İlk olarak, sanırım bundan on sene kadar önce, Beşiktaş’tan Ortaköy’e yürürken denk gelmiştik. Ayakkabı boyacısı küçük bir kardeşimiz boya sandığını düşürmüş, boyalar ortalığa saçılmış; kendisi cam kırıkları arasında yere çömelmiş, başı önünde
Takılır halkın arkasına, rahat ve mutlu
Her ayağa kalktığında halk
Önce peşlerine takılıp
Sonra,
Hızla geçivermek önlerine
Işık hızı ile değilse de sesten hızlı bir şekilde
“Gelin peşimden halkım” diyerek
Gelmezse, bu bir şapka sorunu, önüne alıp düşünmek
Kalkışma zamanlarında insanlığa sevgimiz, saygımız depreşiyor; topluma, en azından bir kesimine övgüler düzmek geliyor içimizden.. de… Gerçek ne? Gerçeğin çok farklı çehrelerinden biri, giderek daha az okuyor olmamız. Tvit toplumu haline geldik. Face-book bile ağır
Ahmet Mithat Efendi’nin ünlü romanı Felatun Bey ile Rakım Efendi’yi yayınlamasının üzerinden neredeyse 140 yıl geçmesine karşın “konusu” hala güncel. Çoğu Tanzimat romanı gibi bu romanda da “batılı” değerlerin yüzeysel kavranışı eleştiriliyor ve “taklitle” batılı
Turgay Fişekçi usta, Sözcükler Dergisi’nin 44. Sayısının sunu yazısına şöyle başlamış: Dağlarca da, Fethi Naci de bir kez daha haklı çıktılar: İnsan Tükenmez. Başlığı da şöyle: Gezi Parkı: Kaldırım Taşlarının Altında Kumsal Var.
Düzce’de Diyabetik Çocuklar Yaz Okulu’nun dördüncüsü 1-5 Temmuz tarihleri arasında Düzce Üniversitesi kampüsünde gerçekleştirildi. Türkiye’nin ilk ve tek diyabet yaz okulu olan etkinliğe Düzce ve çevre illerden 80 diyabetli çocuk-genç
Meme kanserinde erken teşhiste vazgeçilmez yöntem olarak gösterilen mamografi üstüne tartışma devam ediyor. Ana akım tıp ve birçok hekim, kadınlara periyodik mamografi önerirken, başka bazı tıp insanları mamografiye karşı. Mamografinin
Ben de aptalım, sanırım sosyal yönden embesilin de altındayım, galiba sosyal idioyum. Tek farkım bazı kişilik özelliklerim ve genel zekamın birkaç noktadaki işlekliği nedeniyle bunun farkında bulunmam. Benim gibi birçok ayrıksı birey
Öğrencilik dönemim şimdilik kesintiye uğrasa bile, gerek başvuru sınavı öncesi, gerekse ders aldığım sömestrde okuduklarımdan öğrendiğim bir şey var: "The medium is the message"
McLugan'ın tek cümleyle özetlediği gibi iletmek istediklerinizi
Bütün ülkelerin işçileri birleşin! Karl Marx
Yoldaşlar, birçok ülkede internet yokmuş. Az önceki tivitimi lütfen mektupla yaygınlaştırın. Karl Marx
Proudhon bir kitap yazmış: Sefaletin Felsefesi. Resmen felsefenin sefaleti… Htts://felsefe.com.sefalet.felsefe.php Karl
Gezi Direnişi üzerinden bir ay geçti ve son birkaç hafta içinde Direniş üzerine daha derli toplu değerlendirmeler gelmeye başladı. Kuşkusuz herkes olayları kendi penceresinden ve bazen görmek istediği şekilde yorumlamak
Lemaire’in belirttiği boyutta özne, arzusunu tam olarak ifade edememesi dolayısıyla kendisini eksik bir varlık olarak algılar. Arzulayan bilinç kendisinin ne olduğunu bilme arzusundan da kaçamaz. Fakat kendisini bilebildiği anlarda, yaşamı
Bu yazının amacı biraz gecikmiş olsa da kürtaj tartışmalarında öne sürülen iddiaları değerlendirmektir. Kürtaj taraftarı ve karşıtı olarak öne sürülen argümanlar ne derece savunulabilir, ne kadar bilimseldir ve ne kadar
İnsan Bu güncel hayata ilişkin sıcak edebiyat eserleri yayımlamaya devam ediyor. Usta şair Tarık Günersel’in “Diktetör” ü de bunlardan biri. Daha önce de Gezi Direnişi’yle ilgili Enver Topaloğlu ve Ümit
Çıkmıyor akıldan. Gitmiyor. Gidemiyor. Ethem’in vurulduğu anın görüntüleri orada işte. Ortada ve derinde. Hiçbir yere gitmiyor. Gitmesin de zaten. Kalsın. Bedeni gitti, ruhu kalsın. Nefesi gitti, esintisi/etkisi kalsın. Hep kalsın…
Diyelim ki hakkında yazı yazacağımız ifade “elma yanaklı, kalem kaşlı kadın” olsun. İşin doğrusu aslında son derece nettir:
Bu ifade, son derece sıradan, son derece klişe ve olabildiğince gülünç bir betimlemedir.
