CHP içinden ve dışından birçok ulusalcı dost son aylarda Y-CHP’ye eleştirilerini sertleştirdi. Sarıgül olayı, “Cemaatle” yakın ilişki iddiaları, TESEV meselesi… Y-CHP yönetimini emperyalizmce teslim alınmış görüyorlar. Yakın bir dost başka bir yakın dosta veriyor veriştiriyor. Çünkü bir büyük şehirden belediye
Latin Amerika’dan dünyaya yeni bir devrim dalgası yayılıyor: “tıp eğitimi devrimi”. Küba ve Venezuela 2000’li yıllarda tıp eğitiminde “duvarsız tıp fakültesi” anlayışıyla tıp eğitiminin dörtte üçünden fazla bir kısmının hastaneler yerine birinci basamakta verildiği yeni bir model geliştirdiler.
Bu yazı organik tarımın başka bir boyutunu tartışmak amacıyla yazıldı.
Yaşadığımız düzen ilginç ve düşündürücü. Şöyle ki öncelikle eski düzen tarımın verimsiz olduğunu ileri sürdü. Kullanılan tohumların verimi düşük, zararlılarla mücadele yetersiz diyerek laboratuarlarda geliştirilmiş tohumlar dağıtıldı. Zararlılarla mücadele
Çok büyük insan topluluklarını tek bir sözcükle esir alabilir veya özgürleştirebilirsiniz. Gerçekten de bunu aynı sözcükle yapabilirsiniz. Örneğin sanayileşme böyle sözcüklerdendir; geniş yığınları feodal yükümlülüklerden kurtararak özgürleştirebildiğiniz gibi, aynı yığınları ücretli köleler haline de getirebilirsiniz.
Biz 12 Eylül’ü, 12 Mart’a bakarak, yalnızca ekonomik ve siyasi olarak sürecek bir darbe olarak düşündük.
Oysa planın üçüncü ayağı -ve 12 Eylül'ün kurumsallaşıp toplumsallaşmasının ideolojik aygıtları- kültüreldi.
Kültürel alan anlaşılıyor ki emperyalizmin en önemli operasyon alanıdır. Bütünsel olanı yok
Evet, bir şeyler, çok şeyler değişmeli.. bunda sanırım hemfikiriz. Aynı zamanda değişimin başlama alanı konusunda da benzer düşünüyoruz sanırım. Önce dil... Bunu gerekçelendirecek uzun analitik, didaktik, sıkıcı gerekçeler sıralanabilir. Benim için önce dilin değişmesi zarureti çok yalın.. çok açık,
Geçtiğimiz gün usta oyuncu Tuncel Kurtiz'i kaybettik. Çok iyi oyunculuğunun yanı sıra solcu, devrimci, tutarlı bir muhalifti. Toprağı bol olsun.
Fakat affınıza sığınarak bir tartışmayı bu vesileyle tekrar anımsatmayı sorumluluk gereği sayıyorum. Bizim soL gazetesi değerli Kurtiz'in bir sözünü manşete
Ben bir edebiyat eleştirmeni değilim. Sık sık böyle işlerin bana kalmaması gerektiğini düşündüm, hâlâ da düşünmekteyim. Bu işler, başkalarınca çoktan yapılmış olmalıydı, ama bana kaldı!
Bir avantajım var: çok fazla kötü öykü ve roman okudum! Bu kadar kötü” metin, kaçınılmaz
Pazarlama konusunda çalışanlar başlığın neyi ifade ettiğini bilirler. Bu alan dışında çalışanlar ise bilmeden kullanırlar "affiliate" programlarını. Sık gittiğiniz markette size verilen bir üyelik kartı ile size özel indirimler sağlanması bir örneğidir bu uygulamanın. Başka birçok örneği verilebilir.
Social Medicine dergisinin son sayısında Jaime Breilh imzasıyla bir editoryal yayınlandı. Yazısında kapitalist yaşam tarzı ile sağlığımızın ve doğanın korunmasının bir karşıtlık içinde olduğuna vurgu yapan Breilh, insan sağlığını ve doğayı mahveden kapitalist yaşam tarzı ortadan kaldırılmadıkça,
Marcel Reich-Ranicki, son dönem Alman edebiyatının en popüler ve en korkulan eleştirmeniydi; bir tür “pop yıldızı”. Kitapları milyonlar satan Polonya asıllı bu Alman eleştirmen- uzun bir hastalıktan sonra 18 Eylül 2013’te, 93 yaşında, öldü. Acı yüklü bir öyküyle
Solun iktidara gelebilmesi için AKP tabanından hiç değilse beşte biri kazanmamız gerek! Dese biri, kim itiraz eder buna; hemen hiç kimse. Peki kim bu doğrultuda çaba gösteriyor solda? Hemen hemen hiç kimse…
“Kayıp Devrimin Öncesinde” Yazılama yayınevinden kitap olarak çıktı bu kez.
