen sosyalist, devrimci, muhafazakâr, sosyal demokrat, İslamcı farklı çevrelerden çok sayıda
Sosyalist Kürtlerin Türkiye sosyalist solunun ana akımlarından koparak Kürt Solu adı verilen ayrı örgütlenmelere yönelmelerinin tarihi 70’li yıllara dek geri gider. Bu kopuşun nedenleri ve devrimci mücadeleye etkileri sol saflarda çok tartışılmıştır. Ancak, ayrılıktan esas olarak Türkiye solunun
Herkesin bizden biraz uzak olduğunu düşünüyorum, mesela… Geçmişten bugüne, her şeyini bildiğiniz kaç kişi oldu hayatınızda? Peki, sizinkini bilen? Anlatmayı aslında çok istediğiniz ama
Bu sözcükte itiraz ettiğim en önemli şey, kullanımındaki maymuncuk konumudur. Bir kavram, “herşey”i açıklıyorsa, aslında hiçbir şeyi açıklamıyordur. Bir “başucu kavramı” olmuştur artık, söyleyenlerin büyük bir kısmının dilinde hiçbir şey açıklamamaktadır.
24 Nisan 2015 da geçti, gitti. Rahatladık mı? Unuttuk mu? Yoksa her şey daha yeni mi başlıyor?
Günlerdir yazılan yazılara, sosyal medya paylaşımlarına bakıyorum da "konuyu araştırmayı, tarih bilimine, konunun uzmanlarına bırakalım, bu konu son derece siyasidir, şöyledir,
ETNİK SİYASETE, dolayısıyla HDP'ye SONUNA KADAR KARŞIYIM.
Yurttaşlık hukuku yerine etnik kimlikçiliği öne çıkaran rüzgar eker. Fırtınası hepimizi biçer. Kişinin yüzüne bakınca insanı değil, alt kimliğini görmeye başlayacak olanlar çoğunluktur ve ezici çoğunluktur.
- Günaydın Bay Arnavut
- Sabahlar hayır
Rachel Corrie, insanın bir çeşit “aşırı hali”, insanın “aşırı insanlaşması” dır. Büyük bir olasılıkla hepimizin içinde bir yerlerde bir “Rachel Corrie hali” var; bazılarımızda hemen elimizin altında, bazılarımızda ise çok derinlerde gömülü ve fazla kullanılmamış olarak... İnsanlaşmak
Konkav bir şeklin özelliği, içinde seçilen iki noktayı birleştiren doğrulardan bazılarının bir kısmının zaman zaman şeklin dışında kalması. Matrix filmiyle gözlerini açmış, ifade özgürlüğünün ve özel hayatın mahremiyetinin kıymetini takdir ederek büyümüş bir nesle, kabaca dünya üzerindeki insanları,
Değerli bir insanın erken kaybı her zaman acı. Nasıl başarılı ve çalışkan bir akademisyen, nasıl özverili ve candan bir hekim, nasıl sevimli ve duyarlı bir hoca ve arkadaş olduğunu, düzgün bir aydın olduğunu biraz bakan herkes fark eder zaten. Benim için
Vakti zamanında biz buna kompartımanlı bilinç diyorduk. Bölmeli bilinç. Kompartıman, İngilizce compartment, “bölme”, sözcüğününün söylenişine göre birebir Türkçe yazımıyla tirenlerin odası için kullanılırdı. Eskiden Ankara’ya giderken tireni kullanırdım. Şimdi, hızlı tiren var ama Pendik’ten binebilmek için tirenin hızıyla
MUHALEFETİN BİRLEŞMESİNİ ASLA İSTEMİYORUM.
Evet istemiyorum. Nedenlerini ve yol açacağı felaketli sonuçları çok kısaca açıklamak isterim:
(1) Büyük çoğunluğu denetim altında olan bir muhalefetin birleşmesi, bunun içerisinde gerçekten muhalefet yapmak isteyen ve hala vicdani bağımsızlığını yitirmemiş olan unsurları büsbütün etkisizleştirir.
