Küçük burjuvazi sevgisizdir. Küçük burjuva yazarların çoğunda insani bir sevgiyi, aşkı bulamıyoruz. “Kendinden başka kimseye inanmayan”ın aşkı olabilir mi?
René Girard, romanlardan yola çıkarak geliştirdiği arzu kuramında kapitalist toplumda aşk ve sevginin olağan koşullarda ancak yabancılaşmış, metafizik bir arzu,
Şalom aleykhem site ahalisi! Gayet iyi bildiğiniz üzere, ben bir barbar olarak nesneleri ya da olguları pek eleştirmem; analiz için nasıl olsa içini görmem gerekir diye doğrudan yarmayı ya da sandallı ayaklarımın altında çiğnemeyi tercih ederim. Ama
bir buçuk milyonluk şehirde kimin haberi var? resmi heyetler geliyor; görüşmeler sürüyor; krallar ve kraliçeleri, prensleriyle saraylarında ünlü konuklarını ağırlıyor; araplar evlerinden kahvelere taşınıyor; filistinliler başıboş sokaklara akın ediyor; iraklılar çoktandır dileniyor ve çerkezler sakınarak yaşıyorken bu şehirde
"Genele uygulanabilecek tek bir fikir belirdi kafamda. Bir vaka olarak kendime baktığımda da anneme aşık olduğumu ve babamı kıskandığımı fark ettim, şimdi bunun çocuklukta rastlanan evrensel bir olay olduğunu düşünüyorum" Freud (Wilhelm Fliess'e mektubundan)
Bu dizinin yazarını tanımasanız
Şalom aleykhem site ahalisi! Özlediniz beni, değil mi? Yeni yazımın ne zaman çıkacağını sabırsızlıkla bekleyen, en yakın diyenar'daki nemrut kıza ısrarla "Conan'ın yeni macerası geldi mi?" diye soran siz sevenlerim olmasanız ben de aslında bu sulara atılmaya pek
Etkisi alışkanlıklarıyla devam eden ölü bir baba, doğurduğunun egemenliğini tüm bedeniyle yaşayan bir anne, annenin türevi bir eş ve kayıpları yaşamak için bu dünyaya düşmüş bir çocuk. Herkes hallice, bu dünyanın yutuculuğunda yaşamaya, ölüme doğru yol alarak gebe.
“Yahudileeer… efendimiiiiz… müşrikleer…” kelimeleri duyuluyordu kesik kesik, konuşurken halka şeklinde etrafını saran kadınlara sesini duyurmak için, ayakları sabit kendi etrafında dönerken. Sonra sesini alçalttı kır sakallı, kır saçlı, karakaşlı tıknaz adam, belli ki konuşması sona ermişti. Halka
Adolf Hitler’in faşist Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP), 5 Mart 1933 tarihli seçimi kazanarak iktidara geldi. NSDAP, iktidarının hemen başında yani 24 Mart 1933’te bütün partileri yasaklayarak devlet partisi halini aldı. Nazilerin devleti ele geçirdikten sonra el
Ülke baştan aşağı Leonard Zelig kaynıyor. “Zübük” de diyebiliriz, ama o karakter çok demode kaldı. Çağımızın siyasisi bambaşka:
Gezi eyleminde, HES direnişinde Türk bayrağı sallar, Kobani eylemlerinde onu yakar.