“Parti” bana bir roman ısmarlasa ve güncel siyasal mücadeleyi anlatan, örgütlülüğü ve “Parti”yi öne çıkaran bir yapıt istese, ne yazardım. İşte bunu yazdım, fakat niyetimden onların haberi yoktu.
Sözcükler dergisinin Eylül-Ekim sayısı (45) yine birbirinden ilginç yazılarla, güzel şiirler ve öykülerle dolu. Geçenlerde yitirdiğimiz değerli şair Ahmet Erhan’la ilgili de dört yazı yer almış içinde. Bunlardan Turgay Fişekçi’nin yazısını seçtik sizler için. Her sayısını olduğu gibi bu
Öykü bölümümüzde bu kez de Nihat Genç’in eski bir hikayesini yayımlıyoruz. Bence dünyanın gelmiş geçmiş en iyi öykülerinden biri.
Bunu niye yayımlıyoruz? Bir kere çok güzel bir öykü, okumadıysanız okuyasınız diye. İkincisi siyaseti de kuvvetle içeren bir öykü ve
Düzce Diyabetik Çocuklar Derneği’ne bağlı Amasralı bir inisiyatif geçtiğimiz hafta Amasra’da yemekli, çaylı bir toplantı düzenledi. Amasra Belediyesi’nin katkılarıyla gerçekleştirilen toplantıya Bartın ve Ereğli’den de diyabetli çocuk ve yakınları katıldı. Deniz kenarında afiyetli, neşeli, gezintili, eğitimli üç saat…
Türkiye’de hayatın her alanında mücadeleye zarar verecek ölçüde aşırı bir fikir çeşitliliği hüküm sürmekte. Tek tek insanların büyük çoğunluğunun üstünde inatla durdukları fikirler kolay kolay tartışmayla, kanıtla, belgeyle, zorlu ikna çabalarıyla değiştirilemiyor. Söz konusu fikir sabitlikleri araştırmaya, okumaya,
Dünya Sağlık Örgütü’nün 1948 tarihli Anayasası’nda sağlık;
“yalnızca hastalık veya sakatlığın olmayışı değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve toplumsal olarak tam bir iyilik hali”
olarak tanımlanmıştır.
Bu tanımlama, sağlığı yalnızca hastalık veya sakatlığın olmayışı olarak tanımlayan geleneksel kapitalist
Obama sadece çocuklarda değil büyüklerde de aşıyı yasal olarak zorunlu hale getirmek istiyordu. Tezi son derece mantıklıydı. Söz konusu zorunlu aşı grip aşısıydı. Her yıl milyonlarca çalışan gribe yakalanmakta ve bu da rapor almaları halinde muazzam bir işgünü kaybına
Venezuela toplumunun “en yoksul” kesimlerinin desteğiyle iktidara gelen Chavez, ülkeye egemen kapitalist üretim ilişkilerine dokunmaksızın, hatta yabancı sermayeye güvence vererek, kapitalist bir toplum içinde “sosyalist bir yaşam” kurmaya başladı. Kuşkusuz Chavez de elinden gelse kapitalizmi ortadan kaldırmak isterdi, fakat
İnsan korkunç bir mahluk, iğrenç bir yaratık. Bir bölümünün aşırı gaddarlığından kaynaklanmıyor iğrençliği sadece. Korkaklığından veya çıkarcılığından ötürü yalana bir bütün olarak ortaklığından kaynaklanıyor şeytanlığı. Şeytanı dışarıda aramaya gerek yok, insandan iyi şeytan bulamayız. Kanla ve yalanla beslenen varlık.
Şimdi de Suriye'ye
Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi Asistanlarının Toplumcu Tıp Eğitimi
ABD’li hekimlerin tıp eğitimi basamaklarında yükselirken toplumsal bağlam konusunda gittikçe artan ölçüde sinik ve daha az kaygılı hale geldikleri şeklindeki yakınmaların artması üzerine, Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi (OSBÜ) asistanlarına
Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi’nin ömrünü adadığı Spil Dağı’na betonarme ablukası...
