İnsan Bu sitesinde tavuk etiyle ilgili tartışmada arkadaşımız Yavuz Dizdar'ın "Tavuk sanılan, piliç denilen kuş" başlıklı yanıt dizisinde söylediklerini irdelemeye devam edelim.
Dizdar’ın “Tavuk sanılan piliç denilen kuş” dizi yazısının 4. Bölümünde “Cerrahpaşa Kalp ve Damar
Dr. Dizdar her türlü gıda ile ilgili bilim dışı iddialara dayalı felaket senaryoları yaratarak ününe ün katmaya ve medyada yıldızlaşmaya devam ediyor. Beyaz et konusunda yazdıklarını da bu kapsamda değerlendiriyorum. Dr. Dizdar’ın “olsa olsa
Taylan Kara adına, Varlık, Kitap-lık vbg. edebiyat nomenklaturasının köşebaşlarını tutmuş dergilerde rastlayamazsınız. Onun yolu, yürüyüşü, Ece Ayhan’ın adlandırmasıyla “sosyal bürokrat” sanat-edebiyat çevrelerinin hiçbiriyle kesinkes kesişmez. Geniş kesimlerce “sol” , “ilerici” diye bilinen o çevreler, Taylan Kara’nın ilgi çemberine,
Kendi çıkarı için karakterini iki paralık eden, bireysel ikbali için bir soytarıya dönüşen insanın komedisini izlerken yüzümüzde hiçbir zaman bir kahkahanın ışıltısı görülmez. Gülümsememiz yarımdır, ifademiz karışımızda gördüğümüzü küçümser bir hal alır. Komedinin altında bir “insani trajedi”nin yaşandığını
İnsan Bu sitesinde tavuk etiyle ilgili tartışmada arkadaşımız Yavuz Dizdar'ın "Tavuk sanılan, piliç denilen kuş" başlıklı yanıt dizisi oldukça ilginç. Vatan Gazetesi yazarı Mutlu Tönbekici'nin 5 Ocak 2010 tarihli "Yoğurtlar artık niye bozulmuyor?” yazısı olmasa ve anneanneleri tarafından
Kübalı bilim insanları geçen hafta prostat kanserine karşı aşı geliştirme çalışmalarının üçüncü evreye ulaştığını açıkladı. Çalışmaların ilk iki evresinde elde edilen yüreklendirici sonuçlar, çalışmaların geleceğine ilişkin umut veriyor. İlk iki evrede hastalığın ilerlemesinin durdurulması ve hatta geriletilmesi gibi
Aziz Hatman'a, "Son Teşebbüs" adlı romanını okuduktan sonra şöyle bir ileti yolladım. Roman hakkındaki yazım da aynısıdır Sonunda ek bir bölüm var:
"Son Teşebbüs" adlı romanınızı beğenmekten çok memnun oldum. Çünkü:
Elime geçen edebiyat yapıtlarını "keşke
Isparta Yukarı Köprüçay’da yapılan araştırma, HES projelerinin insan üzerindeki etkisini gözler önüne serdi: Halkın psikolojisini bozan HES’ler toplumsal travma nedeni…
Isparta'nın Sütçüler ilçesinde, Yukarı Köprüçay Havzası'nda yapımı sürdürülen Kasımlar Barajı ve HES projesinin sularına gömülecek olan Darıbükü
Madem başladık, birkaç söz de editörün yorumu için sarf edip, “hala içselleştirebilecek varsa” artık unutulmuş bir şiirle tamamlayalım. Bazı okurların bilgileri “tam doğru” ya da “hap” gibi istemeleri ne yazık ki akademisyenler için de fazlasıyla geçerlidir.
1. Küresel piliç döngüsü, Türkiye’deki uzantıları:
Bu antibiyotiklerden mesela roksarson Pfizer tarafından üretilmekte, metionin hidroksi analoğu bir Monsanto kuruluşu olan Novus International tarafından satılmaktadır. Roksarsonun birinci sınıf kanserojen arsenik bileşiği olduğu FDA tarafından Ekim 2013’te kabul edilmiş,
Yedi yıl önce bugün (23 Temmuz 2008) yitirdik Fethi Naci'yi. Yitirmedik, kültür insanları, yazarlar yapıtlarıyla yaşarlar, desek de yitirmişiz. Sosyalist insanlık kültürü, tüm insanlık kültürüyle birlikte can çekişiyor bugün ve bu kültürün yapıtları tümden unutulma noktasında
1. Bilimsel arka plan:
Şimdi gelelim işin bilimsel arka planına, yani bir civcivi 40-45 günde nasıl 2.2-2.5 kg canlı ağırlığa getirebildiklerine, bunu neye binaen yaptıklarına... Aslında bu süreci bir kitap bölümü olarak anlattım, okuma lütfünü gösterenler için
Benim beslenme konusunda bundan yaklaşık beş yıl öncesine kadar herhangi bir kişisel hassasiyetim yoktu. Bu konuda okumaya başlamamın nedeni Vatan Gazetesi köşe yazarlarından Mutlu Tönbekici’nin 5 Ocak 2010 tarihli “Yoğurtlar artık niye bozulmuyor?” başlıklı köşe yazısıdır.
