Bir kitap eleştirisi nasıl yazılmamalıdır? Aslında böyle bir yazıya özel bir gereksinim yok. Çünkü kitap eklerini az çok takip eden okurlar, her hafta bunlardan onlarcasına rastlayabilirler. Haydi biz de piyasa estetiğinden yola çıkalım ve saçmasapan bir yazı yazalım.
Bazen de böyle görünüyordu. Ne denli uğursuz, ne denli lanetli bir bulutlanma… zaten izliyorsunuz, ayrıca açıklamaya gerek yok sanırım. Kainatın hakimince yaptırılan çözümlemede bu meşum dumanın maddeden çok
Ahali, işte önceki resimlerde gösterdiğimiz saçma sapan kıyamet alametleriyle meşgul oladursun, kutsal kitaplarda sözü edilen o lanetli dumanın, o gerçek işaretin ilk tezahürleri Ortadoğu’da,
Uyku hastalığı Türkiye’de görülmediğinden pek tanıdığımız bir hastalık değil. Sağlıkçı olanlarımız bu hastalığı genel kültür bağlamında bilir, fakat sınavlarda ülkemizde görülmeyen bu hastalığa ilişkin sorular soran hoca sayısı da az değildir. soL Gazetesi’nin 2 Mayıs 2014 tarihinde yayınlanan
Gerçi elli kadına bir erkek düşecek olması da bir kıyamet alameti, fakat bu şekilde değil. Bir kere burada yüzler gülüyor. Gerçek kıyamet durumunda yüzler gülemeyecek. Üstelik
Tam “Kıyamet Alametleri”nden bahsederken bu ne şimdi! Durun bakalım… Evet, bu Türkiye Başbakanı’nın 2004 yılında New-York St. John’s Üniversitesi’nde yaptığı konuşma. Kendisine Katolikler adına takdim edilen ödülü aldıktan sonra
İşte bir başkası. Bu resmi birbirine “kıyamet alameti” diye gönderen kafalar, İbni Ömer’in bahsettiği işaretlere niye hiç kafayı takmıyordu; paragözlüğün dindarlığı boğduğunu, dinin çıkara alet edildiğini, ahlakın
Tüm din büyüklerinin üstünde durduğu kıyamet alametleri bu kadar açık şekilde ortaya çıkmışken, gaflet içindeki insanlığın güya dindar kesimleri bile o alametleri cinsellikte, kadın bedeninde, orada burada arıyordu. Aklı
İbni Ömer hazretleri buyuruyor ki, başlıca kıyâmet alâmetleri şöyledir: Âlimler ilmi, para karşılığı öğretir; akrabalık münâsebetleri kopar; ana-babaya isyân edilir; iyiler azalır; dünya menfaati için
Ben buradayım ey okuyucu, ya sen nerdesin?
Oğuz Atay
Biraz bilinçlen, daha duyarlı oku diye saatlerce saçma sapan kitaplar okuyorum, senin o saçma kitapları okuyup “başyapıt” diye haykırmaman için. Senin estetik duyarlılığın gelişsin diye saatlerce, her yerden beynine pompalanan abuk
İnsan BU düşünce sitemizde yeni bir döneme girdik. Menüde, sayfa düzeninde, renklerde, kategorilerde değişiklikler var.
Üyelik sistemine geçtik. Açıklaması aşağıda. Resimli Roman diye ayrı bir kategori oluşturduk. 9 Mayıs’tan itibaren “Kemal, Karl ve Celalettin Bugünü Konuşuyor” adlı resimli
Kemal, Karl ve Celalettin Bugünü Konuşuyor / 9 Mayıs'tan başlayarak İnsan BU sayfalarında günlük resimli roman yayımlamaya başlıyoruz. Adı böyle ve adından da anlaşılacağı gibi ölmüş tarihi büyüklerimiz bugünü, bugünün olaylarını, sorunlarını konuşacak, tartışacak. Konuşmaya başka karakterler
Kılıçdaroğlu, ABD icazetiyle hareket ediyormuş, Cemaat'le gizliden anlaşmış! Sermaye güdümündeymiş, iyice sağa kaymış; sağ, hatta faşist adayları öne çıkarmış son seçimde. Sarıgül’ü, Yavaş’ı...
Sosyalist partilerimiz, sol aydınlarımız, ulusalcılar buna değişik noktalardan isyan içinde. Solu onlar temsil ediyor ya, sağa
CHP’nin sarıldığı sosyal demokrasi ideolojisi, sermayenin (baskın olarak yabancı sermaye) önünde hiçbir engelin olmaması gerektiğini savunur. Bu ideolojiyi sahiplenmesi nedeniyle CHP, sermayenin önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmak için yapılmış olan askeri darbelerle, sermayeyi kutsallaştıran dinsel güçlerle ve Anadolu’nun
On yedi bini aşkın faili meçhulden, binlerce hak ihlaliyle kökten hesaplaşma adına 12 Eylül güya yargılanacak kadar reddediliyordu.
Oysa, 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinin, cezaevlerinin, sorguların, imha gayretlerinin sonucu olarak sürgün koşullarının hâlâ devam edebilmesindeki mutlaklığın zihinlerdeki yeri son derece
“Tıp Bu Değil” kitaplarını ülkenin gündemine sokan ekip şimdi de “Tıp Budur” diyor.