Gezi’de, HES’te, Validebağda CHP’liyle omuz omuzadır, kendi mekanına gelir, “CHP sol
"Uzun yol" hep tarihin, insanlık tarihinin nitelemesi olmuştur. Tarihsel insanın toplumsal belleğinin taşıyıcısı olmakla “yol”a yapılan bu vurgu aynı zamanda "yolda olmanın" da çağrışımını içerdiğinden, insanın tarihi yaparak ilerleyen bir canlı olduğuna işaret eder. Bellek de yol
Yüksekova halkının aşağıdaki feryadı olmasa ve diken üstünde tuttuğunuz milyonlarca insanın gözü ve kulağı size kilitlenmese bu açık mektubu yazmazdım. Bana hiddetleneceğinizi biliyorum. Yanlışlıklara sessiz kalmak ruhunu satmak ve böcekleşmektir. Bu sınıf insanlardan biri olmak istemediğim için, halkın
Bu yılın (2014) mayıs ayında verilen Orhan Kemal Roman Armağanı nedeniyle, edebiyat ödülleri konusunda sınırlı da olsa bir tartışma başladı. Bu ödül nedeniyle birçok şair, yazar, gazete ve dergiye nazik bir üslupla mailler atmıştım. Siyasal duruşları nedeniyle normal
Tarihte sadece kendi yanlışlarımızın yarattığı sonuçlardan mesul olduğumuzu varsayarak sıyrılamayacağımız utanç duygusunun en derin hissedilebileceği olaylardan biri Struma. Almanya-Romanya-Türkiye-İngiltere-Filistin ve Sovyetler Birliği’nin doğrudan rol aldığı tüm dünyanın öylece seyrederek ortak olduğu 769 kişinin 72 gün boyunca
Freud'un bilinç-bilinçaltı fantezisi (toparlama)/
Herhangi bir anda kenara çekilin, sakin bir yere oturun ve bilincinizi boşaltmayı, hiçbir şey düşünmemeyi deneyin. Başaramadığınızı göreceksiniz. Meditasyonda çok ileri düzeye yükselenler bile bunu uzun süre başaramaz, onun yerine imgelemi tek bir noktaya odaklamaya
“Basın”dan “medya”ya geçtiğimizden beri “medya” üzerine binlerce tartışma yapıldı. Artık çeşit çeşit kolları da var. Sanalı, sosyali, görseliyle acımasız bir bombardıman altındayız. Bu öyle bir bombardıman ki “medya” yalancılık işlevini yürütürken “belleksiz” insanlar olmamıza her zamankinden daha çok
Tüm dillerin bir ortak atası bulunduğu, en azından bu ortak atalardan birinin en eski Türkçe olduğu bir zaman gelecek, açık biçimde kanıtlanacak.
Yine büyük olasılıkla ilk insanın dil öncesi ilk sesleri en yüce güçle, en yukarıdakiyle, hayat verenle, Tanrı
Bu yazı bize gelince editörler olarak bir hayli tartıştık. Fakat bunu itirazlarımıza rağmen yayımlayalım dedik. Belki güzel bir tartışma çıkar. 12 Mart darbesinin Erim hükümetinin ilk bakanlarından. Balyoz harekatı yürürken bakandı. 12 Eylül darbesinde de yurt
Skandalsız kalan Türkiye’de, Boğaziçi’nde, Nâzım Hikmet kavgasının getirdiği açıklıkları görmeyi deneyebiliriz. Düzenin kendisi tepeden tırnağa skandala dönüşmüşse, yaşanan hiçbir şeye şaşırmak mümkün değildir. Boğaziçi Üniversitesi’nde Nâzım Hikmet Merkezi açılması başlı başına bir skandaldır ve bunun böyle olduğu açılışında
Yok edilmesi “o kadar da önemli olmayan” insanların toplu ölümleri hep bir tam sayıya yakınsar. Auschwitz, tam sayılara yakınsayarak ölmektir. İnsan türü, kendine bir tür “tür ahlakı” kurabileceği birçok tuğlayı Auschwitz duygusu’ndan edinebilir.
Nolan, filmlerinde sınır tanımaz, şaşırtıcı, çoğu noktada henüz olabilirliği ya da olanaksızlığı üzerinde düşünmek için bile erken hayal dünyasını sergileyen bir yönetmen. Kara delikler, bildiğimiz üç boyutun ötesindeki evren, eğrilen bükülen zaman gibi kavramlar hakkında bildiklerimiz de henüz
Türkçe, kökenleri kimilerine göre Sümerlere kadar uzanan köklü bir dildir. Göktürk kitabelerinde saptanan bir dil; Türkiye’nin Kemalist devrimiyle, latif alfabesini benimseyerek özünü bulmuştu. Osmanlı döneminde, halk dili olan Türkçe; ezilmiş, yok sayılmış ancak yaşamıştı. Saray dili, Arapça, Farsça,
Bugün bile Einstein’ın genel kuramı insanları başlıca estetik ilkeler sayesinde kendine çekebilmektedir ve öyle sanıyorum ki bu, matematikçiler dışında çok az kişinin algılayabildiği bir çekiciliktir…
Hatta yeniliği yapanın ve onun da ustalarının milliyetleri yahut daha önceki itibarları bile bazen
Biliyoruz, değil mi, aziz dost, “Gecedir,” deyişimiz gündüzü sezebildiğimizden. Ölümün kavramaktan yoksun olduğumuz mutlak bir değişime çarptığını hayırlayıp insanı sonsuz hayata çizmeğe kalkanlardan ne farkımız var düşlerimizle?
