Beslenme, sağlığın en önemli “toplumsal” belirleyicilerinden biridir. Beslenme tarzı ile vakitsiz ölümlere yol açan başlıca hastalıklar (kalp damar hastalıkları, tip 2 diyabet ve kanserler) arasında güçlü bir ilişki vardır.
Beslenme alanındaki literatür daha çok “yeterli ve dengeli beslenme”
İlk bilmecemiz kolay şekilde çözülüverdi, hem de en yakımızdan birisince. Bilmeceyi zorlaştıralım dedik. Bakalım bunu hızlıca bilecek misiniz? Bu sözler kime ait? Ve bu yazı ne zaman, hangi yayın organında yayımlanmış? Üç birleşik sorudan hiç değilse
Gözünüz haminizin üstündeyken bir entelektüel gibi düşünemezsiniz. Edward Said.
İnsan türünün çeşitliliği gerçekten hayret vericidir. Birkaç yüz dolar için ruhunu satan kişi ile 1 milyon dolarlık ödülü elinin tersiyle iten Grigori Perelman, insanın iki ayrı türüdür.
Sıradan bir
Biliyorsunuz 60 yıldır mafyatik Tıp kalp-damar hastalıkları, Tip 2 diyabet ve obezitenin bir numaralı sorumlusunun doymuş yağlar olduğunu söylüyordu. Başta tereyağı olmak üzere doymuş yağlardan uzak durulması tavsiye ediliyordu. Yıllardır bağırıyoruz başta merhum arkadaşımız Uz. Biyolog Dr.
Stanislaw Lem’in ilk okuduğum kitabı, bir arkadaşımın “bu adam tam senin adamın” diyerek verdiği Gelecekbilim Kongresi idi. Bu adamın niye “benim adamım” olduğunu o sırada da daha sonra da sormadım. Ama gerçekten de “benim adamım” olduğu doğruydu.
Biliyorum arkadan iki gün ağlayıp üçüncü gün unutacaksınız...
Ben Nisan 2013’de İstanbul Tıp Fakültesi Acil Cerrahi ve Tramvatoloji Anabilim dalında temizlik personeli olarak çalışmaya başladım. Çalıştığım birimde hasta yoğunluğu çok fazlaydı, dolayısıyla da iş kazalarının
“Bunu diyen kim?” adlı bilmece serimiz başlıyor. Her seferinde bir metin vereceğiz ve bunu vaktiyle kimin söylediğini soracağız size. Ve nerede (hangi yayın organında) söylediğini.
İşte ilk metnimiz aşağıda. Birkaç makaleden birkaç alıntı. Bu
Ne kadar yetenekli ve ne kadar iyi bir ressam olursanız olun, artık yeni bir Picasso, Dali ya da Van Gogh olma şansınız hiç yok! Ya da ne kadar mükemmel bir yontucu olursanız olun; ne Michelangelo olabilirsiniz, ne de
Sizlere “Mürekkep Balığı” yazı dergisinin 3. Sayısının basın bültenini sunuyoruz:
Türkiye’nin ilk ve tek yazı kültürü dergisi Mürekkepbalığı’nın üçüncü sayısı çıktı!
Bu sayıda yer alan konular:
• Dosya: Pul ve mektup.
• Uzun zamandır dergilere yazı yazmayan şair
Umutlanmanın daha derin umutsuzluğa yol açacağı durumlarda umut pompalamak yanlıştır. Emine Ülker Tarhan aklı ve ahlakının saygınlığını koruduğu bir ülkede bu büsbütün yersizdir.
Sosyalist partilere gelince...
Yeni tip liboşlara ne ad veriliyor?
Boykoş (Daha önceki seçimlerde de boykotu savunan az sayıda insan istisna)
Boykot yapan Kemaliste ne denir?
Kemoş
Boykot yapan komüniste ne diyeceğiz?
Komüş
Boykotçuların yedikleri nane ortadayken seçime katılanlara
İnsanlar sadece konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludurlar. Uğur Mumcu.
En büyük put kırıcılar bile bir gün put olma tehlikesinden uzak değildir.
