Değerli okurlar, bu yazıyı ben yazdım (Kaan Arslanoğlu). Bir sorun niye yazdım :)) Epey bir zamandır İngilizcedeki Türkçe ve Türkçe çağrışımlı sözcüklere kafayı takmıştım. Bunu bir yazayım diyordum, bugüne kısmetmiş. Esas amacım başlangıçta mizahtı. Mizahtan yola çıkarak okurları düşündürmeyi amaçlamıştım. Ama iş ciddiye binince, örnekler çoğalınca kendim de kuşkuya düşmeye başladım. Şu anda bu yazdıklarım tamamen mizah diyemem artık. Bazı örnekler gerçekten ilginç ve üstünde araştırmaya değer. Yararlandığım başlıca kaynak Geoffrey Lewis'ın "The Turkish Language Reform-A Catastrophic Success" adlı kitabı, hayli nesnel ve oturaklı bir eser. Yaltırık, kut, poli, man, likid örnekleri oradan. Öteki örnekleri ben buldum. Özellikle "able" eki "durable" sözcüğü çok ilginç değil mi gerçekten? Arapça, Farsça asıllı veya bize zaten dışarıdan gelen sözcükleri olabildiğince eledim, bolca örnek çıktı. Kayıt düşüyorum. Sonuç: Güneş-Dil teorisi belli ki milliyetçi saikle ortaya çıkmış ve abartı eseri. Fakat antropolojik açıdan tamamen temelsiz değil, yabana atmamak gerek bence. Niye takma isim kullandım. Yine mizah olsun diye, bir de acaba tartışmayı artırır mı, daha çok ciddiye alınır mı diye. Ama baştan ciddiye alınmasının da başka riskleri var, okurlar bir kez daha kendilerini aldatılmış hissedebilir. Böyle düşünenler varsa özür dilerim. Resmi niye öyle seçtim. Ters köşe olsun, kışkırtsın, ilgi çeksin diye. Gördüğünüz gibi ne yapıyorsak bazı gerçekten ciddi sorunları gündeme taşımak için, insanları okumaya ve tartışmaya, bilime teşvik için. Kusurumuz olmuşsa affola. Saygılar. Kaan Arslanoğlu
(Bu yazının 22-23 numaralı yorumu, yazı çıktıktan 21 saat sonra konuldu)
Tüm dillerin bir ortak atası bulunduğu, en azından bu ortak atalardan birinin en eski Türkçe olduğu bir zaman gelecek, açık biçimde kanıtlanacak.
Yine büyük olasılıkla ilk insanın dil öncesi ilk sesleri en yüce güçle, en yukarıdakiyle, hayat verenle, Tanrı yerine konanla, başka deyişle “güneş”le ilgiliydi. İlk insanlar güneşi gördüklerinde, onu birbirlerine anlatmaya çalıştıklarında “Aaa” sesini çıkarıyorlardı. Türkçede de en baskın ünlü harfin “a” olması, onun en eski dillerden biri olduğunu gösteriyor. O yüzden Türkçenin bir ata dil olduğunu ileri süren kuramcılar bu anlayışa “Güneş-Dil Kuramı” adını verdiler.
Şu anda dünya üstündeki hemen hemen tüm dillerde en eski Türkçenin kesin bir etkisi vardır. Biz bu yazıda İngilizce içindeki eski Türkçe etkisini inceleyeceğiz, örnekler vereceğiz.
İngilizceye, Latinceden, Arapça ve Farsçadan birçok sözcük geçtiği, bilimin uzmanları tarafından zaten bilinir, az çok dilbilgisiyle donanmış herkes bunu kabul eder. Buna karşın İngilizceye, Türkçeden geçen sözcükler bilinmez, o konuda çalışma yapılmaz, var olan çalışmalar engellenir. Bunda bir ırkçılık aranır, reddetme düzenekleri çalışmaya başlar.
Güneş-Dil Kuramcılarının verdiği ilk örneklerle başlayalım.