Ahmet Bedevi ile özdeşleşen Spil Dağı, bir süredir tartışılan bir projeyle gündemde. Büyük bölümü 1966 yılında Milli Park ilan Edilen Spil Dağı’nın turizme açılması amacıyla Orman ve Su İşleri
Genellikle bir paradigmaya karşı çıkarken onu tözcülük yapmakla suçlar ve yeni paradigmanın bu tözü aştığını iddia ederiz. Ancak eski paradigmayı ortadan kaldırmaya yönelik, yeni ve devrimci olduğunu iddia eden paradigmaların da tözcülük tuzağına düştükleri sıkça görülmektedir. Örneğin ataerkil
Türkiye'de bir üniversitede "Toplumcu Tıp Dersleri" verildiğini biliyor muydunuz? Evet, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Tıp Eğitimi Anabilimdalı'na bağlı olarak böyle bir ders programı yürütülmekte iki yıldır. İşte o programda verilen dersler kitaplaştı: Toplumcu Tıbba Giriş. Yazılama Yayınları'ndan. Yazarı Dr. Akif
Eleştiri yalnızca ülkeler, kurumlar, kişiler için değil, modern yaşamın tüm alanlarında yaşamsal öneme sahip çağdaş bir eylemdir.
Ancak, sanat dalları içinde edebiyat kadar eleştiriye gereksinim duyan başka bir alan yoktur. Edebiyatın olmazlarındandır eleştiri. Üzerine yazı yazılmayan hiç bir edebiyat
Büyük yazar Tuna Kiremitçi, Cumhuriyet'ten sonra şimdi de Aydınlık'ta köşe yazmaya başladı. Edebiyatımızın yüzakı, toplumsal mücadelenin kalem savaşçılarından Kiremitçi'nin bu yeni katkısı kuşkusuz ki iktidara karşı savaşıma yeni bir ivme kazandıracaktır. Bu heyecan verici gelişmenin toplum ruhunda yaratacağı
Biz devrimi, Lenin’in söylediği gibi bugünkü insanla, AKP gibi bir partiye oy vermiş, Müslüman kimliği daha başat olan işçilerle yapacağız. Lenin anarşistlerle yaptığı polemikte, dahice gördüğüm şu sözleri söylemişti: “Biz devrimi astın üste bağımlılığından, muhasebecilerden vazgeçmeyecek bugünkü
Yeni bir site, yeni bir kitap: Toplumcu Tıp Seminerleri grubu, "Toplumcu Tıp Sayfaları" adıyla bir blog kurdu. toplumcutip.blogspot.com . Dost siteler bölümünde bağlantısını verdik. Yine Dr. Akif Akalın'ın "Toplumcu Tıbba Giriş" adlı kitabı Yazılama Yayınları'ndan yeni çıktı. Yakında
“Bugün” yaşananları açıklayabilmek için tarihe başvurmak her zaman geçerli bir yöntem olmakla birlikte, -basit gelebilir ama- tarih bugünü açıklamak için yaşanmamıştır. Biz öyle görmek istediğimiz için öyledir. Oysa tarihe, bugünün kavramlarından yola çıkarak, şimdiki anı ve
Burjuva sınıfı (burçlular), üretimden kopuşun getirdiği acizliği, megalomanik bir kendilik algısı yaratıp köylüleri aşağılayarak aşmaya çalışır. Megapol burçlularının egoları megalomaniktir, çünkü bu egolar yalnız ve zayıf birer simgeden ibarettir, doğada karşılıkları yoktur. Aslında burçluların tüm simgesel
Hem çok gündemdeymiş gibi görünen, hem de hiç hak ettiği ölçüde gündemde yer almayan bir konu: Genetiğiyle oynanmış tohumlar... Konuyla ilgili kısa tarihin olaylarını, belgelerini incelediğinizde hayretlere düşüyorsunuz, kapitalizmi-emperyalizmi bundan iyi anlatan sosyoloji veya ekonomi-politik dersi
Dostum M. Bülent Akman son yıllarda dünyanın bir o ucunda bir bu ucunda. En son Londra'ya gitmiş. Durur mu, ilk ziyaret ettiği yer Marx'ın mezarı. Geçen hafta oradan bir fotoğraf attı, "Bak şu mezarın haline!" diyor. Bakınca ben
Küba Tıp Eğitimi Tarihinde Önemli Olaylar
1726 Küba’da ilk tıp eğitimi Dominican Order (Roma Katolik Kilisesi) tarafından başlatıldı.
1728 Bünyesinde bir tıp fakültesi de barındıran Havana Üniversitesi kuruldu.
1842 Havana Üniversitesi kiliseden ayrıldı (sekülerleşti); tıp eğitiminde reform yapılarak bilimsellik daha fazla vurgulandı;
“Tambien La Lluvia” adlı İspanyol filminden söz etmek istiyorum. Son yıllarda izlediğim en etkileyici ve en derinlikli filmlerden biri. Türkçeye “Yağmuru Bile” olarak çevrilmiş. Filmin mekânı Bolivya. İç içe geçmiş paralel öykülerle ilerleyen film hem