Görmezden gelinemeyecek kadar büyük işler yapanları, yok saymak olanaklı değilse, yok etmenin yolu onları putlaştırmak ve
Açık – kapalı defter,
Bedenimiz nasıl geçmiş (tarih) ile geleceği bir arada barındıran bir mekânsa “defter”in de yazılmış sayfasıyla bir geçmiş, yazılmamış sayfasıyla da “belirsiz” bir geleceği içinde barından tıpkı bedenimiz gibi bir mekân olduğunu yazmıştım. Bu tanımla, bir
2014 Orhan Kemal Roman Ödülü ve ödülün verilme gerekçesinden yola çıkarak saygıdeğer seçici kurula 2015 Orhan Kemal Roman Ödülü için üç aday öneriyorum.
İlk adayım Ahmet Altan. 2015 Orhan Kemal Roman Ödülü Ahmet Altan’ın “En Son Oyun” romanına verilebilir.
Kökeni demos, yani halk olan demokrasi terimi, eski Yunan’da sadece vatandaşlık hakkına sahip olan kimselere oy verme hakkı tanıyan bir yönetim biçimi olarak sahneye çıkmıştır. O dönemde kölelerin ve kadınların oy verme hakları bulunmuyordu. Bu nedenle kent devletlerinde
Sevgili Kaan ilk yanıtımızı beğenmemiş. Bir kez daha okuyup yeniden yanıtlamakta bir sakınca görmedim. Siyasi zekayı, geniş kitleleri yönlendirme, yönetme becerisi yüksekliği, yani siyasi başarı olarak tanımladığı yazısında neler söylediğinin özetini şöyle çıkardım:
1. İnsan aklı kapitalist teknoloji
(Bu yazı Aydınlık Kitap'ın 125. sayısında yayınlanmıştır)
Savaşı anlayabilir miyiz? Kolumuzun çarptığı bir insandan özür dilediğimiz, bankada sıra beklediğimiz, garsona teşekkür ettiğimiz, kırmızı ışıkta durduğumuz bir dünyada yaşarken, insanların bir anda parçalara ayrıldığı, bebeklerin ve çocukların topluca öldürüldüğü, kadınlara
"Yazının Gül Dikeni" büyük eleştirmen Fethi Naci (Kalpakçıoğlu) ölümünün altıncı yılında dostlarının sözleriyle anıldı. 23 Temmuz'daki bu yıl dönümü için sıcağı sıcağına İnsan BU'ya özel görüşleri yayımlıyoruz. Cevat Çapan, Lale Kalpakçıoğlu, M. Sadık Aslankara, Turgay Fişekçi,
Bu bir bilimsel-düşünsel tez yazısıdır, aşağılama veya küfür amacında değildir. Lütfen düşünerek ve soğukkanlı okuyunuz.
İnsanın sosyal zekasının düşüklüğü üstüne epey yazdım. Siyasi zekası daha da düşüktür. Konuyu birkaç cümlede özetlersek: İnsan türü bundan 200 bin yıl
13 Temmuz Pazar günü iki ayrı TKP kongresi oldu. Bir tarafta Kemal Okuyan ve Aydemir Güler, diğer tarafta Metin Çulhaoğlu ile Erkan Baş. Her iki kongreyi de bir süre gözlemledim. Çok kısa özeti, Atılım Kongresi bir parti kongresi,
"Türkiye'de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?" başlıklı yazımız (Taylan Kara), büyük ilgi gördü, ciddi bir tartışma yarattı.
Yazı ilk kez Aydınlık Kitap'ta çıkmıştı. Daha sonra Gün Zileli'nin sitesinde ve birçok sitede yayımlandı.
Sizlere Gün Zileli'nin sitesinde
Bir zamanlar “oligarşi” diye bir tespit vardı
SAHİ, EPEYDİR ORTADA GÖRÜNMÜYOR, N'OOLDU ONA?
Türkiye'de uzun süre insanlar "oligarşi" adını verdikleri bir şeye karşı mücadele ettiler. Sonra yenildiler filan. Ama oligarşiye ne oldu, bilen var mı?