[Sesonline] Ağustos 2008 / 300 akademisyen, hukukçu, hak ve özgürlük savunucusu, sanatçı ve medya mensupları özgür bir ülkede yaşamak isteyen herkesi Ergenekon Davası'nın takipçisi olmaya çağırdı. Aydınlar açıklamalarında; "Ergenekon İddianamesi ahtapotun kollarından birini yakalamıştır. Ancak,
1970’lerin sonlarında henüz tıp fakültesinde öğrenciyken meslek örgütünün yayın organlarında sosyalist ülkelerdeki tıp uygulamalarına ilişkin makaleler okuduğumu anımsıyorum. Öğrencilerin çıkarttığı birkaç dergi de vardı. Çok uzun zaman geçti fakat sanıyorum birinin adı “Tıp Yolunda Sesimiz” dergisiydi. Kurtuluşçu arkadaşlar
Bir önceki yazımda ülkenin seçim sürecine girdiğini belirtmiş ve geleceğe yönelik olarak ihtiyaç duyduğumuz politikaların sağlıklı bir şekilde oluşması için iyi işleyen demokratik sisteme olan ihtiyacımızdan bahsetmiştim. Ancak demokrasinin tek başına yeterli olmayacağını, bilimsel yöntemlere de ihtiyaç duyulduğunu
Bebeğini evde bırakıp tatile giden kadından sonra şimdi de uçağını dağa çakan pilot gündemde. Ortak nokta ikisinin de psikolojik sorunlar yaşadıklarının iddia edilmesi ve antidepresan ilaçları tedavi amacıyla kullanıyor olmaları. Geçen hafta Lufthansa'ya bağlı Germanwings adlı şirketin yolcu
Fakat çok manidardır ki Hitler’le savaş yıllarında bu politikadan vazgeçildi. Sovyetler Birliği tıpkı ağır stres altındaki bazı ateistlerde görüldüğü gibi, savaş zamanında dinden ve Rus milliyetçiliğinden medet aradı. Kapanan birçok kilise yeniden açıldı, Moskova radyosu “Din Saati” yayını
Ülkemiz seçim dalgası içine girdi. Demokrasi, karar mekanizmaları üzerinde temsilciler yoluyla söz sahibi olabildiğimiz, ileri bir yönetim biçimi. Günümüzde tek kişinin karar vererek bir toplumu yönlendirmesi gerçekçi olmadığı gibi bilimsel de değildir. Ancak ülkemizdeki siyasi ve
Bir şey ne kadar kötücülse, o kadar çok seviliyor he mi? Bizim gibiler katmerli mahalle baskısı altında. Sol mahallelerde oturuyoruz ister istemez. İletişimde bulunduğumuz insanların büyük çoğunluğu solcu doğallıkla. Gericiliğin mahalleye baskısı bir yana, biz bir de soldaki
İnsan soyu her nedense kalıtım ve evrim hakkındaki bilgilere büyük direnç gösteriyor. Sanırım muhteşem varlığının büyüsü bozulsun istemiyor. Rahip Gregor Mendel birçok kişinin ilgi duyduğu, üstünde çalıştığı, ama düzeneğini bir türlü ortaya koyamadığı kalıtım kurallarını ilk
İnsanın ne olduğu, kendi yaşam alanında yaptıklarıyla belli olur. Bir insanı verdiği oydan değil lokantada garsona nasıl davrandığıyla tanıyabilirsiniz. Bir insanı siyasal nutuklarından değil, evdeki temizlikçiye, sokaktaki dilenciye davranışlarından anlayabilirsiniz. Büyük ölçekte “söyledikleri” değil, küçük ölçekteki “yaptıkları”dır insan.
Bir şeyin iyi veya kötü olduğunu değerlendirirken, şu tanımı yapıyor ve kullanmaya çalışıyorum:
“En fazla (maksimum) sayıda -ideali tüm- canlı ve doğa için maksimum yarar taşıyan ve bununla birlikte en az (minimum) oranda -ideali hiç- zararlı olan şey veya
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından yayınlanan bilgileri (2009) esas alarak ve Türkiye nüfusunu 75.000.000 kişi kabul ederek yapılan hesaplamaya göre;
- Ortaokul mezunu % 4.82, Lise mezunu % 5.11, Yüksekokul ya da fakülte mezunu % 7.55, Yüksek lisans
Beynin bir inanç motoru olduğundan bahsetmiştik. İstisnasız her insan yargı kalıplarıyla düşünür, bunlara inanır, sonra da inandığını doğrulamaya çalışır.
