Hiçbir şeyi hatırlamak ve hiçbir şeyle yüzleşmek istemiyoruz.
Ve işte o nedenle -dilimiz ne kadar aksini söylese de- asla barışmak istemiyoruz.
Ve işte tam da bu nedenle barışa düşmanız…
İnsan sormadan edemiyor: Türk edebiyatını gerici bir kanona sokarak çökerten, bunu, ilerici yazarlarla geçmişteki dostluğunu kullanarak oldukça yumuşak, adeta "çaktırmadan" başarıyla gerçekleştiren Doğan Hızlan'ın edebiyattaki görevlerinden başka, acaba asıl görevi
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın ve Antalya Tabip Odası Başkanı Can Ertürk’ün de konuşmalar yaptıkları “Tıp Bu Değil” paneli hayli canlı geçti ve 200 kadar katılım gerçekleşti. Belediyenin desteğiyle
“Türkiye’de eleştiri yok”. Genel bir yakınma konusu bu. “Türkiye’de eleştiri yok, tanıtım var”. Kitap ekleriyle birlikte genelden özele doğru inen/ilerleyen bir diğer yakınma konusu da bu.
Haklılık payları var elbette.
soL Gazetesi'nde yayımlanmakta olan tefrika romandan bugün de bir bölümü aktarıyorum, yakın zamanda başka yok. Kahramanımız “akil adamları” değerlendiriyor ve ilginç sonuçlara varıyor:
Akil Adamları Ergenekon Yönetiyor /
Mehmet Han’ın bilinç
Bugünkü greve ülke çapında katılım oranı gerçekte neydi? Büyük şehirlerde ne kadardı? Kamu kurumlarında polikliniklerin kaçta kaçı çalışmadı? Doktorların gerçekten kaçta kaçı greve katıldı? Önce bu konularda dürüst bilgilere gereksinim
Uzunca bir süredir izlediğim sayısal karasal yayın sürecinde bir başka aşamaya geçtik. Her ne kadar basın ilgi göstermemiş olsa bile 401 milyon TL'lik bir toplam bedelle 8 adet HD genel
Kayıp Devrimin Öncesinde adlı tefrika roman soL gazetesinde her gün yayımlanmaya devam ediyor. Dünkü bölüm de Türkiye’deki son siyasi haller ve barış süreciyle ilgiliydi. Bakalım bazı akiller televizyonda neler konuşmuşlar:
Alan Sokal’ın Şakanın Ardından adlı kitabı, yapı ortadan kalktığında karşımıza nasıl bir saçmalığın çıktığını yüzümüze tokat gibi vuran bir kitap oldu. İki fizikçinin yapıyı bir kenara bırakarak rastgele seçtikleri cümlelerle
Okurlar şiir denince, öykü denince, roman denince kaçıyor, “Buna bir çare bulabilmişseniz, söyleyin, sizin de önerilerinizi bekleriz ey sevgili okur!” diye çağrı yapılınca ilgili yazıda, kendimi görevli kabul ettim. ("Sevgili okur" denilmesi..
“Şerefsiz Osmanlı’ya Dönüş”(*) yıllarımızın Enis Batur’unu, AKP siyasi komiserlerinden oluşan Murat Belge-Birikim gericiliğiyle karıştırmamak gerekir. Bunlar iki ayrı türdür. Batur, 1970'lerde ve 80'lerde bıraktığı izlenimin tersine, bugün artık tam bir
İlk yazımdan sonra binlerce insan bana muayene olmak için titrimi öğrenmek, çalıştığım kurumu bulmak adına yoğun bir çabaya girişmişler. Evet, ben de profesörüm, alçak gönüllüğümden unvanımı kullanmamıştım. Görev yerimi de
Geçtiğimiz günlerde Trabzon’a gelen “Şike - Futbol ve Organize Suçlar” kitabının yazarı Declan Hill, vurucu açıklamalar yaptı. Fenerbahçe’nin şu an bir alt ligde bulunması gerektiğini ifade eden Hill, Türkiye’deki çürümenin çok ağır
Okuyucu kayıtsız şartsız saygın mıdır? Okuyucu neylerse güzel mi eyler, her yaptığı işte derin kerametler mi aramalıyız?
Saçma sapan bir kitap gördüğünüzde, oturup bu metnin yazarını eleştiren bir metin
Daha önce Kalan’dan kalanı, kalandan taşanı yazmıştık. Ve “Tuhaf Bir Erkek” beklentisiyle şöyle sonlandırmıştık:
“tekrar, mücadeleden kalan, bireysel ve toplumsal olan,,, tekrar, ‘angst’tan kalan, benim, senin ve bizim olan,,, tekrar, gidenlerden
Eşber Yağmurdereli`yi tam yirmi yıl sonra görebilmiştim yeniden. Dönerken elimde birçok kitap, en üstte de Mağdule Demircioğlu`nun bu doktora tezi vardı.
Ne oldu o ara anlamadım, Eşber Ağbi`yi görmüş müydüm,
Literatür verileri sağlık çalışanlarının şiddete uğrama riskinin diğer meslek gruplarına göre çok daha yüksek olduğuna işaret etmektedir. Örneğin Finlandiya’da yapılan bir çalışmada, psikiyatri hemşirelerinin, hapishane gardiyanları ve polislerin ardından en
Sevgili Ahmet Yıldız, ulus kavramında ne kadar haklı? Net bir yanıt veriyorum: Yüzde 75.
Ahmet, sosyalistlerin, halkın ulusal duygularına gereken önemi vermediklerini belirtirken sonuna dek haklı.