Ya hala ortada, ama sessiz ve
İlk kez, vizyona girişinden çok kısa bir süre sonra bir filmle ilişkilendirilmiş yazı yazıyorum. Söz konusu film, X-Men: Geçmiş Günler Gelecek (X-Men: Days of Future Past), bütünüyle Hugh Jackman etrafında dönen The Wolverine’den sonra, X-Men serisinin Türkiye’de gösterimde
(08.07.2014 Aydınlık kültür-sanat sayfasında yayınlanmıştır.)
Çürümüş ve yıkılmaya yüz tutmuş tarihi dönemlerde, çok belirgin bir öznel gericilik göze çarparken, bütün ilerici dönemlerde dünyayı kendi bütünselliği içinde ve olduğu gibi kavrama gereği görülmektedir. Goethe
Goethe aslında, kendisine sorulmamış bir soruyu
Daha önceki yazılarda dile getirildi. Türkiye'nin önündeki seçenek "Radikal Cumhuriyet"tir. Cumhuriyetin ne olduğu, neden radikalleşmesi gerektiği, gerçekleşmesinin ise bir devrim meselesi olduğu çeşitli yazılarda tartışıldı. Geçen haftaki PKK'li Duran Kalkan'ın ÖDP'yi tehdit olarak nitelendirilen
“Türkiye’de edebiyat ödülleri nasıl verilir?” yazısından sonra Doğan Demir bir mail ve bir yazı gönderdi. Aradan neredeyse 15 yıl geçmesine rağmen anlattıkları fazlasıyla tanıdık geliyor.
Doğan Demir’in daha önce Evrensel Kültür’de yayınlanmış olan Hulki Aktunç'un "Güz Her Şeyi
*Türkiye’de sosyalist solun en sağcı olduğu yer edebiyattır.
*Edebiyattaki “star sistemi”ne ve “ödül oligarşisi”ne laf etmeyen kişinin, muhalif olmaktan söz etmesi gülünçtür.
Büyük Kültür Devrimi’nin zirve noktasında Çinliler, tabiatı değiştirecek muazzam bir işe koyulma cüreti gösterdiler. Tüm sinekleri imha etmeye karar vermişlerdi. Dayanışma ruhları öylesine güçlüydü ki bunda da başarılı oldular. Bir süre için, bu can sıkıcı yaratıkların olmadığı yaz
İyi ki geldiniz Ekmelleddin bey!
Tayyip Erdoğan'ın sizin yanınızda ne kadar masum kaldığını sayenizde gördük. Hakikaten gerçek tehlike sizmişsiniz!
Erdoğan “Gezi”de birleştirmişti solcuyu, sağcıyı, Türk milliyetçisini, Kürt milliyetçisini, sosyalisti, liberali... Şimdi asıl sizin korkunuz birleştirdi hepsini.
Anladık ki Gezi
(Bu yazı Aydınlık kitapekinin 122. sayısında yayımlanmıştır)
“Hamdi Koç’un 2014 yılında Orhan Kemal Roman Ödülü’nü almasıyla başlayan bu tartışmada…”
Yazıya böyle başlamak isterdim ama başlayamıyorum.Çünkü Hamdi Koç’un bu ödülü alması hiçbir tartışma yaratmadı.Neredeyse 2 aylık sürede bunu eleştiren
Bu öyküyü yazmaya kırk bir kere karar verdim, kırk kez vazgeçtim.
Salt kişisel bir deneyim gibi mi algılanırdı? Geçmişe özlem olarak mı? Kendi öznel duygularını yüceltme mi sayılırdı? Eskiyi yeninin önüne koyma mı? Böyle kabul edenler veya
CHP ve MHP liderleri tarafından “Çatı Adayı” ilan edilen Ekmeleddin İhsanoğlu’na kuşkusuz ve elbette kefil olamam, olmam. Adam 70 yaşında. İddiaya göre babası Cumhuriyet düşmanı Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin arkadaşıymış. Mustafa Sabri gerçekten de cumhuriyet düşmanı olduğu kesin. Yaptığı
İnsan bu: Resimli Roman fikri nereden aklınıza geldi T. Fikri?
Bir arkadaşım bir gün “Solculuk nedir, ne değildir, herkesin, en alt kültür düzeyinde bir insanın da anlayacağı şekilde yazsana”