Bunu söylediğimizde “Standart Toplumsal Bilim Modeli” ile, yani alışılmış kültürel kalıplarla düşünen büyük çoğunluktan birileri hemen itiraz
Akil İnsanlar Heyeti'ne katılan ve adı HDP’den milletvekili adaylığı için geçmekte olan Kadir İnanır bugünlerde dikkat çekici açıklamalar yapıyor. Ancak 2007'deki söyleşilerinde bu söylediklerinden çok çok farklı, bambaşka şeyler söylemişti. Söylediklerinin içeriğini, hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu tartışmıyorum.
Gözümüz aydın, psikiyatri alanında dünyada yaygın olarak kullanılan tanı koyma ve tanıları sınıflandırma el kitabı olan DSM (Diagnostic and Statistical Manual), 1952 den sonra altıncı kez yenilenerek psikiyatristlerin kullanımına sunuldu. Her yeni DSM el kitabı çıktıktan sonra kitaptaki
Bir süredir 1- Reductio ad absurdum, 2- İgnoratio elenchi, 3- Non sequitur başlıkları altında bir şeyler yazıp yazmamayı kafamda evirip çeviriyordum. Metin’in yazı başlığını görünce diğer iletileri atlayıp ilk onu okudum. Okuduklarım hiç aklıma yatmadı. Bir cevap veren
Sovyetler Birliği’nin dinle imtihanı:
Moskova Kızıl Meydan’daki Aziz Vasili Kilisesi sosyalist rejim için ciddi bir sorundu. Düşünsenize, “Komünist İhtilal”in simgesel meydanının baş köşesinde her kubbesinde bir haçla görkemli bir katedral durup duruyordu. Parti ve devletin iftiharla düzenlediği
Doğanın karmaşasına bakışımız idealist uyum arayışlarımızın etkisinden kurtulmasıyla olgulara bakışımız da Gauss’un normal perspektifinden çıkıp Pareto’nun güç dünyasına kayıyor.
Sıradanlığın rahat fakat sıkıcı dünyası:
Normal dağılım olarak da bildiğimiz Gauss dağılımı çan şeklindeki eğrisi ve simetrik eğimleriyle yabancımız değil.
Hoca Nasrettin'e demişler: "Senin hanım çok gezenti. "İftiradır" diye karşılık vermiş. "O kadar gezenti olsaydı bizim eve de uğrardı."
Nerede bu sosyalist, "komünist" ruh?
İnsan kendini değiştirmeden, kendinde devrim yapmadan toplumu değiştiremez, toplumda devrim yapamaz, gibi anlayışlar vardı bir
Çocuk çığlık çığlığa eve doğru koşmakta, 6 yaşındaki Muharrem.
‘’Anne babam öldü… Anne babam öldü… Anneee… ‘’
Baba, çocuğuna ekmek getirmek için girdiği ocaktan kömür olarak çıkmıştı (ölen işçinin adı Eren Yapıcı idi). Muharrem büyüdü,
“Yalan, herhangi bir kişi, topluluk veya kuruma, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir. YALAN SAĞ’IN VE DİNCİLERİN ŞANINDANDIR, EN BÜYÜK SİLAHIDIR: TAKİYE! TAKİYEYE CEVAZ VERDİKTEN SONRA SEN İSTEDİĞİN KADAR YALANIN GÜNAH OLDUĞUNU SÖYLE!
Gözüm Yves Saint Laurent’in “Parisienne” parfümünün reklam panosuna takılıyor. Eyfel Kulesi’ni arkasına alan, göğsünün üzerinde eliyle beyaz bir gülü tutan, dudakları aralanmış sarışın güzel kadının endamına dalıyor bakışlarım. Parisli olmayı bilmem, ama ömrümün altı yılını bıraktığım iflah olmaz
İnsan dendiğinde anladığımız şey bir insanı ne kadar yansıtır? Bütün insanlar gerçekten de aynı türde midir? On yaşındaki kız çocuklarıyla fuhuş yapmak için Tayland’a giden Avrupalı “insan”la, Filistinli bir ailenin evinin yıkımına engel olmak isterken greyderin altında kalarak