“Man” sözcüğü insan veya adam anlamındadır. İlk Türkler kendileri için “ben” veya Azerilerin söylediği gibi “men” derlerdi. Bu bir rastlantı olabilir mi? Türkçe “bol” sözcüğü değişe değişe “poli”ye dönüştü, anlam aynı: Bol, fazla… Türkler poli-polis antik adlarına hep “bolu” demişlerdir. Bolu, İnebolu, Safranbolu… Eski Türkçe “ygilikidey” katı olmayan, yani sıvı demektir (örneğin kemik içindeki “ilik” için bu sözcük kullanılır) “Likid” sözcüğünün atası olduğu açık değil mi? Uygurca “yaltırık” sözcüğü parlak, parlayan, kıvılcımlanan anlamındadır. “Elektrik” sözcüğüne çok benzemiyor mu? Türkçe “kut” sözcüğü, “kutlama” fiili. Kut ile got ve god (Almanca ve İngilizce) sözcükleri aynı anadan gelmiyor mu?
Şimdi örnekleri çoğaltalım. Türkçe’nin kabaca Ural-Altay dilleri arasına sokulup Hint-Avrupa dilleri ailesiyle ilgisiz görülmesi acaba en eski ata Türkçe için ne kadar geçerli. Örneğin “yapabilmek-edebilmek” deki “abilme” son takısını ele alın. “Able”ın aynısı değil mi, okunuş ve anlamca tam olarak üst üste çakışıyor. Bazı sözcüklerde ana parça ile son ek birlikte örtüşüyor: İngilizce “Durable” : Sürekli, devamlı, evladiyelik, kavi… Türkçesi: Durabilir.
Humble: Boynu bükük, aciz… Türkçe: Hımbıl
Capacity: Kaplayıcılık, kaplama özelliği
Birth: Pörtlemek, börtlemek, doğum
Election: Elemek, seçim
Crime: Kırım, cinayet, suç
Aim: Amaç, eğilim, eğim
Akin: Akraba, yakın. Türkçe’deki “yakın” sözcüğünün “y”si düşmüş. “Hamili kart yakinimdir…”
Couple: Çift, iki sevgili vb… Who are those? Yanıt: Couple. Yani birbirlerine kapılmışlar.
Girl: Görücüde görülen… Bir yakını gitsin görsün… Kız
Capsize: Kapsız kalmak, alabora olmak, devrilmek, kapaklanmak
Capture: Kapmak, yakalamak
Catch: Burada ters anlam geçmiş. Kaçmanın tersi, yakalamak, yakalanmak
Captive: Yakalanmış, kapılmış, esir
Cynik: Sinik, kötü anlam çıkartan, olumsuz.
Cup: Kase, bardak, kap (En eski, ilk insanlara ait bir sözcük olarak daha anlamlı)
Usher: Yol gösterici, öncü, Türkçe “us-er”, akıllı adam..
Deny: Reddetmek, inkar etmek (Türkçe: yok de, denay, denanay)
During: (Durduğu) sürece
Nice (güzel-hoş – Türkçe yakın anlam kayması: Çok, bol) Bu konuda bir hocamızın hoş bir öyküsünü paylaşalım. Öz Türkçe üstünde çok hassas olan hocamız bir süreliğine ABD’ne gider, orada sürekli İngilizce konuşur, Türkçeden uzak kalır. Güzel ülkemize döndüğünde ilk gün bir bayramdır, sabah pastaneye gider, bir pastanın üstünde kocaman “Nice Nice Bayramlar” yazısını görünce kendini tutamaz, “Burada da mı İngilizce, bu ne özenti, şunu Türkçe yazsaydınız olmaz mıydı!” diye oradaki tezgahtarlara yüksek perdeden çıkışır. Görevliler şaşkınca bakarken, hocamız o an durumu anlar ve utanarak pastaneden kaçarcasına çıkar.