Tabii burada Ahmet’in de iyi
“Yalan evrenselleştiği zaman doğruyu söylemek devrimci bir eylemdir.”
G.Orwell /
Burjuva demokrasisi apaçık şiddet ile rıza imalatının aritmetik ortalamasıdır. Burada “rıza” nın oranı ne kadar fazlaysa o kadar burjuva demokrasisi
Bir süre önce Bejan Matur’un, Almanca konuşulan dünyanın en önemli haftalık haber dergisi Der Spiegel’de, Kürtlerle müzakerelere eşlik edecek ve denetleyecek güçlerin önemini vurgulayan bir yazısı yayımlandı. Şairimiz, “üçüncü
“Adam Nobel Ödülü almış, kitapları birçok ülkede basılıyor, siz de kim oluyorsunuz?”
Bu cümlenin içeriği gerçekten de doğrudur:
-Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.
-Orhan Pamuk’un kitapları dünyada birçok ülkede basılmaktadır.
-Gerçekten de “biz”ler,
İnsanbu’da, sayfanın sağ alt bölümlerinde şiir, öykü, roman kutularımız var. Buralarda yayımladığımız ürünleri nasıl yapsak da insanlara okutsak diye düşünüp duruyoruz. Nihat Ateş bu amaçla bir yazı gönderdi.
Bölümü ortaya
Uzun bir başlık oldu. Daha da uzardı ama “vb.” var neyse ki. Ve benzerleri. Sol tarihimizden uzun uzun hatıralar okumaya başladığımız için oluyor böyle. Bazı şeyleri sıkıştırmak kolay değil birkaç
Real Madrid Galatasaray maçını İhsaniye metro istasyonu yakınlarındaki, daha çok Balkan göçmenlerinin müdavimi olduğu bir restoranda, genç arkadaşlarım Ufuk Yüksel, Ferruh Orbay, Umut Hilaloğulları ve Ceyhun Yenilmiş’le izledim.
Özlemişim ev dışında
Bugünlerde herkes futbolla yatıp futbolla kalkıyor. En çok da tekeller ve adamları futbolla ilgili. Bir süredir en ilgisiz mamullerin reklamlarında bile insanların futbol ilgisini sömürme utanmazlığını izliyoruz. Sömürü ve yağmacılıkta
Bakıyoruz sol basındaki manşetlere: “Haydi Tarih Yazın!” “O kupayı İstiyoruz!” Geldi diyelim kupa, başınız göğe mi erecek! İnsanlar daha mı ilericileşecek o kupayla, yoksa daha mı şımarıp faşistleşecek? İş futbola
Giderayak "günaha" girmek / Gülten Akın'ın Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajla ilgili Akın Art'ın yazısı ve bu konuda editörümüzle yaptığı tartışmayı yayımlıyoruz. Art'ın yazısı şöyle başlıyor: Elbette, yalnızca günahlarından kurtulmuş olan insanlığa...
Amerikalı bir politik fizikçi: Alan Sokal / Alan Sokal, Türk okurların yabancı olmadığı bir isim. Jean Bricmont ile birlikte yazdıkları kitap 2002'de Türkçede "Son Moda Saçmalar - Postmodern Aydınların Bilimi Kötüye Kullanmaları" başlığıyla
soL Gazetesi’nde her gün yayımlanmakta olan Kayıp Devrimin Öncesinde adlı romanım, giriş bölümünü aşıp tamamen Türkiye’ye ve günümüze geldi. Medya ünlülerinin iç halleri ve dış halleri üstünden memleketteki kriz hallerini
Her Türk solcusu marksizmin temel doğrularına gözünü ilk kez George Politzer'le açmıştır. Ağabilerimiz ilk seminerlerini vermeye Felsefenin Temel İlkeleri'yle başla(r)dı. Sol düşünceyle donanmanın abecesi Felsefenin Temel İlkeleri'ydi!
George Politzer, Macar asıllı
Sevgili Kaan,
Çözüm süreci(!) sana ümit veriyor ama bana ümit vermiyor..
Yazına neden kızayım ki, sadece üzüldüm, senin adına doğallıkla...
Çözüm süreci diye önümüze koydukları plan Atlantik ötesinde tezgahlanan bir plan, sosyalistlerin buralarda
“Çözüm Süreci Bana Umut Veriyor” başlıklı yazıma bazı yakın dostlardan gelen tepkiler bir kez daha ve cidden umut kırıcı. En açık seçik yazılmış, en basit ve kısa tutulmuş makaleler, konuşmalar
Elmayla ilişkimiz…
Seviyoruz. Çok seviyoruz. Eskiden Optik’in dediği, şimdi Optik’e dendiği gibi; “Çok sevdik be abi...”
Haydaaa, elmadan ve Nâzım’dan girecektik, daha ilk paragrafta söz tribüne ve Beşiktaş’a geldi, iyi mi?
Medimagazin’de daha önce “Tıp Bu Değil” hakkında yazan Prof. Dr. Kor Yereli, aynı yayın organında “Tıp Bu Değil-2”ye de yer verdi. Yereli hocanın değerlendirmesi aynen şöyle:
Değerli dostlar, iyi
Bir ülkedeki edebiyat ile o ülkenin tarihsel haklılığı arasında bir ilişki var mıdır? Evet, vardır. Peki, nasıldır? Bazı örnekler üzerinden bu sorulara yanıt arayabiliriz.
İki Alman tarihçi... Kitapları Türkçeye de