Oysa seçim Mustafa Kemal Erdemol'un da Notabene Yayınları'nda çıkan “Suriye Denklemi” adlı kitabında anlattığı ve tanıklık ettiği gibi dünyadan gözlemcilerin, gazetecilerin gözleri önünde gayet sağlıklı bir şekilde yapılmıştı. “Bir gazeteci
Öneri şu: Sosyalist partiler bünyelerinde Müslüman kanat örgütlenmelere gitmeli.
Gezi Kalkışması eski-yeni soruları depreştirdi:
Halk hareketinde örgüt ve önderlik gerekli midir?
Gezi’de yoksul katılımı az mıydı, çok muydu? Halk hareketinde yoksul katılımı sosyalistler açısından gerekli midir
SGK’nın 2012 yılı toplam bütçe açığı 69 milyar TL’dir. Bu muazzam açığa rağmen toplumun sağlık ve insani gelişmişlik indeksi gibi parametreler dünya platformunda diplerdeki yerini sürdürmektedir. Bu açık Türkiye’nin insani
Ahmet Altan’ın kitaplarıyla ilgili tanıtım yazılarını okuduğumda nedense aklıma “mucize ilaç” reklamları gelir.
Gazetelerde gördüğümüz “mucize ilaç” reklamlarını hatırlayalım: Hiçbir yan etkisi olmayan, her hastalığa iyi gelen ”sadece 49.99 TL”
Devrim ne için yapılmalı? Devrim nasıl olmalı?
Devrimi gereksinim haline getiren şeyin sömürü olduğunu unutmadan bu soruların yanıtını düşünmek gerekir. Can sıkıntısı iyi bir devrim nedeni değildir.
Sömürü ise kendini mekânsal onarım
Hayat böyledir, hiç beklemediğiniz anda yeni bir sözcüğü, yeni bir kavramı dilinize, aklınıza, yüreğinize, sözlüğünüze sokuverir. Sözlük evrensel ise hayatın akışıyla, devrimsel dönüşümlerle, muziplikle, silahların tersine çevrilmesiyle gelen sözcük de
Gezi Direnişi’nde yükselen taleplerin bu talepleri seslendirenlerin bireysel konumlarından (işçi, öğrenci, taraftar vb) bağımsız olarak,1789 Fransız Devrimi’nin taleplerine çok benzediği görülmektedir:
Madde 1- İnsanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar
Bu soruyu başka türlü soralım.
1) Mevcut haliyle insanın potansiyeli nedir?
2) Mevcut insan malzemesiyle kurulabilecek en ileri düzen ne olabilir?
Marx’a göre, bireyler kesinlikle eşitsizdir. Sloganını hatırlayalım: "Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar."
“Bardağı taşıran damla maalesef kan damlası olacak bu topraklarda” diye yazmışlığım, hatırlatmışlığım vardır arada. Özellikle bölge ülkeleriyle girilen “tehlikeli ilişkiler” gemi azıya aldığında. Belki de onca “iç gelişme”nin bardağı bir
‘Sanat’ denen şey egemen güçler (çağdaş prensler), sanatçılar (çağdaş soytarılar) ve diğer aracılar (küratörler, eleştirmenler, reklamcılar) arasında oynanan gösterişli ve gerilimli bir oyuna dönüşmüş olup, halk da bu oyunu seyretmektedir. Halk sahaya ne zaman
-Film nasıldı?
-Güzel…
İzlemediğiniz bir film hakkında söylenen “güzel” nitelemesi size ne ifade eder?
“Güzel film”,
“Güzel yer”,
“Güzel kadın”…
“Güzel”, genel bir nitelendirmedir, ayrıntılı bir açıklaması yoksa nitelediği şey hakkında özel
Günümüz Türk edebiyatını parmağında oynatan “oligarklardan” birinin son Londra seferinden hareketle, sormak farz oldu: Bunlar dışarıya, daha doğrusu Batı’ya gittiklerinde neler anlatırlar? Hiç dikkat ettiniz mi? Daha doğrusu, Batı neden
Editör Notu: Nebil Yılmaz dostumuz bu şiir-eleştiriyi Gezi Kalkışması başlamadan önce yollamıştı. Malum teknik sorun nedeniyle elimize geç ulaştı, şimdi yayımlıyoruz. Şu hareketli günlerde sırası mı diyebilir bazı okurlarımız. Yazarımız
“Vasat Edebiyatı 101” başlıklı yazı dizisinde şimdiye kadar konuyla ilgili belli başlı kitaplar üzerinde durulmuştu. Vasat Edebiyatı örnekleri olarak ele alınan bu kitaplar anlatılırken kavramın kendisi hakkında da biraz söz
Eylemler birinci haftasını tamamladı fakat hala Türkiye İşçi Sınıfı’nın YARISINI oluşturan asgari ücretliler (yani 800 TL ile geçimlerini sağlayanlar) alanlara in(e)medi. New York’tan, Hamburg’dan bile eylemlere katılım oldu, bizim asgariciler bir türlü katılamadılar. Asgariciler
Vallahi de Hükümeti devirmeye yönelik değil, billahi de siyasi partiler yok bu işin içinde! Enver Aysever’in “Aykırı Sorular”ını izledim Levent Üzümcü’yle, bir de Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge”sini. Eylemlerden izlenimleri böyle, öyle görmek, göstermek istiyorlar.
Dr. Akif Akalın arkadaşımızın çevirdiği, Welch ve arkadaşlarının, “Aşırı Teşhis: Sağlık Adına Hasta Etmek” adlı önemli kitabının tanıtım toplantısı 8 Haziran Cumartesi günü. İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı (İNSEV)