İbrahim Tığ ve Leyla Şahin’in imzasının olduğu, “Rüştü Onur - Mektubun Avucumda Bilinmeyen Mektupları ve Şiirleri” başlıklı kitap Kaynak Yayınları’nca yayınlandı. Ancak bu kitabın yeni baskısı, 5 yeni mektup ve 12 yeni fotoğrafla birlikte, “Benim Şeker Yavrum” ismiyle
Soyut “defter” üzerine düşünmek, “somut” kendi defterlerim üzerine yazmaktan daha mı kolaydı acaba? Hele bir deftere “kendi defterlerin” üzerine yazmak... Sonra da yazdıklarını defterlerinle “hurufat” dışında bir ilintisi olmayan bilgisayar ortamına aktarmak az zorlu bir iş
Sunu: Konuyu Kerem Cankoçak önerdi. Şu sıralar bir bilim kongresi daveti geliyor ilgililere: “Anaakım Bilime Karşı Marksist Müdahaleler”. Ne başlık ama! Bizim HTKP’li eski dostlar düzenliyor. Yer de Nesin Matematik Köyü.
Ali Nesin kendini komünist sanan
Dr. Ali Rıza Üçer’in önerisiyle tavuk etiyle ilgili tartışmayı buraya taşımaya karar verdik. İlk yazı Dr. Yavuz Dizdar’ın açıklamalarını kaynak gösteren Ahmet Maranki’den, sonra Dr. Üçer’in görüşü…
SAKIN BU TAVUKLARI YEMEYİN !!!...
YILLAR GEÇTİKÇE KANATLILARIN KİLOGRAM AĞIRLIĞI
6-10 Temmuz tarihleri arasında Düzce Pelemir Otel’de 6. Diyabetli Çocuklar Yaz Okulu – Kampı gerçekleştirildi. Okula 9 ilden 85 çocuk ve genç, 15 kadar görevli, ziyaretçi olarak çok sayıda çocuk yakınları ve ilgililer katıldı.
Okul bünyesinde 8 Temmuz
23 Temmuz 2008'de kaybettiğimiz büyük eleştirmen Fethi Naci için bu ay yayımladığımız yazıların ikincisi bu. Daha önce ilk bölümünü yayımladığımız yazının ikinci ve son bölümünü yine biraz kısaltarak sunuyoruz:
10 Türk Romanı ve Edebiyat Yazıları sizin edebiyata kararlı
Yalçın Küçük, HDP'li Selahattin için "Bir Obama projesi"dir diyor, fakat ekliyor: Proje ABD'den geliyorsa muhakkak kötüdür diyemeyiz! Nitekim HDP'yi açıktan desteklemeye başladı. Konumuz Y.K'nın otuz dokuzuncu U dönüşü değil. Artık solda da Amerikancılığın unlu-şekerli gıdalar, tatlılar gibi meşruluk
“En iyi yayıncı-yazar-yayınevi, en az kâğıdı en ucuza basıp en pahalıya satandır. Edebiyat piyasası ya da piyasa edebiyatı daha iyi nasıl tanımlanabilir ki?” (s.32) Edebiyatı piyasalaştıran ve piyasayı edebiyata bulaştıranların ipliğini pazara seren Taylan Kara yeni kitabı “Vasat
Doğada memeli canlılar doğduktan sonra bir süre anne sütü ile beslenirler. Bu dönem sonrası hayatlarından süt çıkar. Bu kuralın insanlar için de geçerli olması gerekirken; insanlar çok faydalı diye, ineğin kendi yavrusu için ürettiği sütün peşine
Ülkenin gelmiş geçmiş en önemli edebiyat eleştirmenlerinden Fethi Naci'yi 23 Temmuz 2008'de kaybetmiştik. Temmuz ayı boyunca hakkında en az üç yazı yayımlayacağız. Semih Gümüş'ün, Fethi Naci ile söyleşisinde siyasete, edebiyata ve kişilere dair neler geçmiyor ki... İlgilisi için
Çoğumuz çağımızı ve yaşadıklarımızı, üzerinden en az bir çeyrek yüzyıl geçtikten sonra tarihçilerden öğreniriz. Aramızda çağını ve yaşadıklarını kavrayabilen çok az insan vardır. Fakat değişim, bu az sayıda insan diğerleriyle buluşabilirse ve buluşabildiği ölçüde gerçekleşebilir.
