“Muhalif yazar”a gönderilmemiş bir yanıt
Bu yılın (2014) mayıs ayında verilen Orhan Kemal Roman Armağanı nedeniyle, edebiyat ödülleri konusunda belli bir çevreyle sınırlı da olsa bir tartışma başladı. Aslında daha önce birçok defa tartışılanlar, güncellenerek bir kez daha dile getirildi. Özetle şu saptamalar yapılmıştı.
1. Türkiye’de edebiyat ödülleri birkaç kişinin kişisel kontrolü altındadır.
2. Ödül jürilerinin büyük çoğunluğu hep aynı insanlardan oluşmaktadır.
3. Ödül jürilerinin çoğu yarışmacıların eserlerini okumamaktadır.
4. Ödül vermede, edebiyat dışı ölçütler kullanılmaktadır.
5. Verilen bazı ödüllerden, ödül jürisi dahi haberdar değildir (1).
Hemen hepsi yıllar öncesinde defalarca dile getirilmişti. Hepsiyle ilgili itiraz edilemez tonlarca örnek vardı.
Hepsi bilindik şeylerdi. Ama bilmediğim bir şey daha oldu. Bu ödül nedeniyle birçok şair, yazar, gazete ve dergiye nazik bir üslupla mailler atmıştım. Siyasal duruşları nedeniyle normal şartlarda bu skandal karşısında itiraz etmelerini beklediğim birçok sanatçının akılalmaz suskunluğu ile karşılaştım. Bu tutumu ilk önce garip, sonrasında ise hayret verici bulmuştum (2). Şimdi ise utanç verici buluyorum. Bu suskunluk karşısında hissetmem gereken duygunun kesinlikle “utanç” olması gerektiğini anlıyorum.
***
Size baktığımda bir hesap görüyorum: bir hesap makinası gibi şunu hesapladığınızı hissediyorum:
-Ben bu olaya bir laf edersem ne kaybım olur?
-Ödül jürisindeki “önemli” insanlarla ilişkilerim zedelenir mi?
-Son çıkan kitabımın tanıtımı aksar mı?
-Yayıneviyle aram bozulur mu?
…
Fazla etliye sütlüye bulaşmak, durduk yere birileriyle didişmek, taşları oynatmak, yeni konumlarda tutum belirlemek, bu alanlarda oturtulmuş dengeleri bozmak ve başınıza iş açmak istemiyordunuz. Hem nalına hem mıhına tavrıyla devam etmek istiyordunuz.
Hesapçılık, sanatçı tutumu değildir. Hesapçılıkla ahlak aynı bünyede duramaz.
Politik iktidara karşı çıkarak muhalif payesi alıyor, “ruhunuzu kurtardığınızı” zannediyorsunuz. Hükümetin yaptıklarına karşı “tweetler atmak”, “yazılar yazmak” sizi politik olarak muhalif yapmaya yetebilir. İktidarın her alandaki müdahaleciliğini, kontrol etme çabasını görebiliyorsunuz. Peki bunların edebiyat dünyasındaki karşılığı olan tutumlara niye körsünüz?
Sessizliğiniz edilgen ya da tembellik kaynaklı bir sessizlik değil bilinçli, bizzat tercih ettiğiniz bir sessizlikti. Eğer konuşabilseydiniz, o utanç verici suskunluğunuzu bozabilseydiniz size şu soruyu sormak isterdim:
Edebiyat dünyasında diktatörlük nasıl olur? Karşı çıktığınız iktidarın başındaki kişi siyasetçi değil de edebiyatçı olsaydı edebiyatta ne olurdu?
Ben söyleyeyim.
-Kendi edebiyat anlayışına uygun dar bir kadro kurarak edebiyatı bu kadroyla yönlendirirdi.
-Edebiyat ödüllerini kontrol altına alır, kendisi verirdi.
-Edebiyat yayıncılığını tekeline alır, istediği kitapları öne çıkarırdı.
-Kitap eklerine kendisi gibi olanların yazmasına izin verir, diğerlerini sansür ederdi.
-Kendi edebiyat anlayışını herkese dayatırdı.
-Kendi anlayışına uymayan kitapları görmezden gelir, yok sayardı.
-Liyakat ve yetenek dikkate alınmaz, kişisel ilişkiler öne çıkardı.
…
Peki şu an edebiyat dünyasında olan şey tam olarak bu değil midir? Şu an edebiyat “piyasası”nı yönlendirenler, bunlardan farklı mı davranmaktadır?
Bir cumhurbaşkanının her şeye karışmasından rahatsızsınız da bir tek kişinin bir yılda 13 jüride bulunması sizi neden rahatsız etmiyor? Siyasetçilerin kendi yakınlarını kayırması sizi rahatsız ediyor da bir babanın çocuğuna, abinin kardeşine ödül vermesi niçin rahatsız etmiyor?
Okumadığı romanlara ödül veren seçici kurulun yaptığının siyasal eşdeğerlerine ağız dolusu küfrederken buna nasıl sessiz kalabiliyorsunuz?
Aslında rahatsız ediyor. Benim bütün bildiklerimi siz de biliyorsunuz. Ama hesap yapıyorsunuz.
Normalde hiç düşünmeden itiraz etmeniz gereken bir konuda devreye hesaplarınız giriyor.
Sanatınızın en temel dayanağını, duyarlılığınızı yok ettiğinizin farkında mısınız? Bu kötülük piramidindeki yer arayışınızın sizi zehirlediğini ne zaman anlayacaksınız?
Bütün bu pisliklere, bir yarışmada size haksızlık yapıldığında ya da hak ettiğinizi düşündüğünüz bir ödül başkasına verildiğinde mi karşı çıkacaksınız? “Sanatçı duyarlılığınızı” ve “muhalif kimliğinizi” bu mağduriyet anına mı saklıyorsunuz?
İtiraz, suskunlukla zehirlenir. Muhalefet, hesapla çürür. Hem “muhalif” kalıp hem de bu edebiyat oligarşisi ile bozuşmadan yaşanamaz. Bu suskunluğunuz yarın utancınız olacaktır. Gelecekte taşıyacağınız utancı şimdilik sizin yerinize taşıyanlar var, ben de bunlardan biriyim. O güne kadar içinizde biraz duyarlılığınız kalabilirse, bunun bir sanatçı için fazlasıyla büyük ceza olduğunu da anlayacaksınızdır.
Taylan Kara
taylankara111@gmail.com
1. http://www.gunzileli.com/2014/06/30/taylan-karaturkiyede-edebiyat-odulleri-nasil-verilir/
2. http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1509
Not: Üvercinka Dergisi’nin ikinci sayısında yayınlanmıştır.