Piyasa edebiyatı- edebiyat piyasasında “başyapıt makinaları“ vardır; bu yazarlardan çıkan her metin “başyapıt” ilan edilir. Yıllarca bu toplumun estetik beğenisi, bu başyapıt kuluçkacılarıyla iğdiş edilmiştir. Beşinci sınıf romanlar, roman denemeyecek kadar gülünç metinler “başyapıt” diye pazarlanmaktadır. Sanattaki “star sistemi”, edebiyatta popstar yaratan bir düzenek oluşturmuştur.
Put yazarlar
Bazı yazarlar dokunulmaz birer puttur. Dünyada büyüklüğü artık tartışılmayan yazarlar hakkında birçok olumsuz eleştiri bulabilirsiniz. M. Proust sıkıcı olmakla eleştirilir, kahramanın uykuya dalışını 30 sayfa anlatır. F. Kafka bazılarınca bunaltıcı bulunur. J. Joyce’da bir yığın tuhaf bilmece vardır. V. Hugo Sefiller’i uzattıkça uzatmıştır; 80 sayfa Waterloo savaşını anlatmasa da romanda fazla bir şey eksilmezdi. Dünya edebiyatının köşe taşları hakkında birçok eleştiri metni vardır, hepsi halen tartışmaya açıktır.
Ancak Türkiye’de piyasa edebiyatının yazarları hakkında ana akım kültür-sanat organlarında bir tek satır olumsuz eleştiri bulamazsınız. Roman sanatının en temel ölçütlerini bile bulamayacağınız bir yığın kitap hakkında piyasa edebiyatı/edebiyat piyasasının aygıtlarında bir tek cümle bile olumsuz eleştiri yoktur.
Eleştirmeyen “eleştirmen”ler
Kör kör gözüm parmağına çarpıklıklar vardır; ama işi bu olan “eleştirmen”lerin, bir tek eleştirisini göremezsiniz. Roman diye çıkarılmış kitaplarda ne karakter, ne olay örgüsü, ne de kurgu vardır; kahraman yazarın kuklasıdır. Hangi ölçütle incelerseniz inceleyin beşinci sınıf romanlardır ama piyasanın kültür-sanat organlarında sayfalarca başyapıt diye övülür.
Piyasaya egemen “saygıdeğer eleştirmen”lerin artık ne saygıdeğerliği kalmıştır ne de artık birer “eleştirmen”lerdir; onlar sadece birer onay makamıdır.
Piyasa “eleştirmen”leri, tamamen piyasa ilişkilerinin, reklamların, edebiyat dışı bin bir türlü ilişkinin belirlediği bir düzen içerisinde, bu star sistemine uyum sağladıkları sürece ve uyum sağladıkları ölçüde var olabilmektedirler.
Piyasa edebiyatının yayın organlarında Ahmet Altan’ın kitaplarıyla ilgili ciddi bir inceleme ya da eleştirel bir yazı çıkmış mıdır? Çıkabilir mi? Piyasa edebiyatının yayın organlarında hiç Perihan Mağden’in Ali ile Ramazan kitabındaki sayısız dil, imla ya da kurgu hataları yazılabilir mi?
Prof. Dr. Onur Bilge Kula’nın Ahmet Altan’ın Son Oyun adlı kitabını “övmeme” hakkı var mıdır? Prof. Kula bu kitaptaki vasatlığı, roman sanatına aykırı gülünç yanlışları anlamayacak kadar bilgisiz midir? Olmadığını biliyoruz. Peki o halde Prof. Kula’ya içeriğine hiç inanmadığını düşündüğüm o övgü dolu yazıyı yazdıran nedir? Yanıtı çok açıktır: Prof. Kula’nın bu kitabı “övmeme” hakkı yoktur. O ölçüsüz, içi doldurulmamış, iğreti övgüleri yazdığı için oradadır; O yazmasaydı, o ölçüsüz, insafsız, gerçekdışı ve en az kitap kadar gülünç övgüleri yazacak başka bir isim kesinlikle bulunurdu. Esasen bu tip yazıları “eleştirmenler yazmaktadır” demek tam doğru değildir.
Hazır yazıya yazıcı bulmak...
Bu tür yazılar zaten çıkacaktır; altına buna hevesli “saygıdeğer eleştirmen“in adı yazılmaktadır sadece... Çünkü piyasa edebiyatının kültür sayfalarında, kitap eklerinde çok satan Ahmet Altan romanıyla ilgili olumsuz bir eleştiri ÇI-KA-MAZ. Eleştirmen yazı yazmamaktadır, adeta zaten yazılmış olan övücü yazı, “yazıcısını seçmektedir”. Piyasa eleştirmeni”nin o kitap ekinde var olması, Ahmet Altan romanına o gülünç övgüleri düzmesine bağlıdır. O kitap ekinde yazan “eleştirmen”ler, kitap eleştirdiği için değil böyle yazılar yazdıkları için “istihdam edilirler”. Bu nedenle piyasa edebiyatının star yazarlarının çok satar kitaplarını gerçekten eleştiren bir yazıyı mumla arasanız dahi o yayın organlarında bulamazsınız.
Yazarını seçen yazı
Piyasanın yayın organlarında artık yazıları kitap eleştirmenleri yazmamaktadır. Edebiyat piyasasının beyinleri felç edici kitapları için hali hazırdaki övgü dolu yazılar, “kendilerine eleştirmen beğenmektedir”! O yazı orada zaten çıkacaktır; kabul ederse altında o “saygın eleştirmen”in imzası olur, bu sansasyondan o da bir tutam “ün payı” alır. Kitabı okuması bile gerekmez, adının ünlü olması yeterlidir.
“Ünlü eleştirmen X, ünlü kitap Y hakkında yazdı.”
Edebiyat piyasasını belirleyici yayın organlarının hemen hepsinde bu kalıp geçerlidir. Büyük bir yayınevinden kitabı çıkan “star yazar”, kitabında sadece öksürük ve hıçkırık seslerini yazsa bile, bu kitap eklerinde, bu kitabın ne kadar büyük bir başyapıt olduğu yazılar çıkacaktır. Şunu artık apaçık ortaya koymak gerekir: piyasa “eleştirmeni”, eleştirmen değil, çok satan kitaplar için bir “talep yaratma memuru”dur. İşi budur ve işini yapmaktadır!
Taylan Kara