Bu hafta soL
Diziler romanları bozdukça, yeni romancılar da dizilerin mantığı ve kurgusuyla roman yazmaya başladılar. Zülfü Livaneli’nin şu sıralarda çok satar kitaplar listesinin ilk sıralarında bulunan kitabı Konstantiniyye Oteli, tam da bu tipolojiye uygun, günümüz televizyon dizilerinin karakterlerini ve anlatım
Ulusal Kanal’da yazar B. Sadık Albayrak’ın hazırlayıp sunduğu Edebiyat Cephesi programının, 27 Haziran 2015 Cumartesi günü saat 15.00’de yayımlanacak bölümünde “SİSTEM EDEBİYATININ OTOPSİSİ” yapılacak. Yazar Taylan Kara’nın katılacağı programda, egemen edebiyatın nitelikleri, okur üzerindeki tahakkümü ve yaygınlaşma mekanizmaları
Antibiyotik direnci iklim değişimi, mültecilik, yoksulluk gibi “insanlığın” karşı karşıya olduğu en önemli güncel sorunlardan biridir. Sorun çok boyutludur ve Sınıfın Sağlığı okurları daha önce antibiyotik direncinin farklı boyutlarına dikkat çeken makalelerimizi anımsayacaklardır.
Kapitalizm, emperyalizm, sınıf ve Ebola? başlıklı
Emperyalist kapitalizm için dünyada bu kadar çok sayıda ve bu denli hevesli çalışan yüz binler oldukça… Bunların büyük bölümü ülkelerinde kilit noktalarda, yetişmiş personel oldukça… Hangisi kadrolu ajan, hangisi yarı profesyonel, hangisi gönüllü ayırt etmek pek zor…
Madem her şeyi ekonomi belirler, komünistler niçin bu yönüne bakmazlar!
Madem komünistler her şeyin temeli olarak ekonominin belirleyiciliğini esas alırlar Demirel Kosigin Podgorni üçlüsünün Türkiye’nin ekonomik altyapısını kurmasını niçin es geçiyorlar.
Süleyman Demirel hakkında, 1944’te solcu Tan gazetesini basanların
Sevda ufacık, lokma kadar bir kız. Aslında 9 yaşında ama, 6 görünüyor. Donuk bir ifadesi var, pek konuşmuyor, oldukça tepkisiz. Ama konuşunca da hafif kart, vakur bir sesle ve olgun bir ifadeyle konuşuyor. Zekası da hiç fena sayılmaz.
Beni
K. Marx’a sorarsanız “insanın kendisi ile kendisi hakkındaki bilgisi örtüşmez.” Bu nedenle kendisi üstüne yazan kimsenin öznellik sınırlarını aşması kolay değildir. Bunu aşmanın yollarından birisi insanın kendisini nesneleştirmesidir. Yani açık ve dürüst bir biçimde kendisini bilgi nesnesi yapabilmesidir.
Her zaman, bebeleri, çocukları çok sevdim. Bebelerin gülüşüne hayranım. Bebelerin gülüşü, aklımı hep başımdan alır; olabildiğince saflaşırım. Bebelerin gülüşünü şiir olarak görürüm. Şiir yerine, bebelerin gülüşü, insanlık bilincine eşanlamlı olarak yazılabilir; şair dünyamın düşüdür bu.
Dünyada en çok çocuk işçi çalıştıran ülkeler arasında ilk sıralarda yer alan Hindistan’da hükümetin, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde çalışma yaşını 14 yaş altına indirmek için kolları sıvadığını açıklaması sözcüğün tam anlamıyla bir ironi oluşturdu. Diğer
İstanbul’da bir barda oturup içki içerken, “Anadolu’daki içki yasağının ardındaki sosyolojiyi görmek lazım” yazısı nasıl yazılabilir? Laiklik, liberal solcu için zaten en baştan yüklenmiş bir fabrika ayarı, tarihsiz ve mücadelesiz verili, “doğal” bir haldir. Bu ilkenin ardındaki uzun