Yadsıyabilir miyiz oysa: Gündüz de geceye eriyecektir
Bu yazı, 2014 Orhan Kemal Roman Armağanı’nın ilan edilmesinden hemen sonra yazılmıştı. O günden bugüne yaklaşık 6 ay boyunca ısrarla sorulmasına, defalarca yazı yazılmasına rağmen seçici kurul üyeleri bu konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmamışlardır. Bu nedenle Mayıs 2014
İlerihaber’de bir haber dikkat çekmişti: “Popüler haber sitelerinden onedio.com yaptığı haberde “Dünya'nın başına gelen en kötü şeylerden olan Adolf Hitler ve Naziler'in dahi yaptığı bazı iyi şeyler var. Dünyaya korku salan bu imparatorluk, hayvan haklarından ulaşıma kadar bugün
Dinci gericiliğin arsız bir paragözlük ve gücü yettiğine azgın bir saldırganlık olarak başımıza bela kesilmesiyle bizim aydınlarda dine karşı tepki de arttı. Bir yere kadar makul karşılamak gerek. Hepimiz öfkeleniyoruz İslam’ın bu denli görgüsüzce çıkarlara alet edilmesine.
Ama
Merhaba site ahalisi! Soğuk bir kış vakti yine birlikteyiz. Kestane kebap, yemesi sevap mevsimi neticede. Mandalina kabuklarını da sobanın üstüne koyun ki cigara kokusuyla kaplı odalarda ciğerler azıcık bayram etsin. Öncelikle öğrenmek istediğim bir husus var. Herkes ağzına
Diyalog kurmanın olanaksızlığı üzerine...
AB FALSO QUOD LİBET
"Uyduruk varsayımlardan başlarsanız her şeyi ispat edebilirsiniz" anlamına geliyor. İnsanlarımız bundan kendilerini kurtaramadıkları için daima düşünür gibi yapıyor ama düşünemiyor. Gerçek olmayan durumlardan başlayınca -mantık doğru bile olsa- doğru düşünülemiyor. Ayrıca doğru
Bazı dostlar yazdığım eleştirilerde metinden çok yazardan yola çıktığımı vurgulayıp yazarı eleştirdiğimi, edebi metnin kendi başına bir gerçekliği olduğunu, bunu biraz geri plana attığımı söyler. Bir yere kadar haklılar; ancak bir yere kadar. “Yapısalcı eleştirinin” buğularının tüttüğü bu türden
Vaktiyle, sanal edebiyat sitelerinin birinde, sitenin sorumlularından edebî-estetik düzeyi yüksek bir arkadaşla yazışmıştık. O yazışmalardan birinde dediklerimi, (ufak-tefek eklemelerle ve çıkarmalarla) günümüz edebiyat ortamına ışık tutması dileğiyle, burada yayımlıyorum.
Kitabın tümü, özellikle 25 yıla Kuşbakışı bölümü son 25 yılın önemli kültürel tartışmalarını özetliyor, ülkenin yakın tarih düşünce dünyasına ışık tutuyor. Atlanmaması gereken önemli bir başvuru kitabı. Ucu ben, biz dahil herkese dokunsa da edebiyatta gerçek (veya sert)
Bugün hala çevremizde olan “saygın” firmalar, Auschwitz yakınlarında fabrikalar kurarak tutsakları ölesiye çalıştırmış, yevmiyelerini Nazilere ödemişlerdi. Auschwitz, gaz odaları ve fırınlar kadar bu fabrikalardır da…
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nden arkadaşlarla, direnişlerinin 36. gününde olan ÜLKER işçilerini ziyaret ettik. HAK-İş’e bağlı Öz Gıda İş’ten ‘sendikanın işçilerin sorunlarıyla ilgilenmemesi’ nedeniyle ayrılan 9 işçi, DİSK Gıda-İş sendikasına üye olmalarının hemen sonrasında işten atılmış.
Çocukken nefret ettiğim bir yemek vardı. Köyde sac ekmeği pişirilir, küflenmesin diye kurutulur, yeneceği zaman da su serpilerek yumuşatılırdı. Bir iki hafta sonra, ekmek bitmeye yakın, annem dipte kalmış bölük pörçük kuru ekmek parçalarını tavada kızartır, haşlanmış soğan