Quite: Gayet
Turn: Dön
Order: Türkçedeki tüm anlamları “ordu” kavramıyla yakın ilintilidir: Düzen, sıra, emir vb.
Haberdasher: Çerçi (Bunun gezginci satıcılar için söyleniyor olması Türkçe kaynaklılığını kesinleştirir. Çerçiler de bir yandan satıcılık yapar, bir yandan “haber taşırlar”. Zaten “haber” diye bir sözcük ayrıca yoktur İngilizcede. “Dashing” ve “dasher” sözcükleri de ilginçtir. Atmak, fırlatmak anlamlarını da içerir ve büyük olasılıkla Türkçe “daş-taş” sözcüğünden kaynak alır. (Yine bir anlam kayması). Ama “Pebble Dasher” sözcüğünde çakıllı çimento anlamına gelir, ilginçtir.
Türkçe’nin Ural-Altay dil ailesinden gelmekle Avrupa dillerine tamamen yabancı olduğu iddiası, başta belirttiğimiz gibi “able” ekiyle geçersizleşmektedir. Bununla kalmaz başka bazı son ekler de İngilizceyle uyum gösterir. “Less” son eki ile “siz-sız” eki (bir şeyin bulunmadığını gösteren son ekler) hem anlam ve hem fonetik olarak ortak kökten gelme gibidir. Bitmiyor: İngilizcedeki “ly” eki ile Türkçenin “li” si tamamen örtüşür. Lovely-Comely: Sevimli.
Fransızca ve Almancada Türkçe etkisi
Bu yazıda yalnızca İngilizceyi mercek altına aldık. Oysa öteki diller üstünde yapılacak araştırmalar belki de daha derin etkilenmeleri ortaya çıkaracaktır.
İlk aklımıza gelenler
C’est bien (se biyen okunur- çok güzel, beğendim anlamına gelir). Ne diyor? Yanıt: Biyenmiş (Halk ağzıyla)
Ya (Almanca evet): Türkçede “ya ya” (evet) veya “ya” (tabii-öyle)
Toparlarsak: Biz İngilizceye veya başka dillere sadece “yogurt” veya “khan” gibi birkaç kenarda kalmış sözcüğü verdiğimizi sanalım, elin Arabı, Acemi İngilizceye geçmiş nice sözcükle övünüyor. Sobriety (sabır), tarif (tarife), gen-genious (cin kökenli), fever (fevr-ateşli), abode (abad-ev mülk sahibi yapmak), bad (bed-kötü), highly (hayli-fazla), new (nev-yeni), solar (solmuş) vb. vb…
Ne zaman Türkçenin çok eski bir dil olmaklığından söz edilse birileri alaya alır. “Niagara şelalesi aslında Ne Yaygara değil mi” derler, “Amazon nehrinin de aslı Amma Uzun imiş!” Akılları sıra küçümserler. Sinema oyuncusu Susan Sarandon aslında Türkmüş, Mahmutpaşalı bir esnafın torunuymuş, futbolcu Gary Cahill de Türk asıllıymış, adı Cahil olarak okunmalıymış! Bilim insanları arasında çok rastlanan Stoudemire soyadının esası Sütüdemir olmalıymış. Ünlü otomobil firması Daimler aslında Kayseri asıllı bir zengine aitmiş vs.
Latince “gnosis” sözcüğü bilimi, bilgiyi, öğrenmeyi anlatır. İngilizcedeki “know” ondan türemedir. Ya Türkçedeki “Öğrenme-ogrenme”? Benzerliklerin daha çok dillerin en eski temel kavramlarında ve fiillerde ortaya çıkması da bir rastlantı mı?
Türkçe insanlık tarihinin en eski, Latince öncesi dillerinden biridir, dünyadaki diller belli başlı soylara ayrılmadan önce kurulmuş bir dildir ve tüm dillerin olmasa bile Avrupa-Asya-Kuzey Amerika dillerinin birçoğunun atasıdır.
Tülay Yılmaz