En “kutsal” insani değerlerin bile paranın saltanatı altına girdiği şu çağda, insanın ve insan sağlığının en kaba biçimleriyle çıkar malzemesine dönüşmesi kaçınılmazdı. Tıpta, sağlıkta, siyasette,
Son yıllarda kitabevlerine gittiğimizde "En çok satanlar" ve "Yeni Yayınlar" raflarını ve bu bölümdeki kitapların okurun başında toplaştığı kitaplar olduğunu görürüz. Gelgelelim çoğu yeni çıkan kitabın "Yeni Yayınlar" rafına konmayabildiğini, konsa ve hemen bitiverse bile dağıtımdan yeniden
“Bildiğiniz yoldan devam ederseniz sizi kesin bir başarısızlık ve saygınlık kaybı bekleyecektir.” Bir yıl önce size yazdığımız açık dilekçenin son cümlesi buydu. Kötü gidişi o dev Gezi Direnişi bile durduramadı, seçim sonuçları ortada. Vakit hiçbir zaman geç değil.
İşte
Türkiye’de öyle bir faşizm var ki hem asap bozucu hem komik. Faşizmimiz bile kendine özgü, siyasetimizin dili çılgınlığın ötesinde. Müzisyen Altan İnan da bunun düzenlemesini yapmış. Başka söze gerek yok. Tıklayın ve dinleyin:
Türkiye'de 2014 yerel seçimlerinden bir önceki seçim yarışı 2011 yılında gerçekleşmiş olup, partiler çeşitli oranda ve sayıda oylar almışlardı. Aradan geçen üç yıl içerisinde seçmen sayısındaki artış sandığa 2 milyon 224 bin fazla geçerli oy olarak yansıdı. Bu geçerli
İktidar sadece seçimi değil, seçim sonuçlarının algılanışını da çıkarına göre idare ediyor. İl genel meclisi temelli bakıldığında sonuçların kötü olduğu, ama ilk gösterildiği kadar kötü olmadığı anlaşılacaktır. Sonuçların yüzde 99'u kadarıyla, doğruya en yakın
“Süpermen Papa”
Vatikan'ın 266. Papa'sı Arjantinli Jorge Mario Bergoglio, yani Papa Francis birkaç gün önce kutsal sandalyede ( “Der Heilige Stuhl” ) bir yılını tamamladı. Alman XVI. Benedikt'in yerine geçen yılın Mart ayının 13'ünde seçilmişti Franziskus.
Geçtiğimiz yıldan beri ülkemizde toplumcu tıp alanında çok önemli kitaplar yayınlanmaya başlamıştır. Geçen ay (Şubat 2014) bu kitaplara bir yenisi eklenerek, toplumcu tıp literatürümüzü daha da zenginleştirmiştir. Yeni yayınlanan kitabın yazarı Gavin Mooney bir sağlık ekonomistidir. Herhalde bir
-TÜM DİLLERDE VE DÜNYADA “A” HARFİNİN DURUMU NEYMİŞ, İNCELİYORUZ.
-OĞUZ ATAY’IN KISA FİLMİNDE OYNAMIŞ EMEL DENİZ’LE İLK KEZ KONUŞTUK! YAZARIN KIZI ÖZGE ATAY’DAN ALDIĞIMIZ, YAYIMLANMAMIŞ
Günümüz standartlarına göre kesinlikle “yaşlı” sayılamayacak biri olmama karşın, tıp fakültesine girdiğim yılların koşullarıyla bugünü kıyasladığımda, yüzyıllar geçmiş duygusuna kapılıyorum. Bizim zamanımızda Türkçe basılmış çok az tıp kitabı vardı. Derslerde hocanın ağzından çıkan her sözcüğü yakalamak için yarışır,
Burada doğup yetişen bir erkek öncelikle karşı cinsi tanıyamayarak en az 20 yıl geçirir. Kadının ne olduğunu hep dinler, duyar; kulağına istihbaratlar gelir. Ama ne olduğunu kendisi asla anlamaz orta gençliğine dek; bu da en iyi ihtimalle. Bunu
Bir roman kahramanının, sizin sempati duyduğunuz siyasi görüşü temsil ediyor olması, o romanın güzel olması için yeterli midir? Diyelim ki sosyalistsiniz, okuduğunuz romandaki başkahraman işçi ise sizce o roman iyi midir? Ya da dindar bir müslüman, başkahramanı ateist
"İnsan ihtiyacını aramak için dünyayı dolaşır ve bulmak için eve döner."
George Moore /
Enver Topaloğlu'nun kısa bir zaman önce yayımlanan şiir kitabı Aşk Kayıtları. (Yitik Ülke Yayınları, Kasım 2013) Kitaba adını veren şiirinde:
fırtınanın dönmek için aradığı kuytu değil
aşkın
Ülkemiz açısından, modern zamanların miladı olarak da adlandırılabilecek Haziran Direnişi, diğer tüm alanlarda olduğu gibi sanat ve sinemada da belirgin dönüşüm ve değişimler beklentisi doğurdu. Halbuki sinema, kısa metraj kurmaca ve belgeselleri saymazsak, toplumsal gelişmeleri birebir yansıtabilme konusunda
Gün geçtikçe feci haberleri birine diğeri ekleniyor. Birkaç gün önce Türkiye yine bir aile faciasına şahit oldu; ekonomik zorluklardan bunalan bir baba önce evde
Yirminci yüzyıl dünya tarihinde kadınların, binlerce yıllık aradan sonra ilk kez toplumsal yaşam içinde erkeklerle birlikte yeniden yer alabildiği bir yüzyıl oldu. Toplumun sınıflara bölünmesi ve özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte eve hapsedilen kadınlar, Fransız devrimi sonrasında yeniden